Katılım
bankacılığı son yıllarda ortaya çıkan bir bankacılık türü değildir. İnsanlığın
hep kullandığı, tarihi binlerce yıl öncesine dayanan bir sistemdir.
Banka,
denildiğinde ilk akla gelen olgu “faiz” olmaktadır. Öyle ki, faiz vermesi faiz
kelimesi adeta “banka” kelimesi ile özdeşleşmiş konumdadır. Faiz, paranın asli
görevinin dışında kullanılmasıyla ortaya çıkışı nedeniyle, tarihte pek çok
toplumda yasaklanmıştır. Bir İslami finans müessesi olan katılım bankalarının
iyi anlaşılabilmesi için paranın İslam’daki rolünü ve fonksiyonu açık şekilde
tayin etmek ve onun sadece bir mübadele vasıtası olduğunu kabul etmek gerekir.
Çalışmamız
üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde bankacılığın oluşum sürecini
inceleyeceğiz. İkinci bölümde katılım bankacılığının nasıl ve ne zaman ortaya
çıktığına değineceğiz. En kapsamlı olan son bölümde ise katılım bankacılığının
Türkiye’deki oluşum ve gelişim süreci ve ekonomiye katkısını ele alınacaktır.
Dünya
üzerindeki faizsiz bankacılık uygulamasının bir yansıması şeklinde görülen
katılım bankalarının pek çok modern bankacılık hizmetlerini sunmaya başlaması
ile talep edilirliği günden güne artmış ve klasik bankalarla rekabet edebilir
seviyeye ulaşmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM
1.1 BANKACILIĞIN OLUŞUM SÜRECİ
Bankacılık
tarihi çok eskilere dayanmaktadır. M.Ö. 2000 senesinden itibaren altın ve gümüş
külçeler Babil’de halk ve hükümet tarafından tapınaklarda saklanmıştır. Bu
nedenle buralar bir banka halini almış ve bunları idare eden papazlar da halka,
tüccarlara ve hükümete faizle borç vermişlerdir.
Bugünkü
bankacılık, modern muhasebe tekniğinin ve kıymetli senetlerin gelişmesi,
banknotun umumi bir mübadele aracı haline gelmesi gibi bazı ilerleme ve
gelişmelerin sonucudur. Batı Avrupa ülkelerinde bu gelişmeler XIX. yüzyılda ileri
bir aşamaya gelmiştir. 1694 yılında kurulan İngiltere Bankası gibi bir iki
örneği saymazsak, modern bankacılık esas itibariyle XIX. yüzyılda gelişmiştir.
XIX. yüzyıl, W.Sombart’ın dediği gibi, kredi veren kimselerle, kredi alan
kimseler arasında bankanın girdiği, alacak haklarının belli şekilde düzenlenen
kıymetli senetlerle el değiştirmesinin kolaylaştığı, her çeşit malı temsil eden
kıymetli senetlerin geliştiği( Örneğin; banknot, poliçe, bono, çek, konşimento,
hisse senedi, tahvil, ipotekli borç senedi gibi) ve çekle ödemelerin yaygın
hale geldiği bir yüzyıldır.Bu yüzyılda Batı Avrupa ülkelerinde büyük mevduat
bankaları kurulmuş, merkez bankaları gelişmiş, yatırım ve kalkınma bankaları
meydana gelmiştir.(Zarakolu,1980,s.62-63)
1.2 TÜRK BANKACILIĞININ TARİHİ VE
OLUŞUM SÜRECİ
1.2.1 Osmanlı Döneminde
Bankacılık
Osmanlı
İmparatorluğunda bankacılığın gelişmesi için gerekli senet, çek, poliçe gibi
ticari araçların kullanıldığı ortam Tanzimat dönemine kadar oluşmamıştır.
Sanayi devriminin gerisinde kalınması, uzun süre kapalı esnaf ekonomisinin
egemenliği, faizin haram addedilmesi gibi hususlar bankaların kurulup
gelişmesini önemli ölçüde gecikmiştir. (Zaim,1996,s.4)
Ülkemizde,
Osmanlı dönemindeki bankacılık faaliyetlerinin doğuşu ve gelişmesi bu kurumların
Batı ekonomilerindeki evrimine benzer özellikler taşır. Avrupa ülkelerindeki
bankacılık faaliyetleri önce sarraflık mesleğinin bünyesinde başlamıştır. Bu
aşamayı, bankerlik denilen para ticareti yapma işlerinin doğuşu ve gelişmesi
izlemiştir. Avrupa’daki ekonomik faaliyetlerin hızlanması, ticari kapitalizmin
gelişmesiyle birlikte gittikçe önem kazanan bankerlik faaliyetleri, kurum
olarak “bankalar” dediğimiz para ve kredi ticareti yapan işletmelerin doğmasına
olanak sağlamıştır. Bankacılığımızın Osmanlı döneminin ekonomik yapısındaki
doğuşu ve gelişmesi de genellikle benzer aşamaları takip etmiştir. (Artun,1983,s.22)
Önceleri,
Osmanlı paraları ile yabancı paraların birbiriyle değiştirilmesi görevini
üstlenen sarraflar, sonraları devlete borç para vererek, vergi gelirlerine
karşılık kredi açarak bankerlik hizmetlerini de yürütmeye başlamışlardır.(Urgancı,1982,s.93)
Osmanlı
döneminde bankacılık alanındaki gelişmeler üç aşamalı olarak özetlenebilir: (i)
Borçlanma Bankacılığı, (ii) Yabancı Sermayeyi Destekleyen Bankacılık, (iii)
Ulusal Bankacılık. (Akgüç,1992,s.10)
Osmanlı
döneminde kurulan bankalar yabancı sermaye ile veya yabancı şirketlerin
faaliyetlerini finanse etmek amacıyla kurulan bankalardır. O dönemde sadece iki
milli banka kurulmuştur. Bu bankaların ilki Mithat Paşa’nın 1868’de kurduğu
Emniyet Sandığıdır. Batı ülkelerindeki tasarruf sandıklarına benzer bir
özelliğe sahip olan Emniyet Sandığı 1984 yılında Ziraat Bankasına katılıncaya
dek faaliyetlerini sürdürmüştür. O dönemde kurulan diğer banka ise Ziraat
Bankası’dır. Mithat Paşa’nın kurduğu ve bugünkü Tarım Kredi Kooperatiflerinin
fonksiyonlarını yerine getirmesi düşünülen “Memleket Sandıkları”nın 15-20 yıl
sonra amacından uzaklaşması, bunun üzerine kurulan, “Menafi Sandıkları”nın
istenen sonuçları vermemesi üzerine, 1888 yılında bunların yerine Ziraat
Bankası kurulmuştur. Banka 1916 yılında kanunla kurulmuş bir devlet bankası
haline gelmiştir.
İkinci
Meşrutiyetin ilan edildiği 1908 yılından 1923’e kadar geçen süre içinde 11’i
İstanbul’da, 13’ü Anadolu şehirlerinde olmak üzere toplam 24 milli banka
kurulmuş, bunlardan 14’ü Cumhuriyet döneminde de faaliyetini sürdürmüş,
diğerleri kapanmak zorunda kalmıştır. (Günal,2011,s.10)
1.2.2 Cumhuriyet Döneminde
Bankacılık
Cumhuriyet’in
ilk on yılında bankacılık alanındaki başlıca gelişmeler, İş Bankası’nın
faaliyete geçmesi, Sanayi ve Maadin Bankası’nın kurulması, Ziraat Bankası’nın
anonim ortaklık haline gelmesi, Emlak ve Eytam Bankası’nın devreye girmesi ve
nihayet Merkez Bankası’nın kuruluşudur.
Bu
dönemin bankacılık açısından en belirgin özelliği, büyük ve önemli devlet
bankalarının kurulmuş olmasıdır. 1934’de başlatılan Birinci Sanayi Planı’nın
yürürlüğü konmasıyla, devlet sermayesiyle ya da devlet sermayesinin
önderliğinde oluşturulan bu bankalar önemli görev almışlardır.
1.2.3 1980 Öncesi
Bankacılık
1980
öncesi dönem, genel çizgileriyle ekonomide parasallaşma sürecinin hızlandığı,
ulusal sermayenin yoğunlaşma ve merkezileşmesinin arttığı, ticari faaliyetlerin
önemli ölçülerde genişlediği ve sanayileşme atılımının canlanmaya başladığı
dönemdir. Özel girişimciliği desteklemek, özellikle tüccar ve köylü sınıfını
hoşnut etmek, tarım kesimindeki gelişmelere paralel olarak gittikçe genişleyen
ekonomik faaliyetlerin ve hızlandırılan altyapı hizmetlerinin artan likidite
gereksinimini karşılamak için 1950’li yılların büyük bir kısmında genellikle
genişletici bir para ve kredi politikası uygulanmıştır.(Çivi,1985,s.102)
1950
ile 1960 yılları arasında, dönem başındaki toplam 36 bankaya ilaveten 24 yeni
banka daha kurulmuş, ayrıca banka şubeleri sayısında da önemli artışlar meydana
gelmiştir. Yine bu dönemde çeşitli nedenlerle tasfiye edilen banka sayısı da
dokuzdur. Tasfiye edilen bankaların yedi tanesi; ulusal, iki tanesi de yabancı
bankadır.
1950
-1960 dönemi; kendisinden önceki dönemin aksine, kamu bankalarının değil özel
bankaların kurulduğu, özel bankacılık faaliyetlerinin geliştiği dönem olarak
görülmüştür. Söz konusu yıllar içinde özel yasalarla üç adet banka kurulmuştur.
Bu bankalar Denizcilik Bankası, Türkiye Öğretmenler Bankası ve Türkiye Vakıflar
Bankası’dır.
1.2.4 1980 Sonrası Dönemde
Bankacılık
1982
Meksika krizini takip eden yıllarda bankacılık sektörü bütün dünyada yepyeni
bir anlayış ve sürece girmiştir. Teknoloji ve buna bağlı olarak otomasyonun
yaygın bir biçimde kullanılması bankalarda hizmet, kalite ve çeşitlendirmeyi
arttırmıştır. Teknolojik gelişmelere paralel olarak kredi açma, mevduat toplama
şeklinde karakterize edilebilecek dar anlamdaki bankacılık yerine geniş
kapsamlı bir finansal hizmetler endüstrisi oluşmuştur. Bankalar bu endüstride
çalışan finansal hizmetler arz eden firmalara dönüşmüşlerdir.
1980
yılından itibaren bankacılık bütün dünyada en dinamik, rekabetin giderek
yoğunluk kazandığı bir endüstri dalı olarak karşımıza çıkmaktadır.
1980’li
yıllarda finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler sonucu oluşan ortamda,
bankalar 1990 sonrası daha farklı bir yapıya kavuşmuşlardır. Artık teknolojik
yatırımlar yapılmış, para ve sermaye piyasalarının kurumsallaşması
tamamlanmıştır.
1990
sonrası dönemin en önemli özelliklerinden biri de, Türk bankalarının
yurtdışında banka kurması ve kurulan bankalara iştirak etmesidir. Türkiye’de
açılan yabancı banka veya şubelerinin sayısında artış kaydedilmiştir.
Bu
dönemde ilk defa bir kamu bankasının özelleştirilmesi sağlanmıştır. Etibank’ın
bankacılık faaliyetleri ayrılarak, banka, Etibank, Denizbank ve Anadolubank
olarak üçe ayrılmış ve devlet bu üç bankanın isim haklarını satmıştır. Ayrıca
bu dönemde bazı bankalar el değiştirmiş, bazılarının unvanı değişmiş, bazı
yabancı bankalar da yerli gruplarca satın alınmıştır.
İKİNCİ BÖLÜM
KATILIM
BANKACILIĞININ ORTAYA ÇIKIŞI
2.1 Katılım Bankacılığının Tanımı
Bankacılık
ticari bir faaliyettir ve değişim birimi klasik ekonomide paradır.
(Eyüpgiller,1988,s.51)
İslam
dini faiz ödemeyi ya da almayı teşvik eden bir ekonomik sistemi hoş
görmemektedir. Borçlu ve alacaklı arasındaki faiz ödemesi yasaklanmıştır.
Tüm
finansal işlemlerdeki riski kâr ya da zararı paylaşılır. Kâr söz konusu
olduğunda bu kâr payı olarak dağıtılır.
Katılım
Bankacılığı, dini sebepler ile faiz almak ya da ödemek istemeyen kişilerin
finansman ihtiyaçlarını karşılamaları, tasarruflarını değerlendirmeleri ve
modern bankacılık hizmetlerinden yararlanmaları amacı ile kurulan faizsiz banka
olarak adlandırılan kurumlardır.
2.2 Katılım
Bankacılığının Tarihi
Faizsiz
bankacılık faaliyetlerinin oldukça eski bir tarihi olmasına rağmen günümüzdeki
anlamıyla faizsiz bankacılık hareketinin düşünce planında ortaya çıkması
1950’li yıllardan sonra olmuştur. Özellikle Pakistanlı düşünürlerin öncülük
ettiği faizsiz bankacılık konusundaki ilk araştırma 1955 yılında ekonomist
Muhammed Uzair tarafından yapılmıştır.(Başaran,2003,s.4)
Faizsiz
bankacılık Mısır’da 1963 yılında Mit Ghambr tasarruf bankasının faaliyeti
geçmesi ile başlamıştır.(Yüce,2003,s.7)
Modern
anlamda kurulan ilk faizsiz banka, 1972 yılında Kahire’de faaliyete geçen
Nasser Social Bank’tır. Banka özerk statüde bir kamu otoritesi yapısına
sahipti. Ticari amaçtan ziyade, sosyal içerikli bir mantıkla çalışan bu banka,
hastalık, evlenme ve ölüm gibi nedenlerle masraf yapmak zorunda kalan fakir
insanlara faizsiz kredi sağlamıştı. Bu özelliğinden dolayı banka, bankacılık ve
kredi kanununun dışında tutulmuştu.(Polatkan,1998)
1973
yılında Kahire’de aralarında Türkiye’nin de bulunduğu İslam ülkeleri, mali bir
komite kurarak, faizsiz bir ekonomik sistemin oluşturulması ve İslam
ülkelerindeki sermaye birikiminin tüm İslam dünyasının yararına sunulması
yönünde karar vererek milletlerarası bir faizsiz bankanın kurulması gerektiğini
ileri sürmüşlerdir. Nihayetinde, 1975 yılında Suudi Arabistan Kral’ı Faysal bin
Abdülaziz’in teşebbüs ve desteği ile 43 Müslüman ülkenin katılımı sonucu İslam
Kalkınma Bankası kurulmuştur.
Faizsiz
bankacılığın tarihini üç aşamada özetlemek mümkündür.
1- Doğuş
Dönemi (1972-1975): Bu dönem petrol gelirlerindeki ani artışın ve büyük
likiditenin hâkim olduğu dönemdir.
2- Gelişme
Dönemi (1976-1983): Bu dönem faizsiz bankaların Arap Körfezinden, doğuda
Malezya, batıda İngiltere’ye kadar yayıldığı dönemdir. Bu dönemde çok sayıda
uluslararası banka kurulmuştur.
3- Olgunluk
Dönemi (1983’den günümüze): Bu dönem Arap dünyasının, petrol gelirlerindeki
azalma, doların güçlenmesi, faiz oranlarının artması, OPEC ülkelerinden sermaye
çıkışı gibi nedenlerle, ekonomik gerilemenin yaşandığı dönemdir. Buna rağmen,
Amerika’da Arap bankaları açılmış, Pakistan, İran ve Türkiye gibi ülkelerde
faizsiz bankacılık kurulmuştur.
2.3 Katılım Bankaları
ile Klasik Bankalar Arasındaki Farklar
Katılım bankalarını klasik bankalardan ayıran en önemli husus,
onların fon toplama ve kullandırma yöntemlerindeki farklılıklardır. Katılım
Bankaları hem fon toplarken hem de fon kullandırırken faiz yerine kâr ve zarar
ortaklığı esasına göre faaliyet göstermektedir.
Katılım bankacılığında fonların nereye kullanılacağı hususu önem
taşımaktadır. Yapılan işlemlerde İslam’ın helal–haram ölçütlerine riayet
edilmesi şarttır. Bu kurumlarda işlemlerin İslam’a uygunluğunu denetleyecek
heyetler bulunmakta ve faaliyetlerin Kur’an ve sünnete uygunluğunu
sağlamaktadır.(Özsoy,1997,s.111) Ancak klasik bankalarda İslam hükümlerine
uyumluluğa dikkat edilmemektedir.
Klasik bankalarda paradan para kazanılması düşüncesi hâkimdir.
Dolayısı ile ticareti yapılan unsur “para”dır. Bankalar, para piyasasına
girerek para sirkülasyonunu sağlamakta ve arkasında mal ve hizmetleri sürüklemediği
takdirde de ekonomiye herhangi bir katkısı olmamaktadır. Katılım bankalarında
ise ticareti yapılan şey “mal”dır. Bu bankaların mal ve hizmetleri aracı
kılması ve “emek” faktörü üzerine inşa edilmesi üretimi desteklemekte ve
ekonomiye fayda sağlamaktadır.(Özsoy,1997,s.111)
Katılım bankalarının hesaplarında faiz riski taşımaması ve faize
duyarlı enstrümanların kullanılmıyor olması, bu bankaların nispeten kriz
dönemlerinde faiz oranlarında yaşanan dalgalanmalardan da daha az etkilenmesini
sağlamaktadır. 2008 yılında yaşanan mali krizde bazı klasik bankaların
faaliyetini sonlandırması bu etkiyi açıkça göstermiştir.
2.4
Katılım Bankalarının Sunduğu Hizmetler
Katılım bankalarının sunduğu hizmetlerin sınırlı olduğu düşünülse
de, bu bankalar hem geleneksel bankacılıktaki İslami ilkelere ters düşmeyen
ürünleri sunabilmesi, hem de farklı ihtiyaçlar için faizsiz bankacılık
ilkelerine uygun ürünler geliştirmesiyle bu kanıyı değiştirmiştir.
Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nce katılım bankalarının sunduğu
hizmetler şöyle sıralanmıştır:(TKKB,2008,s.28)
·
Faize bağlı olmaksızın kredi ve ödünç
verme
·
Altın külçe alım ve satımı
·
Peşin döviz alım ve satımı
·
Kredi mektubu
·
Garantiler
·
Faize bağlı olmaksızın önceden
belirlenmiş bir ticari getiri çerçevesinde garanti karşılığında finansman
bonoları şeklinde kısa vadeli finansman sağlama
·
Komisyon karşılığında tüm menkul
kıymetleri toplama ve değerlendirme hizmetleri
·
Faizli olmamak koşulu ile tüm menkul
kıymetleri (hisse senedi, yatırım sertifikası gibi) alım ve satımı
·
Belirli amaçlar (ticareti tarım sanayi
ve gayrimenkul gibi)için özel fonlar kurma ve yönetme
·
Murabaha esasına göre finansman sunma
·
Müşareke esasına göre finansman sunma
·
Azalan katılım prensibine göre finansman
sunma
·
Özel yatırım hesapları hizmetleri,
bankalarla birlikte doğrudan yatırım
·
Finansal kiralama hizmetleri
·
Gayrimenkul alımı ve satımı
·
Finansal acente hizmetleri
·
Üçüncü şahıslar için önceden
kararlaştırılmış kar prensibine göre alım ve satım hizmetleri
·
Açıkları kapatmak amacıyla özel fonlar
oluşturma
·
Projelerin fizibilite çalışmaları için
teknik, ekonomik, finasal, yönetim ve pazarlama danışmanlığı sunma.
·
İslami ilkeler uygun olarak portföy
yönetimi ve yatırım fonları
Projelere finansman sağlama
ve uluslararası piyasalara kaynak transferi.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
TÜRKİYE’DE
FAİZSİZ FİNANS VE KATILIM BANKACILIĞI
3.1
Türkiye’de Katılım Bankacılığı
3.1.1
Özel Finans Kurumları
Faizsiz
bankacılığın Türk hukukunda aldığı ad olan “Özel Finans Kurumları” üzerindeki
ilgiler 1960’lı yıllara dayanmaktadır. İlgilenmelerin sonucu olarak ortaya
çıkan ilk teşebbüsler daha çok küçük düzeyde kalmışlardır. Türkiye’de kar zarar
ortaklığına dayalı çalışan ilk banka DESİYAB (Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım
Bankası)’dır. DESİYAB Avrupa’daki işçilerin tasarruflarını yatırıma
dönüştürmeyi amaçlayarak 1975 yılında kurulmuştur. Ancak 1978 yılından sonra
faizli olarak çalışmaya başlamış ve kuruluşun amacında değişiklikler yapılmıştır.
Dünyada
çeşitli ülkelerin 1980 yılına kadar faizsiz bankalar kurmaları ve kısa zamanda
başarı elde etmeleri, Türkiye’de de faizsiz çalışabilecek banka kurulabilmesi
için teşebbüsleri hızlandırmıştır.
Türkiye’de
1983 yılında 83/7506 sayılı ve 16 Aralık 1983 tarihli kanun hükmünde kararname
ile İslam bankalarının “Özel Finans Kurumları” adı ile kurulmasına izin
verilmiştir. (Zaim,2005,s.213) Kararnamenin birinci maddesi ÖFK’nın kuruluş,
organ, faaliyet ve tasfiyesine ilişkin esasları belirleme yetkisini T.C. Merkez
Bankası’nın görüşünü almak kaydıyla Başbakanlığa vermiştir.
Başbakanlık Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı, tebliğin verdiği yetkiye dayanarak ÖFK ‘nın faaliyete
geçmesi için, gerekli beyannamenin içeriğinin belirlenmesi, cari hesaplara
ilişkin düzenlemenin yapılması, kar ve zarara katılma hesaplarında toplanan
fonların tabi olacağı esasların tespiti gibi konularda Merkez Bankası’nın
yetkili olduğuna dair 25.12. 1984 tarihli Resmi Gazete ’de tebliğ
yayınlanmıştır.
ÖFK’lar 25 Şubat 1985 ‘te hukuki statüsünü
tamamlamıştır. Ancak, ÖFK’ların kuruluş ve faaliyetleri, 19 Aralık 1999
tarihine kadar 83/7506 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmiştir.
1999’dan itibaren 4491 sayılı Kanun ile Özel Finans Kurumları 4389 Sayılı
Bankalar Yasası’na tabii olmuşlardır. Bu yasaya tabii olunmasının ardından
Bankalar Kanunu’nda değişiklik yapan 12 Mayıs 2001 tarih ve 4672 sayılı
Kanunla, bu kurumlarda toplanan tasarrufların güvence altına alınması amacıyla,
Özel Finans Kurumları Birliği ve bünyesinde, bu birlik tarafından hazırlanarak
yürürlüğe konulan Yönetmelik dâhilinde idare olunmak üzere “Güvence Fonu” oluşturulmuştur.
( Güvence fonu, daha sonraları
5411 sayılı Kanun ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiştir)
Tüm bu hukuki yapı ve gelişmelere Temmuz 2005 döneminde hazırlanan
yasa tasarısının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu olarak 19 Ekim 2005 tarihinde
kabul edilmesi suretiyle 1 Kasım 2005 tarihli 25983 sayılı resmi gazete
yayınlanması hukuki düzenlemelere ilişkin son noktayı koymuştur. 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu 1 Ocak 2006 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe
girmiştir.
3.1.2
Faaliyetten Çekilen Finans Kurumları
3.1.2.1
Faisal Finans Kurumu
Türkiye’nin ilk finans kurumu
olan Faisal Finans Kurumu 16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı doğrultusunda ve 11.06.1984 tarih ve 84/8200 sayılı kararname ile
verilen izinle 02.04.1985 tarihinde faaliyete geçmiştir.
Faisal Finans
Kurumu, %90 yabancı ortakların sermayesi ile kurulmuştur. Şirket hisselerinin
sahibi olan Dar Al-Maal Al-İslami (DMI) Grubu, 1998 yılında hisselerini, İsviçre’de OLFO S.A. şirketine devretmiştir.
11.05.2001 tarihinde kurum hisselerinin %38.82'si Sabri ÜLKER tarafından
devralınmış ve aynı tarihte yapılan olağanüstü genel kurulla kurumun ismi Family
Finans Kurumu A.Ş. olarak değiştirilmiştir. 2001 yılında şirketin sermayesi 2
trilyondan önce 20 trilyona, ardından da 50 trilyona çıkmış ve Sabri Ülker’in
kurum sermaye yapısındaki payı % 98.63'e ulaşmıştır. Kurum, 2005 yılında Anadolu Finans Kurumu ile
birleşerek Türkiye Finans Katılım Bankası adını almıştır.
3.1.2.2
Anadolu Finans Kurumu
Kayserili işadamları
tarafından tamamı yerli sermaye ile kurulan ilk Anadolu Finans Kurumu
16.12.1983 gün ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde 1991 yılı
sonunda Ankara ilinde faaliyete başlamıştır.
Kurum 1998 yılında
Genel Müdürlük teşkilatını İstanbul'a taşımış ve Hazine Müsteşarlığı'ndan
alınan izin doğrultusunda 1999 yılının Temmuz ayında kurum sermayesinin tamamı
Boydak Grubu'na intikal etmiştir. Kurum,
Family Finans Kurumu ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun
19.08.2005 tarih 1685 sayılı kararı
birleşmiş ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 30.11.2005 tarih ve
1747 sayılı kararı ile banka unvanının Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.
olarak değiştirilmesine onay verilmiştir.
3.1.2.3
İhlas Finans Kurumu
İhlas Finans
Kurumu, Özel Finans Kurumlarının Kurulması Hakkındaki Kararnameye bağlı
olarak 28.04.1995 tarihinde faaliyetine başlamıştır. Sermaye yapısının %100’ü
İhlas Grubu’na aittir. 35 şubesi ile beraber 800 kişiyi istihdam etmiştir.
Kurum, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören ilk Özel Finans
Kurumu olarak sermayesinin %28.07’lik kısmını halka arz etmiştir.
İhlas
Finans Kurumu, tüm ülkeye yayıldığı ve
pazar payını % 40’a çıkardığı bir sırada, 2001 Şubat krizi esnasında
müşterilerinin yoğun mevduat çekmesi ve toplanan fonları kuralsız kullandığı gerekçesiyle Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nın 10.02.2001
Tarih ve 171 sayılı kararı ile, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20.maddesinin 6.
fıkrası hükmüne istinaden kapatılmış ve tasfiye sürecine girmiştir.
3.1.3
ÖFK’dan Katılım Bankacılığı’na
Özel Finans Kurumu unvanında
yer alan ‘özel’ kelimesi, kurulmuş ve kurulacak olan şirketlerin kamusal değil
özel olduğunu ifade etmektedir. ‘Finans Kurumu’ ibaresi ile bu kurumların
finansal piyasaların bir aracı kurumu olduğunu göstermektedir. Ancak, 5411
sayılı kanuna göre; özel cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve
kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlara ‘Özel
Finans Kurumu’ yerine ‘Katılım
Bankası’ adı verilmesi kararlaştırılmıştır. (5411 sayılı Bankacılık Kanunu, Tanımlar ve Kısaltmalar, 3. Madde) Bu bankaların isimlerindeki “katılım” sözcüğü
yapılan bankacılık türünün kar ve zarara katılma prensibine dayalı bir
bankacılık olduğunu ifade etmektedir.
ÖFK’lara “katılım bankası”
adı verilmesinin bu kurumlara olumlu etkileri olmuştur. Bu etkiler şunlardır:
·
ÖFK’ların işlem hacmi ve muhabir
ilişkilerinde “banka” unvanının alınmasıyla artış sağlanmıştır.
·
Halkın kafasındaki “ ÖFK nedir, leasing
şirketi mi, yoksa döviz bürosu mu?” gibi sorular son bulmuştur. Bankacılık
işlemlerinin bu kurumlardan da yapılabileceği bilgisi “banka” unvanı sonrasında
öğrenilebilmiştir.
Katılım Bankası adının kurumu getirdiği olumsuz etkisi ise
şöyledir: Banka denildiğinde akla gelen en önemli özellik, faiz vermeyi vaat
ederek mevduat toplamak ve faiz karşılığında kredi vermektir. Bu nedenle banka
ile faiz neredeyse özdeşleşmiştir denilebilir. Faiz alıp vermeyen bir kurumu,
banka olarak takdim etmek müşterilerin, banka ile kurum arasındaki farkı
algılayamamasına sebep olabilir.
3.1.4 Katılım Bankalarının Organizasyon
Yapısı
3.1.4.1
Katılım Bankalarının Organizasyonunun Amaçları
Organizasyonun
amacı; hedeflere en az masraf ve fedakârlıkla ulaşılabilmesi için gerekli olan
düzenin yaratılması, organizasyon üyelerinin birleşmesi ve tam bir uyum halinde
işbirliği yapılmasıdır. Bunun yanında mevcut sermayenin korunması, büyütülmesi ve
organizasyonun çağda yenilikleri izleyebileceği bir düzeye getirilmesidir.
Katılım Bankaları organizasyonları iki tür amacı gerçekleştirmelidir. (Orta,
1999,s.50)
Bunlardan ilki;
toplumun istekleri doğrultusunda çağdaş, teknik ve kaliteli hizmet sunmaktır.
Global anlamda her organizasyonun toplumun arzu ve isteklerine uyma sorumluluğu
Katılım Bankalarında biraz daha belirgin olarak ön plana çıkmaktadır.
İkincisi; organizasyon
üyelerinin arzu ve ideallerinin gerçekleştirilmesidir. Katılım Bankaları organizasyonun
yaşaması ve gelişmesi için; Katılım Bankalarını oluşturan grupların da
amaçlarını Katılım Bankaları amaçları ile uyumlulaştırılması gerekmektedir.
Aksi takdirde organizasyonda çözülmeler ve bozulmalar meydana gelebilecektir.
Katılım Bankaları organizasyonun
amaçları; organizasyonun sağlıklı bir şekilde devamını sağlayabilmesi için;
haberleşme, uzmanlaşma, politika belirleme, karar alma, iş akışı düzenleme vb.
konularda ciddi çalışmalar yapmaktır.
3.1.4.2
Katılım Bankalarının Organizasyonu
Katılım
Bankalarının kurulmasına yasal olanak sağlayan 83/7506 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararnamesi’nin
1. maddesinin son fıkrasında; Katılım Bankalarının kuruluşu,
organ, faaliyet ve
tasfiyesine ilişkin esaslar ve usuller, T.C Merkez Bankası’nın görüşü
alındıktan sonra
Başbakanlıkça düzenlenir, düzenleme dışı kalan hususlar da TTK ile
ilgili diğer kanun
hükümleri uygulanır, denilmektedir. Buna göre, organizasyon özel
düzenleme getirilmeyen
hallerde Anonim Şirketlere ilişkin genel hükümlerin
uygulanması
gerekmektedir.
Kurumun organları; Genel Kurul, İdare Meclisi (Yönetim
Kurulu) ve Denetleme
kurulu şeklinde
sıralanmıştır. Ayrıca Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın kurum
genel kurallarında bir
temsilci bulunduracağı hükmü getirilmiştir. Müsteşarlık
tebliğinde kurumun
organları yanında, Genel Müdürün durumuna da değinilmiştir.
Kurumun Organları;
-
Genel Kurul
Müsteşarlık Tebliği,
genel kurul hakkında bir düzenleme getirmemiş ancak
genel kuruldaki oy
hakkı ve oylamaya katılmaya ilişkin hükümlere yer vermiştir. Buna
göre;
Her
1 TL’lik hissenin 1 oy hakkı vardır. Bu tutardan az paya sahip olan
hissedarlar
paylarını birleştirerek veya ortaklardan birine vekalet vermek suretiyle
oylarını
kullanabilirler.
Vekaleten
oy kullanacak ortağın, yönetim kurulu başkanı veya üyesi sıfatına
sahip
olmaması gerekmektedir. Ayrıca kurumu temsil açısından birinci dereceden imza
yetkisine
sahip olanlarda vekil olarak oy kullanamamaktadırlar.
Oy
kullanma hakkı kısıtlanmamış kimselerin vekil olarak kullanacakları oy
miktarına
da bir taban getirilmiştir. Bunların vekil olarak kullanacakları oy sayısı ile
kendi
oyları toplamı sermayenin 1/10’unu aşmamaktadır.
Görüldüğü
gibi müsteşarlığın tebliğinde, bildirilen yukarıdaki esaslar, genel
kurulun
yapısını değil, oy verme durumunu düzenlemektedir. T.T.K’na göre oluşacak ve
çalışacak olan genel kurula bazı sınırlamalar getirilmiştir. Bu yapılan
düzenlemede amaç, oyların tek veya birkaç elde toplanmasını önlemek.
- Yönetim Kurulu
Yönetim
Kurulu üyeleri, genel kurulca seçilmiş 7 kişiden oluşmaktadır. Üyeler
aralarından
birini başkan olarak seçerler. Üyelerin görev süresi üç yıldır.
Kurumun
faaliyetleri Genel Kurulca atanan bir Genel Müdür tarafından
yürütülür.
Genel Müdür, alınan kararların yürütülmesinden Yönetim Kuruluna karşı
sorumludur.
Genel müdür Yönetim Kurulunun tabii üyesidir. Yönetim Kurulu
toplantılarında
oy kullanamaz.
Yönetim
Kurulu karar defterinin günü gününe, T.T.K’nın defterlere ilişkin
hükümleri
uyarınca tutulması gerekir. Ancak Tebliğ, yabancı ortakların olabileceğini de
dikkate
alarak defterlerin, ayrıca hukuki belge niteliği taşımaksızın, ikinci bir nüsha
olarak
yabancı bir dille tutulmasına olanak tanımıştır. Bu durum sermayede yabancı
ağırlığının
olabileceği düşünülerek düzenlenmiştir.
- Denetleme Kurulu
Katılım
Bankalarının denetleme kurulları üç üyeden oluşur ve genel kurul
tarafından
seçilir. Denetleme Kuruluna, mali, iktisadi, hukuki alanlarda ve muhasebe
konusunda
bilgi ve tecrübe sahibi olan gerçek ve tüzel kişiler seçilebilir. Denetleme
Kurulu
üyelerinin ikisinin Türk tabiiyetinde olması gerekmektedir.
Türk
Ticaret Kanunu’na göre Denetleme Kurulu üyelerinin gerçek kişilerden
oluşması
zorunluluğu vardır. Tebliğ, Katılım Bankalarında tüzel kişilerinde denetçi
seçilebilmelerine
olanak tanıyarak yerli, yabancı bağımsız denetim kurumlarının bu
kurumlara
denetçi olabilmelerinin yolunu aşmış olmaktadır.
Uluslararası
kuruluşların ve yerli denetim kurumlarının tüzel kişi olarak
denetleme
kurulu üyesi olması sermayenin büyük bir kısmı yabancı kaynaklı olan
Katılım
Bankaları için gerekli bir düzenlemedir.
Denetleme
Kurulu üyeleri T.T.K’nın kendilerine yükledikleri görevleri yaparak,
yasalara,
kurumun asıl sözleşmelerine aykırı durumları belgelere dayanarak Genel
Kurula,
Hazine Müsteşarlığı’na ve Merkez Bankası’na bildirmek zorundadırlar.
- Genel Müdür
Katılım
Bankalarının yürütmeye ait faaliyetleri, yönetim kurulu tarafından
atanan
bir Genel Müdür tarafından yürütülmektedir. Genel Müdür, alınana kararların
yürütülmesinde
yönetim kuruluna karşı sorumludur.
Genel
Müdür, yönetim kurulunun doğal üyesi olarak, toplantılara katılmaktadır.
Ancak
oy kullanma hakkına sahip değildir. Tebliğ, banka genel müdürleri ile Katılım
Bankalarının
genel müdürleri arasında bir paralellik kurmuştur. Ancak banka genel
müdürü
olarak atanabilmek için gerekli olan şartların birçoğu, Katılım Bankaları için
aranmamaktadır.
En az 10 yıl deneyimi olmak ve belirli dallarda yüksek öğrenim
görmek
gibi şartlar, Katılım Bankaları’nda genel müdürlüğe atanacak kişiler için
aranmamaktadır.
Katılım
Bankalarının yabancı ortaklı kurumlar olabileceği dikkate alınarak,
genel
müdür ve genel müdür yardımcılarından en az birinin Türkiye’de yerleşik veya
T.C
vatandaşı olması zorunluluğu getirilmiştir.
3.1.5
Katılım Bankalarının Kuruluşu
Katılım
Bankaları, Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurucular, T.C Merkez
Bankası’nın olumlu görüşü ve Hazine Müsteşarlığı’nın teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu’ndan
kuruluş izni almaya mecburdurlar. Bu izinden sonra faaliyete
geçebilmeleri
için, ayrıca Merkez Bankası’nın faaliyet izni vermesi gerekmektedir. Katılım
Bankaları, asgari 5 tanesi kurucu olmak üzere 100 ortaklı bir anonim şirket şeklinde
kurulabilirler. Ancak, anonim ortaklığın Türk Ticaret
Kanunu’nun belirlenen esaslarından ayrı olarak, ek düzenlemeler getirilmiştir.
Bazı konular Bankalar Kanunu’na benzetilmiştir.
Yabancı ortakların sahip oldukları
sermaye paylarının Merkez Bankası’nca alım satımları yapılan dövizler cinsinden
ve nakit olarak Türkiye’ye getirilmesi zorunludur.
Kurum
kurucularının müflis olmamaları veya yüz kızartıcı suçlardan mahkumiyetlerinin
bulunmaması gerekmektedir.
Katılım Bankaları ile ilgili
Tebliğ’de yabancı ortakları sermayenin çoğunluğuna sahip olma imkanı
tanınmıştır. Ancak bu ortakların döviz karşılıklı aldıkları hisse senetlerini
Türkiye’de yerleşik kişilere devrederek, sermaye olarak getirdikleri dövizlerin
geriye transfer hakları sınırlandırılmıştır. Böyle bir durumda, menkul değer karşılığı
elde edilen tutar, cari kur üzerinden dövize çevrilerek Türk Parasının
Kıymetini Koruma Kanunu’na göre 5 yıl süre ile bloke edilmiştir.
3.1.6
Günümüzde Faaliyet Gösteren Katılım Bankaları
Türkiye’de 1984 yılından itibaren faizsiz bankalar faaliyetini
sürdürmüştür. Ekonomiye başlangıçta altı oyuncu ile giren katılım bankaları,
İhlas Finans’ın tasfiyesi nedeniyle uzun süre beş oyuncu ile faaliyet
göstermişlerdir. 2006 yılında Anadolu Finans ve Family Finans kurumlarının
“Türkiye Finans” adı altında birleşmeleri ile sayıları dörde inmiştir.
3.1.6.1
Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş.
Faaliyetlerini 5411 sayılı Bankacılık Kanunu göre
sürdüren Albaraka Türk Katılım Bankası “Al-Baraka Grubu”nun Türkiye temsilcisi
olarak 1984 yılında kurulmuş ve 1985 yılından itibaren faaliyete geçmiştir.
Albaraka Türk’ün 29.12.2013 tarihi itibariyle ortaklık yapısının
içinde yabancı ortakların payı %66,13, yerli ortakların payı %10,83 ve halka
açık olan pay ise %23,04’dür.
Tablo
1: Albaraka Türk’ün Sermaye Dağılımı
Ortaklık Yapısı
|
Pay Tutarı (TL)
|
Oranı (%)
|
Yabancı
Ortaklık
|
595.122.444
|
66,13
|
Albaraka
Bankacılık Grubu
|
486.523.266
|
54,06
|
İslam
Kalkınma Bankası
|
70.573.779
|
7,84
|
Alharthy
Ailesi
|
31.106.364
|
3,46
|
Diğer
|
6.919.035
|
0.77
|
Yerli
Ortaklar
|
97.474.251
|
10.83
|
Halka
Açık
|
207.403.305
|
23.04
|
Toplam
|
900.000.000
|
100,00
|
Kaynak:http://www.bankasya.com.tr/yatirimci-iliskileri-sermaye-ve-ortaklik-yapisi.aspx,Erişim Tarihi: 29.12.2013.
Albaraka Türk, dünyanın dört bir tarafında 66
ülkede 500’dan fazla banka ile kurduğu geniş muhabirlik ağı ile hizmet
vermektedir. 2013 yılı itibariyle 123 şube ve 2.601 personel ile hizmet
vermektedir. İlk yurtdışı şubesini 2011 yılında Erbil, Irak’ta açmıştır.
3.1.6.2
Asya Katılım Bankası A.Ş (Bank Asya)
Asya
Katılım Bankası A.Ş. 24 Ekim 1996’da İstanbul’da faaliyete başlamış ve
20.12.2005 tarihi itibariyle "Asya Finans Kurumu Anonim Şirket"i olan
unvanı "Asya Katılım Bankası Anonim Şirketi" olarak değiştirilmiştir.
Kuruluşundan itibaren sermayeye dayanan çok ortaklı
bir yapıya sahip olan Bank Asya, Mayıs 2006’da sermayesinin %23'ünü halka arz
ederek ödenmiş sermayesini 300 milyon TL'ye çıkarmış, aynı zamanda halka açılan
ilk katılım bankası olmuştur.(Bank Asya Katılım Bankası,Faaliyet Raporu,2008.)
Banka
Asya, 31 Mart 2013 tarihi itibarıyla, toplam 251 şube, 5.124 çalışan, 767 adet
ATM, ödüllü DITCARD ve internet şubesinden oluşan çok kanallı güçlü bir dağıtım
ağıyla müşterilerine ulaşmaktadır. (Bank Asya Katılım Bankası, Faaliyet Raporu,
2013.)
Tablo
2: Bank Asya’nın Sermaye Dağılımı
Ortaklık Yapısı
|
Pay Tutarı (TL)
|
Oranı (%)
|
Ortadoğu
Tekstil Tic. San. A.Ş.
|
44.022.478
|
4,89
|
Forum
İnşaat Dekorasyon Turizm San ve Tic. A.Ş.
|
34.667.791
|
3,85
|
Osman
Can Pehlivan
|
29.976.000
|
3,33
|
Sürat
Basım Yayıncılık Reklamcılık ve Eğitim Araçları San. Tic. A.Ş.
|
24.271.960
|
2,70
|
BJ
Tekstil Tic. Ve San. A.Ş.
|
20.350.000
|
2,26
|
Diğer
Ortaklar
|
265.480.337
|
29,50
|
Halka Açık
|
481.231.434
|
53,47
|
Toplam
|
900.000.000
|
100,00
|
Kaynak:http://www.bankasya.com.tr/yatirimci-iliskileri-sermaye-ve-ortaklik-yapisi.aspx,Erişim Tarihi: 29.12.2013.
3.1.6.3 Kuveyt Türk Katılım Bankası
A.Ş
Kuveyt Türk Evkaf Katılım Bankası A.Ş.(Kuveyt Türk), 16.12.1983 gün
ve
831/7506
sayılı Bankalar Kurulu Kararı’nın tespit ettiği esaslara uygun olarak
faaliyet
göstermek üzere 1989 yılında kurulmuş bir katılım bankasıdır. Kuveyt Türk’ün en
büyük ortağı olan Kuveyt Finans Kurumu, Türkiye’deki faaliyetlerinin yanı sıra
Dünya’da faizsiz finans kurumları üzerine çeşitli iştirakleri bulunmaktadır. 31
Mart 1989’daki kuruluş sermayesi 15 milyar TL olan Kuveyt Türk, 2004’te
sermayesini 95 milyon TL’den 199 milyon TL’ye çıkarmıştır. Kuveyt Türk’ün %62,24’ü
Kuveyt Finans Kurumu’na (Kuwait Finance House) , %9’u Kuveyt Devlet Sosyal
Güvenlik Kurumu’na, %9’u İslam Kalkınma Bankası’na, %18,72’si Vakıflar Genel
Müdürlüğü’ne, %1,04’ü de diğer ortaklara aittir.( http://www.kuveytturk.com.tr/pages/ortaklik_yapisi_hakkimizda.aspx, Erişim
Tarihi: 29.12.2013.)
3.1.6.4 Türkiye Finans Katılım
Bankası A.Ş
Türkiye Finans Katılım Bankası; geçmişi 1985 yılına dayanan,
Türkiye’de ilk
kurulan
Özel Finans Kurumları’ndan biri olan Yıldız Grubu’na ait olan Family Finans ve
01.10.1991 yılında Ankara’da faaliyete geçen Boydak Grubu’na ait olan Anadolu
Finans’ın birleşmesiyle oluşmuş bir bankadır. Devir yolu ile birleşme
çalışmaları 30.12.2005 tarihinde tamamlanmış, T.C. İstanbul Ticaret Sicili
Memurluğu tarafından 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak
tescil edilmiştir.
208 şubesi ve 3.600’ü aşkın çalışanıyla 1 milyondan fazla müşterisine
hizmet veren Türkiye Finans’ın yüzde 61 hissesi 31 Mart 2008 tarihinde
Ortadoğu’nun en önemli bankalarından ve Suudi Arabistan’ın en büyük bankası
olan The National Commercial Bank (NCB) tarafından satın alınmıştır. ( http://www.turkiyefinans.com.tr/tr/hakkimizda/tarihce.aspx,
Erişim Tarihi: 29.12.2013.)
3.1.7
Katılım Bankalarının Türk Finans Sistemi İçindeki Yeri
28 yıldır Türk ekonomisinin tamamlayıcı bir unsuru olarak faaliyet gösteren
katılım bankaları, istikrarlı büyümesini sürdürüyor. Mevcut performansı ile
2005-2012 döneminde bankacılık sektörünün toplam mevduatı içindeki payı,
%3,2’den %6,5’e yükselmiştir.
Bir başka ifadeyle katılım bankaları bu dönem içerisinde mevduat itibarıyla
sektör payını neredeyse ikiye katlarken, krediler içindeki payını da üçte
birden fazla artırmıştır. Yine aynı dönem içinde katılım bankalarının aktif
büyüklüğünün sektördeki payı 2,4’ten 5,1’e yükselmiştir. Böylece, aktiflerden 2
mislinden fazla bir sektör payı yakalanmıştır.( Zaman Gazetesi Katılım
Bankacılığı Eki, 2013.)
Kaynak: Zaman Gazetesi Katılım Bankacılığı Eki,
2013.
Kaynak: Zaman Gazetesi Katılım Bankacılığı Eki,
2013.
Katılım bankalarının
Türk ekonomisi içindeki hızlı yükselişi devam etmektedir. 2013 yılı itibariyle
836 şube ve 15.756 personel ile hizmetlerine devam etmektedirler. (Şekil 3)
Kaynak: Zaman Gazetesi Katılım Bankacılığı Eki,
2013.
Katılım bankalarının
denetimden geçmiş finansal rakamları da büyümelerini göz önüne sermektedir.
(Şekil 4)
Şekil
4: Katılım Bankalarının Bağımsız Denetimden Geçmiş Finansal Rakamları (Bin TL,
%) (Mart 2013)
3.1.8 Katılım Bankalarının
Gelişimi ve Ekonomiye Katkıları
Katılım bankaları bir
taraftan cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplayan, daha sonra da bu
fonları murabaha, mudaraba ve muşareke yoluyla ekonominin hizmetine sunan
kuruluşlardır. Bunların dışında yine icara olarak finansal kiralama hizmeti
sunmaktadırlar. Bu ürünlerin hepsi de ekonomiyle ilgilidir ve ortak özellikleri
sanayi kesimi denilen reel sektörü fonlamayı amaçlayan hizmetler olmalarıdır.
Bu hizmetler katılım bankalarının, sanayi kesimini ayakta tutması ve finansal
krizlerin derinleşmesinin önüne geçilmesi bakımından önem taşımaktadır.(Şanlı,
2007, s.87)
Katılım bankaları,
sosyo-ekonomik dengenin sağlanma işlevini mevduat sahiplerini ve
tasarruflarını, dengeli olarak emek ve sermaye lehine yapılacak doğrudan
yatırımlara ve istihdama yönlendirmek suretiyle başarırlar. Faize duyarlı
olmaları nedeniyle ekonomik hayatın kısmen dışında kalan ve bu sebeple gelir
dağılımında da düşük pay alan kesimler, faizsiz bankacılık sisteminin vasıtası
ile ekonomiden nispeten adil bir pay alma imkanına sahip olabilirler.
Katılım bankaları, dini
inançlarından dolayı elindeki tasarruflarının klasik bankalarda
değerlendirilmesini istemeyen kesimin atıl fonlarını harekete geçirmiş ve
ekonomiye kazandırmıştır. Bu bankalar ayrıca, Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri ve
diğer İslam ülkeleriyle arasında köprü vazifesi görüp, dış ticaret hacminin
büyümesine aracı olmaktadır.( Özsoy,1997,s.109.)
Katılım Bankaları Müslüman
toplumlarda çalışma hayatı ile inanç arasında meydana gelen çatışmayı önleyici
olması ve faiz gelirinden sakınanların istihdam edilebileceği çalışma
ortamlarının geliştirilmesi bakımından önem taşımaktadır.
SONUÇ
Türkiye’deki katılım bankacılığının kurulmasındaki amaç, ekonomiye
katılmayan mali değerleri yastık altından çıkararak faizsiz finansman esasları
çerçevesinde ekonomiye kazandırmak ve İslam ülkeleri ile olan ilişkileri
geliştirerek ülkelerin petrol zengini olanlarının kaynaklarını Türkiye’ye
aktarmayı sağlamaktır. Bu bankaların, şube-personel sayıları ve mevduat
toplamlarının artış seyri incelendiğinde bu amaçlarını önemli ölçüde
gerçekleştirdikleri söylenebilmektedir.
Katılım bankalarının esas aldığı kar-zarar ortaklığı prensibiyle
üretimi desteklemesi, faiz riski taşımadığından krizlerden etkilenmemesi ve
sosyal refah üzerindeki olumlu etkileri klasik bankaların da dikkatini çekmiş
ve kısmi de olsa faizsiz bankacılık ürünlerine yönelmelerini sağlamıştır. Bu
bankalara örnek olarak, bünyelerinde faizsiz esaslara göre çalışan birimler
kuran, Citibank, HSBC Bank, Union Bank of Switzerland, Kleinwort Benson, ANZ
Grindlays, Goldman Sachs gibi ünlü klasik bankalar verilebilir.
Yaklaşık 3000 yıllık bir
geçmişi olan faizsiz bankacılığın, insanlık için önemli bir deneyim olduğu
gerçektir. Günümüze kadar bu bankalarının gösterdikleri olumlu gelişmelerin,
önümüzdeki yıllarda da hızla devam edeceği düşünülmektedir. Ancak bu gelişmenin
ülkemizde devam edebilmesi için öncelikle katılım bankalarının işleyişinin ve
özellikle faiz- kar payı ayırımının banka personeli ve müşterilerine
öğretilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda sektördeki en büyük ihtiyaç, İslamiyet’i
iyi bilen, İslam’ın iktisadi zihniyetini iyice hazmetmiş ve bu dava yoluna
idealist bir şekilde çalışacak, “İslam Bankacılığı”na uygun idareci kadroyu
yetiştirebilmektir.
Katılım Bankaları, cari ve katılma
hesapları yöntemiyle fon toplayan ve bu fonları, belirli ekonomik faaliyetlerin
finansmanında ortaklık kurarak, ihtiyaç duyulan gereçleri sağlayan ve tüm
bankacılık faaliyetlerini yürüten kuruluşlardır. Katılım Bankalarının
faaliyetleri, fon toplama ve fon kullandırma şeklindedir. Fon toplama
yöntemleri gibi cari ve katılma hesapları, fon kullandırma yöntemleri ise,
kâr/zarar ortaklığı, leasing, faktoring, üretim desteği gibi yöntemlerdir.
Katılım Bankaları, 1999 yılına kadar herhangi
bir yasaya dayanmadan faaliyetlerini sürdürmüş, 1999 yılında Bankalar Kanunu
kapsamına alınmıştır. Ancak Katılım Bankaları ile ilgili gerçek düzenleme 2001
yılında BDDK tarafından yayınlanan bir yönetmelikle yapılmıştır. Katılım
Bankalarına Güvence Fonu kurma görevi verilmiştir. 2 Temmuz 2005’te kabul
edilen 5387 nolu Bankacılık Kanunu ile isimleri değiştirilerek Katılım Bankası
olmuştur.
Kaynakça:
Akgüç, Özkan.1992.100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
Artun, Tuncay.1983. İşlevi-Gelişimi-Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık,
2.Basım, Ankara: Tekin
Yayınevi.
Asya Katılım Bankası A.Ş. 2008. Faaliyet Raporu.
Asya Katılım Bankası A.Ş. 2013. Faaliyet Raporu.
Başaran, Musa.2003.”Özel Finans Kurumlarında Hesap İşleri Düzeni”,Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul.
Çivi, Halil.1985. Türkiye’de Bankacılık, Ankara: Fon Matbaası.
Eyüpgiller, Servet.1988.Banka ve Mali Kuruluşlar, Ankara: Yargı Yayınları.
Günal, Mehmet.2001.Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, Ankara.
İştar, Emel. 2009.”Katılım Bankacılığı Tarihi”,Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul.
Orta, Yavuz. 1999.”Özel Finans Kurumları Yönetim ve Organizasyonu, Sorunları,
Çözüm
Önerileri ve Uygulamaları”,Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Gebze.
Özsoy, İsmail.1994. Faiz ve Problemleri. İstanbul: Nil Yayınları.
Özsoy, İsmail.1997.Özel Finans Kurumları, İstanbul: Asya Finans Kültür Yayınları.
Polatkan, Raşit Bora.1998.”İslam Bankacılığı ve Türkiye’de Özel Finans
Kurumları”,Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale.
Şanlı, Ufuk.2007.”Büyümek İçin Stratejik Ortak Olabiliriz”,Zaman Gazetesi Sektöreel,
sayı:87.
TKKB.2008.Dünyada
ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık, Ankara: Birlik Yayınları.
Türkmenoğlu, Rüveyde Ebru.”Katılım Bankacılığı ve Türkiye’deki Finansal
Yapı”,Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale.
Uçar, Mustafa.2001.Türkiye’de-Dünyada Faizsiz Bankacılık ve Hesap Sistemleri,İstanbul:
Faisal Eğitim ve
Yardımlaşma Vakfı Yayınları.
Urgancı, Hikmet. 1982.Para ve Banka, Adana: Önder Matbaası.
Yüce, Ayşe. 2003.”İslamic Financial Houses in Turkey”,Journal of Academy of Business
and Economics.
Zaim, Sabahattin.2006.İslam Ekonomisinin Temelleri ve Faizsiz Finans Sistemindeki
Yeni
Gelişmeler, İstanbul.
Zaman Gazetesi.14 Haziran 2013. Katılım Bankacılığı Eki.
Zarakolu, Avni.1980.Bankacılar İçin Para ve Kredi Bilgisi, Ankara: Banka ve Ticaret
Hukuku Araştırma
Enstitüsü Yayını.
http://www.albarakaturk.com.tr/yatirimci_iliskileri/detay.aspx?SectionID=GLyuPTzOfVj4qHOPF8tPkQ%3D%3D&ContentID=gl4w57GPhoXBvqnxzqsIwQ%3D%3D.
Erişim Tarihi:29.12.2013.
http://www.bankasya.com.tr/yatirimci-iliskileri-sermaye-ve-ortaklik-yapisi.aspx.
Erişim Tarihi:29.12.2013.
http://www.kuveytturk.com.tr/pages/ortaklik_yapisi_hakkimizda.aspx.
Erişim Tarihi:29.12.2013.
http://www.turkiyefinans.com.tr/tr/hakkimizda/tarihce.aspx.
Erişim Tarihi:29.12.2013.