Türkiye'de Katılım Bankacılığı | Eren Turgut - Ekonomizm

23.04.2014

Türkiye'de Katılım Bankacılığı | Eren Turgut

GİRİŞ
Katılım bankacılığı son yıllarda ortaya çıkan bir bankacılık türü değildir. İnsanlığın hep kullandığı, tarihi binlerce yıl öncesine dayanan bir sistemdir.
Banka, denildiğinde ilk akla gelen olgu “faiz” olmaktadır. Öyle ki, faiz vermesi faiz kelimesi adeta “banka” kelimesi ile özdeşleşmiş konumdadır. Faiz, paranın asli görevinin dışında kullanılmasıyla ortaya çıkışı nedeniyle, tarihte pek çok toplumda yasaklanmıştır. Bir İslami finans müessesi olan katılım bankalarının iyi anlaşılabilmesi için paranın İslam’daki rolünü ve fonksiyonu açık şekilde tayin etmek ve onun sadece bir mübadele vasıtası olduğunu kabul etmek gerekir.
Çalışmamız üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde bankacılığın oluşum sürecini inceleyeceğiz. İkinci bölümde katılım bankacılığının nasıl ve ne zaman ortaya çıktığına değineceğiz. En kapsamlı olan son bölümde ise katılım bankacılığının Türkiye’deki oluşum ve gelişim süreci ve ekonomiye katkısını ele alınacaktır.
Dünya üzerindeki faizsiz bankacılık uygulamasının bir yansıması şeklinde görülen katılım bankalarının pek çok modern bankacılık hizmetlerini sunmaya başlaması ile talep edilirliği günden güne artmış ve klasik bankalarla rekabet edebilir seviyeye ulaşmıştır.

BİRİNCİ BÖLÜM

1.1 BANKACILIĞIN OLUŞUM SÜRECİ

Bankacılık tarihi çok eskilere dayanmaktadır. M.Ö. 2000 senesinden itibaren altın ve gümüş külçeler Babil’de halk ve hükümet tarafından tapınaklarda saklanmıştır. Bu nedenle buralar bir banka halini almış ve bunları idare eden papazlar da halka, tüccarlara ve hükümete faizle borç vermişlerdir.
Bugünkü bankacılık, modern muhasebe tekniğinin ve kıymetli senetlerin gelişmesi, banknotun umumi bir mübadele aracı haline gelmesi gibi bazı ilerleme ve gelişmelerin sonucudur. Batı Avrupa ülkelerinde bu gelişmeler XIX. yüzyılda ileri bir aşamaya gelmiştir. 1694 yılında kurulan İngiltere Bankası gibi bir iki örneği saymazsak, modern bankacılık esas itibariyle XIX. yüzyılda gelişmiştir. XIX. yüzyıl, W.Sombart’ın dediği gibi, kredi veren kimselerle, kredi alan kimseler arasında bankanın girdiği, alacak haklarının belli şekilde düzenlenen kıymetli senetlerle el değiştirmesinin kolaylaştığı, her çeşit malı temsil eden kıymetli senetlerin geliştiği( Örneğin; banknot, poliçe, bono, çek, konşimento, hisse senedi, tahvil, ipotekli borç senedi gibi) ve çekle ödemelerin yaygın hale geldiği bir yüzyıldır.Bu yüzyılda Batı Avrupa ülkelerinde büyük mevduat bankaları kurulmuş, merkez bankaları gelişmiş, yatırım ve kalkınma bankaları meydana gelmiştir.(Zarakolu,1980,s.62-63)

1.2  TÜRK BANKACILIĞININ TARİHİ VE OLUŞUM SÜRECİ
1.2.1 Osmanlı Döneminde Bankacılık
Osmanlı İmparatorluğunda bankacılığın gelişmesi için gerekli senet, çek, poliçe gibi ticari araçların kullanıldığı ortam Tanzimat dönemine kadar oluşmamıştır. Sanayi devriminin gerisinde kalınması, uzun süre kapalı esnaf ekonomisinin egemenliği, faizin haram addedilmesi gibi hususlar bankaların kurulup gelişmesini önemli ölçüde gecikmiştir. (Zaim,1996,s.4)
Ülkemizde, Osmanlı dönemindeki bankacılık faaliyetlerinin doğuşu ve gelişmesi bu kurumların Batı ekonomilerindeki evrimine benzer özellikler taşır. Avrupa ülkelerindeki bankacılık faaliyetleri önce sarraflık mesleğinin bünyesinde başlamıştır. Bu aşamayı, bankerlik denilen para ticareti yapma işlerinin doğuşu ve gelişmesi izlemiştir. Avrupa’daki ekonomik faaliyetlerin hızlanması, ticari kapitalizmin gelişmesiyle birlikte gittikçe önem kazanan bankerlik faaliyetleri, kurum olarak “bankalar” dediğimiz para ve kredi ticareti yapan işletmelerin doğmasına olanak sağlamıştır. Bankacılığımızın Osmanlı döneminin ekonomik yapısındaki doğuşu ve gelişmesi de genellikle benzer aşamaları takip etmiştir. (Artun,1983,s.22)
Önceleri, Osmanlı paraları ile yabancı paraların birbiriyle değiştirilmesi görevini üstlenen sarraflar, sonraları devlete borç para vererek, vergi gelirlerine karşılık kredi açarak bankerlik hizmetlerini de yürütmeye başlamışlardır.(Urgancı,1982,s.93)
Osmanlı döneminde bankacılık alanındaki gelişmeler üç aşamalı olarak özetlenebilir: (i) Borçlanma Bankacılığı, (ii) Yabancı Sermayeyi Destekleyen Bankacılık, (iii) Ulusal Bankacılık. (Akgüç,1992,s.10)
Osmanlı döneminde kurulan bankalar yabancı sermaye ile veya yabancı şirketlerin faaliyetlerini finanse etmek amacıyla kurulan bankalardır. O dönemde sadece iki milli banka kurulmuştur. Bu bankaların ilki Mithat Paşa’nın 1868’de kurduğu Emniyet Sandığıdır. Batı ülkelerindeki tasarruf sandıklarına benzer bir özelliğe sahip olan Emniyet Sandığı 1984 yılında Ziraat Bankasına katılıncaya dek faaliyetlerini sürdürmüştür. O dönemde kurulan diğer banka ise Ziraat Bankası’dır. Mithat Paşa’nın kurduğu ve bugünkü Tarım Kredi Kooperatiflerinin fonksiyonlarını yerine getirmesi düşünülen “Memleket Sandıkları”nın 15-20 yıl sonra amacından uzaklaşması, bunun üzerine kurulan, “Menafi Sandıkları”nın istenen sonuçları vermemesi üzerine, 1888 yılında bunların yerine Ziraat Bankası kurulmuştur. Banka 1916 yılında kanunla kurulmuş bir devlet bankası haline gelmiştir.
İkinci Meşrutiyetin ilan edildiği 1908 yılından 1923’e kadar geçen süre içinde 11’i İstanbul’da, 13’ü Anadolu şehirlerinde olmak üzere toplam 24 milli banka kurulmuş, bunlardan 14’ü Cumhuriyet döneminde de faaliyetini sürdürmüş, diğerleri kapanmak zorunda kalmıştır. (Günal,2011,s.10)
1.2.2 Cumhuriyet Döneminde Bankacılık
Cumhuriyet’in ilk on yılında bankacılık alanındaki başlıca gelişmeler, İş Bankası’nın faaliyete geçmesi, Sanayi ve Maadin Bankası’nın kurulması, Ziraat Bankası’nın anonim ortaklık haline gelmesi, Emlak ve Eytam Bankası’nın devreye girmesi ve nihayet Merkez Bankası’nın kuruluşudur.
Bu dönemin bankacılık açısından en belirgin özelliği, büyük ve önemli devlet bankalarının kurulmuş olmasıdır. 1934’de başlatılan Birinci Sanayi Planı’nın yürürlüğü konmasıyla, devlet sermayesiyle ya da devlet sermayesinin önderliğinde oluşturulan bu bankalar önemli görev almışlardır.
1.2.3 1980 Öncesi Bankacılık
1980 öncesi dönem, genel çizgileriyle ekonomide parasallaşma sürecinin hızlandığı, ulusal sermayenin yoğunlaşma ve merkezileşmesinin arttığı, ticari faaliyetlerin önemli ölçülerde genişlediği ve sanayileşme atılımının canlanmaya başladığı dönemdir. Özel girişimciliği desteklemek, özellikle tüccar ve köylü sınıfını hoşnut etmek, tarım kesimindeki gelişmelere paralel olarak gittikçe genişleyen ekonomik faaliyetlerin ve hızlandırılan altyapı hizmetlerinin artan likidite gereksinimini karşılamak için 1950’li yılların büyük bir kısmında genellikle genişletici bir para ve kredi politikası uygulanmıştır.(Çivi,1985,s.102)
1950 ile 1960 yılları arasında, dönem başındaki toplam 36 bankaya ilaveten 24 yeni banka daha kurulmuş, ayrıca banka şubeleri sayısında da önemli artışlar meydana gelmiştir. Yine bu dönemde çeşitli nedenlerle tasfiye edilen banka sayısı da dokuzdur. Tasfiye edilen bankaların yedi tanesi; ulusal, iki tanesi de yabancı bankadır.
1950 -1960 dönemi; kendisinden önceki dönemin aksine, kamu bankalarının değil özel bankaların kurulduğu, özel bankacılık faaliyetlerinin geliştiği dönem olarak görülmüştür. Söz konusu yıllar içinde özel yasalarla üç adet banka kurulmuştur. Bu bankalar Denizcilik Bankası, Türkiye Öğretmenler Bankası ve Türkiye Vakıflar Bankası’dır.
1.2.4 1980 Sonrası Dönemde Bankacılık
1982 Meksika krizini takip eden yıllarda bankacılık sektörü bütün dünyada yepyeni bir anlayış ve sürece girmiştir. Teknoloji ve buna bağlı olarak otomasyonun yaygın bir biçimde kullanılması bankalarda hizmet, kalite ve çeşitlendirmeyi arttırmıştır. Teknolojik gelişmelere paralel olarak kredi açma, mevduat toplama şeklinde karakterize edilebilecek dar anlamdaki bankacılık yerine geniş kapsamlı bir finansal hizmetler endüstrisi oluşmuştur. Bankalar bu endüstride çalışan finansal hizmetler arz eden firmalara dönüşmüşlerdir.
1980 yılından itibaren bankacılık bütün dünyada en dinamik, rekabetin giderek yoğunluk kazandığı bir endüstri dalı olarak karşımıza çıkmaktadır.
1980’li yıllarda finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler sonucu oluşan ortamda, bankalar 1990 sonrası daha farklı bir yapıya kavuşmuşlardır. Artık teknolojik yatırımlar yapılmış, para ve sermaye piyasalarının kurumsallaşması tamamlanmıştır.
1990 sonrası dönemin en önemli özelliklerinden biri de, Türk bankalarının yurtdışında banka kurması ve kurulan bankalara iştirak etmesidir. Türkiye’de açılan yabancı banka veya şubelerinin sayısında artış kaydedilmiştir.
Bu dönemde ilk defa bir kamu bankasının özelleştirilmesi sağlanmıştır. Etibank’ın bankacılık faaliyetleri ayrılarak, banka, Etibank, Denizbank ve Anadolubank olarak üçe ayrılmış ve devlet bu üç bankanın isim haklarını satmıştır. Ayrıca bu dönemde bazı bankalar el değiştirmiş, bazılarının unvanı değişmiş, bazı yabancı bankalar da yerli gruplarca satın alınmıştır.


İKİNCİ BÖLÜM


KATILIM BANKACILIĞININ ORTAYA ÇIKIŞI

2.1 Katılım Bankacılığının Tanımı
Bankacılık ticari bir faaliyettir ve değişim birimi klasik ekonomide paradır. (Eyüpgiller,1988,s.51)
İslam dini faiz ödemeyi ya da almayı teşvik eden bir ekonomik sistemi hoş görmemektedir. Borçlu ve alacaklı arasındaki faiz ödemesi yasaklanmıştır.
Tüm finansal işlemlerdeki riski kâr ya da zararı paylaşılır. Kâr söz konusu olduğunda bu kâr payı olarak dağıtılır.
Katılım Bankacılığı, dini sebepler ile faiz almak ya da ödemek istemeyen kişilerin finansman ihtiyaçlarını karşılamaları, tasarruflarını değerlendirmeleri ve modern bankacılık hizmetlerinden yararlanmaları amacı ile kurulan faizsiz banka olarak adlandırılan kurumlardır.
2.2 Katılım Bankacılığının Tarihi
Faizsiz bankacılık faaliyetlerinin oldukça eski bir tarihi olmasına rağmen günümüzdeki anlamıyla faizsiz bankacılık hareketinin düşünce planında ortaya çıkması 1950’li yıllardan sonra olmuştur. Özellikle Pakistanlı düşünürlerin öncülük ettiği faizsiz bankacılık konusundaki ilk araştırma 1955 yılında ekonomist Muhammed Uzair tarafından yapılmıştır.(Başaran,2003,s.4)
Faizsiz bankacılık Mısır’da 1963 yılında Mit Ghambr tasarruf bankasının faaliyeti geçmesi ile başlamıştır.(Yüce,2003,s.7)
Modern anlamda kurulan ilk faizsiz banka, 1972 yılında Kahire’de faaliyete geçen Nasser Social Bank’tır. Banka özerk statüde bir kamu otoritesi yapısına sahipti. Ticari amaçtan ziyade, sosyal içerikli bir mantıkla çalışan bu banka, hastalık, evlenme ve ölüm gibi nedenlerle masraf yapmak zorunda kalan fakir insanlara faizsiz kredi sağlamıştı. Bu özelliğinden dolayı banka, bankacılık ve kredi kanununun dışında tutulmuştu.(Polatkan,1998)
1973 yılında Kahire’de aralarında Türkiye’nin de bulunduğu İslam ülkeleri, mali bir komite kurarak, faizsiz bir ekonomik sistemin oluşturulması ve İslam ülkelerindeki sermaye birikiminin tüm İslam dünyasının yararına sunulması yönünde karar vererek milletlerarası bir faizsiz bankanın kurulması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Nihayetinde, 1975 yılında Suudi Arabistan Kral’ı Faysal bin Abdülaziz’in teşebbüs ve desteği ile 43 Müslüman ülkenin katılımı sonucu İslam Kalkınma Bankası kurulmuştur.
Faizsiz bankacılığın tarihini üç aşamada özetlemek mümkündür.
1-      Doğuş Dönemi (1972-1975): Bu dönem petrol gelirlerindeki ani artışın ve büyük likiditenin hâkim olduğu dönemdir.
2-      Gelişme Dönemi (1976-1983): Bu dönem faizsiz bankaların Arap Körfezinden, doğuda Malezya, batıda İngiltere’ye kadar yayıldığı dönemdir. Bu dönemde çok sayıda uluslararası banka kurulmuştur.
3-      Olgunluk Dönemi (1983’den günümüze): Bu dönem Arap dünyasının, petrol gelirlerindeki azalma, doların güçlenmesi, faiz oranlarının artması, OPEC ülkelerinden sermaye çıkışı gibi nedenlerle, ekonomik gerilemenin yaşandığı dönemdir. Buna rağmen, Amerika’da Arap bankaları açılmış, Pakistan, İran ve Türkiye gibi ülkelerde faizsiz bankacılık kurulmuştur.

2.3 Katılım Bankaları ile Klasik Bankalar Arasındaki Farklar
Katılım bankalarını klasik bankalardan ayıran en önemli husus, onların fon toplama ve kullandırma yöntemlerindeki farklılıklardır. Katılım Bankaları hem fon toplarken hem de fon kullandırırken faiz yerine kâr ve zarar ortaklığı esasına göre faaliyet göstermektedir.
Katılım bankacılığında fonların nereye kullanılacağı hususu önem taşımaktadır. Yapılan işlemlerde İslam’ın helal–haram ölçütlerine riayet edilmesi şarttır. Bu kurumlarda işlemlerin İslam’a uygunluğunu denetleyecek heyetler bulunmakta ve faaliyetlerin Kur’an ve sünnete uygunluğunu sağlamaktadır.(Özsoy,1997,s.111) Ancak klasik bankalarda İslam hükümlerine uyumluluğa dikkat edilmemektedir.
Klasik bankalarda paradan para kazanılması düşüncesi hâkimdir. Dolayısı ile ticareti yapılan unsur “para”dır. Bankalar, para piyasasına girerek para sirkülasyonunu sağlamakta ve arkasında mal ve hizmetleri sürüklemediği takdirde de ekonomiye herhangi bir katkısı olmamaktadır. Katılım bankalarında ise ticareti yapılan şey “mal”dır. Bu bankaların mal ve hizmetleri aracı kılması ve “emek” faktörü üzerine inşa edilmesi üretimi desteklemekte ve ekonomiye fayda sağlamaktadır.(Özsoy,1997,s.111)
Katılım bankalarının hesaplarında faiz riski taşımaması ve faize duyarlı enstrümanların kullanılmıyor olması, bu bankaların nispeten kriz dönemlerinde faiz oranlarında yaşanan dalgalanmalardan da daha az etkilenmesini sağlamaktadır. 2008 yılında yaşanan mali krizde bazı klasik bankaların faaliyetini sonlandırması bu etkiyi açıkça göstermiştir.

 2.4 Katılım Bankalarının Sunduğu Hizmetler
Katılım bankalarının sunduğu hizmetlerin sınırlı olduğu düşünülse de, bu bankalar hem geleneksel bankacılıktaki İslami ilkelere ters düşmeyen ürünleri sunabilmesi, hem de farklı ihtiyaçlar için faizsiz bankacılık ilkelerine uygun ürünler geliştirmesiyle bu kanıyı değiştirmiştir.
Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nce katılım bankalarının sunduğu hizmetler şöyle sıralanmıştır:(TKKB,2008,s.28)
·         Faize bağlı olmaksızın kredi ve ödünç verme
·         Altın külçe alım ve satımı
·         Peşin döviz alım ve satımı
·         Kredi mektubu
·         Garantiler
·         Faize bağlı olmaksızın önceden belirlenmiş bir ticari getiri çerçevesinde garanti karşılığında finansman bonoları şeklinde kısa vadeli finansman sağlama
·         Komisyon karşılığında tüm menkul kıymetleri toplama ve değerlendirme hizmetleri
·         Faizli olmamak koşulu ile tüm menkul kıymetleri (hisse senedi, yatırım sertifikası gibi) alım ve satımı
·         Belirli amaçlar (ticareti tarım sanayi ve gayrimenkul gibi)için özel fonlar kurma ve yönetme
·         Murabaha esasına göre finansman sunma
·         Müşareke esasına göre finansman sunma
·         Azalan katılım prensibine göre finansman sunma
·         Özel yatırım hesapları hizmetleri, bankalarla birlikte doğrudan yatırım
·         Finansal kiralama hizmetleri
·         Gayrimenkul alımı ve satımı
·         Finansal acente hizmetleri
·         Üçüncü şahıslar için önceden kararlaştırılmış kar prensibine göre alım ve satım hizmetleri
·         Açıkları kapatmak amacıyla özel fonlar oluşturma
·         Projelerin fizibilite çalışmaları için teknik, ekonomik, finasal, yönetim ve pazarlama danışmanlığı sunma.
·         İslami ilkeler uygun olarak portföy yönetimi ve yatırım fonları
Projelere finansman sağlama ve uluslararası piyasalara kaynak transferi.



  

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE FAİZSİZ FİNANS VE KATILIM BANKACILIĞI

3.1 Türkiye’de Katılım Bankacılığı

3.1.1 Özel Finans Kurumları
Faizsiz bankacılığın Türk hukukunda aldığı ad olan “Özel Finans Kurumları” üzerindeki ilgiler 1960’lı yıllara dayanmaktadır. İlgilenmelerin sonucu olarak ortaya çıkan ilk teşebbüsler daha çok küçük düzeyde kalmışlardır. Türkiye’de kar zarar ortaklığına dayalı çalışan ilk banka DESİYAB (Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası)’dır. DESİYAB Avrupa’daki işçilerin tasarruflarını yatırıma dönüştürmeyi amaçlayarak 1975 yılında kurulmuştur. Ancak 1978 yılından sonra faizli olarak çalışmaya başlamış ve kuruluşun amacında değişiklikler yapılmıştır.
Dünyada çeşitli ülkelerin 1980 yılına kadar faizsiz bankalar kurmaları ve kısa zamanda başarı elde etmeleri, Türkiye’de de faizsiz çalışabilecek banka kurulabilmesi için teşebbüsleri hızlandırmıştır.
Türkiye’de 1983 yılında 83/7506 sayılı ve 16 Aralık 1983 tarihli kanun hükmünde kararname ile İslam bankalarının “Özel Finans Kurumları” adı ile kurulmasına izin verilmiştir. (Zaim,2005,s.213) Kararnamenin birinci maddesi ÖFK’nın kuruluş, organ, faaliyet ve tasfiyesine ilişkin esasları belirleme yetkisini T.C. Merkez Bankası’nın görüşünü almak kaydıyla Başbakanlığa vermiştir.
            Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, tebliğin verdiği yetkiye dayanarak ÖFK ‘nın faaliyete geçmesi için, gerekli beyannamenin içeriğinin belirlenmesi, cari hesaplara ilişkin düzenlemenin yapılması, kar ve zarara katılma hesaplarında toplanan fonların tabi olacağı esasların tespiti gibi konularda Merkez Bankası’nın yetkili olduğuna dair 25.12. 1984 tarihli Resmi Gazete ’de tebliğ yayınlanmıştır.
            ÖFK’lar 25 Şubat 1985 ‘te hukuki statüsünü tamamlamıştır. Ancak, ÖFK’ların kuruluş ve faaliyetleri, 19 Aralık 1999 tarihine kadar 83/7506 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmiştir. 1999’dan itibaren 4491 sayılı Kanun ile Özel Finans Kurumları 4389 Sayılı Bankalar Yasası’na tabii olmuşlardır. Bu yasaya tabii olunmasının ardından Bankalar Kanunu’nda değişiklik yapan 12 Mayıs 2001 tarih ve 4672 sayılı Kanunla, bu kurumlarda toplanan tasarrufların güvence altına alınması amacıyla, Özel Finans Kurumları Birliği ve bünyesinde, bu birlik tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulan Yönetmelik dâhilinde idare olunmak üzere “Güvence Fonu” oluşturulmuştur. ( Güvence fonu, daha sonraları 5411 sayılı Kanun ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiştir)

Tüm bu hukuki yapı ve gelişmelere Temmuz 2005 döneminde hazırlanan yasa tasarısının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu olarak 19 Ekim 2005 tarihinde kabul edilmesi suretiyle 1 Kasım 2005 tarihli 25983 sayılı resmi gazete yayınlanması hukuki düzenlemelere ilişkin son noktayı koymuştur. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 1 Ocak 2006 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

3.1.2 Faaliyetten Çekilen Finans Kurumları

3.1.2.1 Faisal Finans Kurumu
            Türkiye’nin ilk finans kurumu olan Faisal Finans Kurumu 16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı doğrultusunda ve 11.06.1984 tarih ve 84/8200 sayılı kararname ile verilen izinle 02.04.1985 tarihinde faaliyete geçmiştir.
            Faisal Finans Kurumu, %90 yabancı ortakların sermayesi ile kurulmuştur. Şirket hisselerinin sahibi olan Dar Al-Maal Al-İslami (DMI) Grubu, 1998 yılında hisselerini,  İsviçre’de OLFO S.A. şirketine devretmiştir. 11.05.2001 tarihinde kurum hisselerinin %38.82'si Sabri ÜLKER tarafından devralınmış ve aynı tarihte yapılan olağanüstü genel kurulla kurumun ismi Family Finans Kurumu A.Ş. olarak değiştirilmiştir. 2001 yılında şirketin sermayesi 2 trilyondan önce 20 trilyona, ardından da 50 trilyona çıkmış ve Sabri Ülker’in kurum sermaye yapısındaki payı % 98.63'e ulaşmıştır.  Kurum, 2005 yılında Anadolu Finans Kurumu ile birleşerek Türkiye Finans Katılım Bankası adını almıştır.

3.1.2.2 Anadolu Finans Kurumu
            Kayserili işadamları tarafından tamamı yerli sermaye ile kurulan ilk Anadolu Finans Kurumu 16.12.1983 gün ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde 1991 yılı sonunda Ankara ilinde faaliyete başlamıştır.
            Kurum 1998 yılında Genel Müdürlük teşkilatını İstanbul'a taşımış ve Hazine Müsteşarlığı'ndan alınan izin doğrultusunda 1999 yılının Temmuz ayında kurum sermayesinin tamamı Boydak Grubu'na intikal etmiştir. Kurum,  Family Finans Kurumu ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 19.08.2005 tarih  1685 sayılı kararı birleşmiş ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 30.11.2005 tarih ve 1747 sayılı kararı ile banka unvanının Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. olarak değiştirilmesine onay verilmiştir.

3.1.2.3 İhlas Finans Kurumu
            İhlas Finans Kurumu, Özel Finans Kurumlarının Kurulması Hakkındaki Kararnameye bağlı olarak 28.04.1995 tarihinde faaliyetine başlamıştır. Sermaye yapısının %100’ü İhlas Grubu’na aittir. 35 şubesi ile beraber 800 kişiyi istihdam etmiştir. Kurum, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören ilk Özel Finans Kurumu olarak sermayesinin %28.07’lik kısmını halka arz etmiştir.
            İhlas Finans Kurumu,  tüm ülkeye yayıldığı ve pazar payını % 40’a çıkardığı bir sırada, 2001 Şubat krizi esnasında müşterilerinin yoğun mevduat çekmesi ve toplanan  fonları kuralsız kullandığı gerekçesiyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nın 10.02.2001 Tarih ve 171 sayılı kararı ile, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20.maddesinin 6. fıkrası hükmüne istinaden kapatılmış ve tasfiye sürecine girmiştir.

3.1.3 ÖFK’dan Katılım Bankacılığı’na
            Özel Finans Kurumu unvanında yer alan ‘özel’ kelimesi, kurulmuş ve kurulacak olan şirketlerin kamusal değil özel olduğunu ifade etmektedir. ‘Finans Kurumu’ ibaresi ile bu kurumların finansal piyasaların bir aracı kurumu olduğunu göstermektedir. Ancak, 5411 sayılı kanuna göre; özel cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlara ‘Özel Finans Kurumu’ yerine  ‘Katılım Bankası’  adı verilmesi kararlaştırılmıştır. (5411 sayılı Bankacılık Kanunu, Tanımlar ve Kısaltmalar, 3. Madde)  Bu bankaların isimlerindeki “katılım” sözcüğü yapılan bankacılık türünün kar ve zarara katılma prensibine dayalı bir bankacılık olduğunu ifade etmektedir.
ÖFK’lara “katılım bankası” adı verilmesinin bu kurumlara olumlu etkileri olmuştur. Bu etkiler şunlardır:
·         ÖFK’ların işlem hacmi ve muhabir ilişkilerinde “banka” unvanının alınmasıyla artış sağlanmıştır.
·         Halkın kafasındaki “ ÖFK nedir, leasing şirketi mi, yoksa döviz bürosu mu?” gibi sorular son bulmuştur. Bankacılık işlemlerinin bu kurumlardan da yapılabileceği bilgisi “banka” unvanı sonrasında öğrenilebilmiştir.

Katılım Bankası adının kurumu getirdiği olumsuz etkisi ise şöyledir: Banka denildiğinde akla gelen en önemli özellik, faiz vermeyi vaat ederek mevduat toplamak ve faiz karşılığında kredi vermektir. Bu nedenle banka ile faiz neredeyse özdeşleşmiştir denilebilir. Faiz alıp vermeyen bir kurumu, banka olarak takdim etmek müşterilerin, banka ile kurum arasındaki farkı algılayamamasına sebep olabilir.

  3.1.4 Katılım Bankalarının Organizasyon Yapısı
 
3.1.4.1 Katılım Bankalarının Organizasyonunun Amaçları
Organizasyonun amacı; hedeflere en az masraf ve fedakârlıkla ulaşılabilmesi için gerekli olan düzenin yaratılması, organizasyon üyelerinin birleşmesi ve tam bir uyum halinde işbirliği yapılmasıdır. Bunun yanında mevcut sermayenin korunması, büyütülmesi ve organizasyonun çağda yenilikleri izleyebileceği bir düzeye getirilmesidir. Katılım Bankaları organizasyonları iki tür amacı gerçekleştirmelidir. (Orta, 1999,s.50)
Bunlardan ilki; toplumun istekleri doğrultusunda çağdaş, teknik ve kaliteli hizmet sunmaktır. Global anlamda her organizasyonun toplumun arzu ve isteklerine uyma sorumluluğu Katılım Bankalarında biraz daha belirgin olarak ön plana çıkmaktadır.

İkincisi; organizasyon üyelerinin arzu ve ideallerinin gerçekleştirilmesidir. Katılım Bankaları organizasyonun yaşaması ve gelişmesi için; Katılım Bankalarını oluşturan grupların da amaçlarını Katılım Bankaları amaçları ile uyumlulaştırılması gerekmektedir. Aksi takdirde organizasyonda çözülmeler ve bozulmalar meydana gelebilecektir.

Katılım Bankaları organizasyonun amaçları; organizasyonun sağlıklı bir şekilde devamını sağlayabilmesi için; haberleşme, uzmanlaşma, politika belirleme, karar alma, iş akışı düzenleme vb. konularda ciddi çalışmalar yapmaktır.

3.1.4.2 Katılım Bankalarının Organizasyonu

            Katılım Bankalarının kurulmasına yasal olanak sağlayan 83/7506 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararnamesi’nin 1. maddesinin son fıkrasında; Katılım Bankalarının kuruluşu,
organ, faaliyet ve tasfiyesine ilişkin esaslar ve usuller, T.C Merkez Bankası’nın görüşü
alındıktan sonra Başbakanlıkça düzenlenir, düzenleme dışı kalan hususlar da TTK ile
ilgili diğer kanun hükümleri uygulanır, denilmektedir. Buna göre, organizasyon özel
düzenleme getirilmeyen hallerde Anonim Şirketlere ilişkin genel hükümlerin
uygulanması gerekmektedir.
            Kurumun organları; Genel Kurul, İdare Meclisi (Yönetim Kurulu) ve Denetleme
kurulu şeklinde sıralanmıştır. Ayrıca Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın kurum
genel kurallarında bir temsilci bulunduracağı hükmü getirilmiştir. Müsteşarlık
tebliğinde kurumun organları yanında, Genel Müdürün durumuna da değinilmiştir.
            Kurumun Organları;
- Genel Kurul
Müsteşarlık Tebliği, genel kurul hakkında bir düzenleme getirmemiş ancak
genel kuruldaki oy hakkı ve oylamaya katılmaya ilişkin hükümlere yer vermiştir. Buna
göre;
Her 1 TL’lik hissenin 1 oy hakkı vardır. Bu tutardan az paya sahip olan
hissedarlar paylarını birleştirerek veya ortaklardan birine vekalet vermek suretiyle
oylarını kullanabilirler.
Vekaleten oy kullanacak ortağın, yönetim kurulu başkanı veya üyesi sıfatına
sahip olmaması gerekmektedir. Ayrıca kurumu temsil açısından birinci dereceden imza
yetkisine sahip olanlarda vekil olarak oy kullanamamaktadırlar.
Oy kullanma hakkı kısıtlanmamış kimselerin vekil olarak kullanacakları oy
miktarına da bir taban getirilmiştir. Bunların vekil olarak kullanacakları oy sayısı ile
kendi oyları toplamı sermayenin 1/10’unu aşmamaktadır.
Görüldüğü gibi müsteşarlığın tebliğinde, bildirilen yukarıdaki esaslar, genel
kurulun yapısını değil, oy verme durumunu düzenlemektedir. T.T.K’na göre oluşacak ve çalışacak olan genel kurula bazı sınırlamalar getirilmiştir. Bu yapılan düzenlemede amaç, oyların tek veya birkaç elde toplanmasını önlemek.
- Yönetim Kurulu
Yönetim Kurulu üyeleri, genel kurulca seçilmiş 7 kişiden oluşmaktadır. Üyeler
aralarından birini başkan olarak seçerler. Üyelerin görev süresi üç yıldır.
Kurumun faaliyetleri Genel Kurulca atanan bir Genel Müdür tarafından
yürütülür. Genel Müdür, alınan kararların yürütülmesinden Yönetim Kuruluna karşı
sorumludur. Genel müdür Yönetim Kurulunun tabii üyesidir. Yönetim Kurulu
toplantılarında oy kullanamaz.
Yönetim Kurulu karar defterinin günü gününe, T.T.K’nın defterlere ilişkin
hükümleri uyarınca tutulması gerekir. Ancak Tebliğ, yabancı ortakların olabileceğini de
dikkate alarak defterlerin, ayrıca hukuki belge niteliği taşımaksızın, ikinci bir nüsha
olarak yabancı bir dille tutulmasına olanak tanımıştır. Bu durum sermayede yabancı
ağırlığının olabileceği düşünülerek düzenlenmiştir.
- Denetleme Kurulu
Katılım Bankalarının denetleme kurulları üç üyeden oluşur ve genel kurul
tarafından seçilir. Denetleme Kuruluna, mali, iktisadi, hukuki alanlarda ve muhasebe
konusunda bilgi ve tecrübe sahibi olan gerçek ve tüzel kişiler seçilebilir. Denetleme
Kurulu üyelerinin ikisinin Türk tabiiyetinde olması gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’na göre Denetleme Kurulu üyelerinin gerçek kişilerden
oluşması zorunluluğu vardır. Tebliğ, Katılım Bankalarında tüzel kişilerinde denetçi
seçilebilmelerine olanak tanıyarak yerli, yabancı bağımsız denetim kurumlarının bu
kurumlara denetçi olabilmelerinin yolunu aşmış olmaktadır.
Uluslararası kuruluşların ve yerli denetim kurumlarının tüzel kişi olarak
denetleme kurulu üyesi olması sermayenin büyük bir kısmı yabancı kaynaklı olan
Katılım Bankaları için gerekli bir düzenlemedir.
Denetleme Kurulu üyeleri T.T.K’nın kendilerine yükledikleri görevleri yaparak,
yasalara, kurumun asıl sözleşmelerine aykırı durumları belgelere dayanarak Genel
Kurula, Hazine Müsteşarlığı’na ve Merkez Bankası’na bildirmek zorundadırlar.
- Genel Müdür
Katılım Bankalarının yürütmeye ait faaliyetleri, yönetim kurulu tarafından
atanan bir Genel Müdür tarafından yürütülmektedir. Genel Müdür, alınana kararların
yürütülmesinde yönetim kuruluna karşı sorumludur.
Genel Müdür, yönetim kurulunun doğal üyesi olarak, toplantılara katılmaktadır.
Ancak oy kullanma hakkına sahip değildir. Tebliğ, banka genel müdürleri ile Katılım
Bankalarının genel müdürleri arasında bir paralellik kurmuştur. Ancak banka genel
müdürü olarak atanabilmek için gerekli olan şartların birçoğu, Katılım Bankaları için
aranmamaktadır. En az 10 yıl deneyimi olmak ve belirli dallarda yüksek öğrenim
görmek gibi şartlar, Katılım Bankaları’nda genel müdürlüğe atanacak kişiler için
aranmamaktadır.
Katılım Bankalarının yabancı ortaklı kurumlar olabileceği dikkate alınarak,
genel müdür ve genel müdür yardımcılarından en az birinin Türkiye’de yerleşik veya
T.C vatandaşı olması zorunluluğu getirilmiştir.

3.1.5 Katılım Bankalarının Kuruluşu
            Katılım Bankaları, Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurucular, T.C Merkez Bankası’nın olumlu görüşü ve Hazine Müsteşarlığı’nın teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu’ndan kuruluş izni almaya mecburdurlar. Bu izinden sonra faaliyete
geçebilmeleri için, ayrıca Merkez Bankası’nın faaliyet izni vermesi gerekmektedir. Katılım Bankaları, asgari 5 tanesi kurucu olmak üzere 100 ortaklı bir anonim şirket şeklinde kurulabilirler. Ancak, anonim ortaklığın Türk Ticaret Kanunu’nun belirlenen esaslarından ayrı olarak, ek düzenlemeler getirilmiştir. Bazı konular Bankalar Kanunu’na benzetilmiştir.
            Yabancı ortakların sahip oldukları sermaye paylarının Merkez Bankası’nca alım satımları yapılan dövizler cinsinden ve nakit olarak Türkiye’ye getirilmesi zorunludur.
Kurum kurucularının müflis olmamaları veya yüz kızartıcı suçlardan mahkumiyetlerinin bulunmaması gerekmektedir.
            Katılım Bankaları ile ilgili Tebliğ’de yabancı ortakları sermayenin çoğunluğuna sahip olma imkanı tanınmıştır. Ancak bu ortakların döviz karşılıklı aldıkları hisse senetlerini Türkiye’de yerleşik kişilere devrederek, sermaye olarak getirdikleri dövizlerin geriye transfer hakları sınırlandırılmıştır. Böyle bir durumda, menkul değer karşılığı elde edilen tutar, cari kur üzerinden dövize çevrilerek Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na göre 5 yıl süre ile bloke edilmiştir.  
3.1.6 Günümüzde Faaliyet Gösteren Katılım Bankaları
Türkiye’de 1984 yılından itibaren faizsiz bankalar faaliyetini sürdürmüştür. Ekonomiye başlangıçta altı oyuncu ile giren katılım bankaları, İhlas Finans’ın tasfiyesi nedeniyle uzun süre beş oyuncu ile faaliyet göstermişlerdir. 2006 yılında Anadolu Finans ve Family Finans kurumlarının “Türkiye Finans” adı altında birleşmeleri ile sayıları dörde inmiştir.




3.1.6.1 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş.
Faaliyetlerini 5411 sayılı Bankacılık Kanunu göre sürdüren Albaraka Türk Katılım Bankası “Al-Baraka Grubu”nun Türkiye temsilcisi olarak 1984 yılında kurulmuş ve 1985 yılından itibaren faaliyete geçmiştir.
Albaraka Türk’ün 29.12.2013 tarihi itibariyle ortaklık yapısının içinde yabancı ortakların payı %66,13, yerli ortakların payı %10,83 ve halka açık olan pay ise %23,04’dür.

Tablo 1: Albaraka Türk’ün Sermaye Dağılımı
Ortaklık Yapısı
Pay Tutarı (TL)
Oranı (%)
Yabancı Ortaklık
595.122.444
66,13
Albaraka Bankacılık Grubu
486.523.266
54,06
İslam Kalkınma Bankası
70.573.779
7,84
Alharthy Ailesi
31.106.364
3,46
Diğer
6.919.035
0.77
Yerli Ortaklar
97.474.251
10.83
Halka Açık
207.403.305
23.04
Toplam
900.000.000
100,00

            Albaraka Türk, dünyanın dört bir tarafında 66 ülkede 500’dan fazla banka ile kurduğu geniş muhabirlik ağı ile hizmet vermektedir. 2013 yılı itibariyle 123 şube ve 2.601 personel ile hizmet vermektedir. İlk yurtdışı şubesini 2011 yılında Erbil, Irak’ta açmıştır.
           
            3.1.6.2 Asya Katılım Bankası A.Ş (Bank Asya)
Asya Katılım Bankası A.Ş. 24 Ekim 1996’da İstanbul’da faaliyete başlamış ve 20.12.2005 tarihi itibariyle "Asya Finans Kurumu Anonim Şirket"i olan unvanı "Asya Katılım Bankası Anonim Şirketi" olarak değiştirilmiştir. Kuruluşundan itibaren sermayeye dayanan çok ortaklı bir yapıya sahip olan Bank Asya, Mayıs 2006’da sermayesinin %23'ünü halka arz ederek ödenmiş sermayesini 300 milyon TL'ye çıkarmış, aynı zamanda halka açılan ilk katılım bankası olmuştur.(Bank Asya Katılım Bankası,Faaliyet Raporu,2008.)
            Banka Asya, 31 Mart 2013 tarihi itibarıyla, toplam 251 şube, 5.124 çalışan, 767 adet ATM, ödüllü DITCARD ve internet şubesinden oluşan çok kanallı güçlü bir dağıtım ağıyla müşterilerine ulaşmaktadır. (Bank Asya Katılım Bankası, Faaliyet Raporu, 2013.)
Tablo 2: Bank Asya’nın Sermaye Dağılımı
Ortaklık Yapısı
Pay Tutarı (TL)
Oranı (%)
Ortadoğu Tekstil Tic. San. A.Ş.
44.022.478
4,89
Forum İnşaat Dekorasyon Turizm San ve Tic. A.Ş.
34.667.791
3,85
Osman Can Pehlivan
29.976.000
3,33
Sürat Basım Yayıncılık Reklamcılık ve Eğitim Araçları San. Tic. A.Ş.
24.271.960
2,70
BJ Tekstil Tic. Ve San. A.Ş.
20.350.000
2,26
Diğer Ortaklar
265.480.337
29,50
Halka Açık
481.231.434
53,47
Toplam
900.000.000
100,00

3.1.6.3 Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş
Kuveyt Türk Evkaf Katılım Bankası A.Ş.(Kuveyt Türk), 16.12.1983 gün ve
831/7506 sayılı Bankalar Kurulu Kararı’nın tespit ettiği esaslara uygun olarak
faaliyet göstermek üzere 1989 yılında kurulmuş bir katılım bankasıdır. Kuveyt Türk’ün en büyük ortağı olan Kuveyt Finans Kurumu, Türkiye’deki faaliyetlerinin yanı sıra Dünya’da faizsiz finans kurumları üzerine çeşitli iştirakleri bulunmaktadır. 31 Mart 1989’daki kuruluş sermayesi 15 milyar TL olan Kuveyt Türk, 2004’te sermayesini 95 milyon TL’den 199 milyon TL’ye çıkarmıştır. Kuveyt Türk’ün %62,24’ü Kuveyt Finans Kurumu’na (Kuwait Finance House) , %9’u Kuveyt Devlet Sosyal Güvenlik Kurumu’na, %9’u İslam Kalkınma Bankası’na, %18,72’si Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, %1,04’ü de diğer ortaklara aittir.( http://www.kuveytturk.com.tr/pages/ortaklik_yapisi_hakkimizda.aspx, Erişim Tarihi: 29.12.2013.)
           
3.1.6.4 Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş
Türkiye Finans Katılım Bankası; geçmişi 1985 yılına dayanan, Türkiye’de ilk
kurulan Özel Finans Kurumları’ndan biri olan Yıldız Grubu’na ait olan Family Finans ve 01.10.1991 yılında Ankara’da faaliyete geçen Boydak Grubu’na ait olan Anadolu Finans’ın birleşmesiyle oluşmuş bir bankadır. Devir yolu ile birleşme çalışmaları 30.12.2005 tarihinde tamamlanmış, T.C. İstanbul Ticaret Sicili Memurluğu tarafından 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak tescil edilmiştir.
 208 şubesi ve 3.600’ü aşkın çalışanıyla 1 milyondan fazla müşterisine hizmet veren Türkiye Finans’ın yüzde 61 hissesi 31 Mart 2008 tarihinde Ortadoğu’nun en önemli bankalarından ve Suudi Arabistan’ın en büyük bankası olan The National Commercial Bank (NCB) tarafından satın alınmıştır. ( http://www.turkiyefinans.com.tr/tr/hakkimizda/tarihce.aspx, Erişim Tarihi: 29.12.2013.)

3.1.7 Katılım Bankalarının Türk Finans Sistemi İçindeki Yeri
28 yıldır Türk ekonomisinin tamamlayıcı bir unsuru olarak faaliyet gösteren katılım bankaları, istikrarlı büyümesini sürdürüyor. Mevcut performansı ile 2005-2012 döneminde bankacılık sektörünün toplam mevduatı içindeki payı, %3,2’den %6,5’e yükselmiştir.
Bir başka ifadeyle katılım bankaları bu dönem içerisinde mevduat itibarıyla sektör payını neredeyse ikiye katlarken, krediler içindeki payını da üçte birden fazla artırmıştır. Yine aynı dönem içinde katılım bankalarının aktif büyüklüğünün sektördeki payı 2,4’ten 5,1’e yükselmiştir. Böylece, aktiflerden 2 mislinden fazla bir sektör payı yakalanmıştır.( Zaman Gazetesi Katılım Bankacılığı Eki, 2013.)
Şekil 1: Katılım Bankalarının Aktif Büyüklüğü


Kaynak: Zaman Gazetesi Katılım Bankacılığı Eki, 2013.

Şekil 2: Katılım Bankalarının Topladığı Fonların Türü (%)

Kaynak: Zaman Gazetesi Katılım Bankacılığı Eki, 2013.

Katılım bankalarının Türk ekonomisi içindeki hızlı yükselişi devam etmektedir. 2013 yılı itibariyle 836 şube ve 15.756 personel ile hizmetlerine devam etmektedirler. (Şekil 3)
Şekil 3: Katılım Bankalarının Şube ve Personel Büyüklüğü

Kaynak: Zaman Gazetesi Katılım Bankacılığı Eki, 2013.
Katılım bankalarının denetimden geçmiş finansal rakamları da büyümelerini göz önüne sermektedir. (Şekil 4)
Şekil 4: Katılım Bankalarının Bağımsız Denetimden Geçmiş Finansal Rakamları (Bin TL, %) (Mart 2013)



3.1.8 Katılım Bankalarının Gelişimi ve Ekonomiye Katkıları
            Katılım bankaları bir taraftan cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplayan, daha sonra da bu fonları murabaha, mudaraba ve muşareke yoluyla ekonominin hizmetine sunan kuruluşlardır. Bunların dışında yine icara olarak finansal kiralama hizmeti sunmaktadırlar. Bu ürünlerin hepsi de ekonomiyle ilgilidir ve ortak özellikleri sanayi kesimi denilen reel sektörü fonlamayı amaçlayan hizmetler olmalarıdır. Bu hizmetler katılım bankalarının, sanayi kesimini ayakta tutması ve finansal krizlerin derinleşmesinin önüne geçilmesi bakımından önem taşımaktadır.(Şanlı, 2007, s.87)
Katılım bankaları, sosyo-ekonomik dengenin sağlanma işlevini mevduat sahiplerini ve tasarruflarını, dengeli olarak emek ve sermaye lehine yapılacak doğrudan yatırımlara ve istihdama yönlendirmek suretiyle başarırlar. Faize duyarlı olmaları nedeniyle ekonomik hayatın kısmen dışında kalan ve bu sebeple gelir dağılımında da düşük pay alan kesimler, faizsiz bankacılık sisteminin vasıtası ile ekonomiden nispeten adil bir pay alma imkanına sahip olabilirler.
Katılım bankaları, dini inançlarından dolayı elindeki tasarruflarının klasik bankalarda değerlendirilmesini istemeyen kesimin atıl fonlarını harekete geçirmiş ve ekonomiye kazandırmıştır. Bu bankalar ayrıca, Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri ve diğer İslam ülkeleriyle arasında köprü vazifesi görüp, dış ticaret hacminin büyümesine aracı olmaktadır.( Özsoy,1997,s.109.)
Katılım Bankaları Müslüman toplumlarda çalışma hayatı ile inanç arasında meydana gelen çatışmayı önleyici olması ve faiz gelirinden sakınanların istihdam edilebileceği çalışma ortamlarının geliştirilmesi bakımından önem taşımaktadır.


SONUÇ
Türkiye’deki katılım bankacılığının kurulmasındaki amaç, ekonomiye katılmayan mali değerleri yastık altından çıkararak faizsiz finansman esasları çerçevesinde ekonomiye kazandırmak ve İslam ülkeleri ile olan ilişkileri geliştirerek ülkelerin petrol zengini olanlarının kaynaklarını Türkiye’ye aktarmayı sağlamaktır. Bu bankaların, şube-personel sayıları ve mevduat toplamlarının artış seyri incelendiğinde bu amaçlarını önemli ölçüde gerçekleştirdikleri söylenebilmektedir.
Katılım bankalarının esas aldığı kar-zarar ortaklığı prensibiyle üretimi desteklemesi, faiz riski taşımadığından krizlerden etkilenmemesi ve sosyal refah üzerindeki olumlu etkileri klasik bankaların da dikkatini çekmiş ve kısmi de olsa faizsiz bankacılık ürünlerine yönelmelerini sağlamıştır. Bu bankalara örnek olarak, bünyelerinde faizsiz esaslara göre çalışan birimler kuran, Citibank, HSBC Bank, Union Bank of Switzerland, Kleinwort Benson, ANZ Grindlays, Goldman Sachs gibi ünlü klasik bankalar verilebilir.
Yaklaşık 3000 yıllık bir geçmişi olan faizsiz bankacılığın, insanlık için önemli bir deneyim olduğu gerçektir. Günümüze kadar bu bankalarının gösterdikleri olumlu gelişmelerin, önümüzdeki yıllarda da hızla devam edeceği düşünülmektedir. Ancak bu gelişmenin ülkemizde devam edebilmesi için öncelikle katılım bankalarının işleyişinin ve özellikle faiz- kar payı ayırımının banka personeli ve müşterilerine öğretilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda sektördeki en büyük ihtiyaç, İslamiyet’i iyi bilen, İslam’ın iktisadi zihniyetini iyice hazmetmiş ve bu dava yoluna idealist bir şekilde çalışacak, “İslam Bankacılığı”na uygun idareci kadroyu yetiştirebilmektir.
            Katılım Bankaları, cari ve katılma hesapları yöntemiyle fon toplayan ve bu fonları, belirli ekonomik faaliyetlerin finansmanında ortaklık kurarak, ihtiyaç duyulan gereçleri sağlayan ve tüm bankacılık faaliyetlerini yürüten kuruluşlardır. Katılım Bankalarının faaliyetleri, fon toplama ve fon kullandırma şeklindedir. Fon toplama yöntemleri gibi cari ve katılma hesapları, fon kullandırma yöntemleri ise, kâr/zarar ortaklığı, leasing, faktoring, üretim desteği gibi yöntemlerdir.
Katılım Bankaları, 1999 yılına kadar herhangi bir yasaya dayanmadan faaliyetlerini sürdürmüş, 1999 yılında Bankalar Kanunu kapsamına alınmıştır. Ancak Katılım Bankaları ile ilgili gerçek düzenleme 2001 yılında BDDK tarafından yayınlanan bir yönetmelikle yapılmıştır. Katılım Bankalarına Güvence Fonu kurma görevi verilmiştir. 2 Temmuz 2005’te kabul edilen 5387 nolu Bankacılık Kanunu ile isimleri değiştirilerek Katılım Bankası olmuştur.






Kaynakça:
Akgüç, Özkan.1992.100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
Artun, Tuncay.1983. İşlevi-Gelişimi-Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık,
2.Basım, Ankara: Tekin Yayınevi.
Asya Katılım Bankası A.Ş. 2008. Faaliyet Raporu.
Asya Katılım Bankası A.Ş. 2013. Faaliyet Raporu.
Başaran, Musa.2003.”Özel Finans Kurumlarında Hesap İşleri Düzeni”,Yayımlanmamış        
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Çivi, Halil.1985. Türkiye’de Bankacılık, Ankara: Fon Matbaası.
Eyüpgiller, Servet.1988.Banka ve Mali Kuruluşlar, Ankara: Yargı Yayınları.
Günal, Mehmet.2001.Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, Ankara.
İştar, Emel. 2009.”Katılım Bankacılığı Tarihi”,Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul.
Orta, Yavuz. 1999.”Özel Finans Kurumları Yönetim ve Organizasyonu, Sorunları,
Çözüm Önerileri ve Uygulamaları”,Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze.
Özsoy, İsmail.1994. Faiz ve Problemleri. İstanbul: Nil Yayınları.
Özsoy, İsmail.1997.Özel Finans Kurumları, İstanbul: Asya Finans Kültür Yayınları.
Polatkan, Raşit Bora.1998.”İslam Bankacılığı ve Türkiye’de Özel Finans
Kurumları”,Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale.
Şanlı, Ufuk.2007.”Büyümek İçin Stratejik Ortak Olabiliriz”,Zaman Gazetesi Sektöreel,
sayı:87.
TKKB.2008.Dünyada ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık, Ankara: Birlik Yayınları.
Türkmenoğlu, Rüveyde Ebru.”Katılım Bankacılığı ve Türkiye’deki Finansal
Yapı”,Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale.
Uçar, Mustafa.2001.Türkiye’de-Dünyada Faizsiz Bankacılık ve Hesap Sistemleri,İstanbul:
Faisal Eğitim ve Yardımlaşma Vakfı Yayınları.
Urgancı, Hikmet. 1982.Para ve Banka, Adana: Önder Matbaası.
Yüce, Ayşe. 2003.”İslamic Financial Houses in Turkey”,Journal of Academy of Business
and Economics.
Zaim, Sabahattin.2006.İslam Ekonomisinin Temelleri ve Faizsiz Finans Sistemindeki
Yeni Gelişmeler, İstanbul.
Zaman Gazetesi.14 Haziran 2013. Katılım Bankacılığı Eki.
Zarakolu, Avni.1980.Bankacılar İçin Para ve Kredi Bilgisi, Ankara: Banka ve Ticaret
Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayını.









Bu Haberi Paylaş

Yorum Yazmayı Unutmayın.