1.KAYITDIŞI EKONOMİ İLE İLGİLİ GENEL
TANIMLAR
Kayıtdışı ekonomi,
çeşitli ülkelerde 1970’li yıllarda ekonomistlerin ilgisini çeken en önemli
konulardan biri olmuştur. Bu yılları takiben kayıtdışı ekonomi ile ilgili
çalışmalar yoğunluk kazanmıştır. Ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş
olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması olarak
nitelendirilen kayıtdışı ekonomi, kamu idarelerinin denetimi dışında kalan her
türlü ekonomik işlem ve faaliyetlerdir.
Bu faaliyetler meşru olduğu kadar gayri meşru da olabilen faaliyetlerdir. Faturasız alışveriş, sigortasız çalışma, ikinci bir işte çalışma, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, işportacılık, vergi kaçakçılığı vb. şekillerde ortaya çıkan ekonomik faaliyetler, kayıtdışı ekonomin içeriğini oluşturmaktadır. Bu faaliyetler her ne kadar kanuni belgelerle belgelendirilemiyorsa ve Gayri Safi Milli Hasıla(GSMH) hesaplamaları dışında bırakılıyorsa da gerek gelişmiş gerekse de az gelişmiş ülke ekonomilerinde çok önemli boyutlara ulaşmaktadır.
Bu faaliyetler meşru olduğu kadar gayri meşru da olabilen faaliyetlerdir. Faturasız alışveriş, sigortasız çalışma, ikinci bir işte çalışma, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, işportacılık, vergi kaçakçılığı vb. şekillerde ortaya çıkan ekonomik faaliyetler, kayıtdışı ekonomin içeriğini oluşturmaktadır. Bu faaliyetler her ne kadar kanuni belgelerle belgelendirilemiyorsa ve Gayri Safi Milli Hasıla(GSMH) hesaplamaları dışında bırakılıyorsa da gerek gelişmiş gerekse de az gelişmiş ülke ekonomilerinde çok önemli boyutlara ulaşmaktadır.
Kayıtdışı ekonomi ile ilgili çalışmalar
1970’li yıllarda yoğunluk kazanmasına karşın, bu konu ile ilgili ilk çalışma,
Amerika Birleşik Devletleri’nin 2. Dünya Savaşı yıllarındaki beyan edilmeyen
gelirleri parasal yöntemlerle tahmin etmeye çalışmış olan Cagan tarafından
yapılmıştır. Gutmann, 1977 yılında aynı metodu ABD ekonomisine uygulayarak bu
ülkede kayıtdışı ekonominin boyutlarını tahmin etmeye çalışmıştır. Bu yıldan
itibaren çeşitli ülkelerde kayıtdışı ekonomi konusunda çeşitli araştırma ve
incelemeler yapılmıştır.
1.1.
Tanım ve Kapsamı
Kayıtdışı ekonomi üzerinde çalışılabilmesi
için öncelikle bu terimin tanımının yapılması gerekmektedir. Kayıtdışı ekonomi
ile ilgili yapılan çalışmalarda bu terimin tanımı, değişik özellikleri ele
alınarak yapılmaktadır.
Kayıtdışı ekonomi; ya hiç belgeye
bağlanmayarak ya da içeriği gerçeği yansıtmayan belgelerle, gerçekleştirilen
ekonomik olayın devletten ve işletme ile ilgili öteki ( ortaklar, alacaklılar,
kazanca katılan işçiler vb.) kişilerden tamamen yada kısmen gizlenerek,
kayıtlı(resmi) ekonominin dışına taşınmasıdır.(ALTUĞ, 1999)
Kayıtdışı ekonomi; gayri safi milli gelir
hesaplarını elde etmede kullanılan, bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin
edilemeyen ve gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür.(DERDİYOK, 1933)
Kayıtdışı ekonomi; geleneksel ölçüm
teknikleri ile ölçülemeyen, resmi rakamlara yansımamış ve belli bir çıkar
karşılığında mal ya da hizmet olarak sunulan faaliyetlerin tümü olarak
tanımlanır.(ÖZSOYLU, 1996)
Schneider (1986)’a göre kayıtdışı ekonomi,
katma değere katkıda bulunan ve milli muhasebe geleneklerine göre milli gelire
dahil edilmesi gereken, ancak halihazırda kaydedilmemiş bulunan tüm ekonomik
faaliyetlerdir(Erkuş ve Karagöz, 2009, 128).
Türkiye için 1980’li yılların sonlarından
itibaren kayıtdışı ekonomi boyutları hesaplanıp tartışılmaya başlanan bir ifade
türü olmuştur(Us, 2004, 3).
Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi
Başkanlığı, 2008-2010 yıllarını kapsayan “Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
Stratejisi Eylem Planı”nda ise ; “Kayıtdışı ekonomi, devletten gizlene kayda
geçirilmeyen/geçirilemeyen ve bu sebeple denetlenemeyen faaliyetler olarak
tanımlanabilir” denilmektedir(GİB, 2009, 3).
1.2.
Kayıtdışı Ekonominin Unsurları
Kayıtdışı ekonomi kavramına nitelik
kazandırabilmek ve bundan sonra yapılacak açıklamalara ışık tutabilmek
amacıyla, kayıtdışı ekonominin içinde yer alan ve birbirinden farklılık
gösteren unsurları gelir elde edenler açısından üçe ayırmak mümkündür.
v Yeraltı
Ekonomisinin Unsurları ( yasadışı faaliyetler / kara para),
v Yarı
Kayıtlı Ekonominin Unsurları,
v Hiç
Kayıtlara Girmeyen Ekonominin Unsurları.
Yukarıda
sıralanan unsurların en temel özelliği, elde ettikleri gerçek gelirlerin
tamamını kayda geçirmiyor ve vergisini de bu gerçek gelir üzerinden ödemiyor
olmalarıdır. Ancak, ekonomik hayat içerisinde fonksiyonları ve var oluş
şekilleri açısından birbirinden oldukça farklılık göstermektedirler.
1.2.1. Yer altı Ekonomisinin Unsurları
Yer altı ekonomisinin
unsurlarını, yasaların yasaklamış olduğu faaliyetlerle uğraşanlar olarak
tanımlamak mümkündür. Burada önemli olan, faaliyetlerin yasaların öngördüğü bir
şekilde yapılmaması değil, faaliyetin kendisinin her hal ve takdirde yasaklanmış
olmasıdır. Daha çok kamu düzenini ilgilendiren ve devletin güvenlik güçlerinin
uğraşı alanı içinde olan bu faaliyetleri, uyuşturucu kaçakçılığı, silah
kaçakçılığı, stratejik madde ve eski eser kaçakçılığı, arsa ve arazi yağmalama,
çek senet tahsili, kara para aklama ve tefecilik, cinayetler vb. olarak saymak
ve bu sayılanları arttırmak mümkündür.
Yukarıda belirtilen türden faaliyetlerin
tam olarak kavranması mümkün olmamaktadır. Tam olarak kavranması bir yana, bu
faaliyetlerin boyutları hakkında tahminler yapmak bile mümkün değildir. Yasak
olan bir faaliyetin ve bu faaliyetten elde edilen gelirin kayda geçirilmesi ve
vergilendirilmesini beklemek bir anlam ifade etmemektedir.
1.2.2. Yarı Kayıtlı Ekonominin Unsurları
Kayıtdışı ekonomi
kavramı içerisinde olduğu düşünülen en geniş kitle, faaliyetleri yasal olan,
aslında kayıtlı olup da gelirlerinin büyük bir kısmı kayıtların dışında kalan
mükelleflerden oluşmaktadır. Bu tür mükellefleri de kendi aralarında ikiye
ayırmak mümkündür.
v Yasal Olarak Gelirleri Kayıtdışında
Kalan Mükellefler: Vergi kanunlarında yer alan bir kısım
mükellefler ne gelir elde ederlerse etsinler, bu geliri doğru olarak saptama
zorunluluğunda değillerdir. Ödeyecekleri vergi, daha önceden ve elde edilecek
gelirden bağımsız olarak belirlenmektedir. Dolayısıyla yasal yolla bu
mükelleflerin faaliyetleri sonucu elde ettikleri gelirin kayıtdışında
tutulmasına izin verilmektedir.
v Gelirleri Yasalara Aykırı Olarak
Kayıtdışına Çıkaran Mükellefler: Ekonomik faaliyette
bulunan ve yasaların öngördüğü biçimsel edimlerini yerine getiren bazı
mükellefler, faaliyetleriyle ilgili bir kısım bilgileri çeşitli nedenlerle
kayıtdışında tutmaktadırlar. Bu nedenlerin başında da daha az vergi ödemek (ya
da hiç ödememek) amacının olduğu görülmektedir. Faaliyetlerin bir kısmının
kayıtdışına çıkarılması demek, gelirlerin de kayıtsızlaşması anlamına
gelmektedir. Bu tür mükellefleri hemen hemen tüm sektörlerde görmek mümkün
olmakla birlikte, kayıtdışılığın boyutlarını önemli ölçüde sektörün yapısı
belirlemektedir.
Ekonomik hayatı gözlemleyen herkesin,
üzerinde fikir birliği ettiği ve gelirlerinin önemli bir kısmının kayıtlara
geçmediği ve yeterince vergi ödenmediği genel kabul gören iş kolları aşağıdaki
şekilde sıralanabilmektedir. (Yalnız hemen belirtmek gerekir ki, aşağıda yer
alan işlerle uğraşan herkes kayıtdışı ekonominin bir unsuru ve vergi kaçıran
kişi değildir.) Kereste ve mobilya ticaret yapanlar, oto galerileri, emlak
komisyoncuları, kum ocakları, kuyumcular, döviz büroları, proje büroları,
gayrimenkul kiraya verenler, küçük sanayi bölgelerinde oto tamir-bakımı
yapanlar, naylon fatura düzenleyenler, tarımsal ürünleri alıp satanlar vb.
1.2.3. Hiç Kayıtlara Girmeyen Ekonominin
Unsurları
Bu gruba giren
unsurlar, ekonomik hayatın içinde aktif olarak yer almalarına rağmen, hiçbir
mükellefiyet kaydı olmayan, vergi idaresinin bilgisi dışında kalan kayıtdışı
çalışan kişilerdir. Her yerde rastlamakla birlikte özellikle büyük kentlerde
daha sıkça görülen bu mükelleflere aşağıdaki örnekler verilebilmektedir. İşportacılar,
hamallar, iş takipçileri, boş buldukları yerleri otopark olarak işletenler,
belediye hallerine girmeyen sebze-meyve satıcıları, şehir içi nakliyat yapan
bir kısım kişiler, belli bir işyeri olmaksızın küçük çapta imalat ve ticaret
yapanlar, canlı hayvan ticareti yapanlar, küçük çaplı tamir-bakım işleriyle
uğraşanlar, inşaat işçileri, jeton ve bilet satanlar vb. Bu tür faaliyetleri
genel olarak toplumsal yaşayışın talebi doğrultusunda ve bir işyeri açmaksızın
ortaya çıkan faaliyetler olarak tanımlanır.
1.3.Kayıtdışı
Ekonominin Genel Özellikleri
Kayıtdışı ekonominin
temel özellikleri yapılan tanımlardan da anlaşıldığı gibi değişmekle birlikte
genel olarak şöyle sıralanmaktadır:
Kayıtdışı ekonomiyi oluşturan işlemlerin
en önemli özelliklerinden birisi; bunların “kanunlara uymamasıdır”. Ekonomik
faaliyetlerini kamu yönetiminden gizlemek suretiyle, kayıtdışı ekonomideki
iştirakçiler, işveren ve işçi, mal ve hizmet satıcısı-alıcısı arasındaki
alış-verişi düzenlemek üzere konulan kanunlara uymama imkanına sahip
olabilmektedirler. Kayıtdışı işçilikte asgari ücret seviyesi azami çalışma
yasağı, iş güvenliği, iş güvenliği, iş ve işçi sağlığı standartları ve ayrım
gözetmeyen kurallar söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte kayıtdışı çalışan
işçi, kayıtlı ekonomilerde kamu yönetimi ve işçi sendikaları tarafından temin
edilebilen ücretli tatil izni, hastalık izni, sağlık sigortası, yaşlılık, malullük
ve emeklilik vb. çeşitli imkanlardan faydalanma imkanları bulunmamaktadır.
Kayıtdışı çalışan işverenler (yatırımcılar) ve tüketiciler, çevre koruma ve
ruhsat alma konularına ilişkin kanunları göz ardı edebilmektedir. Kısaca,
kayıtdışı ekonomi tarafları, kanunları göz ardı ederek kurallara uymamakta,
karmaşıklık meydana getirmekte ve bundan menfaat sağlamaktadırlar.
İkinci olarak bu işlemler
“vergilendirilmemişler”dir. İşçiler sigortalı gösterilmezse, sosyal sigorta
primleri tahakkuk etmez ve ödenmez. İşçi ücretlerinden gelir vergisi stopajı
kesilemez. İşverenler maaş ve istihdam vergilerinden (gelir vergisi stopajı,
konut edindirme yardımı, tasarrufu teşvik fonu vb.) kaçınmak ve işçilik
masraflarını azaltmak suretiyle kazanç sağlamaktadırlar. Tamamen kayıtdışı
ekonomiye dahil olmayan küçük ve orta boy ticari işletmeler (KOBİ) satış
kapasitelerini düşük göstererek, kayıtlı işçi masraflarını azaltarak vergi
kaçırma yoluna gitmektedirler. Bu olay neticesinde devletin gelir kaybı çok
büyük boyutlara ulaşmaktadır.
Muhasebe biliminde birinci kural “belgesiz
kayıt olmaz” kuralıdır. Kayıtdışı ekonomide alış-satış belgeye (fatura)
bağlanmadığı için ticari defter kayıtlarına da yansımamaktadır. Verginin
alınabilmesi için belgeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Üçüncü olarak, bu işlemler “ölçülmezler”.
Bu faaliyetler devlete bildirilmediği için ekonomi ile ilgili resmi
istatistiklere direkt olarak yansımamaktadırlar. Devlet üretim faaliyetlerinin
hacmini doğru olarak hesaplamakta yetersiz kalmaktadır.
Kayıtdışı ekonominin
yukarıda sayılan özelliklerin yanında önem taşıyan diğer bir özelliği haksız
rekabet sağlamasıdır. Yasalara aykırılık, ahlaki normlara aykırılık, gelir ya
da fayda elde etme kayıtdışı ekonominin diğer özellikleridir. Faaliyetlerin
yasal olup olmadığı, ülkede yürürlükte olan düzenlemeye göre belirlenmektedir.
Buna göre kayıtlı olmayan, hukuk nezninde yasal olmayan her türlü faaliyet
kayıtdışı ekonomi içerisinde yer anlamaktadır. Bazı ekonomik faaliyetler yasal
olmalarına karşın ahlaki normlara uygun olmamaktadır. Bu faaliyetlerden bireyin
kendini satması veya organlarının pazarlanması veya yalan beyanlarla satıcının
müşteriyi kandırması bu kritere göre kayıtdışı özelliği taşımaktadır. Gelir ya
da fayda elde edilmesi gerekmektedir. Oysa komşuya yardım, evde çocuk bakımı,
temizlik ve bahçe işleri yapılması gibi faaliyetler karşılığında gelir elde
edilmemekle beraber fayda sağlanmaktadır.
Kayıtdışı ekonomik faaliyetler sonucu elde
edilen, kayıtlı ekonomide üretilen mal ve hizmetlere talep yaratmakta, kayıtlı
ekonominin dar boğaza girebileceği durumlarda subap görevi yapabilmektedir.
1.4.
Kayıtdışı Ekonomi Sorununu Ortaya Çıkaran Faktörler
Kayıtdışı ekonominin
ortaya çıkmasında ve boyutlarının genişlemesinde rol oynayan faktörler,
toplumun ekonomik, finansal ve sosyal sisteminin bütünü tarafından belirlenmektedir.
Bu faktörler, önem ve etki derecesi toplumsal birikimlere ve zamana göre her
ülkede farklılık göstermektedir.
Kayıtdışı ekonomik faaliyetleri ve dolayısıyla
kayıtdışı ekonomiyi doğuran faktörlerin, birbirleri ile olan bağlantıları
açısından bir bütün olarak göz önünde tutulmaması gerekmektedir. Aşağıda
açıklanan faktörler, daha çok faaliyetlerin belge düzenine dayandırılmaması
veya beyan edilmemesi, vergi ve sosyal güvenlik payları vb. mali yükümlülüklere
ve diğer düzenlemelere uyulmaması anlamındaki kayıtdışılığın sebepleridir.
1.4.1. Ekonomik Faktörler
Ekonomik
faktörler makro ve mikro düzeyde, diğer bir ifade ile ekonomik sistem,
açısından veya bireyler açısından ele alınarak incelenebilmektedir.
Bir
ülkenin sahip olduğu ekonomik sistemin kendisi ve yapısal özellikleri
kayıtdışılığa uygun bir zemin oluşturabilmektedir. Bir ekonominin gelişmişlik
düzeyi, gerekli yatırımlar yapılarak yeterli kalkınma hızının
gerçekleştirilememesi ve kayıtdışı istihdam imkanlarının yaratılmaması, kamu
kesiminin ekonomik faaliyetler içindeki ağırlığı, düzenlemelerin ve
sınırlamaların yoğunluğu kayıtdışılıkta rol oynayan faktörlerdir. Sosyalist
blok ülkelerinden piyasa mekanizmasının hakim olduğu gelişmiş ülkelere kadar hemen
hemen her
ekonomide değişik
boyutlarda da olsa kayıtdışı ekonominin varlığı söz konusu olmaktadır. Ancak,
ekonomik düzenlemelerin, sınırlamaların ve bürokrasinin daha yoğun olduğu az
gelişmiş ülkelerde kayıtdışılık daha büyük oranda bulunmaktadır.
Enflasyonun yüksek düzeylerde seyrettiği
ülkelerde de kayıtdışılığın artması beklenmektedir. Böyle durumlarda, sabit
gelirli geniş kitleler enflasyon dolayısıyla aşınan gelirlerini telafi etmek,
üreticiler de maliyetlerini azaltabilmek gayesiyle kayıtdışı ekonomiye
yöneleceklerdir.
İktisadi kriz ve durgunluk dönemleri de
kayıtdışılığa uygun zemin oluşturmaktadır. Böyle dönemlerde işsiz kitleler,
kayıtlı ekonomide bulamadıkları istihdam imkanlarını kayıtdışı faaliyetlerde
aramaktadırlar. Müteşebbisler ise, kriz ve durgunluk etkilerini en aza indirmek
ve özellikle istihdam ve üretim açısından esnek davranabilmek gayesiyle
kayıtdışı faaliyetlere yöneltmektedirler.
Bireyler açısından kayıtdışılık,
genellikle fayda-maliyet ilişkileriyle açıklanmaktadır. Bireyler, karlarını ve
faydalarını maksimum, maliyetlerini minimum yapacak ekonomik faaliyetlerde
bulunmaktadır. Kendilerine bir yük, bir zahmet ve bir maliyet yükleyen
şeylerden kaçınmaktadırlar. Aksine, onlara bir kazanç ve bir fayda getirecek şeylere
yönelmektedirler. Elde edecekleri fayda ile katlanacakları maliyetleri karşılaştırarak
bir karar vermektedirler. Bu karar, fayda-maliyet dikkate alınarak
verilmektedir. Böylece bireylere istihdam ve gelir imkanları yani bireysel
fayda sunan kayıtdışı ekonomi varlığını devam ettirebilmektedir.
1.4.2. Kamu Kaynaklı Faktörler
Kamu kaynaklı faktörlerin başlıcaları,
yüksek vergi yükü ve yasal zorunluluklarıdır.
Vergiler:
Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin arasındaki asıl sürükleyici güç olarak
gözüken artan vergi yükleridir. Kayıtdışı ekonomiyi ele alan incelemelerde,
özellikle ABD, Birleşik Krallıklar ve İskandinav ülkeleri üzerinde yapılmış
olanlarda, çoğu kez öne sürülen tablo vergi ile ilgili olmaktadır. Fakat vergi
idaresi iyi işliyor ve vergi kaçakçılığına olan baskı yeterli ölçüde caydırıcı
ise marjinal vergi nispetlerinin yüksek olması, tek başına kayıtdışı ekonominin
gelişmesini gerektirmemektedir. Aynı zamanda, hükümet ve onun kamu harcamaları
ile vergi konusundaki siyaseti, halk tarafından kötü görüldüğü, vergi
nispetleri yüksek ve vergi idaresi de iyi işlemediği zaman kayıtdışı ekonomi
kendisini rahat hissettirmektedir.
Güvenlikten üretime, çevre korumadan alt
yapı yatırımlarına kadar çeşitli alanlarda faaliyet gösteren kamu kesimi, artan
harcamalarını finanse edebilmek için kaynaklar aramaktadır. Bunun sonucu olarak
da vergi ve sosyal güvenlik kesintileri artmaktadır. Vergi yükü ve sosyal
güvenlik kesintilerinin yüksek olması, bireyleri ya da işletmeleri bu yükten kaçınmaya
teşvik etmektedir.
Mevzuat:
Ülkelerdeki
mevzuat ne kadar sert ve sıkı ise onu çarptırmak için de o kadar sebep var
demektir. Bunun sonucunda, kanunların düşündükleri gayeleri bir noktaya kadar geçersiz kılan ve
kontrol imkanı bulunmayan bir seri faaliyet ortaya çıkmaktadır. Bu faaliyetlere
kayıtdışı ekonomi olarak yaklaşılmaktadır.
Mali sistem ve vergi mevzuatı karmaşık,
vergiler çok ve çeşitli ve ödenmesi prosedür olarak zor ise bireyler kayıtdışı
kalmayı tercih edebilmektedirler. Aynı şekilde, istisna ve muafiyetlerin
çokluğu ve vergilerin teşvik aracı olarak yoğun şekilde kullanılması da
mükelleflerin, bu istisna ve muafiyetler kapsamında kalabilmek, teşviklerden
yararlananlardan bakarak kendi yükünü de hafifletme çabasıyla faaliyetlerini,
gelir ve giderlerini olduğundan farklı göstermelerine dolayısıyla kayıtdışılığa
yol açmaktadır.
1.4.3.
Çalışma Hayatından Kaynaklanan Faktörler
Çalışma hayatından kaynaklanan faktörler
“piyasa aksaklıklarından” kaynaklanmaktadır. Başlıca örnekleri; resmi ekonomiye
kıyasla bir ürünün daha ucuza üretimi veya edinimi, bir üretim faktörünün daha
elverişli fiyatla üretime katılmasıdır.
Sayılan bu avantajlar hem üretici, hem
üretim faktörü sahibi hem de tüketici için söz konusu olabilmektedir. Örneğin;
girişimci bir mal veya hizmeti resmi ekonomide olduğundan daha karlı olarak
üretebilmektedir. Çünkü vergisiz, sigorta kesintisiz, kanuni düzenlemelerden
uzak üretim yapan gizli sektör, resmi sektörden daha avantajlı olmaktadır.
Gizli sektörü seçen işveren; hukuki çalışma süreci, işçi koruma mevzuatı, fazla
mesai veya işe son verme gibi hususlarla ilgili kayıtlardan kurtulmuş
olmaktadır. İşsizliğin yüksek olduğu ortamlarda, kayıtdışı istihdam daha da
artmaktadır. Bir işçi iş bulmuş olur veya daha uygun ücretle çalışmakta,
hammadde sahibi; malını daha yüksek fiyatla satmakta; tüketici ilgili ürünü
daha ucuza elde etmektedir.
Sosyal güvenlik sisteminin etkin
çalışmayışı, bireylerin sisteme kayıtlı olmakla elde edecekleri faydalar ile
kayıtdışı kalma durumunda elde edecekleri faydaları karşılaştırarak tercih
yapmalarına sebep olmaktadır. Eğer, etkin ve verimli bir sosyal güvenlik
sistemi yok ise, cezai yaptırımlar caydırıcı değilse, sosyal güvenlik primleri
gibi istihdamla ilgili kesintiler yüksek, kısaca kayıtdışı sektörde faaliyette
bulunmanın kayıtlı sektörde faaliyette bulunmaya göre alternatif maliyeti düşük
ise, bireyler kayıtdışında kalmayı tercih etmektedir. Sosyal güvenlik
kapsamındaki fakirlik ve işsizlik gibi yardımlar da bireylerin –daha çok bu
uygulamaların önemli olduğu gelişmiş ülkelerde- bu imkanlardan yararlanabilmek
amacıyla faaliyetlerinin tamamını veya bir kısmını gizleyerek kendilerini işsiz
veya gelirlerini düşük göstermelerine yol açmaktadır. Bütün bunlar kayıtdışı
ekonominin var olmasında bir etkendir.
1.4.4. Sosyolojik Faktörler
Diğer faktörlerle iç içe olarak, ağır
yaşam koşulları, cezaların yetersizliği, toplumun kültür yapısı, moral ve
ahlaki değerler ile eğitim düzeyi vb. sosyal faktörler kayıtdışılığın
gelişmesine ve boyutlarını etkileyen unsurlardır.
Kayıtdışı ekonominin en fazla büyüdüğü
ülkeler, enflasyonun sürekli olduğu, haksız spekülatif kazançların arttığı,
gelirin adaletsiz dağıtıldığı, ekonominin denetim dışı kaldığı ülkelerdir.
Yaşam koşullarının ağırlaşması; bireyi kayıtdışı yollardan durumunu
iyileştirmeye itmektedir. Örneğin, “kaçak çalışmaya” yöneltmektedir. Bu faaliyetler;
emeklilik sigortası olmaksızın çalışma, ikinci iş, evde mal veya hizmet üretme
gibi şekiller alabilmektedir.
Moral ve ahlaki değerlerin ve eğitimin
kayıtdışılıkla ilgisi, bireylerin kayıtdışı faaliyette bulunmaya, özellikle
yasadışı kayıtdışılığa olan tavırlarıyla ilgilidir. Yapılan düzenlemelerle
bireylere yüklenen mali ve ekonomik külfetlerin, yasak ve sınırlamaların
akılcı, adil ve etkin olduğunu veri kabul edersek, moral ve ahlaki değerler ile
eğitim düzeyinin yüksek olduğu toplumlarda devlete olan itaat ve devlet
faaliyetlerini takdir etme, destekleme ve katılma eğilimi daha yüksek
olmaktadır.
1.4.5. Teknolojik Gelişmelerden Kaynaklanan
Faktörler
Teknolojik gelişmelerin
kayıtdışı faaliyetler üzerindeki başlıca etkisi, gelişen teknolojilerin emek
gücünü açığa çıkarması ve bireylerin de geçim kaygısıyla kayıtdışı faaliyetlere
yönelmeleri şeklinde olmaktadır.
Gelişen teknolojiler sermaye mallarının
fiyatını ucuzlatmakta, piyasaya yönelik kayıtdışı üretim ve evde üretim kolay hale
gelmektedir. Böylece kayıtdışı üretimin ucuzlayarak kalitesinin iyileşmekte
olması da bu ürünlere yönelik talebin canlı kalmasında ve sonuç olarak
kayıtdışı ekonominin gelişmesinde etkili olmaktadır.
1.5.
Kayıtdışı Ekonominin Etkileri
1.5.1. Kayıtdışı Ekonominin Olumsuz
Etkileri
Bir ülkede kayıtdışı ekonominin varlığının
ve boyutlarının büyüklüğünün önemi, yol açtığı sonuçlar bakımından
değerlendirilmektedir. Kayıtdışılığın, temel ekonomik ve sosyal göstergelerinin
ülke gerçeklerini tam yansıtmamasından kaynaklanan istatistiki anlamdaki
kayıtdışılık ile, faaliyetlerin gerekli belge ve kayıt düzenine uyulmadan ve
yükümlülükler yerine getirilmeden yürütülmesinden kaynaklanan mali açıdan ve
sosyal güvenlik açısından kayıtdışılık şeklinde iki boyutunun bulunduğu
belirtmişti. Her iki anlamdaki kayıtdışılığın ekonomik, mali, sosyal, çalışma
hayatı ve teknolojik gelişmelere yönelik etkileri bulunmaktadır.
İstatistiki anlamda kayıtdışılığın olumsuz
etkileri, kaynağından eksik ve hatalı olarak gelen verilere göre hazırlanan
göstergeleri temel alarak oluşturulacak politikaların ve alınacak önlemlerin
uygulamada başarısız olması ve istenmeyen sonuçlara yol açması şeklinde,
dolaylı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yapılan düzenlemelere uyulmamasından
kaynaklanan kayıtdışılığın etkileri ise daha çok doğrudan olumsuz sonuçlar
doğurmaktadır.
1.5.1.1.
Ekonomi Üzerindeki Olumsuz Etkisi
Kayıtdışı ekonominin büyümesi kayıtlı
ekonominin küçülmesi anlamına gelmektedir. Kayıtlı ekonominin küçülmesi de
devletin vergi gelirlerinin azalması anlamına gelmektedir. Bir ülkenin genel
refah düzeyini gösteren başlıca gösterge kişi başına düşen milli gelirdir.
Kayıtdışılık, ülkede gerçekleştirilen üretimlerin ve elde edilen gelirlerin,
yapılan tüketim ve yatırım miktarının tamamen kapsanmasına ve kaynakların
çeşitli kesimler ile sektörler arasında nasıl dağıldığının doğru
belirlenmemesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, milli gelir rakamları
eksik ifade edilmiş olacak ve ülkenin refah düzeyi ile verimlilik göstergeleri
olduğundan düşük görülecektir.
Milli gelir ve istihdam gibi makro
ekonomik değişkenler tam ve doğru ölçülemeyeceğinden, bu değişkenlere dayalı olarak
oluşturulan politikalar sapmalı sonuçlar verecektir
Resmi ekonomik göstergeler sadece kayıtlı
ekonomin göstergeleridir. Ekonomik verilerin, milli istatistik içinde gerçeği
yansıtmaması refahı olumsuz yönde etkilemekte ve ekonominin durumu hakkında
yanlış bilgi vermektedir.
Ülke ekonomisinin genel fiyatlar
düzeyindeki gelişmelerini gösteren enflasyon rakamlarının, kayıtdışılığın söz konusu olduğu durumlarda
olduğundan yüksek görünme eğilimi bulunmaktadır. Sadece kayıtlı üretimlerin
maliyetleri ve satış fiyatları dikkate alınarak hazırlanan fiyat göstergeleri,
kayıtdışı üretimlerin, kayıtdışılık dolayısıyla kayıtlı kesime nazaran oldukça
yüksek ek maliyetlere katlanmadan gerçekleştirilmelerini dolayısıyla, sağlanan
düşük maliyet ve satış fiyatları kapsanamadan hazırlandığında, piyasa genel
fiyatlar düzeyini olduğundan yüksek göstermektedir.
Gelirlerin bir kısmının veya tamamının
otoriterlerden gizlenmesi dolayısıyla gelir dağılımı bozulmaktadır. Kayıtdışı
ekonomin kişisel refahı arttırdığı bir gerçek olmakla birlikte toplumsal refahı
arttırıp arttırmadığı tartışılmaktadır. Devlet bütçesine direk katkı
sağlamadığı için gelir dağılımını bozmakta, diğer bir ifade ile haksız
zenginlikler ortaya çıkmaktadır.
Kayıtdışı ekonominin büyümesiyle kayıtlı
ekonominin küçüldüğünü, bununla devletin vergi gelirlerinin azalması anlamına
geldiği daha önce belirtilmişti. Vergi gelirleri azalan devletin iki seçeneği
bulunmaktadır; bunlardan ilki borçlanmadır. Borçlanma sonucunda özel sektörün
verimli yatırımlarını kendisine çeken devlet dışlama (Crowding-out) etkisi ile
özel sektörün yatırımlarını azaltmaktadır. Ayrıca borçlanma sonucu tahvillerin
değerinin artması ile piyasada faiz oranları artmakta ve bu mekanizmanın
sonucunda enflasyon oranının artışı ile ülke bir çok sorunla karşı karşıya
gelmektedir. Açıkları kapatmanın diğer bir yolu olan para basma politikasında
da sonuç anlatılandan farklı olmamaktadır. Bankalar da topladıkları mevduatı,
reel üretime yönelen yatırımcılara aktaramamaktadırlar. Çünkü, reel
yatırımların karlılık oranının, devletin verdiği faiz oranını yakalaması zor
olmaktadır. Diğer taraftan devlete kredi vermek bankalar için de çok az bir
risk taşımaktadır. Bu durumda daha riskli olan özel girişimcilere kredi
verilmemesi doğal olmaktadır. Bu süreç devam ettikçe, daha önceleri reel
üretime katkıda bulunan sermaye sahipleri, ellerindeki sermayeyi üretimden
çekerek mali piyasalara, dolayısıyla devlete aktarmaktadırlar. Ellerinde fon
bulunanlar devlete verdikleri borcu faizi ile birlikte geri aldıkça daha fazla
fon sahibi olmaktadırlar. Aynı zamanda da devletin fona olan ihtiyacı hızla
artmakta, iç borç stoku hızla büyümektedir. Böylesine bir iç borç döngüsünün
yaşandığı ekonomilerde elde edilen faiz gelirleri üzerinden vergi almak da son
derecede zor olmaktadır.
Belge ve kayıt düzenine uymamakta, vergi
ve sosyal güvenlik primi gibi mali yükümlülükleri yerine getirememekten
kaynaklanan kayıtdışılığın ekonomik etkilerini ise şu şekilde özetlemek
mümkündür.
Hükümetler tarafından yapılan düzenlemeler
alınan vergiler ve yapılan diğer kesintiler ve bunların nasıl kullanılacağı,
toplumun genel çıkarı ve bireysel oldu kadar sosyal yararları da düşünülerek
ekonominin bütünlüğü için kaynak dağılımı gerçekleştirmek amacıyla
belirlenmektedir. Kayıtdışı faaliyetlerin genel olarak arzulanmayan faaliyetler
olduğu, emek yoğun ve gelişmiş olmayan teknolojilerin kullanılan alanlarında
yoğunlaştığı dikkate alınırsa, kayıtdışı ekonominin kaynak dağılımında
etkinliği bozduğu ve kaynakları verimsiz alanlara yönelttiği sonucu
çıkmaktadır. Kayıtdışı ekonomide ödemelerin daha çok nakdi ödeme ve takas gibi
yöntemlerle gerçekleştirilmesi ise işlem etkinliğini azaltan hususlar
olmaktadırlar.
Faaliyetlerini
kayıtdışı yürütenler, faaliyetlerini kayıtlı olarak yürütenlerin kayıtlı
olmaktan dolayı katlandıkları oldukça yüksek ek maliyetlere katlanmadıklarından,
haksız rekabet avantajı elde edilmektedir. Bu ekonomideki rekabet yapısını
bozmakta, sonuçta rekabetçi piyasanın etkin kaynak tahsisini gerçekleştirme
fonksiyonu kaybedilmektedir(DPT, 2001). Kayıtlı üretilen mal ve hizmetlere,
vergisinin ödenmemesi nedeniyle daha düşük bedelle satılma imkanı verilerek,
dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır.
Kayıtdışılığın olduğu sektörlerde vergi, sigorta ve diğer kesenekler ödenmediği
bu sektörler lehine bir durum ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan, resmi
kayıtların tutulduğu sektörlerde faaliyette bulunanların, vergi, sigorta ve
diğer keseneklerden dolayı üretim maliyetleri artmaktadır. Bunun sonucunda,
dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Kayıtdışı
ekonomi nedeniyle, üretim kaynakları vergilendirilmeyen sektörlere kayabilmekte
ve dolayısıyla kaynaklar da verimsiz alanlarda kullanılabilmektedir. Kaynak
dağılımında etkinliğin sağlanmaması ve kaynakların verimli olarak
kullanılmaması, ekonominin sağlıklı ve dengeli büyümesini de engellemektedir.
Ekonomi içerisinde kayıtdışı faaliyetlerde
bulunan firmalar daha çok KOBİ’dir. Kayıtdışı faaliyette bulunan KOBİ’lerin
ödedikleri vergi oranı düşük olmaktadır. Büyük ölçekli işletmelerin üzerindeki
vergi yükü ve diğer giderler daha fazla bulunmaktadır. Böylece, büyük
firmaların da işlerini taşeronlar aracılığıyla veya küçülerek yürütme çabaları,
ekonominin merkezilikten uzaklaşmasına yol açmakta, bu durum da optimum ölçek
büyüklüğünün sağlayacağı verimlilik artışı gibi avantajların elde edilmemesi sonucunu doğurmaktadır.
Kayıtdışılığın en önemli sebeplerinden
birinin yüksek vergi oranları olduğu düşünülürse, kayıtlı kesimin vergi yükünün
daha da arttırılması, bu kesim aleyhine olan adaletsizliği daha da
arttırmaktadır. Sonuçta, kayıtdışı ekonomiye kaçış hızlanmakta veya kaynaklar
daha az vergilenen ama daha çok rant getiren verimsiz alanlara kaymaktadır.
Ayrıca, kayıtlı ekonomideki düzenleme ve vergilerden kaynaklanan yüksek
maliyet, bireyleri kendi ihtiyaçlarını kendi üretimleri ile karşılamaya
yöneltmekte hane halkı üretimi gelişebilmektedir.
Kayıtdışı ekonomide ödemelerin daha çok
nakit para kullanılarak gerçekleştiriliyor olması, fiyat istikrarının olmadığı
durumlarda, kayıtlı ekonomi yanında kayıtdışı ekonomide de istikrarlı bir para
birimi arayışına ve dolar/euro gibi nispeten istikrarlı para birimlerinin
ekonomide yaygın olarak kullanılmasına yol açmaktadır.
1.5.1.2.
Kamu Maliyesi Üzerindeki Etkisi
Kamu yönetiminin yerine getirme zorunda
olduğu savunma ve iç güvenlik ile adalet, eğitim, sağlık ve altyapı gibi pek
çok hizmet bulunmaktadır. Kamunun asli gelir kaynağı olan vergiler yeterince
toplanamayınca büyüyen kamu açıkları sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu da
kamusal hizmetlerin zamanında ve etkin olarak gerçekleştirilmesi
zorlaşmaktadır. Bu da yaşam kalitesinden ve refah düzeyinde azalma anlamına
gelmektedir.
Kayıtdışı ekonomi, vergi sistemini ve
vergi idaresini olumsuz etkilemekte, idarenin vergi toplama kabiliyetini ve
etkinliğini azaltmaktadır. Vergilenemeyen ya da eksik olarak vergilenen
faaliyetler nedeniyle vergi gelirleri
daha az olmaktadır. Vergi kaybı nedeniyle bütçe açığı ortaya çıkmakta veya daha
da artmaktadır. Ayrıca, bu açığın finansman yöntemi de ekonomik ve sosyal
açılardan ortaya maliyet unsuru çıkarmaktadır. Vergide adalet ve eşitlik
ilkesi, vergisini düzenli ödeyen kayıtlı kesim aleyhine bozulmakta, idare ile
mükellefler arasında kopukluk başlamakta ve vergi zihniyetinin oluşması
güçleşmektedir.
1.5.1.3.
Çalışma Hayatına Etkileri
Çalışma hayatı ile ilgili olumsuz
etkiler büyük ölçüde kayıtdışı istihdamdan kaynaklanmaktadır. Kayıtdışı
istihdam, her şeyden önce, sosyal güvenlik sisteminin etkinliğini bozmaktadır.
Kayıtdışı istihdam; çalışanların gerekli vasıflara sahip olmaması ve asgari yaş
haddi, asgari ücret, fazla mesai ve işyeri standartları gibi konulardaki
düzenlemelere uyulmaması, gerekli sosyal güvenlik, vergi ve diğer fonların
eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi anlamına gelmektedir. Böyle olunca yeterli
prim toplanamamakta, sosyal güvenlik kuruluşları da başta finansman zorlukları
olmak üzere çeşitli zorluklarla karşılaşmakta ve kendilerinin de beklenen
hizmetleri etkin olarak yerine getirememektedir.
Kayıtlı işletmeler, kayıtdışı faaliyette
bulunan işletmeler karşısında rekabet gücü kaybına uğrayıp zayıfladıkça, bu
işletmelerin istihdam ettiği çalışanlar da zarar görmekte, örgütlü işçi-işveren
ilişkileri giderek azalmakta ve sivil toplum örgütleri zayıflamaktadır.
Kayıtdışı istihdamla birlikte, çalışanlar
sendikal haklardan yoksun kalmaktadırlar. Kayıtdışı çalışan kesimlerin
ağırlığının artması, sendikaların zayıflamasına ve çalışan geniş kesimin
haklarının korunmasında eksiklere yol açmaktadır. Kayıtdışı çalışma durumunda
olanlar, sendikasız olma ve sosyal güvenlik kapsamı dışında olma, çalıştıkları
işyerinin ruhsatsız olması vb. nedenlerle, sağlıksız ortamlarda, işyeri ve iş
güvenliği olmadan pazarlık gücünden yoksun ve korumasız, istismara açık ve
sigortasız olarak çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Bu da iş hayatında sağlıksız
bir ortamın oluşmasına, çalışma ilişkilerinin ve işgücü piyasasının işleyişinin
bozulmasına yol açmaktadır.
Diğer taraftan, kayıtdışı istihdam
nedeniyle resmi işsizlik oranları fiili durumdan daha büyük görünmektedir.
Kayıtdışı çalışma aynı zamanda verimliliği de düşürmektedir. Düşük verimlilik
de rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir.
1.5.1.4.
Sosyolojik Etkileri
Kayıtdışı faaliyetlerin
artması, toplumun moral ve ahlaki değerlerinin bozulmasına ve anti-sosyal
davranışlarının yayılmasına sebep olmaktadır. Kayıtlı faaliyette bulunanlar,
yaygın kayıtdışılığı gördükçe devlet otoriterisine olan güvenlerini
kaybetmektedirler. Kayıtdışı faaliyetlerde bulunanlarda, kayıtdışılığın doğası
gereği ilişkilerini yasal düzenlemeler, genel ve açık kurallar dışında
yürütmektedirler. Bütün bunlar, hukuk ve adalet sisteminin etkinliğinin
kaybolması, yer altı ilişkilerinin buradan doğacak boşluğu doldurması ve toplumda
suç ve suçlu sayısının artması anlamına gelmekte, sosyal açıdan sakıncalı
durumlar yaratabilmektedir.
Kayıtdışı faaliyetlerin
yaygınlaşması, bireylerin devlet otoritesine olan güvenlerini azaltmaktadır.
Devlete olan güvenlerin azalması sonucu, bireyler sorunlarını yasadışı yollarla
çözme yoluna gitmektedirler. Kayıtdışı ekonomi devlete karşı bir
başkaldırı(ekonomik anarşi) yaratmakta, moral değerlerini bozmaktadır.
Toplumun zararlı ve ahlak dışı olarak
gördüğü, kötü olarak nitelendirdiği fuhuş, kumar ile çeşitli kaçakçılık,
uyuşturucu satışı ve kullanımı vb. yasadışı ve kayıtdışı faaliyetlerin artması
toplumda ahlak çöküşüne neden olmaktadır.
Kayıtdışı ekonomik faaliyetler, çoğu zaman
çevre ile ilgili düzenlemelere uyulmadan gerçekleştirildiğinde, kayıtdışı
ekonomik faaliyetlerden dolayı doğal kaynakların tahribi ve sürdürülebilir
kalkınma amacının gerçekleştirilememesi söz konusu olmaktadır.
Kayıtdışı üretimler, belgesiz ve kayıtsız
üretilmeleri sebebiyle standart dışı ve garantisiz olduğundan, söz konusu
ürünleri tüketen tüketici kesimin de kayıtdışılıktan dolayı mağdur olması ve
kayıtlı sektör tüketicilerini korumaya
yönelik yasalardan ve satış sonrası hizmetlerden yararlanamaması söz konusu
olmaktadır.
1.5.1.5. Teknolojik Açıdan Etkileri
Kayıtdışı ekonomik faaliyetler, daha çok
tarım ve hizmet sektörlerinde yoğunlaşmakta ve genel olarak KOBİ’ler
şirketleşmemiş organizasyonlar tarafından gerçekleştirilmektedir. KOBİ’lerin
gelişen teknolojilere daha kolay uyum sağlamalarına karşın, teknoloji
geliştirmesi ve etkin araştırma-geliştirme faaliyetlerinde bulunmaları
beklenemez. Kayıtdışı ekonominin teknolojik gelişmeler üzerindeki etkilerinin
de olumsuz olduğu görülmektedir.
1.5.2.
Kayıtdışı Ekonominin Olumlu Etkileri
Kayıtdışı ekonominin yukarıda sayılan
olumsuz etkilerinin yanı sıra, genel ekonomi üzerinde bir takım olumlu etkileri
de bulunmaktadır. Kayıtdışı ekonomik işlemlerin, genel ekonomiye olumlu
sayılabilecek etkileri ise şöyle sıralanmaktadır:
1.
Rekabet
Gücü Kazandırması: İşletmelerde rekabet gücü, teknolojik
yatırım seviyesine dayanmaktadır. Emek yoğun üretimdeki yüksek maliyetlerin,
teknoloji yoğun üretimde daha düşük maliyetlerle rekabet şansı bulunmamaktadır.
Kayıtdışı ekonomide kayıtlı ekonomide ki kazanç üzerinden alınan vergiler,
işçilik üzerinden ödenen sigorta, vergi gibi yüksek oranlı kamusal
yükümlülükler bulunmadığından, üretim maliyetlerinin, dolayısıyla satış
fiyatlarının düşük gerçekleşmesi, kayıtdışı ekonomiye yurtiçi ve yurtdışı pazarlarda
rekabet gücü kazandırmaktadır.
2.
İstihdam
Yaratması: Kayıtlı ekonominin yüksek maliyetler sonucu
istihdam edemediği kitlelere iş imkanı sağlamaktadır. İstihdam yaratıcı bu etki
hem yasal sektörlerdeki faaliyetlerden hem
de yasadışı sektörlerdeki faaliyetlerden kaynaklanmaktadır. Kayıtdışı ekonominin yaratmış
olduğu bu istihdam sağlıksız bir istihdamdır. İstihdamı geliştirmek, alternatif
kayıtdışı sektörü geliştirmek değil, uygun düzenlemelerle kayıtdışı sektörü
kayıt altına alarak kayıtlı istihdamı geliştirmektedir.
3.
Çoğaltan
(Çarpan) Etkisi: Devletin bastığı para (emisyon) ve
aldığı iç ve dış borçlar, kayıtlı ekonomiden kayıtdışı ekonomiye transfer
edilip burada çoğaltan etkisi yaratarak, tasarrufların yatırıma kayma süratini
ve oranını arttırmaktadır. Buda, ekonomiye canlılık getirerek büyüme hızını
yükseltmektedir. Çeşitli nedenlerle kayıtlı ekonomiden, kayıtdışı ekonomiye
kayan gelirler, tasarruflar üzerinde çarpan etkisi yaratarak ekonomiye canlılık
getirmekte ve rekabet gücünü arttırmaktadır. Kayıtdışı ekonomiden elde edilen
gelirler, kayıtlı ekonomide yer alan mal ve hizmetlere talep yaratmaktadır.
Dolayısıyla, kayıtdışı ekonomiden elde edilen gelirlerin tüketim aşamasında
kayıt altına alınma ihtimali söz konusu olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, elde
edilmesi aşamasında kayıt altına alınamayan gelirler, harcanması aşamasında
kayıt altına alınabiwlmektedir. Kayıtdışı ekonomi, vergiye tabi geliri azaltmak
suretiyle fiili vergi oranında düşüş meydana getirmektedir. Bu düşüş, kullanılabilir
geliri arttırmaktadır. Bu durumda ekonomide kullanılmayan yani atıl kapasite
mevcutsa marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak tüketim mallarına talep
yaratmakta, dolayısıyla yatırım mallarına olan talep seviyesi yükselmekte ve
yatırımların artmasıyla milli gelir seviyesi yükselişe geçmektedir.
4.
Kaynak
İsrafını Önleme: Kayıtdışı faaliyette bulunanlar bu
sayede daha az vergi ödemektedirler. Daha az vergi ödemenin sonucunda bu
kişilerin yatırımlara yönlendirecekleri fonları artmaktadır. Bu fonlar, yatırımlara
yönlendirildiği taktirde üretim artmakta buna bağlı olarak elde edilen gelirler
de artmaktadır. Devlete verilen vergiler yerinde kullanılmamakta (yolsuzluk,
yersiz harcamalar, gereksiz tüketim, çalışmayan kişilere maaş verilmesi vb.),
kayıtdışı işlem sonucu devlete verilmeyen vergiler ise üretime, istihdama,
yatırıma kaynak teşkil etmekte, kaçırılan vergiler yerinde ve zamanında
harcanmaktadır.
5.
Kayıtlı
Ekonomiye Kaynak Sağlama: Kayıtdışı ekonomik faaliyetler
sonucu elde edilen fonlar, menkul kıymetler borsası ve banka sistemi kanalı ile
kayıtlı ekonomiye kaynak sağlamaktadır.
6.
Enflasyon
Vergisinin Mükellefi: Kayıtdışı ekonomi sektörü, sadece somut
vergilerden (GV,KV,KDV,Harç vb.) işlemleri ya tümüyle ya da kısmen devletten
gizli yürütüldüğü için kaçınabilmektedir. Devlete ödenen vergiler, ödeyenlerin
alım gücünü azaltıcı etki yapmaktadır. Ancak alım gücünü azaltan öteki olgu da
enflasyondur. Enflasyondan ise en çok nakit bulunduranlar etkilenmektedir.
Kayıtdışı ekonomide işlemler nakit olarak gerçekleştirildiğinden devlet, kayıtdışı
ekonomik faaliyetlerden somut olarak alamadığı vergileri enflasyon vergisi
şeklinde almaktadır. Bu nedenle kayıtdışı ekonomi sektörü enflasyon vergisinin
en büyük mükellefidir. Hükümetlerin (politik nedenlerle) vergileri arttırmama
yoluna gittiği dönemlerde, gelirlerini arttırma yolu olan enflasyon vergisi, kayıt
altına alamadığı ekonomik faaliyetleri vergilendirme yolu olmaktadır.
Kayıtdışı ekonominin yararları arasında
sayılan bir diğer özellikleri de kayıtdışılığın toplumda sosyal patlamaları
engelleyeceği yolunda ki görüştür. Bu görüşe göre; mükellefler ağır bir vergi
yükü altında ezilmektedirler, dolayısıyla faaliyetlerinin devam ettirebilmek
açısından vergi kaçırmak zorunda kalmaktadırlar. Böyle bir durumda devletin
vergi gelirlerinde azalma olmakta fakat sosyal patlamalar da engellenmekte ve
buna ilave olarak ekonomiye canlılık getirilmekte, resesyon ve depresyon
görülmektedir.
Her ne kadar teoride kayıtdışı ekonominin
olumlu etkilerine değinilse de, kayıtdışı ekonominin özellikle uzun dönemde birçok
olumsuz etkiyi beraberinde getireceği açıktır. Dolayısıyla, kayıtdışı
ekonominin olumlu etkilerine bakarak kayıtdışı ekonomiyi önleme konusundaki
mücadeleden vazgeçmemek gerekmektedir.
2.KAYITDIŞI EKONOMİYİ ÖLÇME YÖNTEMLERİ
Kayıtdışı ekonominin
hacmini ölçmeye çalışan çok sayıda yöntem ve çalışma olmasına karşın, kayıtdışı
ekonomi tahminlerinin kendisi sapmalara, eksikliklere ve tutarlılığı tartışılan
bazı varsayımlara sahiptir. Ayrıca, aynı ülke ve dönemler için yapılan
tahminler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bunun nedeni yöntemlerin,
araştırmaların ve incelenen zamanın farklı olmasıdır. Örneğin; ABD için yapılan
bir çalışmada kayıtdışı ekonominin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYİH) oranı %
1,4-28, bir başka çalışmada ise % 4-33 bulunmuştur. Öte yandan kayıtdışı
ekonominin milli gelire oranı, Avustralya’da % 4-12, Almanya’da % 2-11,
İtalya’da % 10-33, Japonya’da % -15 ve Türkiye’de ise % 1.91-137,8 gibi
birbirinden çok farklı olarak tahmin edilmiştir.
Bu farklı sonuçların başlıca nedenleri
öncelikle şunlardır;
v Kayıtdışı
ekonomide çalışanların, kendi etkinliklerini bilinçli olarak gizleme güdüleri
bulunduğundan bu ekonominin kapsamını ölçmek olağanüstü zor olmaktadır.
v Farklılaşan
tahmin sonuçlarının ikinci nedeni farklı gözlem nesnelerinde yatmaktadır. Esas
olarak devletin kayıtdışı ekonomi yüzünden hangi araçları yitireceği
anlaşılmaya çalışılmaktadır. (KALÇA, 1996)
Kayıtdışı ekonominin ölçülmesindeki en
önemli zorluk, kesin olarak bilinen ancak sürekli olarak gizlenen bir olguyu
tespit etmeye çalışmaktan kaynaklanmaktadır. Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerde
bulunanların (faaliyetler meşru bile olsa vergilendirilmediği için)
cezalandırılma ihtimallerinin olması, bu tip faaliyetlerin gizli olmasının
temel nedeni olmaktadır. Ancak, bu tip faaliyetler geride bir iz bırakmaktadır.
Kayıtdışı ekonomiyi ölçme gereksinimi şu
açılardan önemli sayılmaktadır:
1. Ekonomik Verilere Yaklaşma: Ekonomik
kurallar eldeki resmi istatistiklerden hareket edilerek alınmakta ve uygulamaya
konulmaktadır. Bir ülkede kayıtdışı ekonomik faaliyetler yaygın ise, bu
faaliyetler resmi istatistiklere yansımadığından ekonomik durum yanlış
değerlendirilecektir. Kayıtdışı ekonominin büyüklüğü bilindiği oranda, milli
gelir büyüklüğü de doğru olarak bilinecektir.
2. Vergilendirme ve Haksız Rekabeti
azaltma: Kayıtdışı ekonomik faaliyetler vergilendirilmediği için devlet ciddi vergi
kayıplarına uğramakta, buna karşılık vergilendirilmeyen kesim de haksız kazanç
elde etmektedir. Vergilendirilen mükellefler haksız rekabetle karşı karşıya
kalacaktır. Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin bilinmesi bunlardan bazılarının
vergilendirilmesini ve haksız rekabetin azaltılmasını sağlamaktadır.
3. Sosyal Yapı ve Mekanizmaları
İyileştirme: Bir milli ekonomide kayıtdışı ekonomi
hacminin büyüklük derecesi, o ülkenin sosyal yapısının sağlamlığı ve bu yapıya
yönelik politikalar hakkında fikir vermektedir. Başka bir değişle kayıtdışı
ekonomi ne kadar büyükse, yasama, yürütme ve yargı mekanizmaları güçlü bir
olasılıkla o derece büyüktür. Dolayısıyla, bu mekanizmaları iyileştirici
politikaların gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Eğer bir ülkede kayıtdışı ekonomi yüksek
oranda ise, bu ülkede vergi yüklerinin, kamu düzenlemelerinin ya da kanuni
zorunluluk ve sınırlamaların yüksek ve fazla olduğu iddia edilebilmektedir.
Kayıtdışı ekonomiye yönelik faaliyetler
birbirinden değişik olduğu için, bunların ölçülmesinde de farklı yöntemler
izlenmektedir. Yapılan çalışmalarda bir yönteme göre bulunan rakam,
diğerlerinden çok farklı sonuçlar ortaya çıkarabilir. Zaten kayıtdışı
ekonominin boyutlarını kesin olarak ölçmek mümkün olsaydı, o zaman kayıtdışı
ekonomi olmazdı.
Kayıtdışı ekonominin boyutunun tahmini
konusunda temel ilke, GSMH’nin çeşitli yöntemleri arasında anlamlı bir farkın
olup olmadığının araştırılmasıdır. Kayıtdışı ekonomiyi ölçme yöntemleri,
doğrudan ve dolaylı ölçme yöntemleri olarak iki grupta toplanmaktadır.
Ekonomistler, kayıtdışı ekonomiyi dolaylı ölçme yöntemleri ile tahminde
bulunmak pek olası olmamakla birlikte güvenilirliği de tartışılmaktadır. Bu
nedenle dolaylı ölçme teknikleriyle kayıtdışı ekonominin boyutları hakkında
yapılan tahminler tercih edilmektedir.
2.1. Doğrudan Ölçme Yöntemleri
Mikro bazda yapılan bu tip ölçümlerde,
rastgele seçimler sonucu yapılan tespitlerden genellemelere gidilmektedir.
Belli bir zaman kesitinde kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin hacmi belirlenmeye
çalışılmaktadır.
Yönetimin esası, anket çalışmasıyla kayıtdışı
ekonominin tahmin edilmesidir. Bu yaklaşımla kayıtdışı ekonomi konusunda
ayrıntılı bilgi alınabilmekte ve bu faaliyetlerin yapısal özellikleri tespit
edilebilmektedir. Ancak, bu faaliyetlerin önemli bir kısmının yasal olmaması,
vergiden kaçınma ve sosyal güvenlik yükümlülüğü kapsamına girme endişesi gibi
nedenlerle kişi ve kuruluşların genelde bilgi sakala eğilimleri bu yöntemin
güvenilirliğini azaltmaktadır.
Kayıtdışı ekonominin doğrudan ölçme
yöntemler ile tahmininde beş farklı anket kullanılmaktadır;
v Hane Halkı Anketleri: Kayıtdışı
ekonomik faaliyetlerin alıcıları ve bazen de üreticileri olarak hane halklarına
uygulanan anketlerdir.
v İşyeri Anketleri:
Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin üreticileri ve alıcıları olarak işyerlerine
uygulanan anketlerdir.
v Zaman Kullanım Anketleri:
Açık ve saklı ekonomik faaliyetlerde bulunanların, bu faaliyetlerde
harcadıkları zaman araştırılmaktadır. Ayrıca, daha sonra yapılan
araştırmalarda, bu faaliyetlere ilişkin parasal değerler bulunmaktadır.
v Vergi Anketleri: Vergi
kaçağı olan hane ve işyerlerini belirlemeye yönelik anketlerdir. Burada vergi
kaçağı olan gelir tahmin edilmektedir.
v Diğer Anketler: Yukarıdakilerin
dışında, hanede, işyerlerinde veya kamuda uygulanan anketlerdir.
İstatistik kuruluşları, vergi dairesi,
bankalar, özel araştırma ve anket kuruluşları bu yöntemi kullanmaktadırlar.
Gelir elde edenlere, ne kadar gelir elde ettikleri ve bu gelirin ne kadarını
kayıtlara yansıttıkları sorularak anket yapılmaktadır. Anket ya da inceleme sonucunda
elde edilen sonuçlar kendi aralarında belli kategorilere ayrılarak, kayıtdışı
ekonominin tanımına ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu yöntemin çok sağlıklı
sonuçlar verebilmesi mümkün görülmemektedir. Eğer, araştırmayı yapan kamu
otoritesi ise gelir elde edenlerin doğru yanıtlar vermesi beklenmemelidir.
Bankaların araştırma yapması durumunda ise tam tersi bir sonuç elde
edilmektedir. Çünkü banka nezdinde kredibilitesini artırmak isteyenler,
gelirlerini olduğundan daha yüksek gösterebilmektedirler. (KILDİŞ, 2000)
2.2.
Dolaylı Ölçme Yöntemleri
Bu yöntemlerin başlıca özelliği, başka
amaçlar için elde edilen ve resmi kurumlar tarafından dönemler itibariyle
yayınlanan göstergeler ile ifade edilen kayıtlı ekonomide, kayıtdışı ekonominin
bıraktığı düşünülen izleri takip edilerek kayıtdışı ekonominin boyutlarının
tahmin edilmesi esasına dayanmalarıdır. Dolaylı ölçme yöntemlerinde göz önünde
tutulan başlıca göstergeler, genellikle makro düzeydeki parasal, demografik ve
kayıtdışı ekonomiye yol açan vergi vb. faktörlerle ilgili göstergeler ile milli
muhasebe hesapları olmaktadır. Bu yöntemlerin avantajı kayıtdışı ekonomin makro
ölçüde büyüklüğünü ve zaman içinde gelişmesini ortaya çıkarmaya imkan vermeleri
ve maliyetlerinin düşük olmasıdır. Ancak, belli büyüklükte bir kayıtdışı
ekonominin var olduğunun bilinmesi pratik olarak çok yararlı olmamakta,
niteliğinin ne olduğu, hangi sektörlerde, hangi gelir ve istihdam gruplarında,
hangi sebepler ile yoğunlaştığı konusunda fikir vermemekte, dolayısıyla
kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması konusunda spesifik tedbirler önermek
mümkün olmamaktadır.
Kayıtdışı ekonomiyi, dolaylı ölçme
yöntemleri ile tahminde çeşitli yaklaşımlar uygulanmaktadır. Bunlar; GSMH
Yaklaşımı, Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme Yaklaşımı, İstihdam Yaklaşımı ve
Parasalcı Yaklaşımdır.
2.2.1.
Gayri Safi Milli Hasıla Yaklaşımı
Bu yöntemde, GSMH
hesaplanmasında kullanılabilecek ve kayıtdışı ekonomi için gösterge olabilecek
her türlü veriden yararlanılmaktadır. GSMH’nin hesaplanmasında genellikle
üretim, gelir ve harcama yöntemleri olmak üzere üç farklı yöntem
kullanılmaktadır. Bazı ülkelerde birden fazla yöntem birlikte
kullanılabilmektedir. Normal olarak bu üç yöntemin ayrı ayrı kullanılması
durumunda aynı sonuçlara ulaşılması beklenmektedir. Ancak, kayıtdışı ekonominin
varlığı farklı yöntemlerle ulaşılan sonuçların sistematik olarak
farklılaşmasına yol açmaktadır.
Kayıtdışı ekonominin boyutunu tahminde,
GSMH’nin gelir yöntemleriyle bulunacak büyüklükte, üretim yaklaşımıyla bulunan
değer karşılaştırılabileceği gibi harcamalar yaklaşımıyla da kayıtdışı
ekonomiden elde edilen gelirin harcamaya dönüşme aşamasında tespiti mümkün
olmaktadır. Ancak, döviz, altın vb. tasarruf araçlarına yatırım eğiliminin
yüksek olduğu dönemlerde ve yurt dışına transferlerin varlığında bu yaklaşımda
sağlıklı bir sonuç vermemektedir. Buna karşılık, kayıtdışı kesimin büyüklüğü,
organize olmayan işçi kesiminin göreli payının arttığı, küçük üreticiliğin
yaygın ve kentleşmenin hızlı olduğu gelişmekte olan ülkelerde harcamalar
yoluyla tespit edilen GSMH, diğer yöntemlerle elde edilenlerden nispi olarak
daha yüksek bulunmaktadır. (TEMEL-ŞİMŞEK-YAZICI, 1994)
Bu yöntemin sakıncası,
GSMH hangi yöntemle hesaplanırsa hesaplansın kullanılan ara değerler kesin
rakamlar değildir. Ayrıca resmi istatistiklerde harcama ve üretim yolu ile
hesaplanan GSMH rakamlarının her zaman birbirine eşit olması, rakamlarla
oynandığı imajını uyandırmaktadır. Aynı şekilde yasadışı elde edilen bir gelir
harcanmıyor ise (ülke dışına transfer ediliyor ya da döviz, altın vb. elde
tutuluyor ise) tahminler düşük seviyede kalmaktadır. Bu sebeplerden dolayı bu
yöntem ile yapılan tahmin, kayıtdışı ekonominin ancak en alt sınırını tespit
edebilmektedir. (ÖZSOYLU, 1996)
2.2.2.
Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme
Yaklaşımı
Bu yöntemde, vergi inceleme yetkisi olan
görevlilerin yaptıkları incelemelerde tespit ettikleri matrah farkları ve
kayıtdışı istihdam rakamlarından yola çıkılarak kayıtdışı ekonominin
boyutlarının tespitine gidilmektedir.
Çağdaş vergi sistemlerinin en önemli
özelliği mükellefleri vergiye tabi gelirlerini vergi idarelerine kendileri
beyan etmeleridir. Bazen mükellefler, kazançlarını bilerek veya bilmeyerek
olduğundan daha az beyan etmektedirler. Vergi incelemelerinde mükelleflerin
beyan ettikleri kazançlar incelenir, eksiklik varsa matrah farkları bulunur. Bu
yaklaşıma göre, bulunan matrah farkları esas alınarak kayıtdışı ekonominin
büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılır. Ancak, bu yaklaşımla kayıtdışı ekonomi değil
vergilendirilmeyen ekonominin büyüklüğü tespit edilmiş olmaktadır.
Vergilendirilmeyen ekonomi ile kayıtdışı
ekonomi birbirinden farklı kavramlardır. Bazı faaliyetler vergilendirilmediği
halde milli gelir büyüklüğü içerisinde yer almaktadır. Örneğin: bir mal ve
hizmetin satışı vergilendirilmediği halde üretimi milli gelir hesabında dikkate
alınabilmektedir. Mili gelir hesaplarında, çeşitli nedenlerle vergi alınamayan
ekonomik faaliyetler tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Bu ise, kayıtdışı
ekonominin vergilendirilmeyen ekonomiden daha büyük olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, kayıtdışı ekonominin tahmini için girdi-çıktı tablosuna dayanılarak
duyarlılık analizleri yapılmaktadır. Sektörler üzerinde ki teorik katma değer
vergisi (KDV) ile tahakkuk eden KDV’ler arasındaki farklılık kayıtdışı
ekonominin seviyesi ve eğilimi hakkında bilgi verip vermeyeceği şüphelidir. (
KALÇA, 1996)
2.2.3.
İstihdam Yaklaşımı
Bu yaklaşımda nüfus, sivil işgücü arzı ve
istihdam değişkenlerine ilişkin rakamların dönemler itibariyle gelişimine
bakılarak kayıtdışı ekonomi hakkında tahminde bulunulmaya çalışılmaktadır.
Sivil işgücü arzının toplam nüfusa oranı ile istihdamın toplan nüfusa oranının
zaman içinde benzer gelişmenin olması beklenmektedir. Sivil işgücünün toplam
nüfusa oranı belli bir seviyede kalırken, istihdamın toplam nüfusa oranının
düşmesi, toplam istihdam içinde kayıtdışı ekonomideki istihdamın payının
arttığını göstermektedir. Bu da kayıtdışı ekonominin büyüklüğü hakkında bilgi
vermektedir. ( SARILI, 2002)
Belirli bir yılın baz alınarak
karşılaştırmanın buna göre yapıldığı bu yöntemin, basitliğine karşılık, kırsal
alandaki kadın nüfusun toplam istihdam içinde yer alması ve kentlere göç
edenlerin genelde kayıtdışı çalışması, eğitim düzeyinin yükselmesi ve çalışıyor
görünenlerin ikinci bir işte çalışıyor olmaları nedeniyle, yöntemin
güvenilirliği azalmaktadır.
2.2.4.
Parasalcı Yaklaşım
Parasalcı yaklaşımda,
parasal büyüklüklerdeki gelişmeler ile kayıtdışı ekonomi arasında ilişki
kurulmakta ve sadece parasal kayıtdışı ekonominin büyüklüğü tahmin
edilmektedir.
Bu yaklaşımda, para piyasasındaki bazı
hareketler izlenilmek suretiyle kayıtdışı ekonominin boyutları ortaya konmaya
çalışılmaktadır. Kayıtdışı ekonomide ödemelerin genelde peşin parayla yapıldığı,
alış-verişte para dışında çek, kredi kartı ve diğer yaklaşıma göre kayıtdışı
ekonomide yapılan ödemelerin büyük çoğunluğu, bu konudaki denetimlere imkan
vermemek bakımından nakit para ile yapılmaktadır.
Kayıtdışı
ekonomide işlemlerin büyük ölçüde nakit kullanılarak gerçekleştirildiği
varsayımıyla, nakit para talebindeki bu artış, kayıtdışı ekonomideki
gelişmelere bağlanmıştır. Nakit para miktarının mevduat hesapları ve milli
gelire oransal gelişmesi incelenmiş ve böylece parasal yöntemler ortaya
çıkarılmıştır. Kayıtdışı ekonomiyi tahmin etmek için kullanılan parasalcı
analizler üç ayrı kategoride incelenmektedir.
·
Sabit Oran Yaklaşımı
·
İşlem Hacmi Yaklaşımı
·
Ekonometrik Yaklaşım
2.2.4.1. Sabit Oran Yaklaşımı (Nakit Oran)
Sabit oran yaklaşımı, ilk kez 1958 yılında
Cagan tarafından kullanılmış ve 1977 yılında Gutmann tarafından
geliştirilmiştir. ( YETİM, 1999)
Kayıtdışı ekonominin büyüklüğünü
belirlemek için para piyasalarında hareketler izlenmekte ve kayıtdışı ekonomik
faaliyetlerde ödemelerin genellikle peşin para ile yapıldığı, çek ve senet vb.
ödeme araçlarının kullanılmadığı varsayılmaktadır. Bu yaklaşımda, ekonomide
kayıtdışı kesimin olmadığı bir dönemin var olduğu kabul edilmektedir.
Kayıtdışı ekonominin boyutlarını tahminde
kullanılan bu yöntemde nakit (dolaşımdaki) para (C) mevduata (D)
oranlanmaktadır. Nakit paranın mevduata (C/D) oranının zaman içinde sabit
kaldığı varsayılmaktadır. Bu oranın zaman içinde artması paraya olan talebin
arttığını ve dolayısıyla kayıtdışı ekonominin genişlediğini göstermektedir.
Bu yaklaşımın varsayımları kısaca aşağıda
verilmiştir:
I.
Nominal
milli gelir (Y) ve piyasadaki para miktarı (M) arasındaki oran olarak
tanımlanan paranın dolaşım hızı (v), gerek kayıtdışı ekonomide (vg) gerekse
kayıtlı ekonomide (vr) aynı olduğu kabul edilmektedir.
vr = vg = v
|
II.
Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerde ödeme
aracı peşin nakit para (C)’dir. Kayıtlı nakit para (Cr) ve kayıtdışı nakit para
(Cg) miktarının toplamından oluşmaktadır.
C= Cr + Cg
|
III.
Nakit para mevduata (C/D) oranı, kayıtdışı ekonomik faaliyetler
olmadığı sürece sabittir ( C/D = k). Bu oranın artması kayıtdışı ekonomik
faaliyetlerin arttığını göstermektedir.
IV.
Genelde referans yılı olarak k’nin en küçük
yıl olduğu alınmakta, bu yılda kayıtdışı ekonominin ihmal edilebileceği
varsayılmaktadır.
Sonuçta, kayıtdışı ekonomi ( vr x Cg)
olarak tespit edilmektedir.
Sabit oran yaklaşımında kullanılan bazı
varsayımların geçerliliği konusunda kuşkular söz konusu olmaktadır. Öncelikle,
kayıtdışı ekonomide paranın dolaşım hızı esas itibariyle nakit kullanımının
nispeten yoğunluğundan dolayı kayıtlı ekonomideki paranın dolaşım hızından daha
fazla olmaktadır. Dolayısıyla ikisinin aynı kabul edilmesi söz konusu
olmamaktadır. Ayrıca başlangıç yılının (k’nin en küçük olduğu yıl) seçimi,
sonuçları değişik yönde etkilemektedir. Öte yandan hiçbir yılda kayıtdışı
ekonominin sıfır olarak kabul edilmesi söz konusu olmamaktadır. Bu nedenlerle,
sabit oran yaklaşımı uygulanarak bulunan gerçekliği konusunda ihtiyatlı
davranılması gerekmektedir.
2.2.4.2.
İşlem Hacmi Yaklaşımı
Bu yaklaşımda, bir ekonomideki işlemlerin
miktarının milli gelire oranında meydana gelen değişim incelenerek kayıtdışı
ekonominin boyutları hakkında tahminde bulunulmaya çalışılmaktadır.
Bu yaklaşıma göre, bütün olarak GSMH
(kayıtlı ve/veya kayıtsız) nakit parayla işlem göreceği ve ilişkilerinin sabit
kalacağı varsayımıyla, toplam para stokunun hacmi sayesinde toplam GSMH hacmine
ulaşmak mümkündür. Resmi olarak bulunan GSMH rakamları, toplam GSMH
rakamlarından çıkarılınca aradaki fark kayıtdışı ekonominin hacmini GSMH
üzerinden ortaya çıkarmaktadır. ( KALÇA, 1996)
İşlem hacmi yaklaşımı aşağıdaki gibi
formüle edilmektedir;
M2v = PT
|
M2 = Geniş Anlamdaki Para
Miktarı,
v = Paranın Dolaşım Hızı,
P = Fiyatlar Genel Seviyesi,
T = İşlem Hacmi,
C = Nakit Para Miktarı,
D = Mevduat
M2= C + D
|
( C + D ) v = PT
|
= Y – Yr
|
Kayıtdışı ekonomi = vM2
– Yr
Yr = Kayıtdışı Ekonomi
Y – Yr = Kayıtdışı Ekonomi
Bu yaklaşımda PT / Nominal GSMH oranı
bilinmekte olup, bu oran sabittir. Belirli bir dönemde M2v’nin
belirlediği GSMH rakamı ile istatistiklerle açıklanan GSMH arasındaki fark
kayıtdışı ekonomide yaratılan geliri vermektedir.
İşlem hacmi yaklaşımının avantajı,
kayıtdışı ekonomide peşin para yanında çek ve senet ile ödeme araçlarını da
dikkate almaktadır. Bu yöntemin eksikliği ise; nakit para kullanım alanı,
kayıtdışı ekonomide bir artış meydana gelmeden de artabilmektedir. Ayrıca,
paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıtdışı ekonomide aynı olduğunu
varsaymakta ve işlem hacmi miktarının hesaplanması güç olmaktadır.
2.2.4.3.
Ekonometrik Yaklaşım
Ekonometrik yaklaşımda, kayıtdışı
ekonomide yoğun olarak kullanıldığı düşünülen nakit para miktarı, ekonometrik
yöntemlerle, birtakım belirleyici faktörlere bağlı olarak tahmin edilmekte ve
elde edilen sonuçlar bazı varsayımlar yapılarak kayıtdışı ekonominin tahmininde
kullanılmaktadır.
1983 yılında Tanzi tarafından kullanılan
bu yöntemde, nakit paranın geniş anlamlı paraya oranının bir takım faktörlere
bağlı olduğu varsayılmaktadır. Bu yaklaşımın varsayımları; kayıtdışı ekonominin
yüksek vergi oranlarına bağlı olarak ortaya çıkmakta olduğu ve kayıtdışı
ekonomilerde işlemlerin nakit para aracılığı ile yürütüldüğüdür. Ayrıca,
paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıtdışı ekonomilerde aynı olduğu
varsayılmaktadır. Herhangi bir yılda, kayıtdışı ekonominin olmadığı varsayımına
gerek duyulmaması bu yaklaşımın üstünlüğüdür. Tanzi nakit para talep fonksiyonu,
vergi değişkenini de dahil ederek tahmin etmeye çalışmıştır.
Tanzi’nin modeli şöyledir;
f ( C / M2Y ) = f ( Yr, r,
mh, v, tefe )
|
C / M2Y = Nakit Paranın Geniş
Anlamdaki Paraya Oranı,
Yr = Kişi Başına Reel Gelir,
r = Mevduat Faiz oranı,
mh = Kamu Personeli Harcamalarının
Toplam Kamu Harcamalarına Oranı,
v = Ortalama Vergi Oranı,
tefe = Toplam Eşya Fiyatları Endeksi.
Nakit para talebi denkleminde parametreler
elde edildikten sonra vergi değişkenleri sıfır alınmak suretiyle, ikinci nakit
para talebi tahmin edilmektedir. İki tahmin arasındaki fark, kayıtdışı
ekonomiyle ilgili nakit para seviyesini vermektedir. Daha sonra paranın dolaşım
hızından yararlanarak kayıtdışı gelirin boyutu hesaplanmaktadır.
Ülke grupları/Yıl
|
GSYİH’nın Yüzdesi Olarak Kayıtdışı
Ekonomi
|
||||
1999/00
|
2000/01
|
2002/03
|
2003/04
|
2004/05
|
|
Afrika
|
41.3
|
42.3
|
43.2
|
43.2
|
42.8
|
Orta-Güney
Amerika
|
41.1
|
42.1
|
43.4
|
43.0
|
42.2
|
Asya
|
28.5
|
29.5
|
30.4
|
30.3
|
29.8
|
Geçiş Ülkeleri
|
38.1
|
39.1
|
40.1
|
39.5
|
38.8
|
Gelişmiş OECD
Ülkeleri
|
16.8
|
16.7
|
16.3
|
15.6
|
14.8
|
Güney Pasifik
Adaları
|
31.7
|
32.6
|
33.4
|
32.8
|
32.1
|
Komünist
Ülkeler
|
19.8
|
21.1
|
22.3
|
22.3
|
22.0
|
145 Ülke İçin
Ağırlıksız Ortalama
|
33.6
|
34.5
|
35.2
|
34.9
|
34.3
|
Tablo:
GSYİH’nın Yüzdesi Olarak Kayıtıdışı
Ekonomi
Kaynak:
Schneider, 2007, s.27
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
3. TÜRKİYE’DE KAYITDIŞI EKONOMİNİN
BOYUTLARI VE SONUÇLARI
Kayıtdışı ekonomi adı
verilen olgu, Türkiye’de yeni olmamakla birlikte boyutları çeşitli nedenlerle
çok hızlı büyüyen bir gerçektir.
Kayıtdışı ekonominin en fazla büyüdüğü
ülkeler; enflasyonun sürekli olduğu, haksız ve spekülatif kazançların arttığı,
gelirin adaletsiz dağıtıldığı, ekonominin denetim dışı kaldığı ülkelerdir. Spekülatif
kazançların yoğun olması, gelir dağılımında ki aşırı adaletsizlikler ve
ekonomik faaliyetlerin denetim dışında kalması kayıtdışı ekonominin boyutunun
genişlemesine neden olmuştur. Bazı ekonomik faaliyetlerin niteliği, bu
faaliyetlerin kayıt altına alınmasını güçleştirmektedir. Bu tür faaliyetlerin
başında tarımsal faaliyetler gelmektedir.
3.1. Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin
Türleri
Birçok ülkede, 30 yıldır yapılmakta olan
kayıtdışı ekonomi ile ilgili çalışmalar, Türkiye’de son birkaç yılda gündeme
gelmiştir.
Daha öncede belirtildiği gibi kayıtdışı
ekonominin unsurlarını, Türkiye açısından kayıtdışı ekonomi dört başlık altında
incelenmektedir.
1.
Yasal
Vergili, Kayıtdışı Ekonomik Faaliyetler: Bunun en güzel
örneği götürü usul vergi sistemidir. Bir milyon kişi bu sisteme sığınarak vergi
avantajları elde etmektedir. 1990 yılında %212 - %420 arasındaki artışla
gerçekleştirilen götürü usulde vergilemenin sınırına karşılık, götürü usulde
vergilendirilen ticaret erbabının safi kazancına uygulanan artış oranı %188 -
%220 arasındadır.
2.
Yasal
Vergi Dışı ve Kayıtdışı Ekonomik Faaliyetler: Devletin
bilerek yarattığı faaliyetler olup istisna ve muafiyetler bu kapsamda
düşünülebilir. Bu yüzden adil dağıtılmayan vergi yükü, vergilerin çoğunun
belirli kesimlerden alınmasına neden olmaktadır. Oysa vergilendirilebilecek
potansiyel alanlar bulunmaktadır.
3.
Yasal,
Vergi Dışı Kayıtlı Faaliyetler: Menkul sermaye ıradı
örneği verilebilir. Sermaye piyasasının teşviki ve devletin borçlanmasının
kolaylaştırılması için menkul kıymetlerin vergilendirilmemesi kayıtdışı
ekonomiye neden olmaktadır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’nda 1992
yılında 56 trilyon 339 milyar TL olan hisse senedi piyasası işlem hacmi 1993 yılında 225 trilyon
222 milyar TL’ye ulaşmıştır. Borsadaki işlem artışının nedeni,
vergilendirilmeyen veya çok az vergilendirilen borsa işlemleridir.
4.
Yasadışı
Kayıtsız, Vergili ve Vergisiz Faaliyetler: Bu başlık
altında uyuşturucu, yasadışı kumar, silah kaçakçılığı düşünülmektedir.
3.2. Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomiyi
Ortaya Çıkaran Faktörler
Kayıtdışı ekonominin
ortaya çıkışını ve kazandığı boyutları etkileyen faktörler toplumsal
birikimlere ve zamana göre her ülkede farklılık göstermektedir.
Kayıtdışı ekonominin
boyutları ile o ülkedeki hukuksal ve idari yapı arasında çok sıkı bir ilişki
bulunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de kayıtdışı ekonomiyi ortaya çıkaran faktörler
aşağıdaki gibi özetlenebilir.
a.
Vergiye
Karşı Direnç
Dünyanın hiç bir yerinde gelir elde
edenler, bu gelirlerinin önemli bir kısmını vergi olarak ödemek
istememektedirler. İnsanların vergiye karşı doğal bir direnci bulunmaktadır. Bu
nedenle verginin tanımı yapılırken de, verginin tek taraflı bir irade ile
alınabileceği noktasında hareket edilmiştir. Bu tanıma göre, devlet, devlet
olması sıfatıyla cebren ve karşılıksız olarak vergi toplamaktadır. Ancak bu
uygulamada, vergi ödeyenlerin rızasının da alınması gerektiğinin göz ardı
edilebileceği anlamına gelmektedir. Çünkü, modern hukuk devletlerinin de vergi,
devlet ile mükellef arasında varılacak uzlaşma sonucunda alınabilecek bir
kaynak niteliği taşımaktadır. Eğer, bu uzlaşma sağlanamamışsa mükellef vergi
ödemeye karşı direnmektedir. Böylece vergi bilinci, vergi ödenmemesi gerektiği
yönünde oluşmaktadır.
Türkiye’de çeşitli mükellef kesimlerinin
sık sık vergi sisteminden şu ya da bu biçimde şikayet ettikleri bir gerçektir.
Mükelleflerin haklılık ya da haksızlıları bir yana, bu durum henüz Türkiye’de
vergi konusunda devlet-mükellef uzlaşmasının sağlanamadığı göstermektedir.
Böylesi bir ortamda vergilerden şikayetçi olan ve kendi gelirini devletin
kullanımına aktarmak istemeyen mükellefler, faaliyetlerinin bir kısmını (ya da
tamamını) kayıtdışına çıkararak amaçlarına ulaşmaya çalışmaktadır.
Vergi konusunda uzlaşmanın sağlanmamış
olması durumunda vergiye karşı koymanın faklı biçimlerde ortaya çıktığı
görülmektedir. Bunlar dört grupta toplanmaktadır:
·
Bireysel olarak ya da topluca kamu
gücüne karşı baskı yapılmaktadır. Örneğin; bir verginin kabulü sırasında
parlamento üzerinde veya vergilendirme işlemleri ile ilgili olarak mali idare
üzerinde baskı yapılabilir ki bu her zaman suç niteliğinde olmamaktadır.
·
Hukuksal yollarla daha az vergi ödenmesi
şeklinde olabilmektedir (Vergiden kaçınma).
·
Doğrudan doğruya vergi kanunlarına ve
mali idarenin uygulamalarına karşı gelinebilmektedir (vergi kaçakçılığı).
·
Ayaklanmaya yakın bir biçimde vergiye
karşı koyma olabilmektedir.
Vergiye karşı koyma, zamana,
ekonomik ve sosyal sınıflara göre değişik biçimlerde olabilmektedir.
b.
Ekonomik
Politikalar
Cumhuriyet döneminin başlangıcından beri
uygulanan ekonomik politikaların birincil hedefinin büyüme olduğu bilinmektedir.
Ekonomide hızlı büyümenin
sağlanabilmesi amacıyla yapılan bu temel tercihler, doğal olarak
girişimciliğin yalnızca özel kişiler eliyle yapılması sonucunu doğurmamıştır.
Devlet de özel sermaye birikiminin yetmediği alanlara girmek zorunda kalmaktadır.
1920’lerde başlayan ve kalkınma iktisadının temel gereklerinden olan
sermaye birikiminin sağlanması ve mümkün ise, bu sermaye birikiminin özel
girişimciler tarafından kullanılması politikası günümüze kadar –çeşitli
sapmalar olmakla birlikte- süre gelmiştir. Tercih edilen ekonomik sistemin
gereği olan bu politikalar uzun dönemde başarılı olmuştur. Ancak, sermaye
birikiminin sağlanması ve özel girişimcilerin oluşturulması sürecinde alınan
bir takım önlemlerin ya da uygulanan teşviklerin, zamanla kayıtdışı ekonominin
gelişmesine katkıda bulunduğu da bir gerçektir.
Temel ekonomik tercihlerin sonucunda ortaya çıkan uygulamalar, özel
girişimcilerin (mükelleflerin) sermaye biriktirme ve büyüme sürecinde gelirini
kayıtdışına çıkarma girişimlerine hoşgörü ile yaklaşılması sonucunu
doğurmuştur. Özellikle, son on yıllık dönemde bu eğilimin daha yüksek olduğu
gözlenmektedir. Gerek sermaye birikiminin sağlanması, gerekse de finans
piyasalarının gelişmesi temel tercihleri sonucunda, vergi idaresinin kayıtlı
ekonominin kayıtdışına çıkmasını engelleyecek en etkili araç olan servet beyanı
müessesesi 1984 yılında kaldırılmıştır. Buna paralel olarak, ödeme araçlarının
ve banka hesaplarının izlenebilmesini zorlaştıran bir takım gelişmeler, vergi
idaresini (vergi denetimini) kayıtdışı ekonomi ile mücadelede eskisine oranla
zayıflatmıştır. Ancak şunu vurgulamakta yarar vardır; ekonomik tercihlerin
hepsinin birbiri ile uyumlu olduğu söylenememektedir. Bir takım tercihler,
başka alanlarda istenmeyen sonuçlara neden olmaktadır. Diğer bir ifade ile
sermaye birikiminin sağlanması, finans piyasalarının geliştirilmesi ve özel
girişimcilerin güçlenmesi amacı ile kayıtdışı ekonominin kayda alınması amacı
birbirleriyle çelişmektedir.
c.
Suça
Bakış Açısı ve Cezaların Etkisizliği
Mükelleflerin
vergi kaçırma suçuna bakış açısı ile vergi ödeme gayreti açısından çok sıkı bir
ilişki bulunmaktadır. Mükelleflerin, vergi yasalarının ve esas olarak da kamu
vicdanının vergi kaçırmayı basit, sıradan, yüz kızartıcı olmayan ve dolayısıyla
da hoş görülebilir bir suç olarak görmesi ekonomik faaliyette bulunanların
gelirini kayıtdışına çıkarmalarında önemli rol oynamaktadır.
Yasaların oluşturulmasında devlet-mükellef
uzlaşmasının sağlanması önemli ve
gereklidir. Ancak, yasalar bir kez konulduktan sonra da ödünsüz bir biçimde
uygulanmak ve etkili kılınmak zorundadır. Eğer vergi ödeme iradesi mükellefe
bırakılırsa, bu bölümde yer alan ve kayıtdışı ekonomiyi ortaya çıkaran nedenler
olarak belirtilen her bir konu, vergi ödememe gerekçesi olarak ileri sürülerek
vicdani rahatlık sağlanabilmektedir. Bu nedenle yasalara konulan vergilerin
toplanmasında en etkili araç alan cezaların çok iyi tanımlanması ve işletilmesi
gerekmektedir.
d.
Enflasyon
ve Piyasa İlişkileri
Enflasyon vergi
sistemini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin en önemlilerinden biri olarak
kabul edilmektedir. Enflasyon ortamı, diğer konularda olduğu gibi ödenecek
vergi konusunda da bir belirsizlik yaratmaktadır. Çünkü, vergi yasalarında yer
alan ve vergi matrahının tespiti açısından önem taşıyan bir takım dilim, oran
ve tutarlar enflasyon etkisi ile aşınmaya uğramaktadır.
Enflasyon döneminde vergi sisteminin sayısal büyüklükleri değiştirilmediği
taktirde, spesifik tarifeler, istisna , indirim ve muaflık tutarları ve gelir
vergisinin tarife dilimleri aşınmaktadır. Gelir ve kurumlar vergisinde sabit
varlıklar (dolayısıyla amortisman), stoklar, faiz geliri ve gideri gibi
büyüklükler dolayısıyla matrah etkilenmektedir.
Fiyatlar genel düzeyinin yükselmesine bağlı olarak, çeşitli vergilerden
sağlanan hasılatın bileşimi ve düzeyi yani vergi yükü ve bunun dağılımı
değişmektedir. Dolayısıyla mükellefler, belirsiz bir vergilendirme ortamında
faaliyette bulunmak zorunda kalmaktadırlar.
Diğer taraftan enflasyonun etkisiyle, işletmelerde mali tablolar gerçeği
yansıtmaktan uzaklaşır. Mükellefler, enflasyondan kaynaklanan ve gerçek olmayan
karın vergisini ödemek zorunda kalmaktadırlar. Bu ise, işletmelerin elindeki öz
kaynakların erimesine yol açmaktadır.
e.
Mükelleflerin
Devlet Harcamalarına Bakış Açısı
Dünyanın her yerinde, vergi ödeyenlerin en çok üzerinde durdukları
konulardan birisi de toplanan vergilerin nerelerde ve nasıl harcanacağıdır.
Diğer tüm koşullar vergilendirme için en uygun ortamı hazırlasa bile, toplumda
toplanan vergilerin kötü harcandığına dair bir kanı oluşmuşsa, vergiye karşı
ciddi bir direncin oluşması da kaçınılmazdır. Bu nedenle devlet harcamalarının,
vergi ödemesi ve dolayısıyla da kayıtdışı ekonominin gelişimi üzerinde belirleyici
ve doğrudan bir etkisi bulunmaktadır.
f.
Uygulamadan
Gelen Güçlükler
Bir takım ekonomik faaliyetlerin niteliği
ve mükelleflerin yapısı bu faaliyetlerin kayda geçirilmesini güçleştirmektedir.
Bu tür faaliyetlerin başında da tarımsal faaliyetler gelmektedir. Faaliyet
sonucunda elde edilen gelirlerin belirsiz, denetiminin neredeyse olanaksız
olduğu ve yasalar hakkında en az bilgi düzeyine sahip kitlenin bu sektörde
bulunduğu kabul edilmektedir.
Yine kısa süreli hizmet veren ekonomik
birimlerin gelirinin kayda alınmasında da önemli sıkıntılar bulunmaktadır.
Örneğin; lokantaların, berberlerin, doktorların, komisyoncuların ve eğlence
yerlerinin faaliyetleri sonucu oluşan geliri kayıt altına alabilmek oldukça güç
olmaktadır. Çünkü, bu hizmetler en fazla birkaç saat sürmekte ve anında
saptanamadığı taktirde, belgeye bağlanması neredeyse olanaksız hale
gelmektedir.
g.
Hızlı
Nüfus Artışı ve İşsizlik
Nüfus artış hızının ekonomik büyüme
oranının üzerinde seyretmesi, işsizliğin zaman içerisinde artmasına neden
olmaktadır. Bu durum ise, emek sahiplerinin daha az ücret, daha az sosyal
güvence ve daha uygunsuz koşullarda çalışma isteklerini doğurmaktadır. Daha az maliyetle
ve kayıtdışı olarak yaratılmak istenen istihdam, emek sahipleri tarafından da
desteklenmektedir. Bu anlamda kayıtdışı ekonominin yararlı olduğu ve işsizlik
sorununun çözümüne katkıda bulunduğu söylenebilmektedir. Ancak, bu olumluluğun
ücretler, iş güvencesi ve sosyal güvenlik açısında değerlendirilmesi durumunda
olumsuzluklarının daha ağır bastığı görülmektedir.
h.
Kayıtdışı
Ekonominin Kendisi
Kayıtdışı ekonominin ortaya çıkmasında
olmasa bile boyutlarının genişlemesinde en önemli etkenlerden birisi, yine
kayıtdışı ekonominin kendisidir. Kayıtdışı ekonomi kendisini üreten bir
karaktere sahiptir. Çünkü kayıtdışı faaliyetlerin, kayıtlı faaliyetler
karşısında sağlandığı avantajlar kayıtlı ekonomiden kayıtsız ekonomiye doğru
gidişin ortamını hazırlamaktadır.
Faaliyetlerini kayıtlara geçirmeyen
ekonomik birimler, vergi, sigorta vb. yükümlülükler açısından önemli bir
avantaja sahiptirler ve kayıtlı çalışanlara oranla daha yüksek bir harcanabilir
gelir elde etmektedirler. Bu durum ise, rekabet eşitsizliğine yol açmaktadır.
Rekabet gücü artan kayıtdışı ekonomik birimler piyasada daha yüksek paya sahip
olmaya başlamaktadırlar. Bu pay, faaliyetlerini kayıtlı olarak sürdürmeye
çalışan ekonomik birimlerin aleyhine genişleyerek, bu birimlerin büyümemesine
hatta küçülmesine neden olmaktadır. Kayıtlı ekonomilerin, bu olgu karşısında
iki temel yönelimi olduğu gözlenmektedir. Bunlardan birincisi; kendi
faaliyetlerini de kayıtdışına çıkararak, koşullara uyum sağlamak ve rekabet
gücünü arttırmaktadır. İkincisi ise; kamu otoritesinden kayıtdışı ekonomik
faaliyetlerin kontrol altına alınmasını ısrarlı biçimde istemektedir.
I. Denetim
Yetersizliği
Kayıtdışı ekonominin kayda alınmasında en etkin
araçlardan biri, yasalara uyulup uyulmadığının denetlenmesidir. Denetim,
işlemlerin yapıldığı anda olabileceği gibi, geçmişe yönelik olarak da
yapılabilmektedir. Denetim önleyici ve caydırıcı etkileri bulunmaktadır. Ancak,
denetimin temel amacı, kişileri yasalara uygun çalışmaya veya hareket etmeye yöneltmektir.
Türkiye’de vergi inceleme oranı, çeşitli
hesaplamalara göre % 3 ile % 5 arasında değişmektedir. Zaman aşımı süresi (5
yıl) içinde her mükellef en azından bir defa incelenmesi gerektiği noktasından
hareketle, % 20 civarında olması gereken inceleme oranına göre, % 3 ile % 5
arasında değişen oran düşük kalmaktadır.
Ekonomik faaliyette bulunanların bu
faaliyetleri ile ilgili olarak yükümlü olduklarını bilmeleri, yasalara
uymalarını sağlayan önemli bir etkendir. Bu etkenlerin zayıf olması, kişilerin
gelirlerini ve işlemlerini kayıtdışına çıkarmalarına zemin hazırlamaktadır.
i.
Ekonomik
Birimlerin Ölçek Büyüklükleri
İşletmelerdeki ölçek büyüklüğü ile
ekonomik faaliyetlerin kayıtlılığı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.
Türkiye’de ekonomik yapıyı ve kayıtdışı
ekonomik faaliyetleri daha iyi kavrayabilmek için üretim faaliyetinde bulunan
firmaların yapısına bakmak uygun olacaktır. Kayıtdışı faaliyetlerin daha çok
KOBİ ve bazı sektörlerde yoğunlaşmasının nedeni ile işletme yapıları önemli bir
konu olmaktadır.
KOBİ’lerde hemen hemen her şey işletme
sahibinin yönetim ve denetimi altındadır. Bu durum, çeşitli nedenlerden
kaynaklanabilecek kayıtdışı çalışma tercihine daha uygun bir ortam
hazırlamaktadır. İşletmelerin kayıt altına alınması her şeyden önce işletme
sahiplerinin kendi güvenlikleri için gerekmektedir. Büyük işletmelerde, işletme
sahipleri gelir ve giderlerini ancak bir takım belgelere bağlamak suretiyle
izleyebilirken; KOBİ sahiplerinin mal ve nakit akımını kendilerinin izlemesi
çok daha kolay olmaktadır.
Tanımı ve kriterleri pek net olmayan,
ancak bir çok kaynakta, toplam işletmelerin
% 98’ini oluşturduğu ifade edilen KOBİ’lerin içlerinde bulunduğu
koşullara bakınca da kayıtdışılığı adeta zorunlu kılan nedenler bulunmaktadır.
Çünkü, KOBİ’ler istihdamın % 45’ini
yatırımlar % 27’sini gerçekleştirirken, toplam kredilerin sadece % 3-4’ünü
kullanabilmektedir. Diğer bir ifade ile, KOBİ’lerin dış finansman sağlayabilme
olanağı neredeyse bulunmamaktadır.
KOBİ’nin yarattıkları katma değerin düşük
olmasının, nedenlerinden biri, kayıtdışı ekonomidir. Büyük işletmelerle
kıyaslandığında, belge düzeni açısından daha sağlıksız bir ortamın bulunduğu
KOBİ’lerde, değişik nedenlerle, gerek giderlerin, gerekse gelirlerin önemli sayılabilecek
bir bölümü belgelendirilmemektedir.
KOBİ’lerin kayıt ve muhasebe teknikleri de
büyük işletmelere kıyasla zayıftır. Kayıtları resmi anlamda kanuna uygun
görülmekle birlikte hiçbir mali ya da teknik analize imkan vermemektedir.
KOBİ’lerin bilançolarına bakıldığında genel olarak kayıtlı sermayelerinin
oldukça düşük olduğu ve işletme faaliyetleri için daha çok car hesapların
kullanıldığı görülmektedir.
3.3. Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin
Boyutları
Kayıtdışı ekonominin hesaplanması ne kadar
doğru olursa o kadar doğru tespitler yapılacak ve buna baplı olarak da karar
vericiler o kadar tutarlı ekonomik kararlar alacaklardır. Kayıtdışı ekonomiyi
hesaplama, yalnızca kayıtdışı ekonomiyi önlemek için alınan kararlar değil aynı
zamanda bütün para ve maliye politikalarını belirleyen kararlar için
önemlidir(Sugözü, 2008, 138).
Türkiye’de kayıtdışı ekonomi konusuna
ilgi, 1990’lı yılların ortalarından itibaren başlamış ve bu konudaki ilk
çalışmalar 1994 yılından itibaren Türkçe literatüre girmeye başlamıştır.
İlginin sebebi, Türkiye’nin uzun yıllardan beri yaşadığı ve kronik hal almış
olan konsolide bütçe açıkları ve bu açıkların finansman sorunu olmuştur.
Bütçe açıklarının söz konusu olduğu
dönemde hep kayıtdışı ekonomi var olmuştur. Bir taraftan bütçe açıkları bir
sorun teşkil ederken, diğer taraftan kayıtdışı ekonominin varlığı, kayıtdışı
ekonominin hacmi ve doğurduğu vergi kaybı konusunda merak uyandırmıştır.
Kayıtdışı ekonominin ekonomideki büyüklüğünü tahmin etmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır(Yılmaz,
2006, 143).
Tablo:
Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi Tahminleri
Araştırmacılar
|
Tahmin
Yöntemleri
|
Yılı
|
Kayıtdışı
Ekonomi /GSYH
|
|
D. Hakioğlu
|
Parasalcı
Yaklaşım(Ekonometrik)
|
1984
|
137,80
|
|
T. Derdiyok
|
Parasalcı
Yaklaşım
|
1984
|
27,30
|
|
L. Koçoğlu
|
Duyarlılık
Analizi
|
1987
|
19,60-26,50
|
|
T. Derdiyok
|
Vergi Yaklaşımı
|
1989
|
49,94
|
|
D. Hakioğlu
|
Parasalcı
Yaklaşım
|
1989
|
18,00
|
|
A.F. Özsoylu
|
GSYH Yaklaşımı
|
1990
|
7,50
|
|
Parasalcı
yaklaşım (Sabit Oran)
|
1990
|
11,50
|
||
Parasalcı
Yaklaşım (İşlem Hacmi)
|
1990
|
11,50
|
||
Z. Kasnakoğlu
|
Parasalcı
Yaklaşım (Ekonometrik- Varsayımlardaki Farklılıklara Göre )
|
1990
|
7,75
|
|
1990
|
9,34
|
|||
1990
|
7,24
|
|||
1990
|
9,07
|
|||
T. Derdiyok
|
Vergi Yaklaşımı
(- Vergi İnceleme)
-En düşük vergi
oranı
|
1991
|
40,40
|
|
1991
|
7,78
|
|||
1991
|
26,20
|
|||
A. Temel
B. A. Timtek
K. Yazıcı
|
Harcamalar
Yaklaşımı
|
1991
|
1,50
|
|
Vergi Yaklaşımı
|
1991
|
16,40
|
||
Parasalcı
Yaklaşım (Sabit Oran)
|
1991
|
1,91
|
||
Parasalcı
Yaklaşım (İşlem Hacmi)
|
1991
|
1,91
|
||
Parasalcı
Yaklaşım (Ekonometrik)
|
1991
|
7,88
|
||
O. Altuğ
|
Kayıtdışı Ücret
Yaklaşımı
|
1992
|
35,00
|
|
Y. Ilgın
|
Parasalcı
Yaklaşım (Ekonometrik)
|
1992
|
45,30-53,90
|
|
Nakit Oranı
|
1993
|
54,30
|
||
R. Yamak
|
Parasalcı
Yaklaşım (Ekonometrik)
|
1994
|
10,00
|
|
Z. Kasnakoğlu
|
Nakit Oranı
(Ekonometrik)
|
1997
|
30,00-61,00
|
|
1997
|
9,00-13,00
|
|||
Kaynak:
Çeşitli
kaynaklardan derlenmiştir.
Tablo’da 2000 yılından önce Türkiye’deki
kayıtdışı ekonomiye yönelik yapılan çalışmalara yer verilmiştir. Tabloda da
açıkça görüldüğü gibi bu çalışmalarda sonuçlar yüzde 1,5 ile yüzde 137,8
arasında açıklanmıştır. Sonuçların birbirlerinden bu derecede farklı olması,
ülkemizde istatistiki veri eksikliğinden ve veri yayınlarının henüz bir
standarda kavuşmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki devletin kurumları
arasında bile birçok konuda birbirinden farklı sonuçlar yayınlanabilmektedir.
Sonuçlar arasındaki farklılıkların ikinci sebebi de tahmin yöntemlerinden
kaynaklanmaktadır. Doğrudan ve dolaylı tahmin yöntemleri ve bunların alt
yöntemleri kullanılmakta ve bu yöntemlerin artıları ve eksileri bulunmaktadır.
Örneğin bazı yöntemlerde sadece vergi kaçakçılığı hesaplanırken bazı
yöntemlerde sadece istihdamdan yola çıkılmaktadır.
Vergi incelemelerinin sonuçlarının
değerlendirilmesi yolu ile yapılan incelemeye göre, 1985-2002 dönemine ilişkin
olarak kayıtdışı ekonominin büyüklüğünün % 26 ile % 184 arasında değişmekte
ortalama olarak ise % 65 civarındadır. Kriz yılları olan 1994 ve 2001
yıllarında kayıtdışı ekonominin büyüklüğü % 100’ ü aşmıştır.
Kayıtdışı ekonominin boyutları ile ilgili
hazırlanmış olan başka çalışmalar da yayınlanmıştır. Bunlardan belki en
önemlisi da Hesap Uzmanları Kurulu tarafından hazırlanan kayıtdışı ekonomi ile
ilgili raporlardır. Hesap Uzmanları Kurulu tarafından yapılan ölçümlerde,
Türkiye’de 1998-2004 yılları arasında kayıtdışı ekonominin GSYH’ye oranının %
26-37 arasında değiştiği hesaplanmıştır. 1998 yılı kayıtdışılık oranı % 37
olarak en yüksek seviyede, 2000 yılında ise % 26 olarak en düşük seviyede
hesaplanmıştır. 2004 yılı itibarıyla ise kayıtdışı ekonominin boyutu % 30
olarak ölçülmüştür.
Bu rakamlara göre kayıtdışı ekonomi hala
GSYH’nin üçte birleri civarında seyretmektedir. Bir diğer sonuç ise
kayıtdışılığın trendi ile alakalıdır. İyimser bir yorumla kayıtdışı ekonominin
artışı durmuştur. Kötümser yorum ise kayıtdışı ekonominin artış trendinin
yavaşladığıdır. Hangi yorum doğru olursa olsun kayıtdışılığın doğal zirvesine
ulaşıldığını düşünmek pek yanıltıcı olmaz. Türkiye’de nakit kullanımının yeni
ödeme araçlarının yaygınlaşması ile azalmasından vergi idaresinin otomasyonuna;
bankacılık sektörünün gelişmesinden enflasyonla mücadelede sağlanan kısmi
başarıya kadar birçok ekonomik ve mali gelişmenin yanında kamu mali yönetim ve
denetimi ve mali teşkilatın yeniden yapılandırılması gibi hukuksal ve idari
reformların bu sonuçta etkisi vardır. Ancak kayıtdışı ekonominin sektörel
dağılımının aynı olmadığı bilinmektedir. Bu yüzden kayıtdışılıkla mücadelede
hem sektörel tahminlerin yapılması hem de mücadele yöntemlerinin sektörlere
göre revize edilmesi gerekmektedir(Savaşan, 2010, 11).
Eylül 2010 tarihinde yayınlanan Friedrich
Schneider tarafından yapılan araştırmada 31 Avrupa ülkesinin 2003-2010 dönemine
ait kayıtdışı ekonomi boyutlarına yer verilmiştir. Bu araştırmaya göre
Türkiye’nin 2003 yılında 32,4 olan kayıtdışı ekonomi oranı, 2004 yılında %
33,2, 2008 yılında %33, 2009 yılında % 33,1, 2010 yılında % 33,3 olarak
hesaplanmıştır. Türkiye % 33,5’lik ortalama kayıtdışı ekonomi oranıyla 31 ülke
içinde en yüksek 4’ncü ilke olmuştur. Son yıllarda artan kayıtdışı ekonomide
2008 yılının ikinci yarısından itibaren hissedilmeye başlanan küresel krizin
etkili olduğu söylenebilir.
3.4. Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomiye Karşı
Alınan Tedbirler
2001 yılı öncesinde
kayıtdışı ekonominin ortadan kaldırılması anlamında hem ekonomik hem de siyasi
açıdan Türkiye’de uygun bir ortam söz konusu değildi. Bütçe açıklarının
arttığı, devlet borçlanması ve enflasyonun baş gösterdiği bu dönemde
kayıtdışılık Türkiye’de bir sorun alanı olarak algılanmaktan uzaktı.
1990’lardan itibaren politik istikrarı kaybeden Türkiye, enflasyonu “canavar”
olarak anmakta, sosyal güvenlik sistemini ise “kara delik” namı ile anılmak
üzere hazırlamaktaydı. Devlet borcunun ekonomik dinamikleri tamamen bozduğu bu
dönemde kayıtdışı ekonomi bir mücadele alanı olarak tanınmışsa da o kadar sorun
yanında kayıtdışılıkla mücadele sadece bir politik söylem olarak kalmıştır.
2001 yılından sonra Türkiye’de uygulanan
politikalar açısından ciddi değişiklikler olmuştur. Kayıtdışılıkla mücadele
çerçevesinde veya başka amaçlarla olsa bile kayıtdışılığın azalmasına da
yardımcı olacak adımlar atılmıştır.
Gümrük vergi ve sosyal güvenlikte artan
otomasyon bürokrasiyi azaltmıştır. Fikri mülkiyet haklarının korunmasına
yönelik düzenlemeler yapılmıştır. 5084 sayılı kanunla istihdam artışına
sağlanan teşvik ve ekonomik ve politik istikrarın güven artırıcı etkisi
kayıtdışılıkla mücadelede uygun zemin hazırlamıştır. Büyük Mükellefler Vergi
Dairesi Başkanlığı 2007’de kurulmuş, akaryakıtta marker uygulanması ve
akaryakıt pompalarının ödeme kaydedici cihazlara bağlanması, enerji sektöründe
faaliyet için lisans zorunluluğunun getirilmesi, alkollü içecekler ve sigarada
bandrol uygulaması kayıtdışılıkla mücadele bağlamında ele alınabilecek
değişiklik ve gelişmelerdir.
4 Ekim 2006’da yayınlanan Başbakanlık
Genelgesi ile yürürlüğe giren “Kayıtdışı İstihdamla Mücadele (KADİM) Projesi”
kayıtdışılığın emek piyasasına yönelik bir denetim projesi olarak önemli bir
adımdır. Proje kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Strateji
Geliştirme Başkanlığı bünyesinde “Kayıtdışı İstihdamla Mücadele
Koordinatörlüğü” kurulmuştur. Özellikle kayıtdışı istihdamın yoğun olduğu
sektörlere yönelik yoğun denetimleri ve bilgilendirici-eğitici çabaları içeren
proje en kapsamlı proje görünümündedir. Denetimlerin yaygınlaştırılması
amacıyla Sosyal Güvenlik Kontrol memurları istihdam edilmiştir. Sosyal Güvenlik
Kurumu bünyesine katılan Sosyal Güvenlik Kontrol memurlarının denetimleri
sigortasız çalıştırmayı tespitte ve azaltmada bir ölçüde başarı elde edildiği
değerlendirmesi yapılmaktadır. 2002’den Eylül 2011 dönemine kadar TÜİK Hane
Halkı İşgücü Anketine göre kayıtdışı istihdam yaklaşık % 9 düşerek % 42,8
olarak gerçekleşmiştir.
Güçlü bir toplumsal iradeyle tüm kesimlerin
katıldığı kapsamlı bir mücadele stratejisi oluşturulması, kayıtdışı ekonominin
zararlarına yönelik olarak toplumun bilinçlendirilmesi, kayıt altına girmenin
teşvik edilmesi, mevzuat ve işlemlerin basitleştirilmesi, etkin bir denetim ve
ceza sisteminin geliştirilmesi, idareler arasında veri paylaşımının
güçlendirilmesi ve etkin bir koordinasyon sağlanması amacıyla Gelir İdaresi
Başkanlığı’nın koordinatörlüğünde “Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi
Eylem Planı 2008-2010” hazırlanmış ve planlanan faaliyetler 1 Temmuz 2008
tarihi itibariyle uygulanmaya başlanmıştır. Söz konusu Eylem Planı, 2009/3
sayılı Başbakanlık Genelgesi olarak 05.02.2009 tarih ve 27132 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanmıştır.
Kayıtdışı ekonomiyle mücadele edilmesi ve
denetimlerin daha etkin hale getirilmesi için Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)
tarafından “Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Müdürlüğü” adı altında yeni bir birim
oluşturulmuştur. Bu müdürlüğün görevi kayıtdışı ekonominin kayda alınabilmesi
ve politikaların üretilebilmesi için alınacak önlemlerin fayda maliyet
analizlerini yapmak ve öneriler geliştirmektir. Yeni birim, Kayıtdışı
Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planının uygulama sürecini izlemek,
değerlendirmek, Eylem Planını ihtiyaçlar çerçevesinde güncelleyerek,
yenileyerek, gecikme ve hedeften sapmaları belirleyerek ve araştırarak gerekli
önlemlerin alınmasını sağlamaktadır.
2008-2010 Eylem Planı, 2011 Yılı
Programı’nda yer verildiği üzere mükelleflerin gönüllü uyumunun arttırılması,
denetim kapasitesinin güçlendirilmesi, yaptırımların caydırıcılığının
arttırılması, veri tabanı paylaşımı ve toplumsal farkındalığın arttırılması
amacıyla güncellenerek “ Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı (2011-2013)”
hazırlanmıştır.
Eylem Planı gerçekleşmelerini, yılda en az
bir defa değerlendirmek, gerektiğinde planda değişiklik yapmak ve bu konuda üst
düzey kararlar almak üzere, Başbakanın başkanlığında Eylem Planında bakanlığına
görev verilen bakanlardan oluşan “Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Yüksek Kurulu”
kurulmuştur(GİB, 2011, 1-4).
10 Temmuz 2011 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanan 646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bakanlık bünyesinde
olan tüm vergi denetim birimleri Vergi Denetim Kurulu adı altında
birleştirilmiştir. Buna göre, Hesap Uzmanı, Maliye Müfettişi, Gelirler
Kontrolörü ve Vergi Denetmeni kadroları ve bağlı oldukları kurul ve
başkanlıklar kaldırılarak bütün bu görevleri yürütenler Vergi Müfettişi
unvanını almıştır.
E-devlet uygulamaları tüm resmi kurumlarda
yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. 1 Ekim 2004 tarihinde devreye sokulan
“e-beyanname” uygulaması beyanname ve eklerinin elektronik ortamda kabul
edilmesini, kontrolü ve arşivlenmesini mümkün kılmıştır. Bu uygulama sadece
idarenin yükünü hafifletmekte kalmamış, gönüllü vergisel uyumun saklı
maliyetini azaltmıştır. Ayrıca e-fatura, e-haciz gibi uygulamalara
başlanmıştır.
Kayıtdışılıkla mücadele kapsamında mali
sistemin kullanımına yönelik olarak düzenlemeler yapılmıştır. Bu çerçevede,
2001 yılı Eylül ayından itibaren mali kuruluşlarca yapılacak işlemlere taraf
olanların vergi kimlik numarasının ilgili belge ve kayıtlarda kullanımı zorunlu
hale getirilmiştir. 1.1.2007 tarihinden itibaren T.C uyruğundaki gerçek kişiler
vergi kimlik numarası gerektiren tüm işlemlerde vergi kimlik numarası olarak
T.C kimlik numaralarını kullanmaya başlamıştır. 8.000 TL’yi aşan tahsilat ve
ödemelerin bankalar ve PTT aracılığıyla yapılması uygulaması başlatılmıştır.
Kayıtdışı işlemlerin tespitine yönelik olarak mali kayıtları esas alan veri
ambarı uygulaması geliştirilmiştir. Türkiye genelinden telefonla yapılan
ihbarlar Vergi İletişim Merkezi üzerinden alınmaya başlanmıştır.
Kısaca MERAK olarak adlandırılan Merkezi
Risk Analizi ve Katmanlaştırma projesi geliştirilmiştir. Bu proje, kurumlar
vergisi mükelleflerinin iç ve dış kaynak verileri kullanılarak riskli
olanlarının bütünüyle istatistiki yöntemlere dayalı olarak tespit edilmesini
sağlamıştır. Ayrıca POS cihazıyla yapılan satış kayıtlarını takip edilerek
uyumsuzluklar tespit edilmektedir.
5084 sayılı yasada olduğu gibi, teşviki
istihdam artışına bağlayan ve işveren prim payında azalma öngören yasal
düzenlemelerin kayıtdışı istihdamın azaltılmasına yardımcı olduğu
düşünülebilir. Bazı sigortasız işçilerin istihdam artışını belgelemek amacıyla
sigortalı hale gelmeleri ekonomik açıdan istihdam artışı anlamına gelmemekle
beraber bu çalışmaların sigorta ile tanışmaları emek arzında kayıtlılık
bilincinin artmasına yardımcı olur.
5763 sayılı “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” kayıtlılığı özendirme açısından önemli
teşvikler getirmektedir. İşveren prim paylarının 5 puanlık kısmının geçici süre
ile Hazinece karşılanarak kayıtlı istihdamın işveren üzerindeki yükün
hafiflemesini hedefleyen kanun ayrıca 18-29 yaş ve kadın çalışanların işveren
prim paylarının kademeli olarak işsizlik fonundan karşılanması ile gençlerin ve
kadınların kayıtlı çalıştırılmasının özendirilmesi, özürlü istihdamında
tamamının veya yarısının Hazinece karşılanmasını ve işe başlama prosedürlerinde
bürokratik işlemlerin azaltılmasını sağlayarak kayıtlılığı özendiren önemli
yenilikler getirmiştir. Yasada sigortasız işçi talebi üzerinde caydırıcı etki
oluşturan bir element işyerinin sigortasız işçi çalıştırması durumunda 1 yıl
süreyle teşvikten yararlanamamasıdır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda kayıtdışılıkla mücadeleye yardımcı olacak
düzenlemeler getirilmiştir. Kamu kurumları ve bankalara, belli işlemlerde
sigortalılık kontrolü zorunluluğunun getirilmesi ve ücretlerin bankalar
aracılığıyla ödenmesi zorunluluğu kayıtlılığı arttırmada ve çift bordro
uygulamasını azaltmada yardımlı olacak düzenlemelerdir. SGK’nın bankalar, döner
sermayeli kuruluşlar, diğer gerçek ve tüzel kişiler ve kamu idareleri ile
kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan bilgi ve belge isteyebilmesinin önünün
açılması ve esnek çalışmada sigortalılığın (part-time çalışanlarda gün
eksiğinin çalışanca kapatılmasının sağlanması suretiyle) özendirilmesi
kayıtdışılıkla mücadele bakımından kanunda yer alan diğer önemli unsurlardır.
Doğrudan kayıtdışılıkla mücadele amacı
güdülmese de işsizlik sigortası uygulaması kayıtlılığı özendirmektedir.
İşsizlik sigortası primleri Haziran 2000’den itibaren yatırılmaya başlanmış ve
ilk işsizlik sigortası maaşı 2002’den itibaren ödenmeye başlanmıştır. İşsizlik
sigortasının kayıtlılığı özendirdiğini ve kayıtdışı çalışmanın maliyetini
arttırdığını görmekteyiz. Kayıtlı çalışanın işini kaybetmesi durumunda geçici
süre ile bir gelir elde ediyor olması işverenin lehine bir durum
oluşturmaktadır. İşten çıkarma vuku bulduğunda işten çıkaracağı kimsenin
kayıtlı olması durumunda geçici gelir elde edecek olması nedeniyle işveren
işçilerini en azından hak elde edecek kadar kayıtlı istihdam etme yoluna
gidebilir. Öte yandan kayıtdışı çalışmanın işçi için maliyeti işsizlik
sigortası nedeniyle artmaktadır. Bu yüzden işsizlik sigortası kayıtdışı emek
arzı üzerinden ek bir caydırıcı maliyet unsurudur.
2009/15199 sayılı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkında Karar ile Temmuz 2009’da başlayan yeni teşvik sisteminde
bölgesel-sektörel destekler ve büyük ölçekli yatırımların desteklenmesi ön
plana çıkmaktadır. Vergi indirimleri ve sigorta primi işveren paylarında
indirimler şüphesiz kayıtlı istihdamı özendiren unsurlardır.
Yapılan bu düzenlemelerle kayıtdışıyla
mücadele alanında bir altyapı oluşturulmuş olmasına rağmen kayıtdışılığın
boyutu istenilen düzeyde azaltılamamıştır. Ancak ekonominin rekabet gücünün
arttırılması ve kamu finansmanının sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasına katkıda
bulunulması hedefi doğrultusunda kayıtlı ekonomiye geçiş sürecinin
hızlandırılması temel amaçtır.
3.5.
Kayıtdışı Ekonomiye Karşı Alınması Gereken Tedbirler
Kayıtdışı ekonomi, kısa
vadede istihdam ve yatırım açısından geçici ve yanıltıcı bazı avantajlar
sağladığı düşünülse de gerçekte ilke çıkarları ve ekonomisi açısından büyük
olumsuzluklara neden olan bir paradokstur. Ekonominin yapısal bir parçası
haline gelen ve mücadelesi gittikçe zorlaşan kayıtdışı ekonomiyi daraltmak için
ise kısa vadeli tedbirler yerine orta ve uzun vadeli yapısal değişiklikler
gereklidir.
Bu nedenle, kayıtdışı ekonomi ile
mücadelenin;
·
Devlet politikası olarak benimsenmesi,
·
Sürekli bir çalışma grubunun
oluşturulması,
·
Stratejik eylem planının hazırlanması,
·
Kararlı ve sürekli olması,
·
Kurumlar arası işbirliği ve eşgüdüm
sağlanması,
·
Etkin bir izleme ve değerlendirme
sisteminin oluşturulması,
·
Kayıt içi faaliyetlerin özendirilmesi,
·
Denetim kapasitesinin güçlendirilmesi ve
yaptırımların caydırıcılığının artırılması,
·
Toplumsal mutabakanın sağlanması ve
güçlendirilmesi,
gerekmektedir(GİB, 2009, 38).
Kayıtdışı ekonomi ile mücadelede asıl
üzerinde durulması gereken, o ülkenin kendi tarihsel koşullarınca şekillenmiş
ekonomik, mali, siyasal ve sosyal yapısında yer alıp kayıtdışı ekonomiyi
doğurup geliştirici özellikler taşıyan çeşitli unsurların tespit edilmesi ve
bunları kayıtdışı ekonominin bir dinamiği olmaktan çıkarmak için nelerin
yapılabileceğine karar verilmesidir. Bu konuda yapılacak doğru tespitler ve bu
doğrultuda yapılacak olanlar kısa zamanda büyük mesafeler kat edilmesini
sağlayacaktır(Yılmaz, 2006, 112).
3.5.1.
Mali Açıdan Alınması Gereken Önlemler
1.
Vergi oranları düşürülebilir.
2.
Sosyal güvenlik yükümlülüklerinin getirdiği
yük azaltılmalıdır.
3.
Genellik ilkesine uygun vergileme yapılmalıdır.
4.
Vergi kaçırma olanakları azaltılmalıdır.
5.
Vergi mevzuatı sık değiştirilmemeli,
vergi yasaları açık, sade, anlaşılır olmalıdır.
6.
Gelir idaresi yeniden yapılandırılmalıdır.
7.
Sosyal politikalara ağırlık verilip
yoksullukla mücadele edilmelidir.
8.
Servet beyanı esası yeniden uygulamaya konulmalıdır.
9.
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ile
Yeminli Mali Müşavirlerin yetki ve sorumlulukları genişletilmelidir.
10.
Kredi kartı kullanımı arttırılmalıdır.
3.5.2.
İdari ve Hukuki Açıdan Alınması Gereken Önlemler
1.
Kurumlar arası koordinasyon
sağlanmalıdır.
2.
Sağlıklı Belge düzeni oluşturulmalıdır.
3.
Bürokratik işlemler azaltılmalıdır.
4.
Kayıtlı
ekonomiye geçiş stratejileri dinamik bir çerçevede hazırlanmalı ve hayatta
geçirilmelidir.
3.5.3. Sosyal Açıdan Alınması Gereken
Önlemler
1.
Vergi bilinci arttırılmalıdır.
2.
Köyden kente göçü azaltacak tedbirler
alınmalıdır.
3.5.4.
Siyasi Açıdan Alınması Gereken Önlemler
Kayıtıdışı ekonominin sebeplerinden
bahsedildiğinde ilk olarak dile getirilenler hep vergisel faktörler olmuştur.
Vergi oranlarının yüksekliği, vergi yükü dağılımındaki adaletsizlik… gibi. Oysa
içsel faktörlerden siyasal faktör, gerek kayıtdışı ekonominin ortaya çıkmasında
gerekse mücadele ile ortadan kaldırılmasında pek söz edilmeyen ancak en önemli olan
faktördür.
Kayıtdışı ekonomiyi kontrol altına alarak
hacmini azaltacak yöndeki tedbirlerin alınması ve uygulanması da siyasilerin bu
yöndeki isteklerince bağlı olacağı için, politikacıların kayıtdışı ekonomi ile
mücadele konusundaki kararlılığı ilk belirleyici olacaktır. Siyasilerin
kayıtdışı ekonomiyle mücadele istek ve kararlılığı olmadıkça ve kararlılık orta
ve uzun vadede devam etmedikçe kayıtdışı ekonomi ile mücadelede başarılı olmak
mümkün olmaz.
Türkiye’de siyaset hayatının aktörü ve
özellikle de hükümet durumunda olanlar, kayıtdışı ekonomiyle mücadeleyi,
ülkenin ekonomik ve siyasal bağımsızlığı ve sosyal barışın devamının uzun
vadede sürdürülebilmesi ile gelişmiş ülkeler seviyesindeki refah ve güvencenin
vatandaşlara sunulabilmesi adına birinci mesele olarak kabul edip, bu yönde
yapılması gerekenlerden üstlerine düşenleri ivedilikle yerine getirmelidir.
Zira, hükümetler bu konuya sahip çıkıp, kayıtdışı ekonomiyi azaltacak
tedbirleri alıp uygulamadıkça ve muhalefet durumunda olanlar bu konu ile ilgili
hükümet üzerinde baskı oluşturmadıkça kayıtdışı ekonomi ile mücadele etmek
mümkün olmaz(Yılmaz, 2006, 212).
SONUÇ
Kayıtdışı ekonomi, yasal alandan yasadışı
alana kadar geniş bir yelpazeye yayılan çok çeşitli faaliyetleri kapsar. Mali,
ekonomik, sosyal ve siyasal alanda tahribatlar yarattığı için olumsuz
dışsallıklara sahip bir olgudur.
Kayıtdışı ekonominin hacmi sadece
Türkiye’de değil gelişmiş ülkeler ve diğer gelişmekte olan ülkeler ile
dönüşülen ekonomilerde de sürekli artış eğilimi göstermiştir. Genel olarak
kayıtdışı ekonominin dünya çapında büyüyen bir sorun olduğu görülmektedir.
Kayıtdışı ekonominin, Türkiye’deki boyutları dünyanın diğer çeşitli ülkeleri
ile kıyaslandığında oldukça yüksek boyutlardadır.
Kayıtdışı ekonomi olumsuz ekonomik
koşulların hem sebebidir hem sonucudur. Bundan dolayı önce kayıtdışı ekonominin
nedenleri üzerinde durulmalıdır. Nedenlerinin tespit edilip gerekli
politikaların uygulanması, kayıtdışı ekonomiyi azaltacak böylece kendisinin
sebep olduğu olumsuz ekonomik koşulların da kendiliğinden ortadan kalkmasına
yol açacaktır.
Türkiye’de yasal ekonomik faaliyetlerin
kayıt altına alınmaması sonucu ortaya çıkan kayıtdışı ekonominin en önemli
nedeninin ağır vergisel yükümlülükler olduğu konusunda yaygın bir inanış
vardır. Türkiye’de vergi yükü OECD ülkeleri ile kıyaslandığında kimilerinden
yüksek kimilerinden düşüktür. Ancak ortalamanın altında kalmaktadır. Türkiye’de
vergi oranlarının gelişimi ile kayıtdışı ekonominin gelişimi bir arada
değerlendirildiğinde; Türkiye’de vergi oranlarının genel olarak gerileme trendi
gösterdiği, ancak kayıtdışı ekonominin sürekli artış trendi içinde olduğu
görülmüştür. Bu da, Türkiye’de kayıtdışı ekonomiyi belirlemek açısından vergi
oranlarının çok önemli bir faktör olmadığını göstermiştir. Vergi
yükümlülüklerinin yüksek olduğuna dair inancın yerleşmesinin nedeni, dolaysız
vergileri toplayamayan devletin dolaylı vergileri yönelmesi sonucunda vergi
sistemindeki adaleti bozmasıdır. Ayrıca ücretler üzerindeki vergi ve SGK prim
yükünün OECD ortalamasından yüksek olması bu inançta etkilidir.
Türkiye’de kayıtdışılığı belirleyen belki
de en önemli faktör vergi denetim oranı ve cezalarıdır. Ülkemizde denetim
oranları çok düşüktür ve cezaların caydırıcılığı azdır.
Türkiye’de kayıtdışı ekonomiye sebep olan
diğer ekonomik faktörlerin durumu incelendiğinde; işsizlik oranı, yaşanılan
krizler, gelir dağılımı ve yoksulluk, işletme büyüklüğü gibi ekonomik, mali,
siyasi, idare, hukuki, psikolojik birçok faktörle bağlantısı olduğu
görülmektedir.
Kayıtdışılık dünyanın temel gerçeklerinden
birisidir. Ülkeler bu faaliyetleri denetim altına almak için cezalandırma,
kanuni takibat, eğitim ve ekonomik tedbirler uygulamaktadırlar. Ülkemizde ise
kayıtdışı ekonomiyle mücadele çalışmaları kapsamında bugüne kadar yürütülmüş
olan çalışmalar, istenilen sonuçları elde etmek için yeterli olmamıştır.
Türkiye’de bu konuda mali, ekonomik ve sosyal alanda uygulanması gereken
politikalar vardır. Ancak asıl önemli olan, siyasi iradenin bu konudaki
kararlılığıdır. Kayıtdışı ekonomi ortamında sağlıklı bir ekonomik yapıya
geçebilmek amacıyla gerekli tedbirlerin kısa, orta ve uzun vadede kişisel
çıkarlar düşünülmeden sürdürülmesi büyük önem taşımaktadır.
KAYNAKÇA
a.Kitaplar
ALTUĞ, Osman : Küçük İşletmeler, Kavramı, Kuruluşu ve
Yönetimi, Genişletilmiş ve
Gözden Geçirilmiş 3. Baskı,
Per Yayınları, Ankara, 1998
DPT : 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Yayın No: DPT:
260-ÖİK: 614,
Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2001
ERGÜL, Ergin : Karapara Endüstrisi ve Aklama
Suçu, Yargı Yayınevi Ankara, 2001
İPEK, Halim : Önemli Bir Sorun: Karapara
ve Karaparanın Aklanması, Beta
Yayınları, İstanbul, 2000
ÖZSOYLU, A. Fazıl : Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi, Bağlam
Yayıncılık, İstanbul, 1996
TEMEL, Adil
ŞİMŞEK, Ayşegül
YAZICI, Kuddusi : Kayıtdışı Ekonominin Tanımı, Tespit
Yöntemleri ve Türk
Ekonomisindeki Büyüklüğü, DPT, Ankara, 1994
YETİM, Sedat : Türkiye’de Vergi Kaçakçılığı ve Kayıtdışı
Ekonomi, Türkiye
Bankalar Birliği, İstanbul,
1999
b.Makaleler
AKALIN, Güneri : “Kayıtdışı Ekonomi Sorunu ve Yasa Tasarısı
(I)”, Vergi Dünyası,
Sayı:
178 (Haziran 1996), ss. 27-38
ALTUĞ, Osman : “Yer altı Ekonomisi”, Kapital,
Eylül 1991, ss. 12-17
KOBAN, Emine : “Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi
Sorunu ve Önlenmesinde Vergi
Denetiminin
Rolü”, Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F.
Dergisi, Cilt: 16,
Sayı:
3 (Ekim 1998), (www.iktisat.uludağ.edu.tr)(27.02.2002)
ÖZEL, Salih : “Kayıtdışı Ekonomi Kavramı,
Sorunları ve Çözümleri”, Yaklaşım,
Sayı:
71(Kasım 1998), ss 14-24
YETİM, Sedat : “Türkiye’de ve Dünyada
Karaparanın Aklanması”, Asomedya, Mart
2000,
ss. 37-49
c.Diğer
Kaynaklar
ÇOMAKLI, Ş. Ertan : Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi ve Vergisel
Dışşallık(Ağustos 2007),
ss.
7-33
ÇETİNTAŞ, H. : “Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin
Tahmini”(2003), Doğuş Üniversitesi
Dergisi,
ss. 16
Dünya Bankası : “Kayıtdışılık: Nedenler,
Sonuçlar, Politikalar” (2010), Rapor No:
48523-TR, ss. 49
Gelir İdaresi
Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı (2011), “Kayıtdışı Mücadele ile Eylem
Planı
(2011-2013)”, Ankara, ss.1-4
ILGIN, Y. : Planlama Dergisi Özel
Sayı- DPT’nin Kuruluşunun 42.Yılı
ÖNDER, M. : Türkiye’de Kayıtdışı
Ekonomi ve Uluslararası Uygulamalar Işığında
Çözüm
Önerileri, Mesleki Yeterlilik Tezi(Ankara- 2012)
T.C. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı (2004), “Kayıtdışı İstihdam ve Yabancı Kaçak
İşçi
İstihdamı”, Yayın No: 116, Ankara, ss. 127
http://www.sabah.com.tr
(22.05.2012)
http://www.sgp.gov.tr (2012)