GİRİŞ
Ekonomi bilimi, insanların yaşamlarını devam ettirebilmek için gereksinim duydukları yiyecek, giyecek, barınak ve diğer mal ve hizmetleri nasıl elde edecekleri, daha iyi bir yaşam standardını nasıl sağlayacakları konularını inceler.
Kayıtdışı ekonominin çalışma hayatına yansıması olarak kabul edilen kayıtdışı istihdam çalışanların ilgili kamu kurum veya kuruluşuna hiç bildirilmemesi ya da eksik bildirilmesidir. Kayıtdışı ekonomi ile ilgili olduğu gibi kayıtdışı istihdam ile ilgili oranlar yüksek olup ülke ekonomisini olumsuz etkilemektedir.
Kayıtdışı ekonomik faaliyetler literatüre 1970’li yıllardan sonra girmiştir.1980’li yıllardan sonra kayıtdışı ekonomi ile birlikte kayıtdışı istihdam uluslar arası bir olgu olarak kabul edilmiştir.
Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin ölçülmesi zor olsa da mevcut durumu değerlendirmek ve çalışmalara ışık tutması açısından, değişik yöntemlerle tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de kayıtdışı istihdamın %40’ların üzerinde seyretmesi durumun önemini ortaya koymuş ve çözüm yolları aranmaya başlanmıştır. Türkiye ekonomisinin gelişmesinin önünde bir engel olarak duran kayıt dışı istihdam konusunun boyutunun belirlenmesi ve çözüm önerilerinin getirilmesi önem arz etmektedir.
Bu kapsamda çalışma dört bölümden oluşmaktadır.
Çalışmanın birinci bölümünde kayıt dışı ekonomi kavramına bir giriş yapılmış, kayıtdışı ekonomin çeşitleri açıklanarak kayıtdışı ekonominin genel özellikleri ve kayıtdışı ekonominin karapara ile ilişkisi anlatılmıştır.
İkinci bölümde kayıtdışı ekonominin neden olan faktörler anlatılmış ve kayıtdışı ekonominin ölçüm yöntemleri sınıflandırılarak açıklanmıştır.
Üçüncü bölümde kayıtdışı ekonominin boyutu ve kayıtdışı ekonominin olumlu ve olumsuz sonuçları sınıflandırılarak değerlendirilmiştir.
Dördüncü ve son bölümde bölümde ise Türkiye’de kayıtdışı ekonominin ortaya çıkma nedenleri açıklanmış ve sonuç olarak stretejiler açıklanmaya çalışılmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM
1.1.Kayıtdışı Ekonominin TanımıLiteratürde “kayıtdışı ekonomi” kavramı farklı kaynaklarda farklı şekillerde ifade edilmeye çalışılmaktadır. Tanım farklılıkları nedeniyle “kayıtdışı ekonomi” terimi için çok farklı isimler kullanılmaktadır. Bunlardan başlıcaları; yer altı (underground) ekonomisi, yasadışı (illegal) ekonomi, marjinal (marginal) ekonomi, gizli (hidden) ekonomi, resmi olmayan (unofficial) ekonomi, gölge (shadow) ekonomi, kayıtlı olmayan (unrecorded) ekonomi, düzensiz (irregular) ekonomi, enformel (informal) ekonomi, paralel ekonomi, görünmeyen (invisible) ekonomi vs. gibi birçok kelime ile ifade edilen terimlerdir. Birçok dil de en sık olarak kullanılan terim, kara (black) ekonomi terimidir.
İsimlerin her biri belli konuları ve faaliyetleri kapsamakta olup, hepsinin ortak özelliği egemen üretim biçimine göre yerine getirilmesi yasal, vergisel ve toplumsal zorunlulukların tümüyle ya da kısmen yerine getirilmemesine yönelik faaliyetler olmalarıdır. (ÇİLOĞLU, 1998: 12)
Ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması olarak nitelendirilen kayıtdışı ekonomi, kamu idarelerinin denetimi dışında kalan her türlü ekonomik işlem ve faaliyetlerdir. Diğer bir ifadeyle, kayıtdışı ekonomi normal kurallar çerçevesinde kontrol edilemeyen ve milli gelir hesaplamalarında dikkate alınmayan ekonomik işlem ve faaliyetlerin tamamıdır. “genel olarak bir tanım yapmak gerekirse, kayıtdışı ekonomi gayrisafi gelir hesaplarını elde etmede kullanılan bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür.” (DERDİYOK, 1993: 54)
Kayıtdışı ekonomi kavramı yerine; yer altı ekonomisi, gayri resmi ekonomi, gizli ekonomi, saklı ekonomi, paralel ekonomi, faturasız ekonomi, görünmez ekonomi, marjinal ekonomi, gölge ekonomi, kayıp ekonomi ve vergisiz ekonomi gibi kavramlar da kullanılmaktadır. “vergisel anlamda ise kayıtdısı ekonomi, vergi kaçırma ve vergiden kaçınma güdüsü ile vergi idaresinin bilgi alanı dışında bırakılmış faaliyetler bütünüdür.” (ALTUĞ, 1994a: 15)
Kayıtdışı ekonominin 1970’lerin sonunda yayılan ve yayıldığında önemli etkiler bırakan birkaç makale ile hızla gündeme geldiği söylense de, konuya ilişkin ilk ekonomik araştırmalar 1940’lı yılların başlarına rastlar. Ancak asıl bilimsel ilgiyi Gutmann’nın 1977’de yayınlanan makalesi ile çekmeye başlamıştır. Bu nedenle 1980’lere kadar kayıtdışı ekonomi uluslararası bir olgu olarak kabul edilmemiştir. Kayıtdışı ekonomiye ilişkin ilk uluslararası konferans 1983’ de Almanya’nın Bielefeld eyaletinde yapılmıştır. Tanımsa sorunlar konusunda genel ilkelere varmak, konferansın temel amaçlarından biri olmasına rağmen katılımcılar bir konsensüse varamamışlar ve çok farklı tanımlamalar kullanılmıştır. (ÇETİNTAŞ, 2003: 4)
Bir ekonomik faaliyetler,faturasız alış-veriş, haksız yere muafiyet, indirim ya da sübvansiyonlardan faydalanma, vergi kaçakçılığı, sigortasız çalışma, ikinci bir işte çalışma, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti gibi gayri kanuni işler olabileceği gibi: karşılığında ücret ve para alınan buna mukabil herhangi bir kanuni belge verilmeyen her türlü yardım vb. işleri de kapsamaktadır.
Özetle, en geniş anlamıyla kayıtdışı ekonomi, resmi istatistiklere yansımayan yasal-yasa dışı bütün üretim faaliyetlerini kapsar. Burada üretim kavramının sınırı, kumar uyuşturucu ticareti gibi ( yasa dışı da olsa) ekonomik değer yaratan faaliyetleri, paranın değişim aracı olarak kullanılmadığı mal veya hizmet değişimini ve üreticinin kendi tüketimi için ürettiği mal ve hizmetleri kapsarken, hırsızlık ve gasp gibi ekonomi de katma değer yaratmayan faaliyetleri kapsamaz. (ÇETİNTAŞ, s15-16)
1.2.Kayıtdışı Ekonominin Çeşitleri
Kayıtdışı ekonomi kapsamı içerisinde yer alan ve birbirinden farklılık gösteren unsurlar, gelir elde edenler açısından üç grupta toplanabilirler. (AYDEMİR, 1995: 11)
Bunlar;
- Yeraltı Ekonomisi ( Yasadışı Faaliyetler)
- Yarı Kayıtlı Ekonomi
- Kayıtlara Hiç Girmeyen Ekonomi
1.2.1. Yer altı Ekonomisi (Yasadışı Faaliyetler)
Resmi kayıtlara girmeyen ve belgelendirilmeyen yasal ya da yasaldışı faaliyetler, kayıtdışı ekonomi olarak nitelendirilmektedir. Bu ekonomin bir kesimini oluşturan yer altı ekonomisi, başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere, muazzam gelirler, yani kara para yada kirli para doğuran, birçok suç içerir. Bu faaliyetler ise genel de, örgütlü ve gelirleri de nakit formundadır. (MALİYE TEFTİŞ KURULU VE ANKARA ÜNİV. S.B.F. ORTAK ÇALIŞMASI, 2003)
ABD gibi gelişmiş ülkelerde faaliyetler daha çok yasadışılık taşıdığından konuya yönelik çalışmalarda “yer altı ekonomisi (underground economy)” şeklinde isimlendirme yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kısaca yer altı ekonomisi, toplumun zararlı ve gayri ahlaki gördüğü, kanunla yasaklanmış olan faaliyetler olarak tanımlanabilir. Daha çok kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle devletin güvenlik güçlerinin uğraşması alanına giren bu faaliyetler arasında silah, uyuşturucu, kıymetli maden ve tarihi eser kaçakçılığı, sahte pasaport, kalpazanlık, vize ticareti, gayri yasal iş takibi, çek-senet tahsilatı, organ ticareti, tefecilik ve rüşvet gibi faaliyetler girmektedir.
Bu yasaldışı faaliyetlerden elde edilen gelire ‘karapara’, bu paraya yasal bir kazanç görünümü kazandırılmasına ise ‘karaparanın aklanması’ denir. Birçok ülke de karaparanın aklanması fiili suç sayılmakta ve fiilin önlenmesi için müdahale edilmektedir.
Yer altı ekonomisi ile mücadele de güdülen amaç, söz konusu yasadışı faliyetlerden sağlanan gelirden vergi alınması değil, yasadışı faaliyetin tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Zira yer altı faaliyetleri kanunen yasaklanmış olduğundan bu faaliyetleri önüne geçilmesi halinde herhangi bir vergi geliri sağlama imkanı bulunmamaktadır. Bu bağlamda kayıtdışı ekonominin bir unsuru olan ve milli gelirin doğru hesaplanması bakımından büyük önem taşıyan yasadışı ekonomik faaliyetleri, vergi tabanının belirlenmesine yönelik politikalarda anlamlı bir parametre olarak dikkate almak doğru değildir.
Kayıtdışı ekonominin boyutları, yer altı ekonomisini de kapsayacak biçimde genişletildiğinde, bu alan ölçümündeki aşırı zorluklar ve hatta olanaksızlıklara bağlı olarak, sonuçların geçerliliği daha da zayıflamaktadır. (ÖNDER, 2000-2001: 23-24)
Yapılan bu çalışmada da kayıtdışı ekonominin yasadışı boyutuna ana hatlarıyla değinilmekte, çalışmanın asıl ağırlığını kayıtdışılığın yasal faaliyetler (yarı kayıtlı ve kayıtlara hiç girmeyen faaliyetler) boyutunu oluşturmaktadır.
1.2.2. Yarı Kayıtlı Ekonomi
Kayıtdışı ekonominin en geniş kitlesi olduğu düşünülen yarı kayıtlı ekonomi içerisinde faaliyetleri yasal olup, kendileri de kayıtlı olan, ancak gelirlerinin büyük bir kısmı kanuni istisna veya muafiyet uygulamalarıyla ya da gerçek usul dışında vergilendirilmeleri vb. nedeniyle kayıt dışında kalan kesim ile faaliyetlerinin bir kısmını ya da tamamını yasalara aykırı şekilde kayıt dışında tutan kesim yer almaktadır.
Bu durumda yarı ekonomi terimiyle bahsedilen faaliyetler iki ana grup halinde incelenebilir. Bunlar:
- Gelirlerin Yasal Olarak Kayıtdışında Bırakılması
- Gelirlerin Yasalara Aykırı Olarak Kayıtdışına Çıkarılması’dır. ( belge ve kayıt düzenine uyulmaz)
Genellikle sosyal ve iktisadi nedenlerle, kanunen ödenecek verginin daha önceden ve gelirden bağımsız olarak belirlendiği mükellef kesimi kayıtdışının bu grubunu oluşturmaktadır. Söz konusu mükellefler bu şekilde elde etmiş oldukları kazançlar sonucunda ödemeleri gereken vergiyi yasal olarak kayıtdışında tutmuş olmaktadırlar.
Bu kesimin içinde, yasal düzenlemelerle istisna tutulan, muafiyet tanınan ya da gerçek usul dışında vergilendirilen mükellefler girmektedir. Bu mükelleflerin önemli bir bölümü gerçekten de düşük gelir düzeyinde ki insanlardan oluşmaktadır. Ancak yine de kayıtdışı ekonominin ihmal edilemeyecek boyuttaki unsurlarını teşkil etmektedir.
Gerçek usulde vergilendirilmeyen gelir vergisi mükelleflerinin kayıtdışı ekonomiye iki şekilde katkıları bulunmaktadır. Birincisi, bunlar kendi elde ettikleri gelirleri kayırlara sokmadıkları için ciddi bir şekilde vergi kaybına neden olmaktadır. İkincisi ve daha da önemlisi ise ekonomik ilişki içerisinde bulundukları kayıtlı sektörlerden belge almayarak, belge düzenine zarar vermekte ve bunun sonucunda ise iş ilişkisi içerisinde bulundukları kesimleri de kayıtdışına sevk etmektedir. (ŞENGÜL, 1997: 15)
1.2.2.2.Gelirlerin Yasalara Aykırı Olarak Kayıtdışına Çıkarılması
Bu gruba giren mükellef kesimleri, faaliyetlerinin bir kısmını veya tamamını daha az vergi ödemek ya da hiç ödememek amacıyla kayıt dışında tutmaktadırlar. Söz konusu mükellefler hemen hemen her sektörde faaliyet gösterirken, kayıtdışılığın boyutlarını aslında sektörün kendi özel yapısı belirlemektedir. Bazı sektörler de yürütülen faaliyetlerin, yapıları gereği tespiti ve denetlenmesi çok güç olduğu için daha kolay kayıtdışında kalabilmektedir.
Ekonomik hayatı gözlemleyen herkesin, üzerinde fikir birliği ettiği ve gelirlerin önemli bir kısmını kayıtlara geçirmediği ve yeterince vergi ödemedikleri genel kabul gören iş kolları aşağıdaki şekilde sıralanabilir.
- Gerçek gelirleri daha yüksek olamasına karşın, kendilerini hayat standardı üzerinden ödenen vergiye endekslenmiş olan serbest meslek erbabı (doktorlar, avukatlar ve muhasebeciler)
- Kereste ve mobilya ticareti yapanlar,
- Oto galerileri, kum ocakları, emlak komisyonları,
- Kaçak olarak yurda giren demir ve akaryakıt ticareti ile uğraşanlar,
- Kuyumcular, döviz büroları, özel sektörde çalışan ve yüksek ücret alan ücretliler, özel inşaat yapan müteahhitler,
- Proje büroları, tekstil-iplik piyasalarında çalışanlar, gayrimenkul kiraya verenler, spot piyasasında dayanıklı tüketim malları ve elektronik cihaz ticareti yapanlar,
- Küçük sanayi bölgelerinde oto tamir-bakımı yapanlar ve oto yedek parçası satanlar,
- Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge ( naylon fatura) düzenleyenler,
- Tarımsal ürünleri alıp-satanlar,
- Eğlence hizmeti veren yerler ve bu iş yerlerinde çalışanlar,
- Turizme yönelik hizmet işlemleri ve hediyelik eşya satan işyerleri
Ancak burada belirtmek gerekir ki yukarıda sayılan sektörlerde faaliyet gösterenlerin büyük çoğunluğunun, gelirlerinin büyük bir kısmının gizleme eğiliminde olmalarına karşın, söz konusu sektörlerde vergisini tam ödeyen dürüst mükelleflerinde bulunduğu bir gerçektir.
Kolay denetlenebilir olan sektörlerin faaliyetlerinin her aşamasında belirli yaptırımlarının uygulanması sonucu kayıtdışılığın önüne geçilebilirken, denetimin zor olduğu sektörler de kayıtdışı çalışma, kişiler tarafından bir avantaj olarak görülmektedir.
Dolayısıyla bu sektörlerde faaliyet gösterenler, gelirlerinin büyük bir kısmının gizleme eğilimlerine girdiklerinden kayıtdışılığın önüne geçilmesinde güçlükler yaşanmaktadır.
1.2.3. Kayıtlara Hiç Girmeyen Ekonomi
Bu gruba giren kimselerin yaptıkları faaliyetlerin yasal olmasına karşın, vergi idaresinde mükellefiyet kayıtları bulunmamakta, dolayısıyla bu kimseler hiç vergi ödememektedirler. Genellikle gelişmekte olan ülkelerde görülen belge ve kayıt düzeni olmayan sektör tarafından gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlere işportacılar, hamallar, kaldırımlarda otopark işletenler, jeton ve otobüs bileti satıcıları, evlerde oluşturulan küçük atölyelerde üretim yapanlar, evlerinde özel ders verenler, inşaat ve tarım işçileri, gezici, sebze-meyve satıcıları, canlı hayvan alım-satımı yapanlar, küçük çaplı tamir ve bakım işleriyle uğraşanlar örnek olarak verilebilir.
Ancak burada sayılan faaliyetlerin bütünü için bir genelleme yapmak yanlış olabilmekte, söz konusu meslekleri icra edenlerden istisna da olsa vergi mükellefi olanlar çıkabilmektedir.
Bu tür faaliyetleri genel olarak toplumsal yaşayışın istemi doğrultusunda ve sürekli bir işyeri açmaksızın ortaya çıkan faaliyetler olarak tanımlamak mümkündür. Genellikle bunlar küçük ve marjinal faaliyetler olarak görülmekle birlikte, içlerinden bir kısmı ekonomik olarak gerçekten etkili büyüklüğe sahiptir. Belediye haline uğramadan doğrudan semt pazarlarında yapılan sebze ve meyve ticareti küçümsenemeyecek boyutlardadır. Diğer yandan, ekonomik faaliyetler içerisinde önemli bir ağırlığa sahip olan inşaat sektöründe vergi dairesinin bilgisi dışında çalışan çok sayıda inşaat işçisinin varlığı ve bunların kazançları da ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Ayrıca tarım sektöründe çalışan işçilerin yarattığı gelirin kavranabilmesi ve vergilendirilmesinde de büyük güçlükler bulunmaktadır. (AYDEMİR, TY. s 19)
Bu sektöre katılan işçiler, genellikle geçim sıkıntısı yüzünden kırsal kesimlerden kentlere göç eden insanlardan oluşmaktadır. Bu insanlar kar elde etmekten çok, ailelerinin ve kendilerinin hayatlarını devam ettirmeyi sağlayacak temel ihtiyaçların temin edilmesi amacıyla çok ağır koşullar altında, çok az ücretlerle çalışmaktadırlar. Kadın ve çocukları da içeren ve bu amaçla faaliyet gösteren gayri resmi sektör işçileri; işportacılık hamallık, gündelikçilik gibi günlük işlerde, düşük ücret karşılığı çok uzun saatler çalışırlar ve genellikle alt yapısı tamamlanmamış, birçok temel kamusal hizmetlerin ulaştırılamadığı gecekondularda yaşamaktadırlar. (ÖZÖTÜN, 1994: 2)
Milli gelir içindeki payı %60 civarında olan hizmetler sektörünün yarattığı istihdam önemli bir kısmı kayıtlı değildir. Denetimin zorluğu, yapılan işin niteliği ve işsizliğin kişileri sosyal güvenlik sisteminin dışında çalıştırmaya ittiği bir ortamın varlığı, tıpkı tarım sektöründe olduğu gibi hizmetler sektöründeki kayıtdışı çalışmayı önemli boyutlara ulaştırmıştır. (AYDEMİR, TY. s 19,20)
1.3. Kayıtdışı Ekonominin Genel Özellikleri
Kayıtdışı ekonomini terimi irdelendiğinde birçok nitelikleri bulunduğu gözükmektedir. Kayıtdışı ekonominin en belirgin özellikleri:
- Yasalara Aykırı Olması
- Vergi Dışı Bırakılma
- Ölçüm Zorluğunun Bulunması
Kayıtdışı ekonominin tanımlanmasında yasalara uygunluk kriterinin gri bir alanda kaldığını belirtmiştir. (TOKMAN, 1992: 5)
Özellikle kayıtdışı ekonomiyi küresel üretim düzeninin yeniden yapılandırılması ve ademî merkeziyetçiliğin artması olarak kabul eden yaklaşıma göre, hiçbir ekonomik faaliyet yasalara tam olarak uyum göstermez. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yasaların uygulamada birçok eksiklikler içermsi ve bürokratik işlemlerin uzunluğu, bireyleri tümü ile kayıtlı ve yasalara uygum ekonomik faaliyetlerden alıkoymaktadır. Bu nedenle işletmelerin birçoğu yasalara uygun olarak kayıt altına girerek ekonomik faaliyetlerine başlamakta ve fakat ekonomik faaliyetlerinde ‘gri bölgelerde’çalışarak kayıtdışı faaliyette bulunmaktadırlar.
Bir ülkede yürürlükte olan düzenlemelere göre ekonomik faaliyetlerin yasallığı/gayriyasallığı farklılık gösterebilmektedir. Buna göre kayda alınmayan, hukuksal olarak yasal olmayan her türlü faaliyet kayıtdışı ekonominin kapsamı içinde yer almaktadır. Ancak yasalara uygun olarak yapılan bazı faaliyetler için hukuki yön değil sadece ilgili faaliyetin ölçülememesi veya beyan dışı bırakılması önemlidir.
Kayıtdışı ekonomi her şeyden önce “nizamsızdır” yani hukuka dayanmamaktadır. Kayıtdışı faaliyet başlangıcından bitim aşamasına kadar hiçbir şekilde takip edilememekte, resmi idarenin bilgisi dışında kalmaktadır. Ekonomik faaliyetlerini kamu yönetiminden gizlemek suretiyle kayıtdışı ekonomik faaliyetlerinde bulunan işveren ve işçi, hatta mal ve hizmet satıcısıyla alıcısı, aralarındaki alışverişi düzenlemek üzere konulan yığınla kanuna boyun eğmekten kurtulma imkanına sahip olabilirler. Kayıtdışı istihdamda asgari ücret seviyesi, azami çalışma saati, ek bir işte çalışma yasağı, iş güvenliği, iş ve işçi sağlığı standartları ve ayrım gözetmeyen kurallar söz konusu olmamaktadır. Ayrıca, kayıtdışı çalışan işçi, kayıtlı ekonomilerde kamu yönetimi ve işçi sendikaları tarafından temin edilebilen ücretli tatil izni, hastalık izni, sağlık sigortası, yaşlılık, malullük ve emeklilik gibi çeşitli imkanlardan da faydalanamamaktadır. Kayıtdışı istihdam sağlayan işverenler; tüketici, çevre koruma ve ruhsat alma konularına ilişkin kanunları da göz ardı edebilmektedirler. (ALTUĞ, 1999: 2)
1.3.2. Vergi Dışı Bırakılması
Kayıtdışı ekonomik faaliyetler; vergi kanunlarıyla getirilmiş bir takım muafiyet ve istisnalarla yasal olarak vergi dışı bırakılmış olabileceği gibi, vergi kaçırma şeklinde yasadışı olarak da ortaya çıkabilmektedir. Kayıtdışı ekonominin varlığı, ülkedeki vergilenebilir kapasitenin bir kısmının vergilendirilememesine neden olmaktadır.
Vergi dışı kalma, eksik vergileme ve tümüyle vergi dışı bırakılma, temelde şu durumlarla ilgili olabilir.
- Yasal çerçeve de yürütülen iktisadi faaliyetlerin vergi idaresinin bilgisi kalması, dolayısıyla vergi mükellefi olmama hali,
- Vergi mükellefi olunduğu halde eksik vergi ödenmesi,
- Vergi yasalarının düzenlenmesi sırasında, sonuçlarının iyi hesap edilmemesi yüzünden ortaya çıkan vergi kayıpları veya aşırı vergileme ve bunun sonucunda oluşan vergiye karşı direnç,
- Vergi idaresinin etkiye açık olması, vergi idaresince vergi denetiminin geliştirilmesinin ihmali, kamu birimleri arasında eşgüdüm noksanlığı,
- Vergi sisteminin tüm kesimleri kapsayıcılığını ve homojenliğini yitirmesi, gelir ve gider vergilerinin mahiyet olarak aynılaştırması ve aynı gelir üzerinden, farklı adlarla vergi alınması, adı vergi olmayan mali yükümlülüklerin yaygınlaşması,
- Kamu harcamalarında verimsizlik, usulsüzlük, yolsuzluk ve denetimsizliğin artması, devletin temel işlevinin vergi toplamadan borçlanarak harcama yapmak olarak anlaşılmasının giderek kabul görmesi ve anlaşılması. (ŞENGÜL,TY. s. 8-9)
Kayıtdışı ekonomik faaliyetler beyan edilmediği için kaynak teşkil eden hesaplamalara dahil edilemezler. Bu kriter, kayıtdışı ekonominin tanımı ve tespiti için hayati öneme sahiptir. Eğer bir faaliyet milli gelir hesaplamalarına yansıtılmak üzere tam ve doğru olarak ölçülemiyor ise, bu kritere göre yasal olup olmadığına bakılmaksızın söz konusu faaliyet kayıtdışı ekonomi içine dâhil edilecektir. Geçimlik tarımsal üretim, ev işleri, çocuk bakıcılığı ve komşuya yardım gibi faaliyetler istatiksel olarak ölçülemeyen kayıtdışı ekonomik faaliyetlere örnektir. Zira bu faaliyetler ölçülemediğinden kayıtlı ekonomi içerisinde gösterilememektedir. Kayırdışı ekonomik faaliyetlerin hiç veya yeterince ölçülememesinin nedenleri ise; faaliyetlerin parasal değerinin olmaması, faaliyetlerin gizli tutularak beyan edilememesi, hesaplamalarının fiilen imkânsız veya çok zor olmaları ve bu faaliyetlerin esasında milli gelir hesaplamalarına dâhil edilmesinin rasyonel, etik ve normatif kabul edilmemesi olarak sayılabilir. (ÖZSOYLU, 1996: 11)
Yukarıda bahsedilen sebeblerden dolayı, kayıtdışı ekonominin GSMH hesaplamaları gibi ekonomik göstergeler için kaynak teşkil eden birçok istatistiki sonuçlara net olarak saptanamamakta, ülkenin sosyal ve ekonomik gücü tam olarak belirlenememektedir. Ayrıca bu durum geleceğe dönük ekonomik öngörülerin doğru yapılamamasına da yol açmaktadır.
Ekonomik birimlerin kayıtdışı ekonomik faaliyetleri milli muhasebe kayıtlarında görülmez. Bu nedenle resmi kaynaklar gerçek değerleri göstermez.
1.4. KAYITDIŞI EKONOMİ VE KARAPARA İLİŞKİSİ
Günümüzde kayıtdışı ekonomi ile yer altı (suç) ekonomisini ifade etmekte kullanılan karapara kavramı eş anlamlı kavramlarmış gibi yanlış bir düşünce hâkimdir. Şöyle ki karapara, kayıtdışı ekonominin bir ayağını oluşturmakta ve dolayısıyla kapsamına girmektedir. Buna karşın, kayıtdışı ekonomiyi oluşturan unsurların bir kısmını karapara olarak tanımlamak mümkün değildir.
Yer altı (suç) ekonomisinde, faaliyetlerin yasaların öngördüğü şekilde yapılıp yapılamaması önemli değildir. Zira faaliyetlerinin kendisi kanunen yasaklanmıştır, bu anlamda vergisel boyutu da yoktur. Kayıtdışı ekonominin diğer çeşitlerinde ise yasal olarak elde edilmiş olan gelirin, yasalara aykırı bir şekilde kayıtdışına çıkarılması söz konusudur.
Resmi kayıtlara girmeyen ve belgelendirilmeyen yasal ya da yasa dışı faaliyetler, kayıtdışı ekonomi olarak nitelendirilmektedir. Bu ekonominin bir kesimini oluşturan yer altı ekonomisi, başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere, muazzam gelirler, yani karapara ya da kirli para doğuran, birçok suç faaliyetini içerir. Bu faaliyetler ise genel de, örgütlü ve gelirleri de nakit formundadır. (MTK VE ANKARA ÜNİV. SBF ORTAK ÇLŞ. 2003,9)
Karapara, yasa dışı yollardan elde edilen her türlü gelirdir. Hukuksal bir tanımla, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Yasa’nın 2.maddesinin (a) bendinde belirtilen fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirlere karapara denilmektedr. Bir başka deyişle, 4208 sayılı yasanın 2.maddesinin (a) bendinde sayılan fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen;
- Para
- Kıymetli evrak
- Mal
- Gelir
- Menfaat ve değerler karaparadır. (TBB 2003)
Yasa dışı yollardan elde edilen gelirlerin ( paraların) statüsünün değiştirilerek, normal ve temiz bir kazanç gibi, yasal ekonomiye sokulmasına imkân veren metotların tümüne karapara aklama faaliyeti denir.
Uyuşturucu, silah ve tarihi eser kaçakçıları, mafya tipi suçlar gibi ağır olarak nitelenen suçlardan elde edilen gelirler tüm mevzuatlarda karapara sayılmaktadır. (TBB, 2003)
Günümüzde dünyada ki kayıtdışı sektörün büyüklüğü 3 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise kayıtdışı ekonomi, %10-15 civarındadır. (KILDİŞ, 2000: 11)
Dünya karapara sandığının tutarı ise, 1-2 trilyon dolar arasında tahmin edilmektedir. Asgari rakam göz önüne alınsa bile, bu Fransa bütçesinin 3 katına denk gelmektedir. Bunun yarısı ise uyuşturucu kaçakçılığından gelmektedir. (MTK VE ANKARA ÜNİV. 2003)
Kayıtdışı ekonomi ile karapara ekonomisinin ortak özellikleri her ikisinin de belgeye dayanıyor olmasıdır.
Kayıtdışı ekonomi kapsamı içinde ele alınarak incelenen karapara ekonomisi ile kayıtdışı ekonomi arasındaki farklılıklar şöyle sıralanabilir: (GÜMÜŞKAYA, 1998: 68)
Kayıtdışında tutulan ekonomik büyüklüklerin kaynağı nitelik olarak herkesin gözü önünde yapılan yasal faaliyetlerden oluştuğu halde, karapara denilen büyüklüklerin kaynağı tamamen suç sayılan ve gizlenen fiillerden oluşmaktadır. Kayıtdışı ekonomiyi gerçekleştirenlerin tespiti halinde ilgililer sadece vergi cezalarıyla cezalandırılmalarına rağmen, karaparayı elde edenlerin tespitinde vergi ezalarından ayrı olarak, ihlal ettikleri kanunlarda sayılan hapis ve para cezalarıyla da cezalandırılmalarının yanında, elde ettikleri bütün gelirler nemalarıyla birlikte müsadere edilmektedir.
Kayıtdışı ekonomi de, işlemlerin tamamını veya bir kısmı herhangi bir resmi kayda tabi tutulmakta ve kanuni belgelerle belgelendirilmemektedirler.
Elde edilen karaparalar ise kaynağını gizlemek amacıyla, farklı ekonomik işlemlere tabi tutulmakta, değişik alanlarda resmi kayıtlara sokulmakta ve kanuni belgelerle belgelendirilmektedir.
Örneğin, bu parayla ev, araba, fabrika, banka satın alınmakla ve işlemler resmi belge ile resmi kayıtlara dayandırılmaktadır. Sadece aklanmasına ihtiyaç duyulmayan karaparalar herhangi bir kayda tabi tutulmadan harcanabilmektedir.
Ekonomik işlemlerini kayıtdışı ekonomi kapsamında tutanların amacı, vergi ve diğer sosyal güvenlik ödemelerinden kaçınmak olduğu halde, karapara elde edenlerin amacı karaparanın aklanması için bu parayı ekonomik sisteme entegre etmektedir.
Devletin kayıtdışı ekonominin önlenmesine yönelik mücadele amacı, gerçekleşen tüm ekonomik işlemleri kayıt altına alıp, toplanması gereken vergi vb. yükümlülüklerin tespiti olmasına rağmen, karapara ekonomisine yönelik mücadeledeki amaç, bu faaliyetlerin tamamını ortadan kaldırmak ve tekrarını önlemektir.
Kayıtdışı ekonomiyi engellemek özellikle vergi idarelerinin görevidir. Kayıtdışı ekonominin büyümesi genelde vergi idarelerinin yetersizliğinden ve ehliyetsizliğinden kaynaklanmaktadır. Karaparanın engellenmesinden ise iç ve dış adalet ve güvenlik birimleri sorumludur.
Kayıtdışı ekonomi, genellikle bireysel tercihler sonucu oluşturduğu halde, karapara özellikle örgütlü faaliyetler sonucu elde edilmektedir.
Kayıtdışında bırakılan büyüklükler milli gelir hesaplarında dikkate alınması gereken faaliyetlerden olup, herhangi bir resmi kayda tabi tutulmadığı için milli gelir hesaplarının dışında tutulduğu halde, karapara elde etmek amacıyla gerçekleştirilen iş ve üretimler milli hesaplamalarına konu faaliyetler olmaktadır.
İKİNCİ BÖLÜM
2.1. Kayıtdışı Ekonominin NedenleriKayıtdışı ekonominin nedenlerinin, birbirleriyle bağlantıları açısından bir bütün olarak göz önünde tutulması gerekmektedir.
Kayıtdışı ekonominin nedenleri:
- Küreselleşme
- Teknolojik Gelişmeler
- Bankacılık Sistemi
- Kıyı Bankacılığı
- Ağır Vergi Yükü ve Düzenlemeler
- Sosyolojik Yapı
- Hukuki Yapı
- Siyasi Yapı
- Denetim Yetersizliği
Küreselleşmenin birçok alanda meydana getirdiği önemli değişimler kayıtdışı ekonomi boyutunun giderek büyümesine neden olmaktadır. Küresel ekonomi özellikle, ulus ötesi suç gruplarına yeni olanaklar yaratabilmektedir. Finansal deregülasyon, ıslah olan nakliye alt yapıları, dağıtım şebekelerin genişlemesi, yasal ticaretin hacminin artması gibi unsurlar, suç faaliyetlerinden gelen kazancın hareketini ve kar elde etmeyi kolaylaştıran faaliyetlerdir. (BERDAL, SERRANO, 2002: 197)
Uluslar arası nakliye de konteynırların kullanılması da; suç örgüylerinin yasadışı ticaretlerini büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Küreselleşme ile firmalar uluslar arası alanda rekabet etme adına daha az maliyetle üretimi gerçekleştirmenin yollarını aramaya başlamışlardır.
Üretimin fason, taşeron firmalara yaptırılması, kayıtdışı istihdamda bulunma, faturasız satışlar buna örnek gösterilebilir.
Finans piyasaları arasındaki sınırların ortadan kalkması ise, para transferlerinin daha hızlı ve ucuza yapılması, kıyı bankalarının sayıca artması karapara aklama ve vergiden kaçınma için geniş olanaklar tanımaktadır.
Küreselleşme, sermaye ve mal piyasalarında olduğu kadar olmasada emek piyasasında da uluslar arası alanda da hareketlilik sağlamaktadır. Gelişmiş ülkeler, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden ucuz işgücü sağlayarak maliyetlerini önemli ölçüde düşürebilmişlerdir. İşgücündeki bu uluslar arası kaymalar, yasadışı yoldan da meydana gelmektedir. Dünyada 90 milyona yakın kaçak göçmen olduğu tahmin edilmektedir. (NAİM, 89) dolayısıyla, küreselleşmenin sunduğu olanaklar kayıtdışı ekonominin yaygınlaşmasını sağlamaktadır.
2.1.2.Teknolojik Gelişmeler
Teknolojik gelişmeler, bir yandan kayıtdışı ekonomi hacmini daraltmak için geliştirilip kullanılırken, aynı zamanda kayıtdışılığın yaygınlaşmasında da önemli role sahiptir. Vergi dairelerinde teknolojik imkanlarla mükelleflerin daha etkin biçimde denetlenmesi, elektronik ortamda beyanname verilmesi, maaş ödemelerinin ATM’ler aracılığıyla gerçekleşmesi, bankamatik ve kredi kartlarını kullanımı, suçluların yakın takibe alınması için geliştirilen veri tabanları ve uydu sistemleri gibi unsurlar kayıtdışılığı azaltan eymenler arasındadır. Fakat elektronik ticaretin gelişmesi, para transferlerinin eskiye göre daha hızlı ve ucuz gerçekleşmesi, belgesiz alım satımlara imkan sağlamakta yani ticaretin kayıtdışına çıkmasına neden olabilmektedir. (GÜMÜŞAY, 2004: 56)
İnsan ve mal kaçakçılığı yapanların cep telefonlarıyla şifreli ve isim belirtmeden haberleşmeleri, her iki tarafın konuşmanın içeriğinin izlenmesini zorlaştırmaktadır. Konteynırlarla yapılan ticaret. DHL gibi devlete ait olmayan dağıtım servislerinin olması ve internet üzerinden ürünlerin hareketlerinin izlenmesi, ilegal ürün ve hizmetlerin suçluların kendilerinden uzak durmasını sağlayan faktörlerdir. (BERDAL, 64) Bu nedenle teknolojideki gelişmelerin kayıtdışı ekonomi üzerinde zıt etkilerde bulunduğu söylenebilir.
2.1.3. Bankacılık Sistemi
Bankacılık sektörü dünyanın her yerinden en çok regüle edilmiş iş kolu olması ve kamu otoritelerince en sıkı şekilde denetlenmesi nedeniyle faturasız alım-satımlar, kaçak eleman çalıştırma gibi kayıtdışı faaliyetlerin yaygın olmadığı bir sektördür. Ancak, bankacılık sistemindeki gelişmelerin kayıtdışı ekonomi üzerinde olumlu ve olumsuz olmak üzere iki farklı etkisi olduğu söylenebilir.
Olumlu etkisi; bankacılık sisteminde yeni teknolojilerin kullanılması, vadesiz mevduat sahibi olanların sayısının artması, çek kullanımının yaygın olması, kira geliri, maaş ödemeleri gibi işlemlerin banka sistemi üzerinden gerçekleşmesi para hareketlerinin kayıt altına alınmasının sağlamaktır. Örneğin, Arnavutluk’ta %50’ye varan kayıtdışı ekonomiyi azaltmak için alınan tedbirlerden bir tanesi de kamu çalışanı maaşlarının banka aracılığıyla ödenmesi olmuştur. (PULAJ, 2004: 12)
Aynı zamanda bireysel ve ticari kartların kullanımının yaygınlaşması da alışverişlerin belgeye bağlanmasını sağlamaktadır. (BAYDEMİR, 2005)
Olumsuz etkisi ise; elektronik fon transferi, ATM kartları, gizli bankacılık esası gibi uygulamalar kayıtdışı ekonominin büyümesine neden olmaktadır. 2008 yılı itibariyle bankaların Basel II mutabakatına uyum sağlamasıyla kayıtdışı firmaların bankacılık sistemeinden faydalanmasının sınırlanması hedeflenmektedir.henüz yürürlüğe girmeyen Basel II’nin işletme hayatını nasıl etkileyeceği ise henüz belli değildir. Basel II’nin yürürlüğe girmesiyle birlikte kayıtdışılığın bir ölçüde azalacağı, özsermayelerin yükseleceği tahmin edilmektedir. Ancak bu gelişmelerin büyük şirketler için geçerli olduğu düşünülmektedir. Küçük ve orta ölçekte işletmelerin yaygın olduğu ülkelerde Basel ǁ mutabakatı kayıtdışılığı arttıracak etkide bulunabilir. Bu mutabakata uygun faaliyet göstermeyen şirketlerin tefeci piyasasında işletme sermayesi teminine yönelmesi ve böylece kayıtdışılığa kayma olasılığının yüksek olması beklenmektedir. Bu konuda da kayıtdışının kendi kendini beslemesi kuralı işleyebilir. Güçlenen tefecilik sektörü daha da büyüyerek, alternatif finans sektörü olarak kısa vadeli kredi payını arttırabilir.
2.1.4.Kıyı Bankacılığı
Kıyı bankacılı merkezleri, yabancılara ait döviz cinsinden varlıklar veya borçlar ile ilgili işlemleri yapmak üzere uluslar arası bankaları çekebilmek için yasal müdahalelerin, vergilerin ve buna benzer kısıtların gönüllü olarak azaltıldığı veya kaydırıldığı devlet, bölge veya şehirlerdir.
Kıyı bankasılık merkezlerinin özellikleri:
- Diğer ülkelerle vergi bilgilerini paylaşma adına anlaşma olmaması,
- Geçici şirketlerin hazır bulunması,
- Tüzel gizlilik kanunları,
- Mükemmel elektronik haberleşme,
- Sıkı banka gizliliği kanunları,
- Büyük ölçüde nakit akımını açıklamaya yarayan turizm gelirleri,
- Dış baskılara karşı göreceli olarak vurdumduymaz bir hükümet,
- Finans hizmetleri sektörüne olan yüksek dercedeki ekonomik bağımlılık.
2.1.5.Ağır Vergi Yükü ve Düzenlemeler
Kayıtdışı ekonomiyi etkileyen diğer unsurlar, vergi yükü ve kamu düzenlemeleridir. Schneider ve Enste’nin IMF için hazırladıkları “büyüyen gölge ekonomisi” adlı çalışmada kayıtdışı ekonomide ki büyümenin temel nedeni olarak vergi yükü gösterilmektedir. Söz konusu çalışmaya göre, vergi yükündeki %10’luk artışın kayıtdışı ekonomide %3’lük artışa neden olduğu bulunmuştur. Federal Reseve kurumuna ait bir çalışma da vergi oranındaki %1.5 oranında artışa neden olduğu belirtmektedir. (BARTLETT, 2004)
Türkiye’de ise vergilerin ve sosyal güvenlik priminin yüksek olması, işçi ve işverenleri kayıtdışı çalışmaya sevk eden önemli bir etmen olarak gösterilmektedir. OECD ülkelerini içine alan bir anlaşmaya göre ekonomik gelişmeye en elverişli çalışma mevzuatı 4 üzerinden 0.2 kaılık derecesi ile ABD iken, Türkiye 4 üzerinden 3.8 puan ile en katı mevzuata sahip olmuştur. (GÜLOĞLU, 26)
Özellikle, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ekonomik düzenlemelerin, sınırlamaların ve bürokrasinin gelimiş ülkelere göre daha yoğun olması kayıtdışılığın büyümesinde büyük etkendir. (ILGIN, YAYIN NO:2492) Bu nedenle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kayıtdışı ekonomiyle mücadele için ekonomik düzenlemelerin ve bürokratik işlemelerin azaltılması tavsiye edilmektedir.
2.1.6.Sosyolojik Yapı
2.1.6.1.İç Göçler
Kırsal kesimden kentlere olan iç göçler de kayıtdışı ekonominin gelişmesine neden olmaktadır. Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelir için kente gelen bir şeyler, genellikle yeterli kalifiyeye sahip olmayan bireylerdir. Gelişmekte olan ülkelerde sanayileşme hızı nüfus artış hızını yakalayamadığı için, iç göçlere istihdam sağlamada eksiklikler yaşanmakta ve istihdam edilemeyen birey, her türlü işe ve gelire razı olabilmekte bu da bireyin kayıtdışı istihdam edilerek kötü şartlarda ve çok düşük ücretle çalışmasına yol açmaktadır.
2.1.6.2.Ahlaki Değerler
Bir ülkede toplumun vergi kaçırana karşı hoşgörülü olması, vergi kaçırmayı olağan bir faaliyet olarak görmesi, kolay yoldan para kazanma isteği, medyanın organize suç örgütlerini özendirici yayınlarda bulunması gibi olumsuz etmenler, kayıtdışı ekonominin büyümesine zemin hazırlamaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde görülen bu etmenler, kayıtdışılığın sadece iktisadi olarak değil sosyolojik olarak da ciddi bir sorun olduğunu göstermektedir.
2.1.7. Hukuki Yapı
Kayıtdışı ekonominin nedenlerinden biri olarak ülkelerin hukuki yapısından kaynaklanan sorunlar gösterilmektedir. Kanunlarda kayıtdışı ekonomik faaliyette bulunma cezasının caydırıcılığı, yargılama sürecinin süresi, uzman eleman sayısı gibi unsurlar bu tür faaliyetlerin yaygınlaşmasında önemli bir unsurdur. Türkiye’de belli aralıklarla çakan vergi afları her ne kadar uzlaşma sayesinde vergi gelirlerini arttırmada önemli bir yere sahip olsa da bazı mükellefler gelecekte af çıkacağı beklentisiyle vergilerini ödemekten kaçınabilmektedir. Ayrıca, vergi cezalarının 8 sene sonra zaman aşımına uğraması da mükelleflerin vergi kaçırmasını kolaylaştırmaktadır.
Adalet sisteminin bireyler arasındaki ilişkileri düzenlemede yetersiz kalışı, bu alanda ortaya çıkan boşluğun yasadışı yöntemlerle doldurmayı amaçlayan birtakım yapıların maddi menfaat karşılığında devreye girmesine neden olmaktadır. (DPT, 61)
Kamunun yetersiz kaldığı birtakım hizmet sektörlerinde boşluğu ‘mafya’ olarak nitelendirilen organize suç örgütleri doldurmaktadır. Ankara Ticaret Odası’nın ‘Hayatımız Mafta’ raporuna göre Türkiye’de mafyanın 100’e yakın faaliyet alanı bulunmaktadır. (ATO, 2004) söz konusu raporun verdiği rakam doğrultusunda, Türkiye’de kamu denetiminin yetersiz olduğu ve adalet sisteminin ihtiyaçlara cevap vermediği söylenebilir.
İşçi ve memurlar arasındaki sendikalaşma oranı da kayıtdışı ekonominin büyümesinde önemli bir role sahiptir. Çünkü sendikalaşma bir anlamda işverenlerin rahatsız olduğu bir konudur ve işverenlerce kayıtdışı istihdam için zemin oluşturur. Çalışanlar işten atılma korkusuyla da sendikaya üye olmak istemeyebilirler. Bu da, çalışanların sendikal örgütlenmeye girmesini caydırmaktadır. Sendikal örgütlenmenin yetersiz oluşu da işçilerin işverene karşı pazarlık gücünü kısmakta ve işçilerin daha kötü şartlarda çalışmalarına neden olabilmektedir.
2.1.8. Siyasi Yapı
Bir ülkenin siyasi yapısı ve siyasi yapının kayıtdışılığa bakış açısı, kayıtdışı ekonominin boyutunu belirleyen unsurlardan biridir. Siyasi otoritelerin kayıtdışı ekonomi konusunda ikilemde oldukları söylenebilir. Özellikle kayıtdışılığın yaygın olduğu gelişmekte olan ülkelerde siyasetçilerin içinde bulunduğu oy kaygısı ve aynı zamanda kayıtdışı ekonominin devletin en önemli gelir kalemi olan vergileri ciddi ölçüde azalttığı gerçeği, bu kesimin kayıtdışılığa karşı net bir tavır almasını engellemektedir. İktidara gelen hükümetler genelde kayıtlı mükellefin üzerine gitmekte, kayıtdışı ekonomiyle ilgili ciddi atılımlar yapamamaktadır. Kayıtdışı ekonomi büyüdükçe devletin yasama ve yürütme organlarını etkileme yollarının arayışına girer, siyasiyi ve bürokrasiyi elde etmeye çalışır. Kamusal denetimleri önlemeye ya da etkinliklerini en aza indirmeye uğraşır. (ÖZEL, 1998: 21)
Kayıtdışı ekonominin büyümesine neden olan etmenlerden biri de bürokrasinin yoğunluğudur. Dünya Bankası’na ait “Doing Business” organizasyonu her yıl, ülkelere ait iş regülasyonları ve bunların yaptırımını gösteren ölçümler yayınlanmaktadır.
2.1.9.Denetim Yetersizliği
Kayıtdışı ekonominin her üç bileşeni için denetim önemli bir yere sahiptir. Maliye teşkilatının etkin denetim yapmaması, kayıtdışılığın yaygınlaşmasında etken olmaktadır. Denetimin etkin olmadığı durumlarda vergi kaçırmanın faydası, maliyetinden daha yüksek olmaktadır. Bu da, mükelleflerin kayıtlı ekonomiden kayıtdışı ekonomiye geçiş yapmalarını kolaylaştırmaktadır. Tersi durumda ise mükellefler denetleneceklerini bildikleri için vergi kaçırma iştirakinde bulunamazlar. Benzer şekilde Türkiye’de olduğu gibi sigorta müfettişlerinin işyerlerinde kaçak işçi ve kaçak çocuk işçi çalıştırma tespitinde bulunmak için yaptıkları denetimler de kayıtdışı istihdam açısından önemlidir. Suç ekonomisinde ise emniyet güçlerinin, gümrük memurlarının ve ilişkili diğer memurların yapacakları denetim, yasadışı ticaretin ve yasadışı faaliyetlerin engellenmesi açısından önem taşımaktadır.
Denetim elemanlarının sayıca yetersiz kalması da denetim sıklığının azalmasına dolayısıyla kayıtdışı ekonominin daha da kolay yaygınlaşmasına olanak sağlamaktadır. Denetleme olasılığının düşük olması, kişilerin kayıtdışı ekonomide faaliyetler göstermesi durumunda tespit edilmelerinin zorlaşması anlamına gelmektedir. Bu durumda, kişinin bu tür faaliyetlerde bulunma olasılığı da artacaktır. Tersi durumda ise kişi denetim sıklığını ve tespit edilme halinde karşılaşacağı parave/veya hapis cezasını hesaba katarak kayıtdışı ekonomiye iştirakten kaçınacaktır.
Türkiye’de 5000 kişilik vergi denetmenleri kadrosundan 2755 tanesinin dolu olması nedeniyle vergi beyannamelerinin sadece %2-3’ü incelenebilmektedir. (DPT,34)
Denetim elemanı konusunda yaşana sıkıntılar da denetim sıklığının azalmasına neden olmaktadır. Mali müşavir ve muhasebecilerin nitelik ve nicelik bakımından taşıdığı özellikler de denetimde önemli role sahiptir. Bazı bağımsız denetim firmaları, kasti olarak ya da ihmal ederek, çalıştıkları şirketin kayıtdışı faaliyetlerde bulunmasına yardımcı olabilmektedir. Batı’da denetim firmalarının kayıtdışı faaliyetlere karıştığını gösteren örnek vakalar olarak; Craig Consumer Vakası, Carme Vakası, Fine Host Vakası ve Enron Vakası gösterilebilir. (ÖZBİRECİKLİ, 2004: 18)
ABD’ de enerji ve ticaret devi olarak gösterilen Enron şirketinin iflas etmesinde bağımsız denetçi firması olan Arthur Andersen’in rolü olduğu söylenmektedir. Firma, Enron şirketinin mali tablolarını yanlış düzenlemekle suçlanmıştır.
2.2.Kayıtdışı Ekonominin Ölçüm Yöntemleri
Kayıtdışı ekonomi ülkeden ülkeye değişiklik gösteren ve mali, ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuki unsurların etkisi ile ortaya çıkıp yine bu unsurların etkisi ile artan bir kavramdır. Ekonomik, sosyal, siyasal ve mali gelişmelerle beslenip gelişmekle birlikte, kendi varlığı da büyüklüğü ile orantılı olarak bu alanlar üzerinde etkili olmaktadır. Ekonomik alanda; istatistiksel göstergeleri bozup, haksız rekabet yaratıp, kaynak kullanımında etkinliği bozarak, sosyal alanda; vergi yükü ve gelir dağılımında adaleti bozup sosyal adaleti sarsarak, hukuki alanda hukuk devletine zarar vererek, mali alanda ise vergi kaybı yaratarak önemli olumsuzluklara sebep olmaktadır.
Kayıt dışının yol açtığı olumsuzluklarla ilgili araştırmalarda vergi kaybının büyüklüğünün ve kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin hacminin hangi boyutta olduğu konusunda merak uyandırmıştır. Kayıt dışı ekonominin hacmini tahmin etmeye yönelik olarak ilk defa 1958 yılında Philliph Çağan tarafından “sabit oran yöntemi” veya “emisyon yöntemi” denilen yöntem geliştirilmiş ve Amerika’daki kayıt dışı ekonominin hacmini tahmin etmeye yönelik olarak kullanılmıştır. Bu çalışmanın yayınlanmasıyla kayıt dışı ekonomi kavramı iktisat literatüründe ilk defa kullanılmaya başlamıştır.
Kayıt dışı ekonominin hacmini ortaya koyabilmek için 1958 yılından günümüze, çok yöntem geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Geliştirilen yöntemlerden hiçbiri kayıt dışı ekonomiyi tahmin etmek bakımından mükemmel olamamıştır.
Çünkü her biri bilinenden hareketle bilinmeyi tahmin etmeye çalışmaktadır. Yapılan araştırmalarda kayıt dışı ekonominin, bir taraftan birbirleri arasında içsel ilişkinin de bulunduğu değişik türden faaliyetleri bünyesinde bulunduruyor olması ve gizli doğası hacminin tahmin edilmesinde güçlük oluşturmaktadır.
Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü tespit etmek oldukça güçtür. Bunun temel nedeni, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin gizlilik içerisinde olması ve bu faaliyetler tespit edildiğinde cezalandırma ihtimalinin olmasıdır. Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü ölçmek için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir.
Bu yöntemler;
- Doğrudan Ölçme Yöntemi
- Dolaylı Ölçme Yöntemi
- Karma Yöntemler
Bu yöntemde, anket çalışması yapılarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Yapılan anketlerde, kişi ve kuruluşlara kayıt dışı faaliyette bulunup bulunmadıkları, ya da faaliyetlerinin ne kadarını kayıtlara yansıtmadıkları sorularak kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün hesaplanabilmesi için gerekli veriler toplanır. Anket çalışması sonuçlarının gerçeğe yakın çıkması için, anket sorularının titizlikle hazırlanması ve anketin uygulanacağı kişi ve kuruluşların anketin güvenirliliğini sağlayacak sayıda ve rasgele belirlenmesi, ankete katılanların isimlerinin ankette yer almaması gerekir. Ancak, kayıt dışı faaliyetlerinin önemli bir kısmı yasalara aykırı olması, kişi ve kuruluşların bu tür faaliyetleri ile ilgili bilgileri gizleme eğilimde olması bu yöntemin güvenirliliğini zayıflatır. (TEMEL, 1994: 11-12)
2.2.1.1.Anket Yöntemi
Anket yöntemi güvenilir veri sağlamak için kullanılan yöntemlerden biridir. Kayıt dışı ekonomi ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi edinilebilmesini sağlayan bir araştırma yöntemidir. Bu sayede kayıt dışı ekonominin yasadışı faaliyetler dışındaki kısmının hacmini tahmin etmek mümkün olabilmektedir. Bu çalışma yapılırken hangi tür faaliyetlerin kayıt dışı ekonomide yer aldığı ve bu faaliyetlerden hangilerinin daha önemli olduğu, kayıt dışı ekonomideki satıcıların özellikleri (işsiz, emekli, esnaf, düzenli bir işte sürekli çalışan gibi), kayıt dışı ekonomiden alışveriş yapanların özellikleri (gelir, ırk, yaş, çocuk sayısı, gibi) hakkında veri toplamak mümkündür. Bu yöntemle kayıt dışı çalışanlarla ilgili tespitler yapılarak geleceğe dayalı tahmin yapmakta mümkündür. Bununla beraber bu yöntem, hane halkı düzeyindeki gelir ve harcama arasındaki zıtlıktan yola çıkarak kayıt dışı ekonominin hacminin ölçülmesi için gerekli olan hane halkı gelir ve harcama verilerinin de elde edilmesine olanak sağlamaktadır.
Anket yöntemi ayrıntılı bilgi elde edilmesini sağlayan yöntem olmakla beraber, bazı olumsuzlukları da bulunmaktadır.
Bu olumsuzluklar şöyle sıralanabilir;
- Verileri elde etmek güçtür, aynı zamanda da maliyetlidir,
- Anket çalışmaları çoğu kez belli periyotlarla tekrar edilmediği için veriler karşılaştırma yapmaya ve belli bir seyir tespit etmeye olanak vermez,
- Yapılan ankette örnekleme tabanı ile ilgili olarak seçilecek tabanın geniş ya da belli bir bölge veya grup ile sınırlandırılması sorunu vardır. Tabanının dar olması durumunda elde edilen sonuçların genelleştirilmesi sorunu, geniş olması durumunda da nüfus içindeki belli grupların diğerlerine göre daha fazla temsil edilmesi sorunu ortaya çıkmaktadır
- Kayıt dışı ekonomide faaliyette bulunanlar faaliyetleri ile ilgili konuşmak istemezler. Bununla beraber kayıt dışı ekonomiden (ki burada vergi idaresinin bilgisi dışında olan faaliyetler ile genellikle seyyar satıcılık kastedilmektedir) alış-veriş yapanlar alışveriş hakkında konuşmak isterler. Bu sebepte bilgi temin etmek bakımından anketi mal ve hizmet satın alanlara uygulamak daha kolaydır. Bu özellik, satıcılar hakkında ayrıntılı bilgi sağlama konusunda yöntemi başarısız kılmaktadır.
Kayıt dışı ekonomiyi ölçmede genellikle dolaylı ölçme yöntemleri kullanılır. Bu yöntemde, kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün ölçülmesinde çeşitli yaklaşımlar uygulanmaktadır. Bunlar;
- Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) Yaklaşımı,
- Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme Yaklaşımı,
- İstihdam Yaklaşımı,
- Parasalcı Yaklaşım’dır.
GSMH’nın hesaplanmasında genellikle üretim, gelir ve harcama yöntemleri olmak üzere üç farklı yöntem kullanılır. Bu yöntemlerin hangisi kullanılırsa kullanılsın GSMH rakamlarının eşit çıkması gerekir. Ekonomide kayıt dışı ekonomi nedeniyle, farklı yöntemler ile hesaplanan GSMH rakamları da farklı çıkmakta; gelir yöntemi ile bulunan rakam en düşük, harcama yöntemi ile bulunan rakam ise en büyük GSMH değerini vermektedir. Bu yaklaşıma göre, harcama yöntemi ile bulunan GSMH ile gelir yöntemi ile bulunan GSMH rakamları arasındaki fark, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü hakkında bilgi verir. “Ancak, döviz, altın gibi tasarruf araçlarına yatırım eğiliminin yüksek olduğu dönemlerde ve yurt dışına transferin varlığında bu yaklaşım da sağlıklı bir sonuç vermeyebilir” (TEMEL, 1994: 12). Bu yaklaşım ile hesaplanan kayıt dışı ekonominin büyüklüğü genellikle diğer yaklaşımlara göre hesaplananlardan düşük çıkmaktadır.
2.2.2.2. Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme Yöntemi
Vergi incelemeleri yoluyla mükelleflerin beyan etmediği gelirler tespit edilerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Çağdaş vergi sistemlerinin en önemli özelliği mükelleflerin vergiye tabi gelirlerini vergi idarelerine kendilerinin beyan etmeleridir. Bazen mükellefler, kazançlarını bilerek veya bilmeyerek olduğundan daha az beyan ederler. Vergi incelemelerinde mükelleflerin beyan ettikleri kazançlar incelenir, eksiklik varsa matrah farkları bulunur. Bu yaklaşıma göre, bulunan matrah farkları esas alınarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılır. Ancak bu yaklaşımla kayıt dışı ekonomi değil vergilendirilmeyen ekonominin büyüklüğü tespit edilmiş olur. Bu yaklaşımın en önemli eksikliği, kayıt dışı ekonomi yerine vergilendirilmeyen ekonominin büyüklüğünü tahmin etmesidir. Bazı faaliyetlerin, vergilendirilmediği halde milli gelir büyüklüğü içerisinde yer alması, kayıt dışı ekonominin vergilendirilmeyen ekonomiden daha büyük olduğunu gösterir.
2.2.2.3.İstihdam Hacmi
Bu yaklaşımda, nüfusun, sivil işgücü arzının ve istihdamın zaman içinde gelişimi incelenerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Sivil işgücü arzının toplam nüfusa oranı ile istihdamın toplam nüfusa oranının zaman içinde benzer gelişme göstermesi beklenir. Sivil işgücünün toplam nüfusa oranı belirli seviyede kalırken, istihdamın toplam nüfusa oranının düşmesi, toplam istihdam içinde kayıt dışı ekonomideki istihdamın payının artmasını ifade eder ki bu da kayıt dışı ekonominin büyüklüğü hakkında bilgi verir. Bu yaklaşımın en önemli eksikliği, hesaplamanın yapıldığı dönemin sosyal gelişmelerini ve ikinci işte çalışanları dikkate almamasıdır. Sosyal gelişmelerden bir kısmı istihdamın toplam nüfusa oranını yükseltirken bir kısmı da sivil işgücünün toplam nüfusa oranını düşürerek sanki kayıt dışı ekonominin küçüldüğü izlenimi bu yöntemin güvenirliliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
2.2.2.4 Parasalcı Yaklaşım
Bu yaklaşımda, parasal istatistikler kullanılarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır.(TEMEL, 1994: 14)
Parasalcı Yaklaşım;
- Sabit Oran (Emisyon Hacmi),
- İşlem Hacmi,
- Ekonometrik Yaklaşım olmak üzere üç grup altında incelenecektir.
2.2.2.4.1.Sabit Oran (Emisyon Hacmi) Yaklaşımı
Parasal verilerden yararlanılarak kayıt dışı ekonominin hacminin tahminine yönelik geliştirilen ilk yöntemdir. Yöntemin değişik tarafları vurgulanarak bazı eserlerde “sabit oran yaklaşımı” bazı eserlerde de “para talebi yaklaşımı ” olarak isimlendirilmiştir.( SCHEİDE, 1993:23-26)
Bu yaklaşımda, kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü belirlemek için para piyasalarında hareketler izlenmekte ve kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde ödemelerin genellikle peşin para ile yapıldığı, çek ve senet gibi ödeme araçlarının kullanılmadığı varsayılmaktadır. Ayrıca, ekonomide kayıt dışı ekonomi olmadığı dönemlerde emisyon hacminin mevduata oranının sabit kalacağı varsayılmakta ve bu oranın zaman içinde artması paraya olan talebin arttığını ve dolayısıyla kayıt dışı ekonominin de arttığını göstermektedir. Bu yaklaşımın en önemli eksikliği, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde ödeme aracının peşin para olduğunu ve paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışı ekonomide aynı olduğunu kabul etmesidir. Oysa, kayıt dışı ekonomide çek ve senet ile ödeme de yaygındır ve ayrıca paranın dolaşım hızı kayıtlı ekonomiye göre daha yüksektir.
2.2.2.4.2. İşlem Hacmi Yaklaşımı
Bu yaklaşıma göre, Fisher’in miktar teorisi eşitliği kullanılarak işlem hacminin milli gelire oranındaki değişikliklerden kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Bu yaklaşımın emisyon hacmi yaklaşımına göre avantajı, kayıt dışı ekonomide peşin para yanında çek ve senet ile ödeme araçlarını da dikkate almasıdır. Bu yaklaşımın eksikliği ise, paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışı ekonomide aynı olduğunu varsayması ve işlem hacmi miktarının hesaplanmasının güç olmasıdır.
2.2.2.4.3. Ekonometrik Yaklaşım
Ekonometrik yaklaşım sabit oran yöntemi esas alınarak geliştirilmiş bir yöntemdir. Model kayıt dışı ekonominin yanı sıra bunun sebep olduğu vergi kaybının boyutu da ölçmeye yöneliktir.
Bu yaklaşımda, nakit para talebinin ekonometrik bir denklem ile tahmin edilerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Bu yaklaşıma göre, kayıt dışı ekonominin en önemli nedeni yüksek vergi oranlarıdır. Bu yaklaşımda da, kayıt dışı ekonomide ödeme aracının peşin para olduğu ve paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışı ekonomilerde aynı olduğu varsayılmaktadır. Ayrıca, nakit para talepleri, vergilerin uygulandığı ve uygulanmadığı durumlarda ayrı ayrı hesaplanmakta ve bu rakamlar arasındaki fark kayıt dışı ekonomi ile ilgili nakit para seviyesi tespit edilmektedir. Paranın dolaşım hızı da analize dâhil edilerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmektedir.
2.2.3. Karma Yöntemler
Amerika’da kayıt dışı ekonominin hacmini tahmin etmek amacıyla İRS tarafından uygulanmış bir yöntemdir. Amerika’da GSMH tahmini, gelir vergisi beyannamelerinde beyan edilen gelirden hareketle yapıldığı için, gelir vergisi beyannamelerine yansımayan başka deyişle beyan dışı gelir toplamının kayıt dışı ekonominin hacmine eşit olacağı kabul edilmiştir. Yöntemde beyan dışı gelirin; beyannamelerde beyan edilmeyen yasal kaynaklı gelir, yasadışı kaynaklı beyan dışı gelir ve kayıt dışı üretim sonucunda beyan dışı kalmış gelirlerden ibaret olduğu kabul edilmiş ve bu bileşenlerden her birinin hacminin tespitinde farklı yöntemler uygulanmıştır. Farklı yöntemlerin aynı anda kullanımı yöntemin “karma yöntem” olarak adlandırılmasına sebep olmuştur.
Karma yöntem içinde toplam beyan dışı gelirin hacmini tahmin etmeye yönelik uygulanan yöntemler; karşılaştırma yöntemi, denetim ve anket yöntemidir.
Beyan dışı yasal kaynaklı gelirin tespiti için uygulanılan denetim ve karşılaştırma yöntemidir. Bu yöntem, bir taraftan beyannameler üzerinde denetim elemanlarının yaptığı yoğun denetimler sonucu tespit edilen gelir miktarı ile mükelleflerce beyan edilen gelir miktarının karşılaştırılması, diğer taraftan da vergi beyannamelerinde belirtilmiş sosyal güvenlik kayıtlarıyla sosyal güvenlik kurumundaki kayıtların karşılaştırılması ve aradaki farkın analiz edilmesi şeklinde uygulanmıştır. Burada iki can alıcı varsayım yapılmıştır. Bunlardan birincisi, yasal kaynaklı beyan dışı gelirin doğru miktarının örnek olarak seçilmiş beyannamelerin yoğun denetimi ile ortaya çıkarılabileceği, ikincisi ise denetçilerin vergi beyannameleri üzerinden beyan dışı gelirin yakalanmasında başarılı olduklarıdır. Beyan dışı yasal olmayan gelirlerin hacmi, yasadışı mal ve hizmetlerin tüketim ve satış tahminlerine dayalı olarak tahmin edilmiştir. Yasadışı mal ve hizmetlerin tüketim ve satışı ile ilgili bilgiler adalet istatistiklerinden elde edilmiştir. Bu bileşenle ilgili tahminlerin yapılması sırasında da yine pek çok ayrıntılı varsayım yapılmıştır.
Seyyar satıcıların (başka deyişle kayıt dışı mal arz edenlerin) sebep oldukları beyan dışı gelirin hacmi ise anket çalışmaları sonunda elde edilen bilgilere dayalı olarak tahmin edilmiştir. Bu bileşenle ilgili tahmin yapılmasında, kayıt dışı üretim yapan veya mal satanların anket yapan kişilere gerçek gelirlerini tamamen beyan ettikleri varsayılmıştır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3.1.1.Kayıtdışı ekonominin Olumsuz SonuçlarıÇalışmanın bu kısmında kayıtdışı ekonominin ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar çok boyutlu bir çerçevede ele alınmaktadır. Bu çerçevede ekonomik, mali, sosyal ve politik sonuçlar ayrıntılı bir biçimde ele alınmaktadır.
3.1.1.1.Ekonomik Sonuçlar
Bazı ekonomik faaliyetlerin kayıtdışında kalması, vergilerin eksik ya da hiç ödenmemesine neden olmakta ve sonuçta devletin vergi gelirlerini de azaltmaktadır. Kayıtdışı işlemler nedeni ile ödenmeyen vergiler bütçe açıklarına neden olmaktadır. (AKBULUT, TAHTAKILIÇ, 27)
Devletin vergi gelirlerinin azalması sonucu doğan bütçe açıkları da ya borçlanma ya da para basma yoluyla karşılanır. Bütçe açıkları, borçlanma yoluyla karşılandığı taktirde faiz oranlarını yükseltmekte dolayısıyla özel sektörün yatırım maliyetlerini arttırarak (dışlama etkisi) yatırımlarını azaltabilmektedir. Yatırımların azalması, işsizliği arttırarak işsiz kitlelerin kayıtdışı ekonomide çalışmasına neden olmaktadır. Bütçe açıklarının borçlanma yoluyla karşılanması sonucu artan faiz oranları nedeniyle kamu borçlanma maliyeti de artmakta, dolayısıyla bütçe açıkları daha da artımaktadır. Bütçe açıklarının Merkez Bankası aracılığıla para basılarak karşılanması, enflasyon oranının yükselmesine dolayısıyla gelir dağılımının bozulmasına neden olmaktadır. (SARILI, 146)
Açıkların kendisi enflasyonist beklentileri arttırmakta, para basma ve/veya iç ve dış borçlanma yöntemleriyle açıkların kapatılmaya çalışılması da enflasyonist baskıların ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Kayıtdışılık enflasyona ve yüksek enflasyondan kaynaklanan gelir dağılımında bozulmalara, istikrarsızlığın yol açacağı üretim ve yatırımlarda düşüşe ve işsizliğe durgunluk gibi krizlere ve diğer sosyal maiyetlere yol açabilmekte, kamu kesimi açıkları, hükümetin ekonomiyi yönlendirmede kullanacakları para ve maliye politikalarının etkinliği azaltmaktadır. (8.5 yıllık kalkınma planı, 2001-2005)
Devletin vergi gelirlerinin azalması sonucu doğan bütçe açıkları ya borçlanma ya da para basma yoluyla karşılanır. Bütçe açıkları, borçlanma yoluyla karşılandığı takdirde faiz oranları yükselmekte dolayısıyla özel sektörün yatırım maliyetlerini artırarak yatırımları azaltmaktadır. (YOLSUZLUK, 2007)
Kayıt dışı üretilen mal ve hizmetlere, vergisinin ödenmemesi nedeniyle daha düşük bedelle satılma imkânı verilerek dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışılığın olduğu sektörlerde vergi, sigorta ve diğer kesenekler ödenmediği için bu sektörler lehine bir durum ortaya çıkar. Diğer taraftan, resmi kayıtların tutulduğu sektörlerde faaliyette bulunanların, vergi, sigorta ve diğer keseneklerden dolayı üretim maliyetleri artmaktadır. Bunun sonucunda, dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışı ekonomi nedeniyle, üretim kaynakları vergilendirilmeyen sektörlere kayabilmekte ve dolayısıyla kaynaklar da verimsiz alanlarda kullanılabilmektedir. Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanamaması ve kaynakların verimli olarak kullanılamaması, ekonominin sağlıklı ve dengeli büyümesini de engellemektedir. (YOLSUZLUK, 2007)
Kayıt dışı üretilen mal ve hizmetlere, vergisinin ödenmemesi nedeniyle daha düşük bedelle satılma imkânı verilerek dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışı ekonomide faaliyet gösteren firmalar yakalanmadıkları sürece yasal yükümlülüklerinden kurtulacakları için, kayıtlı firmalardan daha rekabetçi bir fiyat politikası izleyebilirler. (ÇETİNTAŞ, VERGİL, 2003:4)
Ekonomik faaliyetleri kayıt altında almayan, faturasız satan tacir ise almış oldukları vadeli çekleri vadesinde tahsil edemediğinden, hakkını aramak için hukuki girişimlerde bulunmak açısından güçlüklerle karşılaşır. (KIRKULAK, s.158)
Büyük oranlara ulasan kayıt dışı ekonomi, devletin bütün plan ve programlarını alt üst ederek, birçok yönetsel hatalara düşülmesine neden olmaktadır. Verilerin sağlıksız olması, bazen var olan sorunu yokmuş ya da farklı bir sorunmuş gibi gösterebilmektedir. Dolayısıyla, çağdaş iktisatçıların, uzmanların sağlam ve güvenilir bilgi kaynağı olması gereken çalışmaları, araştırmaları, ölçülemeyen ekonominin varlığı nedeniyle güvenilirliğini büyük ölçüde kaybedebilmektedir. (KILIÇBAY, 1995: 204)
3.1.1.2.Mali Sonuçlar
Vergi kaçakçılığının, diğer bir kaçakçılığa sebep olmasının bir sonucu da vergi yapısının değişmesine neden olmasıdır. Devlet, gelirini arttırmak amacıyla vergi oranlarında yapacağı yükselme, kaçakçılığı daha cazip hale getireceğinden yeni vergi gizlemelerine neden olacaktır. Kayıt dışı ekonomi, sosyal güvenlik ve vergi tabanını aşındırarak vergi tahsilâtında bir azalışa, dolayısıyla daha büyük bütçe açıklarına ve hem doğrudan vergilerde hem de dolaylı vergilerde daha büyük bir artışa neden olabilir. Bu durum ise sonuçta artan vergileme-sürekli büyüyen kayıtdışı ekonomi şeklinde bir kısır döngü yaratabilir. (ÇETİNTAŞ, VERGİL, s.20)
Kayıt dışılığın en önemli nedenlerinden birisinin de yüksek vergi oranları olduğu düşünülürse, kayıtlı kesimin vergi yükünün arttırılması, bu kesim, aleyhine olan adaletsizliği daha da arttırmaktadır. (8.BEŞ YILLIK KP, 2001-2005)
Kayıt dışı ekonomi sayesinde bazı kişiler vergi dışı kalmış gelir elde etmiş olurlar. Bundan dolayı vergisini tam ödeyenlerle ödemeyenler arasında adaletsiz bir durum ortaya çıkmaktadır. Vergi yükünün adaletsiz dağılımı gelir dağılımında da adaletsizliğe neden olur. Kayıtdışı ekonomi içinde gerçekleştirilen faaliyetlerden vergisiz kazanç elde edilirken kayıtlı ekonomide kazanç üzerinden vergi ödenmesi, bununla beraber kayıt dışı ekonomide bulunanların kayıtlı ekonomidekilerle beraber devletin sunduğu hizmetlere talepte bulunması ve bu durumda gelirlerin kamu harcamalarını karşılayamaması halinde kayıtlı ekonomidekilerin vergi yüklerinin arttırılması ile kayıt dışı ekonomide bulunanların devletin vergi-transfer harcamaları mekanizmasının dışında kalmaları gelirin adil dağılımı konusunda problem doğurmaktadır. (YILMAZ, s.98)
Vergi kayıpları ve bunların sebep olduğu bütçe açıkları, kayıtdışılığın en önemli mali sonucudur. Kamu yönetiminin yerine getirmek zorunda olduğu savunma ve iç güvenlik ile adalet, eğitim, sağlık ve altyapı gibi pek çok hizmet, kamu harcamalarının aşağı çekilmesini güçlendirmektedir. Kamunun asli gelir kaynağı olan vergiler yeterince toplanamayınca da büyüyen açıkları sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu da kamusal hizmetlerin zamanında ve etkin olarak gerçekleştirilmesi zorlaşmaktadır. Bu da yaşam kalitesinde ve refah düzeyinde düşme anlamına gelmektedir.
Kayıt dışı ekonomi, vergi sistemini ve vergi idaresini olumsuz etkilemekte idarenin vergi toplama kabiliyetini ve etkinliğini azaltmaktadır. Ayrıca, vergi tabanının aşınmasına ve kaynakların gözlem ve kontrol dışına çıkmasına yol açmaktadır. Vergide adalet ve eşitlik ilkesi, vergisini düzenli ödeyen kayıtlı kesim aleyhine bozulmakta, idare ile mükellefler arasında kopukluk başlamakta ve vergi zihniyetinin oluşması güçleşmektedir. (K.D.EKONOMİ, 2007)
3.1.1.3. Sosyal Sonuçlar
Kayıt dışı faaliyetlerin artması, toplumun ahlaki değerlerinin bozulmasına ve yasadışı faaliyetlerin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Zira yasal olmayan şekilde, haksız ve kolay yoldan para kazanma düşüncesinin kabul görmesine neden olmaktadır. (ŞEKER, 1995:87)
Yasa dışı faaliyetlerin yayınlaşması, bireylerin devlet otoritesine olan güvenlerini azaltır. Devlete olan güvenlerinin azalması sonucu, bireyler sorunlarını yasa dışı yollarla çözme yoluna gidebilir. Özellikle bireyler sorunlarını rüşvet suistimal yoluyla ya da yasa dışı örgütler yoluyla giderebilirler. Kayıt dışı ekonomi devlete karşı bir başkaldırı, diğer bir deyişle ekonomik anarşi yaratır, moral değerleri bozar.(ALTUĞ, 1994: 66)
Ahlaki değerler üzerinde ortaya çıkan bu yozlaşma, kıblen devlere ve tonluma karşı suç işlemeye yöneltir. (SARILI, s.147)
Yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşması, bireylerin devlet otoritesine olan güvenlerini azaltır. Devlete olan güvenlerinin azalması sonucu, bireyler sorunlarını yasa dışı yollarla çözme yoluna gidebilirler. Özellikle, bireyler sorunlarını rüşvet, suiistimal yoluyla veya ‘mafya’ olarak bilinen yasa dışı örgütler yoluyla çözme yoluna gidebilirler. (YOLSUZLUK, 2007)
Kayıtlı faaliyette bulunanlar, yaygın kayıt dişiliği gördükçe devlet otoritesine olan güvenlerini kaybetmekte, kayıt dışı faaliyette bulunanlar da, kayıt dişiliğin doğası geresi ilişkilerini yasal düzenlemeler ve genel ve açık kurallar dışında yürütmektedir. Bütün bunlar, hukuk ve adalet sisteminin etkinliğinin kaybolması, yeraltı ilişkilerinin buradan doğacak boşluğu doldurması ve toplumda suç ve suçlu sayısının artması anlamına gelmekte, sosyal acıdan sakıncalar yaratabilmektedir. (8.BEŞ YILLIK KP, 2001-2005)
Kayıtdışı ekonominin ekonomik ve mali sistemde yol açtığı olumsuzlular yanında, sosyal hayatta da olumsuz etkileri söz konusudur.
Kayıtdışılığın boyutlarının, özellikte yasadışı-kayıtdışı faaliyetlerin genişlemesi toplumun moral ve ahlaki değerlerinin bozulmasına ve anti-sosyal davranışların yayılmasına sebep olmaktadır. Yasadışı faaliyetler, toplumun zararlı ve ahlakdışı olarak gördüğü, kötü olarak nitelendirdiği fuhuş ve kumar ile çeşitli kaçakçılık ve uyuşturucu satışı ve kullanımı gibi faaliyetlerdir. (KAYITDIŞI EKO. 2007)
3.1.1.4.Çalışma Hayatına Yönelik Sonuçlar
Çalışma hayatı ile ilgili olumsuz sonuçlar büyük ölçüde kayıt dışı istihdamdan kaynaklanmaktadır. Kayıt dışı istihdamın büyük boyutta olması ile birlikte çalışan nüfus sosyal güvenlik şemsiyesi altında kapsanamamakta, yeterli prim toplanamamakta, sosyal güvenlik kuruluşları da, başta finansman zorlukları olmak üzere çeşitli zorluklarla karşılaşmakta ve kendilerinden beklenen hizmeti etkin olarak yerine getirememektedir. Genelde vergi, fon, prim gibi yükler olmadan yaratılan bu kayıt dışı istihdam da primler ödenmediği için sosyal güvenlik sisteminin finansmanı sorun olmaktadır. (KIRKULAK, s.158)
Kayıt dışı ekonomi söz konusu kuruluşlarda aktüel dengelerini bozar ve açıkların bütçeden karşılanması, kamu hizmetlerine daha az kaynak ayırmak ve devletin borçlanması gibi, iktisadi istikrarı bozucu etkiler yaratır. (KORKMAZ, 2003)
Kayıt dışı ekonomide faaliyet gösteren firmalar, sosyal güvenlik primi ödemedikleri için devletin vergi gelirlerini azaltarak, düşük gelir gruplarına devletçe sağlanan sosyal transferleri sınırlandırabilir. Azalan sosyal transferler, düşük gelirli grupların yaşam şartlarım daha da zorlaştırarak, sosyal ve siyasal huzursuzluklara neden olabilir. (ÇETİNTAŞ, VERGİL, s.20)
Kayıtdışı istihdam, her şeyden önce sosyal güvenlik sisteminin etkinliğini bozmaktadır. Kayıtdışı istihdam demek, çalışanların gerekli vasıflara sahip olmaması ve asgari yaş haddi, asgari ücret fazla mesai ve işyeri standartları gibi konulardaki düzenlemelere uyulmaması, gerekli sosyal güvenlik, vergi ve diğer fonların eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi demektir. Böyle olunca, çalışan nüfus sosyal güvenlik şemsiyesi altında kapsanamamakta, yeterli prim toplanamamakta, sosyal güvenlik kuruluşları da, başta finansman zorlukları olmak üzere çeşitli zorluklarla karşılaşmakta ve kendilerinden beklenen hizmetleri etkin olarak yerine getirememektedirler.
Kayıt dışı ekonomide iş kesitlere ayrılmakta, işletmeler küçülürken işçi sayısı azalmakta, sendikalaşma gereksinimi ortadan kalkmakta ve işçilerin daralan iş sahalarında iş bulma imkânlarının sınırlılığı pazarlık güçlerini kırmaktadır. (AKBULAK, TAHTAKILIÇ, s.28)
Kayıt dışı istihdamın bir diğer yönü de, kayıt dışı çalışanların sendikal haklardan yoksun olmasıdır. Çeşitli gerekçelerle kayıt dışı çalışma durumunda olanlar, sendikasız ve sosyal güvenlik kapsamı dışında olma, çalıştıkları iş yerinin ruhsatsız olması gibi nedenlerle, sağlıksız ortamlarda, iş yeri ve iş güvenliği olmadan, pazarlık gücünden yoksun ve korunmasız, istismara açık ve sigortasız olarak çalışma zorunda kalmaktadır. (8.BEŞ YILLIK KP, 2001-2005)
İstihdam üzerindeki vergi yükü boyutlarının taşınmaz noktaya geldiği ve kayıtlı işletmeler açısından haksız rekabete yol açtığı söylenebilmektedir. Nitekim işveren kesimi, sosyal güvenlik primlerinin ve diğer istihdamla ilgili kesintilerin yüksekliğinin, özellikle işçi sayısına bağlı olarak işletmelere getirilen yükümlülüklerin kayıtdışı istihdamı büyüttüğünü söylemektedir. Aynı biçimde, çalışma hayatı ile ilgili düzenlemelerin küresel rekabet şartlarında işletmelerin esneklik ihtiyacına cevap verememesi ve giderek yaygınlaşmakta olan standart dışı istihdam türlerini kapsamasının kayıtdışı istihdamda rol oynadığı da ileri sürülmektedir.
3.1.1.5. Refah Kaybı
Kaynaklardan bir kısmının vergi ve benzeri yükümlülüklerin yüklediği maliyetlerden kurtulmak amacıyla kayıt dışı ekonomiye kayması ekonomideki kaynak dağılımını olduğu kadar gelir dağılımını da etkileyerek refah kaybı yaratmaktadır.
Bir ülkenin genel refah düzeyini gösteren başlıca gösterge, o ülkenin kişi başına düşen milli geliridir. İşte, kayıtdışılık demek ülkede gerçekleştirilen üretimlerin ve elde edilen gelirlerin, yapılan tüketim ve yatırım miktarlarının tamamen kapsanamaması ve kaynakların çeşitli kesimler ile sektörler arasında nasıl dağıldığının doğru belirlenememesi demektir. Böyle bir durumda, milli gelir rakamları eksik ifade edilmiş olacak ve ülkenin refah düzeyi ile verimlilik göstergeleri olduğundan düşük görünecektir. (KAYIT DIŞI EKO. 2007)
3.1.2.Kayıtdışı Ekonominin Olumlu Sonuçları
Kayıt dışı ekonomi bazen resmi ekonomi üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir. Kayıt dışı ekonominin olumlu sonuçlarına örnek olarak işsizliği azaltması, tüketici üzerindeki enflasyonist baskıyı hafifletmesi, düşük fiyatla mal arzı ve sermaye birikimine katkıda bulunması gösterilebilir. (DURA, s.7)
Bunlara ek olarak kayıt dışı ekonominin katılımcılarına daha fazla özgürlük, çalışma saatlerinde ve koşullarında esneklik sağlaması da gösterilebilir. Kayıt dışı ekonominin olumlu etkilerinden ilki olarak kayıt dışı ekonomi ile GSMH seviyesi arasında gösterilen pozitif yönlü ilişki gösterilmektedir. Kayıt dışı ekonominin boyutunun arttığı durumda GSMH seviyesinin daha yüksek olması başlıca iki sebebe dayandırılmıştır. Bunlardan ilki, kayıt dişiliğin arttığı dönemlerde ücret ödemelerinden vergi kesilmeyeceği için emek talebinin emek fiyatına esnekliğinin yüksek olduğu varsayımı altında, emek talebinin artacağıdır. Yani kayıt dışı ekonomi istihdamı artıracaktır. Çünkü işverenler daha düşük isçilik maliyetleriyle karşılaşacaklar, isçilerin ise reel ücretleri artacaktır, ikincisi ve daha da önemli olanı ise, GSMH kendi basma tüketim düzeyinden etkilenecek ve tüketimin artmasıyla çarpanın etkisiyle GSMH seviyesi yükselecektir.(KILDİŞ, s.103)
Kayıt dışı ekonomi kaynak dağılımı ile gelir dağılımında iyileştirici etkiye sahip olduğu ve ekonomik büyüme ile istikrar üzerinde de olumlu etkiye sahip olduğu söylenebilir. Kayıt dışı işlemler ekonomide yarattığı talep nedeniyle işsizliği ve yoksulluğu azaltıcı unsurlar taşımakta, gelir dağılımına olumlu yönde katkı sağlamaktadır.(AKBULAK, TAHTAKILIÇ, s.27)
Kayıt dışı ekonominin kaynak dağılımında etkinliği sağladığı görüşünün iki ayağı vardır. (YILMAZ, s.105)
Birincisi Kayıt dışı ekonominin kaynakları kayıtlı ekonomice tahmin edilmemiş bireysel ve toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda dağıtılması, bireysel ve toplumsal refahı arttırmaktadır. Güdümlü ekonomilerde merkezi idarenin kaynak ayırmayacağı mal ve hizmetlerin kayıt dışı ekonomice üretilerek tüketicilere sunulması, kaynakların ihtiyaçları doğrultusunda yemden dağılımını sağlar. Bu da toplumsal refahı arttırır.
İkincisi, düzenli bir işte çalışma imkânına sahip olmayan emeğin istihdamına olanak sağlamasıdır. Atıl faktörler kayıt dışı ekonominin üretim sürecine katılma imkânına sahip olurlar.
Bazı kişiler, ekonomik faaliyetlerini kayıt dışında tutarak daha az vergi öderler. Bu da vergiye tabi geliri azaltmak suretiyle fiili vergi oranında düşüş meydana getirir. Bu düşüş, kullanılabilir geliri artırır. Bu durumda ekonomide kullanılmayan yani atıl kapasite varsa marjinal tüketim eğilimine de bağlı olarak tüketim mallarına talep artar, dolayısıyla yatırım mallarına olan talep seviyesi yükselir ve sonuçta yatırımların artmasıyla MG seviyesi yükselişe geçer.(KILDİŞ, s.107)
Kayıt dışı ekonomide bürokratik işlemler ve gereksiz giderler olmadığından kaynaklar doğrudan mal ve hizmet üretimine kanalize olmakta, maliyetler düşmekte, işletme sermayesi gereksinimi azalmakta, üretim artmaktadır. (AKBULAK, TAHTAKILIÇ, s.27)
Daha bol kaynağa kavuşan firmalar faaliyet alanlarını ve istihdamı yükselttikçe hem kendileri yararlanır, hem de dışsallık etkisi ile çevresel yarar sağlar ve ekonomici canlandırabilir.(ÖNDER, s.22)
Vergi kaçakçılığı vergiye tabi geliri azaltmak suretiyle fiili vergi oranında düşüş yaratır. Bu düşüş vergi kaçıranların kullanılabilir gelirini artırır. Bu durumda ekonomide kullanılmayan, yani atıl kapasite varsa marjinal tüketim eğilimine de bağlı olarak tüketim mallarına talep artacak, dolayısıyla yatırım mallarına olan talep seviyesi yükselecek ve sonuçta yatırımların artmasıyla milli gelir seviyesi yükselecektir.
Kayıt dışı ekonomide vergi ve sosyal güvenlik yükümlülüklerinin getirdiği yüklerden kurtulmanın sağladığı düşük maliyetle üretim yapma olanağı kayıtlı ekonomiye göre düşük fiyatla mal arz edebilme olanağı sağlar. Bu durum değişik etkiler doğurur; bir taraftan kayıtlı ekonomilere göre düşük fiyatla mal ve hizmet satın alabilmesi sebebiyle tüketicilerin elde ettikleri “tüketici rantı” ve vergi ile benzeri yükümlülüklerden kurtulma sebebiyle üreticilerin elde ettikleri “üretici rantı” ekonomide ilave talep yaratır. İlave talep ekonomik canlılık demektir. Diğer taraftan, düşük fiyatla mal üretebilmek ulusal olduğu kadar uluslararası alanda da rekabet avantajı sağlar. Aynı zamanda düşük fiyatla mal ve hizmet arz etmenin enflasyon üzerinde de etkisi vardır. Kayıt dışı ekonomi enflasyonun bireylerin satın alma güçleri üzerindeki etkisini azaltır ve daha fazla satın alma gücü sağlar. (YILMAZ, s.106)
Devletin bastığı para (emisyon) ve aldığı iç ve dış borçlar kayıtlı ekonomiden kayıt dışı ekonomiye transfer edildiğinde, çoğaltan etkisi artırarak tasarrufları yatırıma dönüştürme hızını, oranını ve büyüme hızını arttırmaktadır. (AKBULAK, TAHTAKILIÇ, s.27)
Kişi ve kurumlar, vergiyi oto-finansman yöntemi olarak kullanarak büyümelerini sürdürebilmektedirler. Ekonomik büyümenin öncelikli tercih edildiği bir ülkede; eğer alman vergilerle devlet tarafından gerçekleştirilen büyüme oranı, bu vergiler mükelleflerin elinde kalsaydı saklanacak büyümeden daha düşük ise, kayıt dışı çalışmanın olumlu sonuçlar meydana getireceği ileri sürülebilir. Aynı zamanda, kayıt dış: çalışan ekonomik birimlerin kayıtlı ekonomik birimler karşısındaki rekabet avantajı ve hareket yeteneği dikkate alınırsa ekonomik büyüme ivme kazanabilir. Böyle bir dununda devletin vergi gelirlerinde azalma olmakta fakat sosyal patlamalar da engellenmekte ve buna ilave olarak ekonomiye canlılık getirilmekte resesvon ve depresyon görülmemektedir.(KILDİŞ, s.208)
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4.1. TÜRKİYE’DE KAYITDIŞI EKONOMİ VE BOYUTLARIKayıt dışı ekonomisinin en fazla büyüdüğü ülkeler; enflasyonun sürekli olduğu, haksız ve spekülatif kazançların arttığı, gelirin adaletsiz dağıtıldığı, ekonominin denetim dışı kaldığı ülkelerdir. (DURA, 1997: 6)
Son yıllarda, Türkiye’de yaşanan kronik enflasyon, spekülatif kazançların yoğun olması, gelir dağılımındaki aşırı adaletsizlikler ve ekonomik faaliyetlerin denetim dışında kalması kayıt dışı ekonominin boyutunun genişlemesine neden olmuştur. Bazı ekonomik faaliyetlerin niteliği bu faaliyetlerin kayıt altına alınmasını güçleştirir. Bu tür faaliyetlerin başında tarımsal faaliyetler gelmektedir. Dolayısıyla, tarıma dayalı hammadde kullanan sektörlerde de kayıt dışı ekonomi daha büyüktür. Özellikle tarıma dayalı hammadde kullanan tekstil sektöründe kayıt dışı ekonominin geniş boyutta olduğu tahmin edilmektedir.
Kayıt dışı ekonominin ortaya çıkışı farklı ülkelerde farklı nedenlere dayanmaktadır. Gelişmiş ekonomilerde kayıt dışılık ve nedenleri genellikle vergisel faktörler ve işgücü piyasasına yönelik düzenlemeler gibi faktörler tarafından belirlenirken gelişmekte olan ülkelerde bu faktörlerin yanı sıra ekonomiyi etkileyen nüfus artışı ve kentsel göç gibi demografik etmenler de etkin olabilmektedir.
Kayıt dışı ekonomi / milli gelir oranı Fransa, Almanya, Japonya, Norveç, İsviçre ve İngiltere’de yüzde 0-10 arasında; Belçika, Kanada, İtalya ve ABD’de yüzde 10-20 arasında; Hindistan’da yüzde 10-50 arasında; Peru’da yüzde 40 olarak hesaplanmakta, Türkiye’de DİE’nin Milli Gelir Hesaplarında bu oran yüzde 25 olarak dikkate aldığı bilinmektedir. (ALTUĞ, 1994b: 62)
Türkiye’de kayıt dışı ekonominin boyutları konusunda farklı tahmin yöntemleri kullanılarak bazı araştırmalar yapılmış ve bu araştırmalar sonucunda da çok farklı değerler tespit edilmiştir.
“ALTUĞ’un 1992 yılında, kayıt dışı ücret yaklaşımına göre yapmış olduğu araştırma sonucunda kayıt dışı ekonominin gayri safi milli hasıla içindeki payı % 35
DERDİYOK’un 1991 yılında, vergi inceleme yaklaşımına göre yapmış olduğu araştırma sonucunda kayıt dışı ekonominin gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı % 40,4,
HAKİOĞLU’nun 1984 yılında, ekonometrik yaklaşım yöntemine göre yapmış olduğu araştırma sonucunda kayıt dışı ekonominin gayri safi milli hasıla içindeki payı % 137,8, ÖZSOYLU’nun 1990 yılında, GSMH yaklaşımına göre yapmış olduğu araştırma sonucunda bu oran % 7,5,
KASNAKOĞLU’nun 1990 yılında, ekonometrik yaklaşıma göre yapmış olduğu araştırma sonucunda bu oran % 7,7 ile % 9 arasında,
KOÇOĞLU’nun 1987 yılında, duyarlılık analizinin sonucuna göre bu oran yüzde 19,6 ile % 26,5 arasında
TEMEL, ŞİMŞEK ve YAZICI’nın 1991 yılında, ekonometrik yaklaşıma göre yapmış oldukları araştırma sonucunda bu oran % 7,8 çıkmıştır.”
Tablo:2 Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Boyutlarını Ölçmeye Yönelik Olarak Yapılan Tahminler
ARAŞTIRMACILAR | TAHMİNYÖNTEMLERİ | YIL | KAYITDIŞI EKONOMİ/GSMH (%) |
ALTUĞ | Kayıtdışı ücret yaklaşımı | 1992 | 35.000 |
DERMİYOK T. | -parasalcı yaklaşım-vergi yaklaşımı(vergi incelemelerine göre) | -1984-1991 | 27.3040.40 |
HAKİOĞLU D. | Parasalcı yaklaşım-ekonomektik | 1984 | 137.80 |
ÖZSOYLU A.F. | -GSMH yaklaşımı-parasalcı yaklaşım-İşlem hacmi yaklaşımı | -1990-1993-1993 | 7.5012.98.5 |
KASNAKOĞLU | Parasalcı yaklaşım-Ekonometrik | 1990 | 9.338 |
TEMEL A.ŞİMŞEK A.YAZICI K. | -Harcamalar Yaklaşımı-Vergi Yaklaşımı-Parasalcı Yaklaşım (işlem hacmi yaklaşımı) | -1991-1991 -1991 | 1.5016.40 1.91 |
Bu araştırmaların sonuçları göstermiştir ki, kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün tahmin edilmesinde aynı yöntemler dahi kullanılsa farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı, Türkiye’de kayıt dışı ekonominin büyüklüğü konusunda kesin bir rakam vermek oldukça güçtür. Ancak son yıllarda, Türkiye’deki kayıt dışı ekonominin milli gelire oranı yüzde 50’nin üzerine çıktığı tahmin edilmektedir.
İster gelişmiş ister de gelişmekte olan ülke ekonomilerinde kayıt dışılığın ortaya çıkışında temel nokta müteşebbislerin teşebbüsleri ile ilgili bilinçli ya da bilinçsiz gerçekleştirdikleri kar-zarar analizidir. Müteşebbisler kayıt dışında güvenlik yükleri gibi çeşitli maliyetleri azaltma yoluna gidebilirler. Kayıt dışı tercihinin, maliyetleri azaltan yapısıyla beraber kamu hizmetlerinden faydalanamama, finansal hizmetlerden faydalanamama ve kayıtlı çalışan işletmelerle iş yapamama gibi maliyetleri artıran bir yapısı da vardır. Bu noktada müteşebbisler kayıt içinde çalışmanın kar ve zarar analizinin yanı sıra kayıt dışında çalışmanın da kar ve zarar analizini yaparak kayıt içinde veya kayıt dışında çalışma kararlarını verirler.
Müteşebbislerin kar-zarar analizlerinde kullandıkları ve kayıt dışında çalışma kararlarını verirken analizlerine dâhil ettikleri değişkenler ve bu değişkenleri şekillendiren ekonomik olgular kayıt dışı ekonominin ortaya çıkış nedenleri olarak ekonomik, kurumsal ve sosyal başlıklar altında incelenebilir.
4.1.1.Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Ortaya Çıkış Nedenleri
4.1.1.1.Ekonomik Faktörler
Türkiye açısından demografi-istihdam-büyüme ilişkisi birçok bakımdan olduğu gibi, kayıt dışının geleceği bakımından da önemlidir. Türkiye’nin genç nüfusunun yaşlı Avrupa için bir avantaj teşkil edeceği zaman zaman ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre, önümüzdeki yıllarda Avrupa’da belirecek olan işgücü açığı Türkiye tarafından kapatılacaktır. Türkiye bu anlamda Avrupa sosyal devletinin kurtarıcısı olacaktır. Türkiye’nin demografik açıdan bir avantajı olduğu açıktır.
Ancak bu potansiyelin gerçek bir avantaja dönüştürülmesi, çalışma hayatına potansiyel olarak katılabilecek olanların gerçekten de çalışma hayatına katılmalarının sağlanması ile mümkün olacaktır. Bunun için milli ekonominin daha fazla iş olanağı yaratması gerekmektedir. Oysa ki 1980-2003 döneminde ekonomide net olarak 5.1 milyon yeni iş yaratılırken aynı dönemde çalışma yaşına gelen nüfusun sayısı 21.6 milyon artmıştır. Dolayısıyla geçtiğimiz 20 yıllık dönemde Türkiye bu demografik avantajdan doğrusu pek istifade edememiştir. Demografik dinamikler işsizliği ve kayıt dışı istihdamı artıran bir nitelik kazanmıştır.
Türk ekonomisinin yeterince yeni iş yaratamadığını kanıtlayan bir diğer gösterge ise, istihdamın büyüme elastikiyetidir. Bu oran her yüzde birlik büyümenin (kayıtlı) istihdamı bir senelik bir geçiş dönemi sonrasında ne kadar artırdığını göstermektedir.
Türkiye’nin 1994-2004 dönemindeki katsayısı yalnızca 0,08 çıkmaktadır. Başka bir deyişle, her yüzde birlik büyüme net istihdamı yalnızca on binde sekiz oranında artırmıştır. Bu oranın diğer ülkelerle karşılaştırıldığında düşüklüğü Türk ekonomisinin istihdam yaratma kapasitesinin zayıflığına işaret etmektedir.
Kayıt dışılığı teşvik eden unsurların arasında sınai yapı da yer almaktadır. Serbest pazar ekonomilerinde istihdamın büyük çoğunluğu özel sermayeye ait işletmelerde yaratılmaktadır. Bu işletmelerin serbest pazar ekonomisinin şartlarına ayak uydurabilmeleri ve gittikçe artan rekabetçi düzen içinde hayatta kalmaları ve dolayısıyla kayıt içinde kalmaları ve kayıt içi istihdam yaratabilmeleri verimliliklerine bağlıdır.
İşletmelerin verimliliğini etkileyen birçok unsur bulunmaktadır. Ancak bunların arasında işletmelerin büyüklüğü gibi yapısal unsurlar özel önem taşımaktadır. Türkiye, Küçük ve Orta Boy İşletmelerin ağırlıkta olduğu bir ekonomik yapıyı haizdir.
Türkiye’deki KOBİ’ler, ölçek itibariyle KOBİ tanımının alt sınırında yoğunlaşmışlardır. DİE 2002 rakamlarına göre Türkiye’deki KOBİ’lerin % 96,32’si mikro ölçekte olup 9 veya daha az çalışanı bulunmaktadır. Bu yapı KOBİ’lerin gerek ölçek ekonomilerini yakalamaları gerek uzun vadeli büyümelerini sağlayacak kurumsal ve beşeri kaynakları yaratıp geliştirmeleri bakımından ciddi bir engeldir.
4.1.1.2. Kurumsal Faktörler
Vergi konusunda mükelleflerin faaliyetlerini kayıt dışı olarak gerçekleştirmelerini vergi oranları, vergi kaçağının yakalanma olasılığı ve vergi cezalarının şiddeti gibi değişkenler belirlemektedir. Kamu idaresi tarafından belirlenen vergi oranlarının ve vergi dışı mali yüklerin yüksek olması kayıt dışılığı artıran kurumsal faktörlerin en önemlilerindendir.
Vergi oranlarının ve vergi dışı maliyetlerinin yanında kamu idaresinin denetim kapasitesinin zayıf olması, cezai yaptırımların yetersizliği ve sıkça gerçekleştirilen vergi afları da kayıt dışı ekonomik faaliyetleri teşvik etmektedirler.
Kamunun üretimden vergi olarak aldığı pay ve vergi dışı mali yükümlülüklerin boyutu arttıkça, mükellefler bu yükümlülüklerden kurtularak üretim maliyetlerini düşürmek ve net gelirlerini yükseltmek için faaliyetlerini mümkün olduğu kadar kayıt dışında tutmak istemektedirler. Vergi oranlarının yüksek olması mükelleflerin kamuya ödemeleri gereken tutarı artıracağından, vergi ödemeden kayıt dışında çalışmanın getirisini de arttırır. Bunun yanında vergi kaçağının yakalanma olasılığının yüksek olması ve vergi cezalarının caydırıcı nitelikte olması ise vergi kaçırmanın riskini arttırır ve kayıt dışına çıkışları engeller. Sosyal güvenlik primleri, iş ve işçi sağlığı ile ilgili düzenlemeler, çevre koruması ile ilgili düzenlemeler gibi vergi dışı mali yükler mükellefler için maliyetleri yükseltir ve kayıt dışılığı teşvik eder. Vergi dışı mali yük olarak adlandırılan bu çeşit yasal düzenlemeler piyasada çalışan işletmelere ilave mali yükler getirmektedir ve maliyetlerini düşürmek isteyen işletmeler de yasal düzenlemelere tabi olmamak için kayıt dışı çalışmayı tercih etmektedirler.
Bu saptama, Türkiye’deki kayıt dışı istihdamı açıklama bakımından da önem taşımaktadır. İstihdam üzerindeki vergisel yüklerin ağırlığı, istihdamın kısmen veya tamamen kayıt dışına kaymasına yol açmaktadır. Brüt gelir ile net gelir arasındaki makas açıldıkça, kayıt dışı istihdamın cazibesi artmaktadır.
4.1.1.3.Sosyal Faktörler
Kayıtdışı ile mücadelede ve kayıtdışını önlemede toplumsal değer yargıları büyük önem taşımaktadır. Aynen yolsuzlukla mücadelede olduğu gibi kayıtdışının doğmasını ve büyümesini engelleyen en önemli faktörlerden biri “peer pressure” olarak adlandırılan çevre baskısıdır.
Bu çevre baskısının oluşabilmesi için toplumun ahlaki değerlerinin kayıtdışını dışlaması ve bu dışlamanın da bir toplumsal norm haline gelmesi şarttır. Böyle bir toplumda çevre baskısı kendinden dengeleyici bir rol oynayacak ve kayıtdışının büyümesini engelleyecektir. Buna karşılık bu tip bir toplumsal normun oluşturulamadığı ülkelerde bu kez tam tersine kayıtdışını arttıran bir süreç söz konusudur. Bu tip durumlarda kayıtdışı adeta kendi başına bir norm haline gelmektedir.
Toplumlarda değer yargıları uzun zaman zarfında sürekli tekrarlayan deneyimlerin sonucunda oluşmaktadır. Türkiye’de ise ahlaki değerlerin kayıtdışını dışladığı ve bu dışlamanın toplumsal bir norm haline geldiği bir sürecin yaşandığı söylenemez. Toplumsal değer yargılarının Türkiye’de kayıtdışılığın büyümesini engelleyecek bir şekilde gelişmemesinin, kayıtdışının büyümesine neden olan faaliyetlerin toplum tarafından dışlanmamasının ve hatta dışlanmaktan da öte bazı durumlarda meşru görülmesinin açıklaması, farklı sosyal dinamikler sonucu oluşan sosyal bilincin ne şekilde geliştiği incelenerek yapılabilir.
Türkiye’de sosyal bilincin doğru bir şekilde gelişememesinin en önemli nedenlerinden biri kronikleşmiş bir sorun olan kamu yönetiminde şeffaflığın sağlanamaması ve takiben vatandaşlarla devlet arasında bir güven eksikliğinin var olmasıdır. Ülkemizde devlet ile vatandaş arasındaki bu sorunlu ilişkiyi TESEV tarafından 2001 yılında sonuçları yayınlanan bir saha araştırması gözler önüne sermektedir. (Adaman, 2001)
Yazarlara göre “Türkiye genelinin kamu kurumlarına duyduğu güven son derece zayıf, kamu kurumlarının verdiği hizmetlerden aldığı memnuniyet de son derece düşüktür. Merkezi yönetim, TBMM ve siyasi partilere güvenmeyenlerin güvenenlerden fazla olduğunu ve özellikle de siyasi partilere güvenenlerin toplumun sadece %10’unu oluşturduğunu saptamış bulunduğumuzu hatırlatmak isteriz. Ayrıca, güven değerlerinin kurumlarla ilişkiye girildiğinde düşme eğilimi göstermesi, genelde güven konusundaki tabloyu daha da karamsarlaştırmaktadır. Kamunun verdiği hizmetlerden alınan memnuniyet değerleri de genelde düşüktür. Trafik polisi, vergi daireleri/maliyeciler ve gümrük kurumlarının hizmetlerinden memnun olmayanlar, toplam görüşmecilerin yarısından fazlasına karşılık gelmektedir.”
Vatandaş ile devlet arasında var olan güven eksikliğinin sosyal bilince ve dolayısıyla da kayıt dışı ekonominin büyüklüğüne olan etkisini gösterebilecek en iyi örnek Türkiye’deki vergi kaçağı ve bu kaçağın nedenleridir. Var olan güven eksikliği nedeniyle vatandaşların kafalarında vergi gelirlerinin hükümetler tarafından ne şekilde kullanıldığına dair soru işaretleri bulunmaktadır. Ödenen vergilerin vatandaşlara kamusal hizmet olarak dönmediği düşüncesinin baskın olması sonucunda vergi kaçırmak, devlete ödendiği taktirde atıl olacak bir paranın vatandaşın kendi cebinde kalması olarak algılanmaktadır.
Söz konusu ters ahlaki normların yaratılmasında Türkiye’de uzun yıllardır uygulanan kamu politikaları da etkili olmuştur. Örneğin, kayıtdışılık ile mücadelede kullanılabilecek toplumsal bir norm olan vergi ahlakının ya da emeğin kutsallığı hakkındaki toplumsal kanının gelişememesinin önemli bir nedeni de vergi kaçaklarının ve sigortasız işçi çalıştırmanın yetersiz denetimler sonucu yakalanamaması veya hükümetler tarafından çıkarılan mali aflar neticesinde bu suçların ceza almamasıdır. Sonuçta ödenen verginin ve emeğin kutsallığı üzerine inşa edilmesi gereken toplumsal normların gelişmesi de mümkün olamamaktadır.
SONUÇ
Ülkemizin güncel konuları arasında yer alan kayıt dışı ekonomi ile ilgili araştırmaya yönelik olarak yapılan çalışmamızda ulaşılan sonuçları şöylece özetlemek mümkündür.
Kayıtdışılık kısaca her türlü ekonomik faaliyetin ilgili kamu kurum ve kuruluşuna bildirilmemesi şeklinde tanımlanabilir. Kayıtdışı ekonominin çalışma hayatına yansıması kayıtdışı istihdam şeklinde olmaktadır.
Türkiye’de kayıtdışı istihdam 1980’li yıllardan sonra özel sektörün ekonomi üzerinde etkinliğinin artması ile ortaya çıkmış ve günümüze kadar gelmiştir.
Ülkemizde kayıtdışı ekonominin azaltılması çalışmalarından başarıya ulaşabilmesinin, istenilen sonucun alınabilmesinin ekonomik yapıyı iyileştireceği, kişilerin yaşam standartlarını yükselteceği, ülkede düzen ve refahın artacağı bir gerçektir. Bu nedenle kayıtdışı ekonomiyi azaltma çalışmalarının konunun önemine varılarak, eğitim ve denetim yollarıyla tüm kurum ve kuruluşlar ve vatandaşların işbirliğiyle sürdürülmesi başarı yollarını açacaktır.
Kayıtdışı ekonominin kayda alınması, vergi gelirlerinin artırılmasını sağlayacaktır. Türkiye’de kayıtdışılığı, dolayısıyla vergi kayıp ve kaçağına sebep olan unsurlardan biri, belge düzeninin sağlıklı çalışmamasıdır. Belge ve kayıt düzeninin sağlıklı işlemesini temin amacıyla gereken önlemler bir an önce alınmalıdır. Ekonomik faaliyetler sonucunda ortaya çıkan, vergilendirilmesi gereken kar veya zararın sağlıklı tespiti, ancak tüm işlemlerin belgelendirilmesine ve yasal defterlere kaydedilmesi ile mümkündür.
Ülkemizin gelişmesi halkımıza eğitim, altyapı, yol, su elektrik gibi pek çok olanakların daha iyi sunulabilmesi vergilerin ödenmesi ile mümkün olmaktadır. Halka daha iyi hizmet getirebilmek için her ticari işlemin kayıt altına alınması gereklidir. Bu sayede ülkemizin kaynak sıkıntısı büyük ölçüde çözülecektir. Kayıtdışılığın sebeplenin ortaya çıkarılması, kayıtdışının önlenmesi ve vergi denetimi konusunda devlet gereken önlemleri almalıdır. Bu konuda vatandaşlar da sorumluluk duygusu içerisinde hareket ederek görevlerini yerine getirmelidir.
Sonuç, kayıtdışı ekonomi ne kadar iyi durumda olursa her kesim için sonuçları da o kadar olumlu olacağını düşünüyorum.
KAYNAKÇA
Adaman, Fikret; Ali Çarkoğlu Ve Burhan Şenatalar (2001). “Hanehalkı Gözünden Türkiye’de Yolsuzluğun Nedenleri Ve Önlenmesine İlişkin Öneriler.” TESEV, İstanbul.
Ahmet F. Özsoylu, Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonomi (Bağlam Yayınları, 1996- İstanbul) S.11.
Ahmet Kılıçbay, Değişen Dünyada Türkiye Ekonomisi, İstanbul, 1995, S.204.
Akbulak Ve Tahtakılıç, “Kayıt Dışı Ekonomi Üzerine Düşünceler” S.27.
Akbulak Ve Tahtakılıç, “Kayıt Dışı Ekonomi Üzerine Düşünceler” S.28.
Altuğ, Osman (1994a), Kayıt Dışı Ekonomi, Cem Ofset Matbaacılık, İstanbul. (1994b), “Kayıt Dışı Ekonomi: Vergiye Karşı Başkaldırı”, Görüş, Sayı: 14, Mart, 56-68.
Ankara Ticaret Odası, Hayatımız Mafya Raporu. 2004
Ardi Pulaj “Arnavutluk Nakit Ekonomiisyle Mücadele Ediyor”, Southeast European Times, 12
Aydemir, A.G.E., S.19.
Aydemir, A.G.E., S.19-20
Aydemir, Şinasi; Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını, İstanbul 1995.
Aydemir, Şinasi; KOBİ’ler Ve Kayıt Dışı Ekonomi, Türkiye Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları Ve Yöneticiler Vakfı, Kasım 1994 Ankara.
Berdal, A.G.E.P. 64
Bruce Bartlett, “Undeground Dwellers”, National Review, 14 July 2004,
Çetintaş, Vergil, A.G.M., S.15-16
Çetintaş Ve Vergil, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Tahmini”, S.19.
Çetintaş Ve Vergil, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Tahmini”, S. 20
DPT.A.G.E., S34
DPT, Kayıtdışı Ekonomi: Özel İhtisas Komisyonu Raporu. S.61
DPT, Kayıtdışı Ekonomi VIII Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2001,S.3.
Dura, Cihan (1997), “Kayıt Dışı Ekonomi Kavramı, Sebep Ve Etkileri, Ölçülmesi, Mücadele Yolları Ve Türk Ekonomisindeki Yeri”, Maliye Dergisi, Sayı: 124, Ocak-Nisan, 3-12.
Dura, “Kayıt Dışı Ekonomi Kavranır Sebep Ve Etkileri, Ölçülmesi, Mücadele Yolları Ve Türkiye Ekonomisindeki Yeri”, S.7
Erdoğan Özötün, “Milli Gelir Ve Kayıtdışı Ekonomi,” Ekonomik Forum Dergisi, 2/1994, S.20.
Ergün Ergül, Kara Para Endüstrisi Ve Aklama Suçu (Yargı Yayınevi, 2001- Ankara), S.2.
Esfender Korkmaz, “Kayıt Dışı İstihdam”, 2003, Http://Www.Tisk.Org.Tr/İsvederg/Sub2001/Esfesde.Htm (16.11.2006)
Friedrich Scheide, “The Possibilities Of Reducing The Shadow Economy Through Majör Tax Reforms: An Emprical Investigation For Austıia”, Public Finance And Irregular Activitics, International Institute Of Public Finance 49th Congress, Berlin 23-26, August. 1993, S.6.
Güloğlu, A.G.M.. S.26
Güneri Akalın, “Kayıtdışı Ekonomi Sorunu Ve Yasa Tasarısı (II),” Vergi Dünyası Dergisi, (Sayı: 179, 1996), S.3
Hakan Çetintaş Ve Hasan Vergil, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Tahmini”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, Sayı: 4, Ocak 2003, S.20
Hayrettin Gümüşkaya, Karaparanın Ulusal Ve Uluslararası Finans Düzenine Etkileri (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, MÜ-SBE, 1998- İstanbul), S.68
H. Çetintaş, H. Vergil, “Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Tahmini,” Doğuş Üniversitesi Dergisi, (Sayı:4, 2003), S.15-16.
İsmail Çiloğlu, “Kayıtdışı Ekonominin İşleyişi Ve Kamu Bütçesine Etkisi,” Hazine Dergisi, (Sayı:12, Ekim- 1998), S.68.
İzzettin Önder, “Kayıtdışı Ekonomi Ve Vergileme,” İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:23-24, Ekim 2000-Mart 2001- İstanbul, S.5.
Kayıt Dışı Ekonomi, http://www.turkyasam.com/showthread.php?T=296857 (04.02.2007)
Kayıt Dışı Ekonomi, http://www.turkyasam.com/showthread.php?t=296857 (04.02.2007)
Kıldiş, “Kayıt Dışı Ekonominin Ulusal-Uluslararası Boyutu Ve Çözüm Önerileri”, S. 103.
Kıldiş, “Kayıt Dışı Ekonominin Ulusal-Uluslararası Boyutu Ve Çözüm Önerileri”, S. 107.
Kıldiş, “Kayıt Dışı Ekonominin Ulusal-Uluslararası Boyutu Ve Çözüm Önerileri”, S.208.
Kırkulak, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Vergilendirilmesi”, S.158.
M. Acar, N. Işık, “Kayıtdışı Ekonomi: Ölçme Yöntemleri, Boyutları, Yarar Ve Zararları Üzerine Bir Değerlendirme,” Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, (Sayı:21, Temmuz-Aralık 2003), S.120.
Maliye Teftiş Kurulu Ve Ankara Üniversitesi S.B.F. Ortak Çalışması, “Kayıtdışı Ekonomi Ve Karapara Konferansı”, 8 Ocak 2003- Ankara, S.10.
Maliye Teftiş Kurulu Ve Ankara Üniversitesi S.B.F. Ortak Çalışması, “Kayıtdışı Ekonomi Ve Karapara Konferansı”, 8 Ocak 2003- Ankara, S.11.
Maliye Teftiş Kurulu Ve Ankara Üniversitesi S.B.F. Ortak Çalışması, “Kayıtdışı Ekonomi Ve Karapara Konferansı”, 8 Ocak 2003- Ankara, S.12.
Mats Berdal Ve Monica Serrano, Transnational Organized Crime: International Secrurity Business As Usual, London: Lynne Rienner Publishers, 2002, P.197.
Mehmet Baydemir “Kredi Kartlarının Kayıtdışı Ekonomiye Etkisi”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Ocak 2005 No:13, S.110
Mehmet Özbirecikli, “Bağımsız Denetçinin Müşteri Firmanın Yolsuzluk Eylemi Karşısındaki Tutumu: Şirket Yolsuzluk Vakaları Ve Yasal Düzenlemele Çerçevesinde Bir İnceleme” Muhasebe Ve Denetime Bakış, Yıl:5 Sayı:18, Nisan 2004, S.7-12
Metin Ercan, Kayıtdışı Ekonomi Ve Hızlı Tüketim Malları Sektörü (Comart Uluslararası Organizasyon Ve Tanıtım Hizmetleri Yayını, Şubat 2006- Ankara), S.46.
Muhammet Akdiş, “Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri Ve Türkiye: Finansal Krizler- Beklentiler”, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müşteşarlığı Dergisi, Ekim 2002, SAYI:26
Mustafa Ali Sarılı, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları. Nedenleri, Etkileri Ve Kayıtlı Hale Getirilebilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirler” S.146.
Naim, A.G.E..P. 89.
Osman Altuğ, Kayıtdışı Ekonomi (Türkmen Kitapevi, 2.Baskı, 1999- İstanbul ), S.3.
Osman Altuğ, Kayıt Dışı Ekonomi: Vergiye Karşı Başkaldırı”, Görüş Dergisi, Sayı: 14, Mart1994, S.66.
Önder, A.G.M., S.3.
Önder, “Kayıt Dışı Ekonomi Ve Vergileme”, S.22
Özsoylu; Ahmet Fazıl; Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonomi, Bağlam Yayıncılık, İstanbul 1996.
Sakıp Şeker, “Kayıt Dışı Ekonominin Kapsamı, Nedenleri Ve Etkileri”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 25, Ocak 1995, S. 87.
Salih Özel, “Kayıtdışı Ekonomi Kavramı Sorunları Ve Çözümleri”, Yaklaşım, Yıl:6, Sayı:71
Sarılı, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları. Nedenleri, Etkileri Ve Kayıtlı Hale Getirilebilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirler” S.147.
Selami Şengül, Bir Hurafe Kayıtdışı Ekonomi (İmaj Yayınları, Ekim 1997- Ankara), S.15.
Serdar Gümüşay, “Vergisel Açıdan Kayıtdışı Ekonomi”, Maliye Postası Dergisi, 15 Nisan 2004 S.56)
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), S.7
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), S.8
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), S.9
Şengül, A.G.E., S.8-9.
TBB, Karaparanın Aklanması Suçu İle Mücadele Ve Bankaların Yükümlülükleri (MASAK Ve TBB Yayını, Yayın No: 235, Aralık 2003- Ankara), S.7.
Temel, Adil; Şimşek, Ayşegül; Yazıcı, Kuddusi (1994), “Kayıt Dışı Ekonomi Tanımı, Tespit Yöntemleri Ve Türk Ekonomisindeki Büyüklüğü”, İşletme Ve Finans, Sayı: 104, Kasım, 10-33.
Türkmen Derdiyok, “Türkiye’nin Kayıtdışı Ekonomisinin Tahmini,” Türkiye İktisat Dergisi, TOBB
Ülker Mavral, Karapara Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi Ve Türkiye’ye Yansımaları (Vergi Denetmenleri Yayını, 2001- Ankara), S.169.
Victor E. Tokman, Beyond Regulation, The Informal Economy İn Latin America, 1992 S.5
Yay., (Sayı:14, Mayıs- 1993), S.54.
Yılmaz, “Yer Altı Ekonomisi Ve Vergi Kaybı”, S.98.
Yılmaz, Yer Altı Ekonomisi Ve Vergi Kaybı, S.105.
Yılmaz, “Yer Altı Ekonomisi Ve Vergi Kaybı”, S. 106.
Yılmaz Ilgın, Kayıtdışı Ekonomi VE Türkiye’de Ki Boyutları, Ankara: DPT Yayınları, Yayın No:2492, S.24
Yoksulluk, www..edu.tr/~gurayk/finpazpazartesi1.doc (19.06.2007)
Yolsuzluk, www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazpazartesi1.doc (19.06.2007)
Yolsuzluk, www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazcuma1.doc (23.06.2007)
Yoksulluk”, www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazcuma1.doc (23.06.2007)
Yusuf Kıldiş, “Kayıtdışı Ekonominin Ulusal-Uluslararası Boyutu ve Çözüm Önerileri,” Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, 2000- İzmir, s.11.