1.
GİRİŞ.............................................................................................................1
2. GELİŞME.......................................................................................................29
3.
SONUÇ.......................................................................................................
..29
4. KAYNAKÇA...................................................................................................30
1. GİRİŞ
Greenspan dünya çapında
tanınan ve saygı duyulan ünlü bir iktisatçıdır. İş dünyası basını onun için
"Şaşırtıcı", "Piyasanın Lideri", "Mucize İlacı"
ve "Altın" gibi ifadelere yer verdi. Greenspan bu yakıştırmaları
hakedecek ne yaptı? 1987'de FED Başkanlığına soyunduktan sonra Amerikan
ekonomisi mali krizlerde bile büyüdükçe büyüdü. Bu başarısı ile o piyasaların
lideri olduğunu gösterdi. Öncelikle benimsediği anti-enflasyonist ve bununla
beraber dengeli büyüme politikasının, sosyal güvenlik reformu, ticaret ve
yatırım bankacılığını birleştirmesi vb. çalışmaları bu başarısında etkisi
olmuştur. Aslında en büyük pay, onun önde gelen krizlerde, öngörü yeteniği ve
karaklılığı ile başarılı bir şekilde o fırtınadan çıkışıdır. Hatta teknolojinin
gelişmesiyle ona uyumun sağlanmasında eğitim reformları yaparak Amerikan
ekonomisine katkı sağlamıştır. Greenspan'nın ünü okadar ileri derecededirki
insanlar onun ağzından çıkan her kelimeye dikkat çeker, acaba iskonto oranları
hangi yönde hareket edecektir diye düşünürler. FED'in en önemli kaldıracı açık
piyasa işlemleri iken Greenspan ile birlikte merkez bankasının iskonto oranlarındaki
niyetlerinden daha az çekiciliğe sahip olmuştur. Kitabın amacı dünya çapında
olan etkinin yani Greenspan Etkisinin; öncelikle FED'in yapısına ve tarihine
giderek, sonra Greenspan'ın politik yapsını ve bu politik düşüncesini hangi
durumlarda ve ne zaman müdehale etme gereğini duyduğunu, ayrıca krizlerde buna
dünya krizleri de dahil müdehale etmeden önce ekonomik tarihteki yanlış
müdehaleleri örnek alarak ona göre yaşanan krizlere müdehalede bulunduğunu,
Greenspan'ın Amerikan ekonomisinin ileride sorunla karşılaşmaması ve teknoloji
gelişiminin yarattığı dünya piyasalarının birbirine sıkı sıkıya bağlılığı ile
deniz aşırı ülkelerde olan krizlere karşı ekonominin sağlam durması için hangi
alanlarda ne gibi reformlara gittiğini ve tabikide teknoloji ile beraberinde
gelen emek piyalarında kalifiye elaman yoksunluğu bunun da yarattığı aşırı
ücret baskısına beraberinde aşırı enflasyona karşı eğitim reformu yapılması
gerektiğini, Greenspan'ın Humphrey-Hawkins açıklamaları da denilen basın
karşısında yapılan bu açıklamaları, yatırımcıların bakış açıları ve yazar kendi
yorumlarını katarak ve örneklendirerek açıklamıştır.
2. GELİŞME
Onun kısaca FED
başkanlığına uzanan biyografisinden bahsedersek. Alan Greenspan 6 Mart 1926'da
doğdu. Babası annesi boşanan Alan, annesi Rose'nin yanında büyüdü. Eğitim
hayatında matematiğe yatkın olan Alan şaşırtıcı olsada birkaç yıl müzik ile
uğraştı. Alan FED başkanlığına uzanan ilk adımı New York Üniversitesi İşletme Bölümüne kaydolarak
yaptı. Bu iş için biçilmiş kaptandı çünkü üstün derece yapıp mezun oldu ve
devamında master yaptı. Başarılı hayatının basamaklarını adım adım çıkıyordu
artık. Alan Greenspan eşinden ayrıldı üstüne doktorasını dondurdu ama aksine
hızlı ilerleyişini bırakmadı. Towsend ile beraber bir danışmanlık şirketi
kurdular ve bir süre sonra ortağı öldü ve şirketin tek yetkilisi oldu zaman
ilerledikçe de Alan Greespan ve şirketi ünlendikçe ünlendi. Örnek olarak artık
en tepedeki yöneticilere bile ekonomik analizler sunuyordu hatta FED yetkilisi
onun öngörü analizinde ilk sırada olduğunu dile getirdi. O okadar dikkatçi ve
öngörülü bir adamdı ki bir arkadaşıda onun için abartılı olsada bir arabada kaç
tane civata kullanıldığını ve bunların üç dört tanesinin çıkarıldığında
ekonominin bundan nasıl etkileneceğini bulabilecek biri diye bahsediyordu.
Bildiğimiz üzere Alan Greenspan özel sektörde çalışıyor ve bundan çok zevk
alıyor çünkü kontrolün kendi tabiriyle dümenin kendisinde olmasını seviyor.
İşte bu nedenden ötürü Beyaz Sarayın onu FED Başkanlığında görmek istemesine
soğuk bakıyor. İkna çabalarına yakın bir arkadaşı aracı olarak onu şirketinin
hala kaptansız gidemiyorsa bunun bir sorun olduğunu söyleyek bu görev için ikna
etti. O bu makamın ilk işletme-iktisatçıydı ve doğal olarak bu onu üstün
kılıyordu. Amerikan ekonomisinde an itibariyle enflasyon ve işsizlik oldukça
yüksekti bu konu için ilk atılımını iki yönlü bir yaklaşım benimsemesi oldu ve
politik müdehaleleri sınırlandırdı. Kısa dönem yetersiz müdehalelerden vazgeçilmeli ve bunun yerine uzun vadeli
sorunlara odaklanılmalı, enflasyonsuz büyüme istiyorsak politik müdehalelere az
bağımlı olmalıyız görüşü hakimdi. Rakamlarla uğraşan Alan Greenspan
başkanlığındaki bu kurul ülkenin gelecek 10-20 yılı için mali açıdan kaygı
duyuyorlar ve çözüm olarakda bordro vergilerini artırmak, bazı yardım
ödemelerinden vergi almak ve emeklilik yaşını yükseltilmesi gerektiğini öne
sürdüler. Bu öneride başarılı olduktan sonra adı FED başkalığı için anılırken
bir kesim bunu destekledi bir kesim karşı çıksada o FED başkanı oldu. Eski
başkan döneminde enflasyon ve faiz düşüşteydi ama görevden alışınışının son
dönemlerine doğru dolar yabancı paralar karşısında aşırı değer kaybına uğradı
ve dış ticaret hadleri kötüleşti bunun akabinde göreve Alan Greenspan getirildi
ama durum daha kötüye gitti dolar değer kaybetmeye devam etti ve senet
fiyatları düşüşe. Ama bu gidişat uzun sürmedi altın adam Alan Greenspan kitabın
tabiriyle ''Greenspan Etkisi'' ilk etkisini gösterdi.
1929'un Kara Salısına bir
de Kara Pazartesi eklendi. Borsa 500 küsür puan düştü bunun adı kriz. Alan
Greenspan hemen hemen bir toplatı yaparak karar aldı. Wall Street açılışından
önce konuşmasını yaptı. FED'in sıkı politika yani anti enflasyonu hedef
ettiğini ama Alan şuan bunun krizden daha önemli olmadığını mali ve ekonomik
sisteme kaynak yaratacaklarını söyledi. Greenspan ekonomik tarihi iyi biliyordu
ve 1929'da Merkez Bankasının para arzını
kısıtığını ve burhana neden olduğu aklındaydı. Bankaların Wall Street'e borç
para vermelerini istedi. Akabinde para bollaştı faizler düştü ve bağlı olarak
uzun vadeli faizlerde düştü. Bir süre sonra FED bir riske girip hedefi
doğrultusunda tekrar faizleri yükseltti bu Alan Greenspan'ın deflasyonist
hedefindeki kararlılıktı. Seçimler yaklaşıyordu ve aday Bush iskonto oranının sabit
bırakılmasından yanaydı ve Alan Greenspan bu konuda destek olacağı düşünülürken
o iskonto oranını riskli bir şekilde yükseltti. Bu bir mesaj niteliğindeydi
sanki geminin kaptanıyım siyasi politik etkileri takmam algısı uyandırdı.
Ekonomi bir süre sonra hafif resesyona girdi ama Alan Greenspan çizgisini yine
bozmadı iskonto oranını sabit bıraktı. Devamında ekonomi az enflasyon ve
işsizlikle beraber büyüyordu ama Alan Greenspan bugüne değil geleceğe baktı bence farkıda buydu sıkı emek
piyasasının enflasyon yapacağını öngördü ve çok eleştiri almasına rağmen
iskonto oranını düzgün büyümeye aldırmayıp yükseltti ve haklı çıktı. Zaten buda
Clinton'un tekrar seçilmesine ve kendisininde tekrar FED Başkanı atanmasına
sebebiyet verdi. Ekonomi istikrar kazandı ve tabiki iskonto oranıda sabit
kaldı. Alan Greenspan'ın her kelimesi dikkatle takip ediliyor ve gün geçtikçe
ünü artıyor. Doksanların sonuna doğru Dünya ekonomisinin yarısını etkisi altına
alan mali kriz patlak verdi ama Greenspan ününe ün kattı kominist ekonomiler
çöktü. Bu dalga Amerikan kıyılarına gelmeden ekonominin kaptanı gemisini
fırtınaya hazırladı ve güçlenerek bu fırtınadan çıktı. Bütün Dünya onu
dinliyor, o piyasaları etkiliyor etkilenen piyasalar onun ününü daha da
artıyor.
FED'in kuruluşu yapısal
dönüşümlerinin önemi, ekonomi tarihi hatayı tekrarlamamak önümüze ışık tutmak
içinde bilmek gerekli. FED ilk olarak BUS 1 adında kuruldu. Hedefi düşün
enflasyon ama o döneme göre yandaşlık gibi görünüyordu çünkü bu olay borç
verenleri kayırma olarak algılandı borç alan çiftçiler tarafından zaten
baskılardan sonra kapatıldı. Uzun sürmeden BUS 2 kuruldu borç verenlerin
çabaları ile ama dönemin başkanı bu bankayı kaldırdı ve Amerika'nın uzun bir
süre Merkez Bankası yoktu ve para basma her banka yapabiliyordu. Buda
başıbozukluk ve mağduriyet yaratıyordu örnek verecek olursak bir kişi bankadan
para aldığı zaman 3 4 adım sonra baranın
değeri dibe vurabiliyordu. FED kurulduktan sonra ilk görevi ekonominin
etkinliğini zorlayıcı para arzını artırıcı yaklaşımlardan uzak duracağı ve
esnek kur sistemini uygulayacağıydı. İlk ikili görevide zorunlu karşılık
oranına benzer banka mevduatlarının belli yüzde değerini altına çevrilebilir
para olarak yatırmalarıydı, ama bu sistem etkili olmadı. Bunun üzerine bir
başka para ve kredi kontrol aracı olan reeskonta yöneldi. 1930'larda FED büyük
bir hata yaptı para arzını kısarak bankacılık krizine neden oldu. Aman güven
kaybına uğramadı ve birde buna rağmen yetkileri dahada genişletildi. Artık açık
piyasa işlemi yapabilecekti tabikide para ve kredi kontrolünü daha iyi
yapabilecekti. Herşey 1970'lere kadar iyi gidiyor. Bu yılda enflasyon ve
işsizlik artarken FED işsizliği tırmandırma pahasına genişletici politika
düşünerek faizleri aşaya çekti ve çift haneli enflasyon ve işsizlik oranları
göründü. Güvenini bu hatayla yitirdi ama 80'lere doğru başkan değişikliğine
gidildi ve enflasyonu düşürmeksizin öncelikle sıkı politika ve faizlerde kendi
değerlerini bulmaları için serbest bırakıldı. Enflasyon düştü ama faizler rekor
kırdı. Bu da piyasada durgunlağa neden oldu.
FED denizin durgun olduğu
dönemlerde pek anılmaz ama fırtınalı dönemlerde manşetlerden inmez. FED gücü ve
bu gücün getirdiği gizem ile korku ve merak uyandırmakta halk için. Ama halk
iktisatçı olmadığı için FED'in işlemlerini anlayamaz sadece sonuçlarını
anlayabilir. FED çok önemli bir kurum tabikide çalışanlarıda önemli yani
onların ağızlarından çıkıcak iki kelime piyasaları etkilemekte bu yüzden FED'in
ağzı sıkıdır yani FED yöneticilerinin serbestçe konuşmaları kanunen yasaktır.
Çünkü öyle olmasa FED piyasalar üzerinde sağlamak istediği istikrara asla
ulaşamaz. Yatırımcıların faiz oranlarında enflasyon hedeflemelerinde tahmin
olayını kaldırmak istediler. FED biraz olasun açık ve öngörülebilir olmak için
yatırımcılar ve halk açısından 6 ayda bir FED Başkanının Kongre huzurunda para
politikalarını tartışmak üzere toplanılacağı bir yasa çıkarıldı.
Humphrey-Hawkins açıklamaları denilen ve artık yatırımcıların gözünün kulağının
olduğu bu yasayla FED biraz daha öngörülebilir oldu. Ama bununla beraber FED
başkanı faiz oranları hakkında tek başına karar verebilir ve menkul değer piyasalarında her an oran
değişikliği yapabilirdi. Kabul edilen Tam İstihdam ve Dengeli Büyüme yasasıyla
FED'in hedefleri; fiyat istikrarını ve tam istihdamı sağlamak. Bu hedeflere
ulaşmak için güvendiği kaldıraçlar; açık piyasa işlemleri, bankaların rezerv
zorunlukları, bankalara uygulanan faizlerdir. FED genellikle açık piyasa
işlerimde hazine bonolarının alım satımını konu edinir. İskonto oranı daha
belirgin kullanılır. Ama ikisinide dikkatli koordine etmek zorundadır. İskonto
oranı FED'in para arzını hangi yönde kulladığını daha iyi işaretini verir ve
değişiklikleri daha az sıklıkla olur ama etkisi ve gürültüsü daha fazladır.
FED'in önemi çok büyüktür sebebi para arzını, paranın maliyetini kontrol eder.
İskonto oranındaki değişmeler veya değişmeye yönelik davranışları menkul değer
piyasalarını etkiler. Bununla beraber tüketicilerin ipotek kredilerini, kredi
kartı borçlarına ödeyecek parayı etkiler. Aslında FED bütçe üzerinde denetimi
yok ve menkul değer piyasalarını kontrol etmemektedir. Ama konum itibariyle
bankalara uygulanan borç verme faizi piyasadaki faiz oranları buna bağlı olarak
hareket eder. Faiz oranları düştüğünde insanlar hisse senetlerini talep ederler
ve talebi artan malın fiyatı artar kanunuyla hisse fiyatları artar. Bunun gibi
bir çok örneklerle FED; faiz oranları,
işsizlik oranları, döviz kurları, enflasyon ve menkul değer piyasalarını
kaldıraçlarıyla etkileyebilir. Tabi bazende yatırımcılar FED'in faiz oralarını
düşürme veya yükseltme eğiliminde olmadan öngörü yaparak önceden işlem
yaparlar. Bunu da yapabilmek için olayları iyi takip etmek ve FED'in ana
amacını bilmek gerekir örnek verecek olursak; Çalışma Bakanlığı işsizliğin
beklenenden daha fazla düştüğünü açıkladılar diyelim. Buna karşılık sıkı bir
emek piyasası oluşur buda işçilerin daha çok ücret talep etmelerine ve
enflasyon artışına neden olur. FED'inde enflasyona tahamül edemediğini anti
enflasyon hedefi olduğu bilindiğine göre faiz oranlarının yükseltileceği
düşünülür. Bunun üzerine eldeki hisse senetlerinin fiyatları düşmeden hemen
elden çıkarılır buda borsanın düşmesine neder olur. Tabi her yatırımcı bu riske
girmez veya bazen FED çok belirgin bir yeşil ışık yakmaz ozaman beklenir ve
görülür, FED süprizlere açıktır çünkü ama pek süpriz yapmamayı tercih eder.
FED'in faiz oranlarını doğrudan ve dolaylı etkileyen olaylar vardır. Mesela
yüksek işsizlik oranları bu zaten deflasyonu gösterir bunu üzerine emek
piyasasını canlandırmak için faiz oranlarını düşürme yönünde baskı yapar. Diğer
ülkelerde durgunluk varsa kendi ekonomimize bu etki gelmeden grip aşısı misali
faiz oranlarını düşürürüz. Ama dolaylı güdülerde FED'in faiz oranları hakkında
nasıl bir yol izleyeceği kesin değildir. Örnek verecek olursak eğitim
alanındaki değişmelere karşı gibi, ne tepki verileceğini bilmek için Greenspan'ın kafasının içinde
olmak gerek. Bu yüzden o konuşur, dünya
onu dinler.
Greenspan'ın en etkili daha doğrusu piyasalara
ilk ve doğrudan etken yapan politakası onun iki dudağının arasından çıkan
kelimelerdir. Greenspan Humphrey-Hawkins raporun Kongre'ye sunarken, şuan için
güçlü bir ekonomiden söz etti ve ekledi FED'in kredi kütlesinin aşırı büyümesi
durumunda tetikte beklenildiğini söyledi. Bu konuşmalarından bir gün önce her
zamanki gibi piyasanın bütün dikkati FED Başkanı'nın üzerindeydi. Wall Street
faiz oranı değişikliğinin olmayacağını öngörüyordu. Greenspan öğleden sonra 2
civarlarındaki konuşmasına şu iki cümleyle başladı; ''Federal Bankacılığın ekonomik durum ve para politikaları
konusundaki raporu sunmak üzere alt komitenin huzurunda bulunmaktan mutluluk
duyuyorum. Ekonominin sağlam bir büyüme ve düşük enflasyonla karakterize olan
yakın dönem performansı olağandışıdır ve beklenenden daha iyidir'' (Sicilia
ve Cruikchank, 2000:36). İkinci cümle yatırımcıları mutlu etti çünkü ekonomi
artık sağlıklı büyüme, düşük enflasyon ve işsizlik doğrultusunda sağlam
görünüyordu. Bu iyi haberler üstüne bazı Pepsico, Phillip Morris ve Disney gibi
şiketlerin karlılık raporları borsaya destek oldu. Borsada yükselmeler olurken
tahvil getirileri düşüşe geçti. Bunun üzerine Greenspan mali piyasalar için; ''bu
kadar uzun bir süre, bu kadar iyi giden ekonomiyle, geçmiş ticari ve mali
döngülerin anıları zamanla silikleştikçe mali piyasalar umutlandı'' (Sicilia
ve Cruikchank, 2000:37). Diye söylediği sözden iki anlam çıkartabiliriz.
Birincisi uzun süre yükselme eğiliminde olan piyasalar kendi kendisini
zorlayan bir döngü içinden her zaman olumsuz olmak zorunda değil. Buna bağlı
olarak yüksek fiyat beklentisine sahip yatırım davranışlarını teşvik eder
anlamınamı gelir, yoksa yatırımcıları, her çıkışın bir inişi var diyerek
uyarırmı? Doğrusunu söylemek gerekirse bundan emin olamayız. Greenspan o gün
enflasyon hakkında; ''yüksek göstergeler eşliğinde seyreden ve gitgide daha
fazla sayıda az deneyimli işçiyi istihdam eden bir ekonominin nasıl olupta
enflasyonu bastırabildiği, ve hatta bazı ölçülere göre aşağıya çekebildiği biz
de dahil olmaz üzere, birçok gözlemcinin kafasını kurcalamaktadır. Son altı
yılın ticari büyümesine damga vuran şaşırtıcı bir biçimde cömert çıkıtı-fiyat
bileşiminin bütün öyküsünü ikna edici bir biçimde anlamamız hiç şüphe yok ki
yıllar alacak'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:38-39). Bu sözleriyle anlaşılmaktaydı
ki sihirbaz Greenspan'ın bile denizin bu denli durgun istikrarlı oluşuna
inanamadığı ve haliyle piyasalar da mutluluk hakimdi. Greenspan bu olaya genede
temkinli süpeci yaklaşıyor ve emek piyasaları için; ''emek piyasalarının
yakın geçmişteki gidişatı ekonominin sürdürelemeyecek bir yolda olduğu izlenimini veriyor. Toplam
talebin geçtiğimiz yıllardan daha yavaş emek arzı ve üretkenlikle daha uyumlu
bir çizgi izleyerek artmaması halinde dengesizlik ortaya çıkacak. Yine de,
baskıların hangi noktada ortaya çıkacağını, ya da ekonominin gerçekten bu
noktaya yakın olup olmadığını bilmiyoruz'' (Sicilia ve Cruikchank,
2000:39). Buradan da anlaşılacağı gibi ekonomi de heran enflasyona karşı faiz
oranları artışı düşünülebilir. Buradaki üretkenlik artışı teknolojinin etkisi
çok büyük. Bu yüzden ilerde bu gibi bir soruna karşı FED tetikte olmalıydı.
Eylül 1998'lere
gelindiğinde Wall Street'e fırtına belirtileri görünüyordu. Borsa ayı
eğilimindeydi. Piyasalar hisse senetlerinin elden çıkarılmasının acısnı çekti.
Ama daha korkutucu gün geliyordu bir hafta boyunca borsa düşüşe devam ederken
Greenspan öğrencilere konferans veriyordu, tabiki iş dünyasıda takip ediyordu
çünkü sözlerinde faiz oranlarına ilişkin yani uygulana bilecek politikalara
ilişkin şifreleri arıyorlardı doğal olarak. Greenspan düşük enflasyon ve ufukta
beliren durgunluğun açık bir biçimde daha düşük faiz oranlarına işaret ettiğini
söylemesi tabikide yatırımcıların kafasında faiz oranlarında düşürme yönünde
oynama olacağıydı. Yurtiçi faizler yurtdışı faizlerle savaş halindeydi. Bu
durum karşısında Greenspan'a göre yurtiçi ve yurtdışı faizler birbirine
yaklaşıyordu bu enflasyon tehtiti oluşturmazken durgunluğa yol açabilirdi.
Avrupa ve Japonya ekonomilerine çeki düzen veremezken bu tehtit yayılabilirdi
tüm dünyaya. Greenspan'ın olası bir faiz düşürme düşüncesi bile yetti borsaları
canlandırmaya. Dünya çapında bir Greenspan Etkisinin göstergesiydi bu. Büyüyen
ekonomi bir noktaya kadar iyidir. Greenspan bazılarının fırsat gördüğü yerde o
gizli enflasyonu ve akıldışı büyümeyi görür. Greenspan yatırımcıların çöküş
olarak gördüğü olayların bazen sağlıklı olabilirdi. Örneğin Amerakian
ekonomisinin enflasyonist fazlayla devam ederken Kara Pazartesi'nin borsa
çöküşü gerçekleştiğinde enflasyon fazlasının sıfırlandığı görüldü. Şuan ise
borsa çöküşe geçti ama Greenspan gene temkinli olarak yaklaştı büyümenin
boyutları koruduğunu, üretkenliğin neden olduğu sıkışan emek piyasasına rağmen
enflasyonun düşme eğiliminde olduğunu gözlemledi. Borsadaki düşüşü olumlu,
sağlıklı olduğunu söyleyerek yatırımcıları sakinleştirdi. Ama borsadaki düşüşün
direk olmasada Asya'nın üzerine attı. Tabi kısmi suçlamaydı bu. Asya'daki döviz
krizleri ve hisse fiyatlarındaki düşüşler ABD deki şirketlerin gelirleri
üzerinde etkide bulunduğunu dile getirdi. Asıl mesajı Asya'daki bu krizin
ülkesinin refahına etki etmediğini ama bu ülkenin liderleriyle ve uluslararası
mali toplulukla beraber istikrar kazanması gerektirdiğidir. Bu ılımlı
yaklaşımları borsaları tekrar yükselişe geçirdi. Greenspan ülkenin şuanki
refahını konu edindi ve Birleşik Devletler işletmelerinin sermaye varlıklarının
piyasa değerinin yükselmesi refah üzerinde nasıl etkili olduğunu açıklık
getirmek istiyordu. Öncelikle ekonomik büyüme ve piyasalar arasındaki farkı 2 yönlü
açıkladı; ''bu değer kazanmanın farkına varılma sürecinin sermayenin hisse
piyasalarında değer kazanmasını doğurduğunu, bunun yeni tesis ve malzeme
yatırım maliyetlerini düşürğünü ve tüketimi kışkırttığını'' ileri sürerek ilk
olarak halka açık şirketlerin yükselen piyasa sayesinde sermayelerinin artığını
ve tesis, malzeme yatırımını artırdığını ve hatta düşük enflasyonunda şirketler
üzerindeki baskının azalmasınında bunda etkisi olduğunu dile getiriyor. İkinci
önemli nokta hane halkının refahının artması tasaruflarını hisse senetlerinde
değerlendirmesi ve tüketimin artması oldu. Bu hane halkı için tehlikeli bir
durumdu çünkü her çıkışın bir inişi vardı. Ekonomi açısındanda hem güzel hem
tehlikeliydi aslında çünkü güzeldi piyasa yükseliyor ekonomi büyüyor tehlikeli
piyadaki bir düşüş hane halkını fakirleşmesini, kemer sıkması, tüketimlerini
kısması akabinde ekonomide sürüklenme yaratabilirdi. Refah artırılabileceği
gibi tersi olarak refahımızı düşürebilirdi. ''Akıldışı Büyüme'' ve ''Balon'' bu
iki kelime ekonomi tarhinde çok duyulan kelimelerdir. Çünkü bu kelimelerden
sonra hisse senetlerinin haddinde fazla değerlendiğini dile getiriyordu ve
piyasa bunalıma girdi. İçeriğine bakarsak bu olayın; Greenspan konuşmasında
FED'in kararlarında bağımsız olmasının önemini anlatmaktadır. Ayrıca FED'in
görevini yerine getirirken devletin herhangi bir kurumu kadar şeffaf olmasını
ama bunu sınırlarının olduğunu dile getiririyordu. Yani olgunlaşmamış bilginin
açıklanmasın sorun yaratacağı bu yüzden belirli süre bilginin gizli kalmasıdır.
Daha sonra fiyat istikrarırın önemine değindi; düşük enflasyonun gelecek ile
ilgili daha az belirsizliğe işaret ettiğini ve düşük risk primleri, daha yüksek
hisse ve diğer gelir getiren varlıkların fiyatları anlamına geldiğini dile getirdi.
Fakat, Japonya'daki hisse senetlerinin akıldışı büyüme olduğuna atıfta bulundu.
Bu yatırımcılar tarafından ''Greenspan hisselerin aşırı değer kazandığını
söylüyor'' yorumlandı. Bu ekonomiye zarar vermiyor diyordu ama balona
benzetiyordu. Yatırımcılarda biliyordu balonlar patlamadan önce çok fazla
büyüyebilirlerdi ama piyasanın yetkili
bekçileri tarafından iğne batırılmazsa. Bu yüzden Greenspan dikkat olmamız
gerektiği dile getirdi. Bu sözlerinden sonra piyasa düşüşe geçti ve hükümetin
işsizliğin biraz artığını açıkladıktan sonra biraz durulmuştu. Bu olay
gösteriyordu ki Greenspan iki, üç kelimesiyle bile piyasalardaki bu aşırı
değerlenmeyi faiz oranlarını kullanmadan etkileyebiliyor oluşuydu.
Greenspan'nın piyasalardaki bu etkisi brokerların üzerindeki aynı yönde etkiyle
gerçekleşiyordu. Örneğin Greenspan ''Midemde bir sıkıntı var. Birisi bana bir
mide hapı getirebilir mi?'' derse, sahip olduğunuz bütün hisselerinizi satın
gibi.
Bolluk sezonu devam
ediyordu, yaz boyunca Greenspan enflasyon ve işsizlikten çok teknolojinin
üretkenliğinden bahsediyordu. FED faiz oranlarını rahat bıraktı, yatırımcıların
faiz artış beklentileri yoktu. Ancak Greenspan'ın dar emek piyasalarıyla ilgili
uyarıları vardı. Emek piyasalarının bu yılki performansının ekonominin sürdürülemez
bir yolda olduğunu ve emek kıtlığının yani daha çok iş ve daha uygun işçi
olayının enflasyona dönüşebilecek ücretler üzerinde baskı yaratmaması ilgiçti.
Ama tabikide arz ve talep yasası geçerliliğini yitirmediğini, eğer emek talebi
emek arzındaki sürdürülebilir artışı geçerse, o zaman soru emek maliyetlerinin
maliyetinin yükselip yükselmiyeceği
değil, ne zaman yükseleceği olur. Bu şaşırtıcı olayın birazda iş güvenliğinden
yoksun işçilerin yüksek ücret yönünde baskılarının zayıf olduğundan dolayıdır.
Greenspan bu yoksunluk kalkıyor olabilir dedi ve..Amerika'nın tarihindeki en
büyük greve imza attı işçiler. İktisatçılara ve tabiki Greenspan'a emekçiler
herşeye rağmen yüksek ücret için işlerini kaybedecek olsalar dahi sessiz
kalmazlar türünde mesaj niteliği taşıyordu. Yatırımcılar ''Büyük kaptan''
tarafından uyarıldılar ve sığınacak liman aradılar. Bir daha gösterdi
enflasyona tahalmül etmiyeceğini. Çünkü oda biliyordu enflasyonun terar ortaya
çıkması dengeli ekonomik büyümenin sürdürülmesi konusunda tehtit olduğudur.
Soğuk savaşın öncesinde
Birleşik devletler, kendi çıkarlarını düşünen kendini yanıltma stratejisini
izledi yani uluslar arası yangınlardan uzak dur fakat ayakta kalan en son
demokrasi olmayı bekleme. 1929 çöküşü ve Büyük Bunalım diğer ülkeleride içine
alan küresel krizlerdi. Bu yıllardan sonra Amerikalıları küresel menkul değer
piyasalarına hiç olmadığı kadar bağladı ve tabiki teknolojinin gelişmesinin
sonucu olarak krizlerin bir ülkeden diğer ülkelere sıçramasını kolaylaştırdı.
Bunun üzerine Dünya ekonomilerinin %40'ı durgunluk yada buhrana girdiler.
Birleşik Devlet yatırımcıları soluklarını tutdular. Bazı yorumcular Birleşik
Devletin ekonomisinin güçlü olduğunu ancak dünya ekonomilerinin yeterince güçlü
olmadığını ve FED'in bu durumda dünyadaki gidişatı göz önüne alan bir
politikaya başvuracağını öngördüler. Greenspan Avrupa'daki kapitalist
ekonomilere, faiz ve bütçe indirimleriyle güçlendirmeleri yönünde çağrıda
bulundu. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerden daha fazla ithalat yaparak ve yatırım
sermayesini dışarı yönlendirerek bir uluslararası iyileşmeyi özendirmelerini
istedi. Greenspan konuşmasında piyasalarımızın deniz aşırı ülkelerden
etkilenmeye hala açık durumda olduğunu dile getirdi. Greenspan'a göre ekonomi
iyi gidiyorsa ama aşırı iyi durumlar hariç bırakın gitsin, eğer işler kötü
gidiyorsa gerektiği kadar müdahale edilmesiydi. Greenspan ülke için o an
gündemde olan sosyal güvenlik sorunu hakkında görüşlerini bildiriyordu.
Greenspan sosyal güvenlik sorununun yeterince gerçek bir sorun olduğunu, mevcut
emeklilerin ve emekli olacakların Sosyal Güvenlik fonlarına yaptığı katkılarla,
bu fonlardan çekecekleri ödemeler arasında dengesizlik olduğunu ama bunun
değişmeye başladığını dile getirdi. Sosyal Güvenliğiin eksik finansmanını
çözebilecek bir dizi araç bulunduğunu ancak bunların hiçbirisinin çekici
olmadığını dile getirdi. Çünkü daha yüksek vergiler hem popüler değil hemde
büyümeyi olumsuz etkileyecektir. Maaş ve yardımların indirilmesi siyasal olarak
zordur. En iyisi uzun zamandır söylediği gibi mütevazı etki yaratsada emeklilik
yaşının yükseltilmesini, bunun finansman açığını belirgin bir biçimde
daraltacaktır görüşünü ileri sürdü. Bazı görüşlerde sistem özelleştirilebilir
diyordu. Greenspan özelleştirmeye doğru atılacak adım eski sistemle ilgili
sporunları gidermicek ve hükümet tarafından
yönetilen bir sistemi özelleştirmek barındırmaktadır diyordu. Çünkü
Amerikalılar her ne kadar hükümetin Sosyal Güvenlik ile ilgili taahhütlerini
yerine getirmek zorunda olduğuna inansalarda, yasama faaliyetlerinin
gelecekteki maaşları aşaya çekmesi mümkündür. Özelleştirilse iptal edilebilir
olmaktan iptal edilemez olur. Greenspan yakın zamanda Şili'nin emeklilik
sisteminin bize çözüm olacağını dile getirdi, bu sisteme göre; eski sistemin
örtük borçlarının önemli bir bölümü, işçilerin bireysel bireysel hesaplarında
tutulan ''onay tahvilleri''nin çıkarılıp sistem açık hale gelir. Özellikle bu
tahviller ilk başta, piyasada alım-satımı yapılamaz, fiyat enflasyonuna
endeksli ve belirli bir üst değeri üzerinde sabit bir reel getiriye sabittir.
Şili'de bu tahviller kişi emekli olduktan sonra nakte çevrilebilir ve
tahvillerin karşılığı yıllık taksitlerle ya da parça parça çekilmesi
gerekebilir. Ancak Greenspan maaş ve katkı payları artmazsa para sadece hükümetin
hesabından bireysel milyonlarca hesaba aktarılmakla kalacak, tasaruflarda
herhangi bir artık meydana gelmiyecek dedi. Kısaca parayı bir cebimizden diğer
cebimize koymak gibi. Ayrıca özelleştirmeye gidilirse Sosyal güvenlik
fazlalıklarının bütçe içinde sayılmasını imkansız hale getirecektir. Tam tersi
maaşların ödenmeside federal harcamalarda gözükmeyecektir. Aslında iki sistemin
beraber uygulanması yani emekliliği yaklaşanların federal harcamalarda
gençlerin zorunlu katkı payı çerçevisine alınması gibi. Sonra yavaş yavaş yeni
sisteme kayılması olabilir diyordu Greenspan. Önemli olan bu süreci etkilemek
durumunda olanlara, bu sürecin içinde dikkatli çalışmaları tavsiyesinde
bulunudu.
Greenspan bankacılık
alanında da reform peşindeydi. ABD'de ticaret ve yatırım bankacılığının
Bankacılık Yasası ile ayrıldığını, Japonya'nın kısmen savaş sonrasındaki
müttefik işgali sırasındaki Amerikan etkisinin bir sonucu olarak, uzun-vadeli
kredi bankası ve tröst bankaları, kısa-vadeli ticari kredi kurumlarından ve
kent bankaları ise, bölgesel bankalardan ayrıldığını dile getirdi. Ancak diğer
ülkeler; Batı Almanya, İsviçre ve başka yerlerde, genel bankalar olarak anılan
bankaların ticaren bankacılığını hisse alım satımıyla birleştirdiklerini bunun
kendine özgü avantajlı olduğunu söyledi. Bu bankalar çok çeşitli bir faaliyet
yelpazesinin avantajlarından yararlanırlar ve ticari krediden çok mali
pazarlardaki rekabete dayalı verimliliğin gelişmesine yardımcı olabilirdi.
Greenspan ABD'de ticaret ve yatırım bankacalığının daha tam olarak
ayrılmadığını çıkarılan Bankacılık Yasası'nın boşluklarla dolu olduğunu dile
getirdi. Haklıydı çünkü ABD'nin bir dizi bankacılık önlemlerinin bankacılığın
birkaç yönü üzerindeki denetimi gevşetiğidir. Örneğin Bankacılık yasasına göre
gerekli risk-yönetimi altyapısına ve kontrol sistemlerine sahip olan ticari
bankacılık kuruluşları, menkul değer ticaretine girişmek amacıyla holding
şirketlerini kullanmak için FED onayı talep etmeliler. Greenspan; Teknolojik
değişim, küreselleşme ve düzenleyici işleyişteki erozyon eninde sonunda modası
geçmiş sınırlamaları sürdürmeyi imkansız hale getirecek ve bu güçler, aşamalı
reform yoluyla federal mevzuatlara ve eyalet yasalarındaki geniş içerikli
değişiklere eklencektir. Bugün burada tartıştığımız konu diye ekliyor modası
geçmiş sınırlamaları kaldırma ve mali hizmet sunma sistemimizi geliştirme
ihtiyacıdır. Bu konuda ABD'nin, sanayileşmiş dünyanın diğer bölümünün gerisinde
olduğunu, hemen hemen diğer G-10 ülkelerinin bankacılık kuruluşlarının menkul
değer şirketleriyle, sigorta ve diğer mali kuruluşlarla birleşmelerine izin
verdiklerini dile getirdi. Greenspan bu yasanın değiştirilmesini değil
kaldırılmasını savundu çünkü; ekonomik ekonomik verimliliği düşürdüğünü ve
böylece, mali hizmet müşterilerinin seçeneklerini ve tercih haklarını
kısıtlıyordu. Greenspan en çokta Kongre'nin anlamlı bir yeniden yapılandırma
planını desteklemedeki yeteksizliğine tahammül edemiyordu. Neyse ki diyodu
büyük altın adam menkul değer kurumlarına izin veren yasa tasarısı onaylandı dedi
ve ekledi; '' bu ne yazık ki gittikçe artarak modası geçmiş hale gelen
sınırlamalar ve yasaklar altında işleyen mali sistemimizin modernizasyonu için
büyük bir adım olacaktır'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:115).
Greenspan'nın
akılındaki diğer reform düşüncesi FED'in yavrusu olan, finansal bir bunalım
sırasında doğmuş, Greenspan'nın bakışıyla ABD bankacılık sisteminde iki temel
dayanaktan birtanesi olan ve banka iflaslarını önlemede kilit rol oynayan
Federal Mevduat Sigortasıdır. Greenspan Birleşik Devletlerin son 50 yılı içinde
finansal bir panik ya da banka iflası yaşamamıştır bunun sebebininde işletimi
kadar varlığının da güven duygusu veren FED güvenlik ağının yansıması olduğunu
dile getirmiştir. Greenspan bu sözleriyle mevduat sigortasının büyük bir nimet
olduğu anlaşılmaktadır. Ama tabikide bunun zorunlu maliyetleri vardır; federal
garanti altındaki mevduat sahipleri bankaların yetersizliklerine kayıtsız
kalırlar tabiki bunun sonucu olarak üstlebilecekleri daha riskli aktif
portföylerinden kaçınırlar çünkü devletin denetimi altındalar. Aslında sorun
mevduat sahipleri paralarını belirli mevduatta
tutuyorlar çünkü biliyorlarki sigortayı federal mevduat sigortası
sağlar. Onların BIF ve SAIF ikilisinden haberdar değildi, ama bankalar bu
ikiliyi biliyorlardı. BIF ve SAIF arasında önemli bir fark yoktu taki ne zaman
bir sigorta fonu yüksek primle sonuçlanan zorluklara uğrasa onun üyeleri diğer
mevduat sigorta fonuna geçeceklerdi. İşte süreç içinde fon, prim tabanı
geriledikçe, iflas kaçınılmazdı. Çözümün SAIF VE BIF ikilisini birleştirmekti
öylede oldu. Greenspan sesleri bir başka reform için duyuluyordu. Türevler,
kimi karmaşık türevlerin uzamanlık yapıları göz önünde tutulduğunda, bazı
yatırımcıların farkında olmadan kaybedenler safında oldukları gözleniyordu.
Türevlerin daha sıkı bir biçimde denetlenmesi ve düzenlenmesi için sesler
yükseliyordu. Bu sesler Greenspan'ı işaret ediyordu tabikide. Türevler en
yaygın olarak forward (teslimatın veya paranın ilerki bir tarihte verildiği
işlem), swaplar, faiz oranları sınırlamaları ve döviz kurları üzerindeki
opsiyonlar biçiminde biliniyor. Bu, devlet tahvilleri, şirket hisseleri, tahvil
ve endeks future'ları, faiz sınırları, hisse senedi endeksleri ve hatta
''collar''lar ve ''floor''lar üzerindeki stellajları(belli bir prim ödeme
karşılığında bir borsa işleminin konusu olan değerli kağıtları satmak ya da
satın almaktan birini seçme hakkı) içerebilir. Türevlerin arkasında yatan temel
ilke, çeşitli finansal araçların gelecekteki performansları üzerine tutuşulmuş
bahis niteliğinde olmalarıdır. Greenspan şirket finansmanı yapısındaki
değişikliklerden dolayı türevlerin çekiciliğinin artığını öne sürmüştür.
Türevleri kulananlar zarar ve kar edebilirlerdi. Türevlerin çöküşünden zarar
görenler, türevlerin Birleşik Devletler ve dünya finansmanındaki kapsamlı ve
yeni rolleri hakkında temel soruları ortaya atmış olan bir tartışmayı körükleyerek Washington'a
seslerini duyurdurlar. Bu konu hakkında planlar öneriliyordu Greenspan buna
karşı çıkıyordu. Örnek verecek olursak; türevler için yeni bir takas odası
düzenlenmesini savunmaya başladıkları zaman, Greenspan ''aracılı türev piyasalarıyla ilgili uygun
kamu politikaları geliştirilmesinin hala başlangıç aşamasında bulunduğumuz''
yönünde tutum sergiledi. Devlet Muhasebe Bürosu'nun türev alım satımı
yapan aracılara yeni denetim tavsiyelerin de bulundu, Greenspan buna karşılık; ''özel
sektör ve finansal düzenleyicilerin türevlerin ortaya çıkardığı güçlüklerle
başa çıkma konusunda göstermiş oldukları ve geleceğe yönelik ipucu verdikleri
ilerlemenin ışığında Kurul, türevlerle ilişkili yasal düzenlemenin şu anda ne
gerekli ne de arzu edilir olduğuna inanmaktadır'' (Sicilia ve Cruikchank,
2000:124) açıklamayı yaptı. Greenspan her zaman yeniliği ve rekabeti özendiren
piyasa canlılığının temelini çürütebilecek bir düzenlemeye karşı tetiktedir.
Türev tartışması ona,'' risk-almayı denetleme çabalarımızda, yenilikleri
gereğinden fazla bastırmamalı ya da Birleşik Devletler bankalarının rekabet
edebilirliğini gereksiz yere azaltmamalıyız.'' ilkesini öne sürmek için bir
başka fırsat yarattı. Greenspan; ''türevler nispeten yeni olsalar da,
riskleri yeni değildir. Bankaların her zaman karşı karşıya kaldıkları
temelriskleri yansıtırlar: Kredi riski, işletme riski, piyasa riski vb.
Türevler dikkatle yönetilmeli ve denetlenmelidir. Yine de, yeniliklerin
cesaretini kırmamak ya da değişiklikler hakkında dar kafalı olmamak için
özellikle dikkatli olmalıyız. Bankacılık riskten-bağışık bir faaliyet olarak
tasarlanmamıştır. Risk-alımı ekonomik gelişmenin ve hayat standartlarını
yükseltmenin vazgeçilmez bir koşuludu.'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:126).
Diyerek bankacılığın riskten-bağışık iş olmadığını vurguluyordu. Greenspan
uyarısını devam ettiriyordu:''Kongre, yasa çıkarmanın, federal düzenlemenin
türev faaliyetlerini bir biçimde risten arındırılacağına ilişkin yanlış bir
beklentiye yol açabileceğinin farkına varmalıdır.'' Greenspan hatta türevlerin
aynı zamanda riski azaltma eğiliminde olduğunu, dalgalanma dönemlerinde
yatırımcılara cazip geldiğini savundu. Tüm bunlardan yola çıkarak Greenspan,
türevlerin kaderlerinin aslında özel kişilerin eline bırakılmasının en doğrusu
olduğuna karar verir. Ama tabikide kötüye kullanma ve ciddi bozulmaları
engellemek için kimi yumuşatılmış önlemlerin alınması gerektiğini
düşünmektedir. Greenspan banka denetimi sürecini, sermaye yeterliliği
şarlarını, açıklama yapma, muhasabe ve satış faaliyetlerinin tümünü, finansal
sahnede türevlerin rolünü artırmayı göz önünde tutarak FED'i revize etmek için
çalışmaktadır. Bu amaçla; daha fazla şeffaflık, çift taraflı kar etme
anlaşmaları ve teminat verme yoluyla geliştirilmiş risk yönetimini savunmuştur.
Greenspan'nın reformlarının
yanında biraz da dünya krizlerinde ki rolünü incelersek önceliklikle ilk
aklımıza gelen Asya Krizi olur. Greenspan'nın gördüğü şekliyle, artan
üretkenliğe ve onun çok arzulanan yavrusu refaha katkıda bulunmuştur. Şimdi ise
teknolojinin mümkün kıldığı ''birbirine bağlılık'' yeni tehlikeler yaratıyor.
Yüz yıllar, on yıllar ya da bir kaç yıl önce bile,'' piyasa salgını'' sınırlar
arasında kolaylıkla yayılamazdı. Greenspan, salgının mali olarak bağlılığın
zayıf ya da mevcut olmadığı yerde azgınlaşamayacağını dile getirmiştir. Ancak
şimdi heryer birbirine bağlı olduğunu söylüyordu. Asya ekonomilerinin dört bir yanında
ileri teknolojiler daha yaygın uygulanmış olduğu için, vasıflı emek talebi
artı, ücretler yükselmeye ve fiyatlar daha az rekabet gücüne sahip olmaya
başladı. Bunun sonucu olarak ihracat genişlemesindeki yavaşlama güçlenen ve
dolara sabitlenmiş olan döviz kurunun neden olduğu rekabet gücündeki kayıplarla
kötüye gidiş ekonomik büyümeyi, mevcut krizden önce bile bir ölçüde yavaşlattı.
Aynı zamanda suçlanması gereken, dünyanın dört bir yanındaki mali aracılar
tarafından aşırı borçlanmaydı. 1998'deki şirket borç seviyeleri, tarihsel
standartlara göre özellikle yüksek değildi, ancak bugünün daha dalgalı mali
ortamında şirketler, besbelliki daha sağlam mali yapılara ihtiyaç duyuyorlar.
Bu nedenle, borç alanların, borç verenlerin ve düzenleyicilerin tümü, bazıları
sıradışı senaryolar çerçevesinde yeni mali araçları değerledirmelidirler. Asya
krizine katkıda bulunan bir başka faktör, aksi bir biçimde hızla büyüyen
Amerikan ekonomisiydi. Çünkü son yıllardaki devasa sermaye kazançlarını
çeşitlendirmek için geleceği parlak bir yer arayan Amerikan yatırımcıları, Doğu
Asyayı gözlerine kestirdiler ve oraya yatırım yaptılar. Bu eğilim iyi niyetli
ancak muhtemelen yanlış yönlendirilmiş devlet politikaları tarafından
hızlandırıldı. Sermayenin itfaiye hortumunu, görece olarak küçük ekonomilere
çevirmenin öngörülebilir sonuçları vardı. Çarpıklıklar ortaya çıktı: büyük
ölçekli karsız yatırımlar yapıldı. Haliyle bankalar tedirgin oldular. Asyalı
nakit borç vermede yaygın bir teminat olan gayrimenkul, aşırı gelişmiş bir gayrimenkul
piyasasının sorunlarını şişirerek, oyuna dahil oldu. Ve çok önemli bir
kavşakta, yatırımcılar güvenlerini yitirdiler. Girdap baş döndürücü bir hızla
dönmeye başladı artık. Greenspan; ''yapısal olarak yeni, yüksek teknoloji
kullanan uluslararası mali sistemin dinamiklerini daha fazla kavramamızı
sağlamıştır. Bir noktada, ekonomik sistem istikrarlı görünüyor, bir sonrakinde,
bir barajda gedik açılmış ve su haznesini boşaltıyormuş gibi davranıyor. Bu
şiddetli çöküşlerin beklenmedik başlangıçları güven için çizilmiş bir ayrım
çizgisinin varlığına işaret eder. Bu çizgi geçildiği zaman, fiyatlar piyasalar
istikrara kavuşana kadar serbest düşüşe geçer'' (Sicilia ve Cruikchank,
2000:135). Bu sözleriyle ölçek olarak daha küçük olmasına rağmen, tıpkı
iğne batırılana dek şişen bir balona benzeyen 1994-1995'teki Meksika krizine
benzetmiştir. Greenspan, Asya krizinin bazı çizgilerinin, yatırımcıların
korkulu rüyası ya da acı ders kategorisine girseler de, geriye dönük olarak
bakıldığında olumlu görülebileceğini ifade etmektedir. Bu tür bir çizgi,
pazardan gelen uyarı, normalde ihtiyatlı ve biraz renksiz olan FED Başkanını
bir öykü anlatmaya pek yöneltmez. Gelecekte benzer krizlerin önünü kesmek üzere
önceden ne yapılabilir? Greenspan bu tür sarsıntıları engellemek için;
birincisi, Kore ve Tayland gibi ülkeler...Büyük oranda yatırımcıların güveni
üzerinden işlem yapan bankalar, bu konuda daha büyük bir yükümlülük altında
olsalar da, hem bankacılık hem de bankacılık dışı kesimlerde aşırı risk alımını
dizginlimek zorunda kalacaklardır. İkincisi, yükselen ülkelerin sanayi
politikasını piyasa güçlerine tabi kılmak için istekli olmaları gerekecektir.
Greenspan'ın ''politik krediler'' diye adlandırdığı krediler kendiliğinden
çürüktür; hükümetler tarafından garanti edildiklerinde iki kat daha
çükürüktürler. Üçüncüsü, bankalar uzun vadeli borç verip, kısa vadeli finansman
yaparak faiz oranı veya likidite risklerine girme konusunda daha disiplinli
olmak zorunda kalacaklardır. Bu düşük sermaye/öz varlık oranlarına sahip mali
kurumlar için özellikle geçerlidir. Ayrıca geri ödenmeyen kredileri çözümlemede
onları bilançolarından çıkarmakve böylece kendilerini bağlantılı risk
primlerinden kurtarmata daha hızlı ve becerikli olmaları gerekecektir.
Bankalar, hem içerden hem dışardan daha iyi düzenleme ve denetlenmeye ihtiyaç
duyacaklardır. Greenspan bankaların yetersiz kaldığını; ekonomilerin,
kaçınılmaz olan gerçekleştiği zaman ilerlemek için ayakta kalabilir borç ve
hisse senedi piyasaları dahil diğer banka dışı kurumlara ihtiyaç duyduklarını
kesin olarak belirtmektedir. Bu yeni aracılarıların katılacağına işaret
niteliğindedir. Greenspan; ''parasal otoritelerin veya uluslararası mali
kurumların başarısız olan mali sistemleri ve sağlıksız yatırıımları kurtarmaya
gelecekleri beklentisi aşırı risk alımının önemli bir unsurunu oluşturmuştur.
Özel mali kurumların, özellikle bir güvelik ağı tarafından desteklenenlerin,
denetimi ve düzenlenmesi hakkında bir yeniden inceleme özellikle ivedidir.
Çünkü bu kurumlar son zamanlardaki krizlerin ortaya çıkmalarında çok belirgin
rol oynamışlardır'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:137). Bu
sözleriylede bunu desteklemiştir. Ancak Greenspan her şeyin ötesinde bir
gerçekçidir. Siyasal süreçlerlerin en belirgin özelliğinin inkar ve erteleme
olduğu bilinir. Greenspan gidişatın kötü olduğunu ve herkesi uyardı.
İkinci ele alacağımız kriz
Greenspan'nın göreve gelmesinden tam 9 hafta gibi kısa süre sonra patlak veren
1987 çöküşüydü. Wall Street ve yatırımcılar o günü''Kara Pazar'' diye
adlandırdılar. Aslında bu krizin bir önemide ilk oluşu ve Greenspan'a
gelecekteki benzer krizler için ipuçları verdi. Kara Pazar günü Street için
kötü bir gündü. Borsa önemli ölçüde düşüşe geçti. Bu Greenspan Etkisi değildi
tabikide. Krizden beş hafta önce yeni FED Başkanı Kurul'un anti-enflasyon
politikasını göstermek ve tabiki o anki enflasyonu kontrol rahatlatıcı
seviyelere çekmek için iskonto oranını yüzde yarım puan arttırmıştı. 1987'in
başkan değişmeden önceki ilk dokuz ayı boyunca para arzının ılımlı bir şekilde
yükselmesine izin verilmişti. Greenspan'nın '' yılın büyük bölümünde Federal
Bankacılık politikası sürdülebilir büyümeyle uyumlu bir parasal ve mali ortam
sağlamaya çalışırken, potansiyel enflasyonist eğilimlere karşılık verme yönünde
seyretti...1986'daki para arzında çok hızlı büyüme, algılanan enflasyon
riskleri, reel ekonomideki güç ve son yıllarda paranın dolaşım hızında çarpıcı
değişimler göz önüne alındığında, parasal toplamın mütevazı artışı kabul
edilebilir olarak değerlendirildi'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:139-140)
bu sözlerinde de anlaşıldığı üzere. Greenspan faiz yükseltilmesiyle çöküş
arasında fazla zaman geçtiğini, çöküşün asıl nedenini ve gelecekte benzer
sarsıntıları engellemek için yürütme organları veya Kongre tarafından neler
yapılması gerektiğini düşündü. Greenspan çözeceklerinden daha fazla sorun
yaratabilecek şekilde aceleyle harekete geçmek konusunda kararlıydı zaten bu
onun karakterinde vardı. Greenspan harekete geçmeden önce, Kara Pazar'da ne
olduğunu ve niçin olduğunu olabildiğince net olarak kavramamız gerektiğini dile
getirdi. Greenspan ilk olarak ve en önemlisi olan, hisse senedi fiyatlarının
yüksekliği satış için bir teşvik sağladı. Greenspan; ''herkes teknoloji ve
insan doğası arasındaki karşılıklı etkileşimini açık bir şekilde gözlemleyebilirdi:
Keskin bir şekilde düşen hisse senedi fiyatları haberleri, anında duyarlı bir
yatırımcı topluluğuna iletildi, hisse senedi satış emirlerini çığına geçirdi'' (Sicilia
ve Cruikchank, 2000:141). Bu sözleriyle Greenspan teknolojinin
etkisinide yinelemiştir. Mali yetersizlik baş gösterdi, faiz oranları yükselişe
geçmişti. Bunun üzerine FED faiz oranını aşaya çekti. Ekonomi durgunluğa
girmeden önlenmiş olundu. Aynı zamanda hisse senetleri fiyatları düşüşlerinden
sonra yeni işlem düzeyine ulaştı. Greenspan, yapısal onarım gerekli mi?
Sorularına hayır diyerek ekledi; teknolojinin kullanımını frenliyerek, kurumsal
yatırımcıların serbestliğini sınırlayarak veya binde bir işe yarayacak olan
işlem gerçekleştirme kapasitesinin genişletilmesine devasa tutarlar yatırılarak
gelecekteki Kara Pazar'ların yolunu kesmenin çok anlamlı olmadığını dile
getirdi.
Greenspan'nın Körfez savaşı
gibi ekonomiye etki yapıcak bunalımdaki yaklaşımlarını politikalarını
gözlemlersek. Greenspan'a göre Birleşik Devletler Körfez Savaşı'nda savaşın
yarattığı etkiyi azaltacak biçimde iyi bir konum almıştı. Ekonomi ortalama bir
hızla gelişiyor enflasyon hız kesmişti. Ancak, Basra Körfezi'nde savaş patlak
verince, ekonomik durum dramatik bir değişim gösterdi. Enerji kaynakları,
tüketici ve üretici fiyatları endekslerinin fırlamasına neden olarak prim
yaptılar. Öncelikle bu etki yükselen petrol maliyetleri nedeniyle; ağırlıklı
olarak petrole bağımlı olan, havayolu ücretlerine ve diğer taşımacılık
maliyetlerine vb. ve tabikide
fiyatlarına yansıdı. Böyle bir durumda dünya ekonomileri, çatışmanın etkilerine
doğrudan maruz kalmasalar da paylarına düşeni aldılar. Greenspan, Körfez Savaşı
gibi bir durumda, daha yüksek fiyatlar ve buna bağlı daha yüksek emek
maliyetlerinin, petrol ihraç ve ithal eden ülkelerden petrol sanayi ile sınırlı
ilişkisi olan ülkelere doğru yayılan bir etkisi olduğunu belirmektedir.
Ülkemize göre gidersek Birleşik devletler petrol ithalatçısı olması ölçüsünde,
petrol fiyatlarındaki bu yükseliş Amerikan enerji kullanıcılarının satın alma
gücünü azaltacağı için bu gücü yabancı petrol üreticilerine aktarmaktadır.
Ayrıca yüksek fiyatlar ailelerin gerçek harcanabilir gelirini kesintiye
uğratmakta, bu da onların mal ve hizmet harcamalarını düşürmektedir. Bunun
sonucunda daha zayıf tüketim hacminin oluşmasına neden olur ve bir çok firmanın
sermaye harcamaları, çıktılarına yönelik daha düşük talep karşısında azalır. Bu
savaşın bir başka etkisi, çatışmanın ne zaman sona ereceğinden emin olamayan
tüketicilerin sürekli tetikte tutar, işte bu belirsizlik tüketici ve
üreticileri olağan faaliyetlerinden geri çekilmeleri yönünde sonuç doğrur. Bu
gibi belirsizlikler diğer ekonomileride saracağını belirtmiştir. Bu savaş emek
piyasalarında önemli gelişmelere yol açtı; özel sektördeki istihdamda düşüş,
işsizlik sigortası taleplerinde bir artış ve otomobil, inşaat malzemeleri
sanayilerinde sinai üretiminde düşüş. Bankalar ve diğer borç veren kuruluşlar
bu savaş döneminde kredi sürelerinde ve koşullarında sıkılaştırmaya gittiler.
Bu baskılar toplam ulusal üretim çıktımız üzerinde olumsuz bir etkiye yol
açtılar. Dahası, dolar değer yitirmekteydi. Bu ithalat fiyatlarına yukarı doğru
baskı yaratmaktadır. Bu kriz Kuzey Denizi'nde artan üretim ve Suudi Arabistan
gibi diğer OPEC üyelerinin daha fazla petrol çıkarmasıyla son bulmaya
yaklaştırmıştır. Bu da bize stok yapmanın önemini gösterdi.
Greenspan Birleşmiş
Milletler şirketlerinin rekabet gücünede değinmektedir bu seferde. ''Ülkenin
rekabet gücünün nihai ölçüsü, zaman içinde yurttaşlarımızın yaşam standartları
çizgisidir'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:153). Greenspan'nın bu
sözlerinden anlaşıldığı gibi, ulusal yaşam standardı, ülkenin göreli göreli
üretkenliğinden türemekte, o da ulusun bilgi birikiminden kaynaklanmaktadır.
Zaman içinde, az şeyle daha fazla şey yapmayı öğrendiğimizi söyler Greenspan.
Daha az yer kaplayan, daha az enerji ve malzeme gerektiren transistorlar
tüplerin yerine geçiyor. Binalar daha az beton ve çelik gerektiriyor ve daha
hafif parçalarla yapılan uçaklar daha uzağa, daha hızlı uçuyor. Greenspan,
gelecekte GSMH'yı tahıl, madenler ve fikirler olarak fiziksel ve kavramsal
bileşenlere bölebilseydik, GSMH'daki tüm artışı düşünsel bileşenin büyümesiyle
hemen hemen açıklayabildiğimizi görürdük. Tabiki de mali hizmetler alanı söz
olduğunda özellikle doğrudur. Mali işlemler eskisi gibi tonlarca kağıtla değil
elektronik yüklere indirgeniyor. Bu gibi ilerlemeler sınır ötesi mali
işlemlerin yapılmasında fiziksel insan emeğini azaltıyor ve ayrıca daha fazla
kesinlik, hız ve rahatlığın elde edilmesine de yardımcı oluyor. Tabi bu
elektronik ortam 21. yüzyılda da devam edecektir. Çünkü '' bir kez kazanılan
bilgi hiçbir zaman kaybolmaz.'' Greenspan ; '' fikirlerin aktarımı
basitleştirmekle, fikri mülkiyetin yerini değiştirerek değer yaratıyorlar,
tıpkı bu yüzyılın başında demiryollarının fiziksel malları daha fazla değere
sahip olacakları coğrafi bölglere taşıyarak değer yaratması gibi'' (Sicilia
ve Cruikchank, 2000:154). Sözleriyle iletişim ve bilgisayar uygulamaları
fikirlerin maddeler üzerindeki üstünlüğünü zorlamakta olduğu dile getirmiştir.
Daha az iş '' fiziksel çaba ve güç '' gerektiriyor; çok daha fazla iş analatik
yetenekleri bilginin beceriyle kullanılmasını gerektiriyor. Buna örnek
Greenspan hizmetler sektörünün büyümesinin düşük yetenek içerdiğini, özellikle
fast-food lokantaları gibi. Aksine ekonominin bilgi kaylaklı işlere doğru
kayması Amerikan emek gücü için büyük fırsatlar yaratmıştır. İşte dediğimiz
gibi teknolojiyle harekete geçen bilgi, zenginleştirici bir kaynaktır.
Greenspan bu durumun ulusal ekonomi için sürdürülebilir olmadığını çünkü diğer
ülkelerin Amerikan teknolojisine erişebilirliği hızlı ve kolaydır. Ama
ilginçtir Birleşik Devletler, yeni firkilerin kaynağı olmak bakımından
rakipsizken, ama pazara çıkarmak konusunda diğer ülkelerin gerisinde kaldılar.
Greenspan'nın; ''transistorlu radyo, rekli televizyon ve en son olarak video
kayıt cihazı. Bütün bu ürünlerle ilgili başlangıçtaki geliştirme işi, burada
yapılmıştır, fakat bu ürünleri kitlesel
pazara sokmak için gerekli iyileştirmeleri ve uyarlamaları yapanlar Japonlar
olmuştur'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:155) sözlerinden ve örneklerinden
anlaşılır. Bunun nedenini ''bu tür korumacı önlemler, yalnızca Amerikan
tüketicilerine yönelik fiyatları artırmakta ve rekabet gücümüzün dumura
uğramasına yol açmaktadır. Ekonomimizin geleceği, korumacılığa başvurarak
değil, fakat piyasaları açık tutmaya ve ticari akışkanlığı korumaya çalışarak
geliştirebilir. Olumlu bir başka turum, yurtdışında geliştirlen ürünlere olduğu
kadar, gitgide artan ölçüde değerli fikirlere ve bilgiye sürekli açık olmaktır.
Korumcı yol izlenirse, daha yeni, daha verimli sanayilerin genişleme alanları
azalacak; toplam çıktı ve ekonomik refah zarar görecektir.'' (Sicilia ve
Cruikchank, 2000:156). Uluslararası arenada rekabet gücünün korunması için,''
fikir akıntısının'' içinde kalmamız gerektiğini söylüyor Greenspan. Özellikle
bankacılık gibi, güvene bağlı alanlarda deniz aşırı ülkelerdeki meslektaşlarla
toplanmalı ve birlikte çalışmalıyız. Aynı zamanda teknolojik olarak güncel
olmaları için üretim tesislerine yatırımlar yapmalıyız, diyor Greenspan. Ayrıca
ekliyor; insan sermayemizi büyütmek ve derinleştirmek zorundayız. Yani eğitim
sizdemimiz gitgide gelişen ekonominin taleplerini karşılamaya yetererince
hazırlanmıyor. Okuma, yazma, matematik gibi temel yeteneklere ve daha yüksek
bir analitik ve teknik yeterlilikle ilgili kapsamlı iyileştirmelere gidilmesi
gerektiğini dile getirdi. Şirketler, ülkede eğitimin geliştirilmesine olan acil
ihtiyacın farkına varmışlardır. Greenspan, şirketlerin tekil okul ve
sistemlerle ortaklıklara girerek eğitim görevine önderlik ettikleri görülüri.
Kısaca kendi ihtiyacı olan elemanı kendi yetiştirmektedir. Uluslararası
performansımız, bilgi çağının ülkenin seçkin vatandaşlarına değil alt
kademelere kadar ulaşması gerekmektedir. Herşeyden önce, bilgi konusuna
yoğunlaşmalıyız, onu büyütüp, paylaşıp, uygulayarak...
Greenspan yabancı
yatırımın ülke ekonomisindeki önemine ve etkilerinede değinmiştir. Yabancı
yatırımın düzeyi, ülke ekonomisinin mali göstergelerine doğrudan bağlıdır.
Yatırımcılarda bu gözlemleri takip ederler, buna bağlı olarak ülke ekonomisi
gelişip ileri düzeylere çıkma yönünde mali göstergelerde gözüküyorsa yabancı
yatırım kaçınılmazdır. '' Yabancı merkezli mali aracılar, Birleşik Devletler
bankacılık ve menkul değer piyasalarından gitgide artan önemde bir rol
oynuyorlar,''diyor Greenspan, bu artış ''yabancıların Birleşik Devletler'de hem
doğrudan yatırımlarında hemde portföy yatırımlarında ortaya çıkıyor.'' diye
dile getiriyor. Geleceğe dönük bu eğilimi birçok kişi korkuyla karşılamaktadır.
Greenspan; '' Toplam olarak ele alındığında, bu türden kaygılar
abartılmaktadır. Bir Japon gayri menkul şirketi, Birleşik Devletler'de bir bina
satın aldığında, bunu bir doğrudan yatırım ve olası bir endişe kaynağı olarak
almamız ironik bir durumdur. Ancak, söz konusu gayri menkul şirketi binayı
tuğla tuğla söküp Japonya'ya gönderdiğinde, bu, Birleşik Devletler'in bir
ihracatı ve olumlu bir gelişme olarak kayda geçmektedir.''diyerek karşı çıkar.
Bu yüzden korkulmak ve sınırlandırılmaktan ziyade, bir fırsat olarak
değerlendirilmelidir. Birleşik Devletler'deki özel ekonomik koşullar başka
ülkelerdeki belli ekonomik davranışları teşvik etmektedir. Örneğin, Greenspan
Birleşik Devletler'de artan yabancı yatırımı''Birleşik Devletler cari
açıklarının zorunlu bir karşılığı'' ve aynı zamanda düşük yurtiçi tasarrufların
bir karşılığı olarak görmektedir. Bu bütüncül zorunluluğa karşı koyan yanlış
bir ekonomik politika olasılıkla, federal bütçenin dengesini bozmak gibi
olumsuz yerel sonuçlara yol açacaktır. Greenspan; ''yurt dışından sermaye
akışını sınırlandırmaya veya bu akışın cesaretini kırmaya yönelik çabalar,
Birleşik Devletler'de faiz oranlarını yükselterek ve yurtiçi yatırımları, zaten
düşük olan yurtiçi tasarruflarla tutarlı düzeylere çekerek bütçe açıkları
sorununu daha da vahimleştirecektir. Doğrudan yatırım gibi yalnızca belirli
sermaye girişlerini kısıtlamaya dönük sınırlı önlemler bile başka kanallardan,
sadece daha''zayıf dolar'' ve daha yüksek getiri oranlarıyla çekilebilecek daha
büyük girişleri getirecektir'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:160-161)
sözleriyle dile getirmiştir. Birleşik Devletler dünyanın geri kalanından,
onlara sattığından daha fazla mal ve hizmet satın aldığı durumda, farkı esas
olarak, yabancılara borçlanarak ve onlara özvarlıklarını satarak kapatmaktadır.
Yurtdışından sermaye girişinin artması iç tasarrufların iç yatırımların altına
düşmesini telafi etmek için gereklidir. Teknolojinin gelişmesi piyasaları
küreselleştirmiştir. Greenspan küreselleşmedeki bu artışın, uluslararası
işlemlerdeki artışla el ele gittiğini belirtiyor. Daha fazla para sınır ötesine
gönderiliyor ve işlemler daha hızlı gerçekleştiriliyor. Ülke ülke mali
piyasalar daha fazla iç içe geçiyor ve bu geri dönülemez bir eğilimdir.
Ayrıcıca özel olarak portföy yatırımı dünya mali piyasaların küreselleşmesiyle
pozitif olarak ilişkilidir. Çünkü yabancı ekonomilerin sağlığının yurtiçi
ekonomilerde daha büyük bir rol oynamasıyla, gitgide daha fazla yatırımcı yabancı
menkul değerlerin olanaklarını keşfedecektir. İşte bu çeşitlilik yatırımcılara,
hem yerel para biriminin döviz piyasalarındaki değer kaybı karşısında, hemde
ekonomideki sarsıntılara karşı bir koruma aracı sağlamaktadır. '' Sermaye
piyasalarının küreselleşmesi artan rekabet şeklinde birçok fayda sağlamaktadır;
tasarruf sahipleri ve borçlananların lehine
düşük mali aracılık maliyetleri; sermayenin daha verimli tahsisi ve
yeniliklerin daha hızlı yayılması'' gibi olumlu yönlerini açıklamaya devam
eder. Greenspan artan sermaye hareketliliğinin ülkemizin dış borçlarına katkıda
bulunduğunu ve sınırlarımızın dışında kaynaklanan sarsıntılara açık hale
gelmemize neden olduğuna işaret etmektedir. Ama ne olursa olsun sermayenin
küreselleşmesi hem Birleşik Devletler hem de dünyanın geri kalan ülkelerinin
lehinedir.
Greenspan Rusya ve Doğu
Avrupa'ya da değinmiştir. Eski Sovyet imparatorluğunun çöküşü ve Doğu blokunun
ekonomik ve siyasal olarak liberalleşmesini '' bu yüzyılın en göze çarpan
gelişmesi'' olarak tanımlamaktadır. Komünizm ve Marksizmin ekonomik sistemler
olarak yıllardır başarısızlığa uğradıklarına değinmektedir Greenspan. Buna
karşın, komünist blokun çöküşünün kapsam ve hızı gerçekten şaşırtıcı olmuştur.
Greenspan ; ince işlenmiş ve zekice tasarlanmış bir ticari yasal sistem
yaratılmak ve uygulanmak zorunda olacaktır, bu ülkeler sorunlarla kuşatılmış
yurttaşlarının iş için sabırlı olmaları gerekeceği uyarısını yapmaktadır.
Hükümetler bozuk paranın cazibesine direnmek zorunda olacaklar, kısa vadede hiper-enflasyona
ve söz konusu ülkede yaşayanların daha fazla acı çekmesine yol açacak bir
değişken. Greenspan bölgede geniş insan kaynakları, özellikle son derece
yetenekli bilim adamları ve mühendislerden oluşan büyük bir kadro bulunduğunu
ancak bu kaynakların devre dışı kaldığını, çünkü bunlar muhasebeci, denetçiler,
pazarlamacılar, kredi görevlileri eksikliği piyasanın işlemesini olumsuz
etkiler. Rus ve Doğu Bloku sanayileri, rekabet gücünden yoksundur. Devasa
üretim kopleksleri merkezileşti, tekil üreticiler tarafından yönetildi ve büyük
ölçüde merkezden yönetildi. Köklü bir biçimde yapılandırılması gerektiğini dile
getirmiştir Greenspan. Fabrikaların geniş bir alana dağılımıda verimsizlik
yaratmıştır. Greenspan atıl fabrikaların kapatılması anlamlıdır. Fakat eğitimli
bir gözlemci bile, hangi fabrikaların göreli olarak verimsiz olduğu ve
hangilerinin daha verimli olduğu hemen açık değildir diyor. Ayrıca fiyatların
piyasa değerlerini temsil etmediğini, maliyet ölçülerinin hayli kuşkulu
olduğunu dile getiriyor. Devlet denetimindeki ekonomiden bir piyasa ekonomisine
bu geçiş, zor, tehlikeli ve uzun olacaktır; Batı'nın büyük uzmanlık ve parasal
katkısını gerektirecektir. Greenspan zorunlu olarak bu geçiş çalışmasını
gerçekleştirme yükünün, söz konusu ülkelerde yaşayanların ve özellikle bu
ülkelerin liderlerinin üzerinde olduğu sonucuna işaret etmektedir. Bu
liderlerin yapması gerekenleri şöyle sıralamaktadır Greenspan; ''kaynakların
piyasa sinyalleriyle yönlendirildiği bir piyasa sistemine hızlı bir geçiş güvenilir,
etraflı programları geliştirmeliler. Aynı zamanda bu türden bir geçişin
zorlukları ve gerekli olduğu durumda rekabet, kar ve kişisel girişkenlik
konusundaki yaklaşımları köklü bir biçimde değiştirme ihtiyacı için insanları
eğitmek zorundalar...Bizim de açık bir biçimde paylaştığımız amaçlarına
ulaşılması gerekiyorsa; buna, insanların çekeceği acıyı ve toplumsal ve siyasal
sistemlere yönelik riskleri en aza indirerek ulaşılması gerekiyorsa doğru bir
çizgide yol almaları gerekecektir'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:161). Sovyetler
Birliğinin çöküşünden sonra ve tabiki Greenspan'nın görev süresi sırasında
kapitalizm gözde dünya ekonomik sistemi olarak ortaya çıktı. Tabi sosyalist ve
komünist sistemden kapitalist sisteme geçmek gitgide zorlu hale geldi. Dahası
kapitalizm eleştirileri varolmaya devam ediyordu. Kapitalizmin bukadar
yükselmesinin Greenspan ilerleyen teknolojinin geneliklele piyaları tüketicinin
zevlerine duyarlı hale getirmesin bağlamıştır. Bir taraftan, özellikle
gelişmekte olan ülkelerde, her yerde varolan televizyon izleyicileri Amerikan
bolluğunun cazibesine kapılırken, bilgisayar kullanıcıları fiyat ve ürün
bilgisinin online olarak elde ediyorlardı. Greenspan Sovyetler Birliği insan
tepkilerine uymakta başarısız olduğunu, diğer yandan kapitalizmin çalışma,
biriktirme, yatırım ve yenilik yapma gibi evrensel güdülere rahat bir biçimde
uyduğunu; bu nedenle serbest rekabet sistemleri, insan doğasına uyum sağlamak
konusunda gerekli esneklik ve kapsamlılığı sergileyebilir. Greenspan, yine de
kapitalizme yönelik eleştiriler bulunduğunu belirtiyor; ''nüfusun büyük bir
bölümü, hala kapitalizmin ve onun maddiyata yaptığı vurgunun, bütün biçimleri
altında insanın ruhsal yapısının önemini geri plana ittiğini düşünmektedir.
Dahası, maddi refah arayışında olanlar bile rekabetçi piyasaların kitlesel
reklamve promosyonla tüketicileri yüzeysel ve geçici değerlere yönlendiren bir
manipülasyona konu olduğunu düşünmektedirler. Hatta bugün bazı devletler,
kültürlerini gerilettiğini düşündüklerinden yurttaşlarının yabancı medyaya
erişimini sınırlamaya çalışarak onların açık tercihlerini görmezlikten
gelmektedirler. Son olarak, Birleşik Devletler ve başka yerlerde, yüksek
teknolojiye dayanan mevcut dünya ekonomisi sendeledikçe küreselleşmeye karşı
gizli bir güç oluşturan, görünmez bir korumacılık vardır'' (Sicilia ve
Cruikchank, 2000:173-174) sözleriyle dile getiriyor. Ancak yinede, dünyayı
kuşatan yeni kapitalizmin katı sınırları sorun yaratmaktadır. İlk başta işçi
sınıfı için yeni ağır sorunlar söz konusudur. Bilgi ağının ve küresel bir
ekonominin modern çağı öncesinde, vasıfsız işçiler için bol iş vardı.
Greenspan; ''bilgisayar teknolojisinin tekrara dayalı işleri
otomatikleştirmesi öncesinde, vasıfsız işçiler, katma değere önemli bir katkıda
bulunur ve vasıflı işçiyle karşılaştırıldığında kayda değer bir kazanç elde
ederlerdi... Şimdi vasıf ve eğitim için ücret primleri belirgin bir biçimde
yükselmiştir'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:174) diyor. Küresel rekabetten
daha fazla yalıtılmış bulunan ülkelerde, hükümetlerin sosyal yardım sunmak
konusunda daha fazla hareket serbestileri vardır. Gerçekte Greenspan'a göre
yüksek teknolojiye dayanan kapitalizmi yalnızca kısmen benimseyen ülkeler için
tehlike görmektedir. Yakın zamanda krizle bunalan Asya ekonomileri, birçok bakımdan
piyalara dayanmaktaydılar, fakat aynı zamanda kredi tahsisinde merkezi
planlamanın bazı unsurlarını da kullanmaktaydılar ve bu unsurlar onların
yumuşak karnı haline geldiğini dile getirmiştir. Greenspan'a göre kapitalizm;
özel mülkiyetten, mal ve hizmetin serbest mübadelesinden çok daha fazla şeydir.
Söz konusu mübadelenin yumuşak, verimli ve adil bir biçimde gerçekleşebilmesi
için bir toplum, tüm piyasa kurumlarının alt yapısını oluşturduğunu söylediği
şeye ihtiyaç gösterir. Kanun, kabul gören kurallar, davranışlar ve geniş bir
çeşitlilikteki meslekler: Muhasebecilik, denetçilik, bankacılık ve
pazarlamacılık bunun içindedir. Greenspan, karşı konulmaz bir nedenle,
kapitalizmin küresel ekonomik yarışı kazanmakta olduğunu düşünüyor: Kapitalizm
kısmen planlı ekonomiler ya da güdümlü ekonomilerinden çok daha fazla refah
yaratmaktadır. Kapitalizmin günümüzdeki gelişimiyle birlikte vasıfsız,
eğitimsiz ve teknoloji karşısında cahil olanlar, Greenspan'a göre kaybetmeye en
açık olanlardır. Yoksullar ve işçi sınıfı, sosyal refah programlarının yok
olduğunu görecekler, fakat toplam nüfus daha güçlü, zengin ve serbest olacak
işte bu ise iyi bir gelecek demektir.
Greenspan için yüksek
öğretim, ulusumuzun ekonomik sağlığının arkasındaki sürükleyici güçtür. Ulusumuzun
geçtiğimiz yıllardaki karalı ekonomik gelişme hızı eğitim sistemimize
bağlanabilir. Bu nedenle, eğitim sistemimizin dünyanın dört bir tarafındaki en
iyi yetenekleri kendine çekmeyi sürdürmesi şaşırtıcı değildir. Bunu ''
Yurtdışında üniversite eğitiminin geliştirilmesi yönündeki rekabetçi baskılara
karşın, başka bir ülkede öğrenim yapmak üzere ülkelerinden ayrılan öğrencilerin
üçte biri Birleşik Devletler'i seçmektedir.'' diyerek desteklemiştir. Birleşik
Devletler kırsal, tarımsal bir toplumdan kentli ve sınai bir topluma
dönüşürken, ulusun eğitim yaklaşımı, modası geçmiş klasik çalışmalaradan
bilimler, deneysel incelemeler ve modern sosyal bilimler üzerinde yeni bir
yoğunlaşmaya doğru evrildi. Bu devrimde bugün devam etmektedir. Bu nedenle
Amerika, eğitim sektöründe daha çok işletme ve yönetim eğitiminde, ama aynı
zamanda bilgisayar, matematik ve yaşam bilimlerinde dünya lideridir. Ekonomik
ilerlemenin simgesi ve gerçekliği olarak demiryolunun yerini bilgisayarın
alması nedeniyle, ekonomik büyümenin motoru olarak eğitimin önemi artmıştır.
Üniversitelilerle liseliler arasında tazminat farklarıda artmıştır. Buna bağlı
olarak Birleşik Devletler'de lise mezunlarınında üniversiteye yazılma
oranlarında artış olmuştur. Eğitimin önemi gün geçtikçe artmaktadırda. Ülkemiz
geliştikçe bu önem artmaktadır. İşte bu gelişmenin getirtidiği karanlık yanı
ise hızlı bir şekilde uyum sağlama gerekliliği. İşgücünde yoğun bir
güvensizliği beslemektedir. Öyle ki, Amerikan işçileri arasında sık sık görülen
işini kaybetme korkusunda çok daha açık bir şekilde görünmektedir. Bunun için
öncelikle iş kaybetme korkusu için değil, becerileri geliştirmek, değerli olmak
için eğitime sarılmak gerekir. Greenspan'nın da dediği gibi ''işletmeler
artık, öğrenmeyi sürekli hale getirmeyi hazır ve insani sermayelerini korumak
için sürekli sıkı çalışma ve esneklik gerektiğini kabul eden elemanlar
arıyorlar'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:183). Bu artan ihtiyaca bağlı
olarak yüksek okul ve üniversitelerde 30 yaş üstü öğrencilerin olması bu kanıyı
doğrular gibi der Greenspan. Greenspan sevinmemiz gerekirki buna piyasanın
olumlu tepki verdiğine. Hızla artan yaşam boyu eğitim ihtiyacı, araştırma
enstitülerinden küçük sosyal bilim üniversitelerine ve şirket üniversitelerine
kadar, her biri kendi rekabet avantajlarnı kullanmaya çalışan çok sayıda ve çok
çeşitli kurumların ortaya çıkmasını özendirmiştir. Greenspan eğitim konusunda
uyarmıştır; bilgisayar, ekonomi, matematik, kimya ve diğer uygulamalı
bilimleri, sosyal ve insan bilimlerinin aleyhine öne çıkarmamamız gerekir.
Çünkü ekonomik süreçlerimize katılan değerin kavramsal bileşeni büyüdükçe,
birçok meslekte soyut düşünme gitgide daha önemli hale gelecektir. Eleştirel
bilinç ve hipotez geliştirme, yorumlama ve iletişim yetenekleri, kavramsal
temelli bir ekonomide başarılı yeniliklerin iç öğelerini oluşturacaktır. Soyut
düşünme yeteneği; felsefe, edebiyat, müzik, sanat ve dil eğitimi aracılığıyla
beslenir. İşte bu ikili dengeyi korumak gerekir, önümüzdeki bin yılın
görevlerinden birisi olacaktır bu. Sosyal bilim öğretim programlarının
teknoloji ve bilim tarafından boğulmasının önüne geçmek için mücadele edilmek
zorundayız.
Bir başka önemli konu
1980'lerde girişimleri başlayan bireysel emeklilik hesabı. Kongre, bebek
patlaması kuşağının emeklilik dönemine hazırlanmak üzere daha fazla tasarrufun
özendirilmesi ihtiyacını simgelemektedir. Greenspan tasarruf refah yaratır,
tüketim ise refahı yok eder. Bugün ne kadar fazla tüketirsek, yeni teknolojiler dahil, sermaye stokuna ve iş
gücümüze o kadar az yatırım yapabiliriz. Bu iki kritik kaynağa yaptığımız
yatırım ne kadar az olursa,''genel üretim kapasitemiz'' ve gelecekteki yaşam
standardımız o kadar düşük olur. Greenspan; tasarrufların düşük olmasından
kaynaklanan zarar hemen görülmez, zaman içinde sağlayabileceğimiz üretkenlik
artışından tırtıklar; uluslar arası rekabet gücümüzü giderek azaltır; yıllara
yayılan bir süre içinde başka türlü elde edeceğimiz yaşam standardına göre daha
düşük bir standarda sahip olmamıza yol açacağını dile getirmiştir. Greenspan
yabancı yatırımların yurtiçi tasarrufları ikame edebileğini, zaten yabancı
yatırımları Birleşik Devletler ekonomisine yararını ilk övende kendisidir. Ama
yabancı yatırımlara bağlılığın uzun vadede tatminkar olmayacağı gibi
sürdürülemeyeceğini de belirterek uyarmıştır. Emekliler cephesinde bir artışla
karşı karşıya olan bir ulus, gelecekteki üretim kapasitesinin önemli bir
bölümünü yabancılara emanet etmemeli. Greenspan konuyla ilgili önümüzde yirmi
veya otuz yıl boyunca hızlı büyüyen bir nüfusu desteklemek zorunda olduklarının
bilincinde olduklarını. Yani hem bir yandan gelecekteki işçilere yükselen yaşam
standartları sağlarken, diğer yandan bu taahhütlerimizi karşılama yeteneğimiz,
bu arada sermayeye ve yeni teknolojilere yaptığımız yatırımlara bağlıdır. Nüfus
yapısındaki değişimlerin zorlayıcı olduğunu, 1960 yılında sosyal güvenlik
sistemine katkıda bulunan her 100 işçi için, bu sistemden emeli olarak
yararlanan 20 kişi vardı, bugün bu sayı 30'a çıkmıştır. Sosyal Güvenlik Dairesi
bu sayının 2025 yılı civarında 50'ye çıkacağını ve en azından 21. yüzyıl
ortalarına kadar bu düzeyde kalacağı tahmin edilmektedir. Greenspan, durumun
ciddiyetini değerlendirmek için tarihsel eğilimlere bakmış ve şöyle yazmıştır:
1800'lerin sonralrında ABD'deki iç tasarruf ve yatırım GSMH'nın ortalama
%20'sine yaklaşmıştı ki, bu
Amerikalıları Almanlar, Japonlar ve İngilizlerin çok önüne yerleştirir. Ancak
1980'lerin sonuna doğru ABD'deki kamu ve özel tasarrufları GSMH'nın %13'üne
düştü; bu tasarruf Japonya'dakinin yarısı, Almanya'dakinin ise üçte ikisine
denk düşüyor. Kısaca artan hane halkı refahı düşük tasarruf oranlarına yol
açabilir. Ayrıca bir başka tehlikede krediler; tüketimi teşvik etmektedir. Bu
hane halkının %75'inin bir tüketici kredisi ve %41'inin ev ipotek veya konut kredisi
kulladığı; yaklaşık %48'inin kredi kartı borcunun bulunduğu ortadadır.
Krediler; ailelerin ev satın almasına, acil durumlarla başa çıkmasına ve
gündelik hayatımızın vazgeçilmez parçaları haline gelen mal ve hizmetleri satın
almasına katkıda bulundu sürece, ekonomimiz için olumlu ve istenen şeylerdir.
Ne zamanki tasarruf oranlarının aşaya çektiği ve tüketicileri kendi sınırlarını
aşmaya yönelttiğinde kötü şeylerdir. Greenspan kamusal ve özel tüketimin
azaltılmasını savunmaktadır. Kamu tarafında izlenecek yol açıktır: Federal
açıkların kapatılması ve sosyal güvenlik fonlarının oluşturulması. Ancak özel
tarafta, izlenecek yol çok daha az belirgindir. Tasarruf teşviki göze hoş
görünsede ancak tarihsel gerçekler böyle bir aracın geliştirilmesinin güç olduğunu
göstermekte. Belirgin bir çözümün yokluğunda; eğer hane halkının ve
işletmelerin göreli olarak daha az tasarruf yapmaya devam ederlerse, federal
hükümet bütçesini daha fazla artık oluşturma yönünde düzenyerek telafi etmek
zorundadır.
Gündemdeki bir başka konu
Amerikan şirketlerinin yeni yapılanma içine girmeye başlamaları. Başka bir
deyişle, Birleşik Devletler'deki şirketler, bilançolarını yeniden yapılandırmak
için çok büyük ve uzun erimli bir çaba içine girmişlerdir. Yalnızca 1983 ve
1989 yılları arasında, Birleşik Devletler'deki şirketler, sermaye fonlarından
500 milyar dolardan fazla para çekmiş ve bu toplamın büyük bir kısmını
borçlanarak yerine koymuşlardır. Greenspan'a göre bu yapılanma Amerikan
ekonomisinin etkinliğini muhtemelen artırdığını göstermektedir, ancak bu sürece
bağlı kaygı uyandırıcı ve muhtemelen aşırı borçlanma düzeyi, finans sistemi
için bir dizi sorun yaratabileceğini dile getirmiştir. Bu aşırı borçlanma
ortalama hisse senedi değerlerini olumsuz etkilemiştir. Müdehale edilmeden önce
neden yapılanmaya gidildiğini bilmek gerekir önce. Greenspan'a göre ; durgunluk
yıllarında yetişen ve iflas riskine karşı güçlü bir tepki geliştiren yöne
yöneticilerin yerlerini giderek yeni kuşağın alması, muhtemelen bu borçlanma
eğilimin artmasında etkisi olduğunu söylemiştir. Kimi büyük sermaye
havuzlarının artık göreli olarak daha kolay bir araya getirilmesi sayesinde,
sermaye piyasasındaki yenilikler de daha yüksek borçlanma düzeylerine neden
oldu. Ayrıca, Birleşik Devletler vergi yasasının kendine özgü yanları da
şirketlerin yeniden yapılanmasını beslemektedir. Greenspan müdehaninin yanlış
oluğunu vergilendirme sistemini çift vergi alınması yapıldı, bütçe kontrol
altına alındıktan sonra vergi sisteminin tekrar eski haline getirilmesi
gerektiğinin, ancak göreli olarak ekonominin daha iyi dönemlerinde atılması
gerektiğinin kararına varıldı.
Dünya genelinde en çok
sorgulanan konu gelir adeletsizliğiydi. Çünkü birçok sanayileşmiş ülke gelir
eşitsizliğiyle karşı karşıyaydı. Zengin ve yoksul arasındaki uçurumdan
kaynaklanan gerilimler birçok araştırmacıyı bu konuyu yakından incelemeye
yöneltmektedir. Greenspan'ın konuyla ilgili; ''Eşitsizliğin nedenlerini ve
sonuçlarını değerlendirirken, zaman içinde ekonomik büyüme, yaşam
standartlarında yükselme ve refah dağılımı ilişkisinin politik ve kurumsal
çerçevelerinin evrimlerinin farklı olduğuna dikkat etmeliyiz. Bu nedenle,
geçmiş ve gelecek hakkında genellemeler yapmak, özellikle de halihazırdaki
ekonomik değişimin dinamik ve belirsiz ortamında, oldukça zor olabilir.'' hem
uyarılarda hemde telkinde bulunmuştur. Önemli bir nokta, bu araştırmanın
kararlı bulgularından birisi olarak, yüksek becerili ve en yeni teknolojilere
vakıf teknik işçilere olan talebin, arzı hızla ve ciddi bir oranda aştığı
olmuştur. Bunun bir sonucu olarak, bu işçiler uzman ve yüksek değerli
becerilerini kullanarak gelir düzeylerinin jet hızıyla artığını görmüşlerdir.
Greenspan, yine de, arz-talep uçurumun gözden geçirmemiz gereken önemli
göstergelerden yalnızca birisi olduğunu bize hatırlatmaktadır. Greenspan başka
anahtar konulara dikkat çekiyor. Örneğin kamu kuruluşlarının ve özel
kuruluşların gelir eşitsizliğini nasıl etkileyebileceği, uluslararası ticaretin
büyümesinin merkezi bir rol oynayıp oynamadığı. Bu araştırmayı bir adım daha ileri
götürmek için, Greenspan daha büyükçe bir tablo üzerine yoğunlaşmamız
gerektiğini savunmaktadır. Greenspan; '' nihai olarak, göreli yaşam
standartları ve ekonomik refah sorunu ile ilgileniyoruz. bu nedenle, hane
halklarının tüketim yeteneğinin, kazanç veya gelirden daha temel bir ölçüsü
olan refah dağılımı eğilimlerini de incelememiz gerekir. Hatta, belirli
bireyleri veya hane halklarını yalnızca bir veya iki yıl için etkileyen geçiş
şoklarını yatıştırma avantajına sahip gibi görünen tüketim dağılımını da
değerlendirmek isteyeceğiz'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:200) sözleriyle
Greenspan her zaman olduğu gibi bir sonuca varmadan önce muhtemel tüm ilgili
faktörlerin değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiş, iyi politika üretmek için
olaya uzaktan bakarak herşeyi görmemiz gerektiğini söyler. Bu durumda,
önümüzdeki gerçek sorunun, gelir düzeyleri üzerine odaklanmak değil, yaşam
standartlarını anlamak ve değerlendirmek olduğunu belirtir Greenspan. İşte bu
odaklanmayla, ilgili bir çok veriyi gözden geçirdiğimizde, ulusumuzdaki refah
eşitsizliği belirli bir oranda sabit kaldığında bile, hassas ayrıntıların
tümüyle farklı bir öykü anlatabileceğini keşfeder gibi oluruz. Greenspan; ''teknolojik
ilerlemenin sonuçları ve refahın yaratılmasındaki etkileri giderek daha fazla
öngörülemez hale geldi. Hangi özel teknoloji veya teknolojiler arası
sinerjilerin bilgimize ve bu bilgiden yararlanma becerimize ekleneceğini
öngöremediğimizi keşfettik'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:203) diyerek
teknolojik gelişmelerin de bu olayın karmaşıklığını artırdığını söyler.
Greenspan, bu belirsizliği karşı koymak için kararlı bir para politikası
öneririr,''rotayı korumak'' adlı politikası. ''Sabit fiyatların uzun vadedeki
büyümenin maksimizasyonuna katkıda bulunduğu parasal şarkları devam ettirmeleriyiz.
Böylesi disiplinli politikalar, refah yaratmaya yönelik artan bilgi, yenilik ve
sermaye yatırımlarını yönlendirme fırsatlarını tanımlama için en iyi temelleri
sağlayacaktır. Bu da olabildiğince yaygın bir biçimde yaşam standartlarını yükseltecektir.''
sözleriyle ''rotayı korumak'' diye adlandırdığı politikayı açıklamıştır.
Bildiğimiz gibi göz
kamaştırıcı teknolojik ilerleme çağında yaşıyoruz . Yeni teknolojiler çok
sayıda yeni kurulan şirketin temelini oluşturuyor. Greenspan, ''en ilgisiz
görünen bile, birçok yeni ileri teknoloji firmasının kurulduğunu ve internet
sektörürünün ışıltılı varlığını görmekten kaçınamaz'' der. Son on yıllık
ekonomik genişleme dönemi, yeni ileri teknoloji firmalarının ortaya çıkışına ve
başarısına olduğu kadar, daha geleneksel sektörler içinde küçük işletmelerin
başarına da katkıda bulunmuştur. Refah, güven ve düşük faiz oranları bu tür
işletmelerin finansman ihtiyaçlarının karşılanmasına yardım etmek için bir
araya geldi. Yatırım maliyetleri düştü, risk primleri azaldı ve yükselen
verimlilik hem üreticinin hem de tüketicinin yararına oldu. Greenspan, bugün
birçok küçük işletmenin, sermayeden çok uzamanlaşmış yardım bulmakta
ilgilendiğini belirtir. Küçük işletmelerin hem sermayeye hemde krediye
ihtiyaçları vardır. Greenspan, küçük işletmelerin kredi ihtiyaçlarına
yoğunlaşan genel eğilimin, sermaye tabanının önemini eksin değerlendiridiğini
söyler. Greenspan vurguladığı gibi, küçük işletmelerin sermaye finansmanının
üçte ikisi hala sahibinden veya ailesi ile arkadaşlarından gelmektedir. Kredi
tarafındaysa, kredi sağlayan kuruluşlar
Greenspan'ın finans süpermarketleri olarak adlandırıldığı büyük
kuruluşlar oluşturmak üzere birleşmektedir. Greenspan ayrıca, fon arayan küçük
işletmelerin önünde,'' piyasa bilgisi eksikliği, risk değerlendirme güçlükleri,
küçük krediler için yüksek işlem giderleri ve kırsal alanlarda kredi
kuruluşları ve potansiyel piyasalardan coğrafi olarak uzak olmalarıyla
bağlantılı tehtitler'' de içinde olmak üzere çok sayıda engel öngörmektedir. Greenspan'ı
öngördüğü, belki de en rahatsız edici potansiyel engel, kredi verme
süreçlerindeki ayrımcı kalıplardır. Greenspan; ''piyasadaki katılımcılar
bilinçli veya bilinçsiz olarak kredi ayrımcılığı yaptıkları ölçüde, krediler en
yararlı kullanım alanlarına akmayacak ve çıktı dağıtımı bozulucaktır. Bunun
sonucunda, maliyetler yükselecek, daha az gerçek çıktı üretilecek ve ulusal
refah birikimi yavaşlayacaktır'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:208) diyerek
açıklamıştır. Greenspan, kredi sektöründe yeterince insanın ayrımcılığın
olumsuz sonuçları konusunda aydınlatılması durumunda bu sorundan
kaçınılabileceğini hatırlatır. Bu süreçte bilgi alışverişi yaşamsal öneme
sahiptir. Greenspan'a göre, gereken bilgi akışı, tüm sektörü etkisi altına alan
bazı değişiklikler kolaylaştıracaktır. Bu bilgi paylaşımı, sayıları artan
yenilikçi genç şirketleri desteklemek ve ayakta tutmak için donatılmış daha
büyük bir uzamanlık ve daha fazla kredi kaynağı ortaya çıkaracaktır.
Amerikan ekonomisi uzun
zamandır sürekli büyüme yaşamaktadır. Bu büyüme Birleşik Devletler'deki birçok
sektör ve bu sektörlerdeki şirket sağlıklı bir gelişme içindeler. Ancak bu
büyümenin karanlık tarafıda var, giderek kaygı uyandırmakta olan sektör tarım.
Düşen ürün fiyatları ve azalan ihracat karşısında çiftçiler, ulusun artan
iyimserliğini ve refahını paylaşamıyorlar. Ulusal ekonomimizin büyümesi,
çifçilik sektörünün talep artışına çok az katkıda bulundu. Kısacası zengin
ülkelerde ve bizim ülkemizde artan gelir kadar gıda tüketimi aynı oranda artış sergilemiyor.
Tabiki ihracatımızdaki bu düşüş için diğer ülkelerin durumlarının büyük etkisi
vardır. Japonya, Kore, Tayvan, Endonezya ve Malezya dahil bir çok diğer Asya
ekonomisindeki zayıflık, Birleşik Devletler'in tarımsal ürünlerine talebinde
düşüşe yol açtı; bunun üzerine Çin de Birleşik Devletler üreticeleri için
umulduğu gibi hızlı gelişen pazar olamadı. Yani ihracatımızdaki bu düşüşün
%80'ni Asya ülkelerinin ekonomilerindeki düşüştür. Bir başka etkende döviz
kurları diyebiliriz; doların diğer ülkelerin paraları karşısındaki aşırı değer
kazanması bizim ihracatımızı düşürme yönünde etkilemiştir. Hiç kuşku yokki
tarım sektörünün bu düşüşü duracaktır. Teknolojik gelişmeler çifçilerin
modernleşmesine ve verimliliklerini artımasına katkıda bulunabilir. Greenspan,
tarım sektöründeki modernleşme eğilimlerinin ekonomimizin yararına olduğu
konusunda genel terimlele teminat vermektedir. Ancak, bunun karşılığında bir
maliyet ödüyoruz: Amerikan yaşam biçiminin yok olması... Yeni teknolojiler,
tarım sektörüne yalnızca gelişme getirmekle kalmayacak, mevcut çiflik ürünleri
için yeni pazarlar da ortaya çıkaracaktır. Bugün gözlemlediğimiz üretim
maliyetlerinin azalması ve üretkenliğin artması yönündeki eğilimler kuşkusuz
olumlu eğilimlerdir ve düşük maliyetli üreticilerin dünya piyasalarında rekabet
etmeyi sürdürmelerini sağlayacaktır. Bu nedenle, çifçilik ekonomisinin daha iyi
günler görme beklentisi gerçekçidir ve Greenspan'a göre, FED bu sektörün sıcak
ve bilgili bir ortağı olacaktır.
Teknolojinin bir başka
etkiside ipotek kredilerinde gözükmektedir. Alan Greenspan, internet ve bazı
iletişim teknolojilerinin devreye girmesiyle birlikte, finans hizmetleri
sektörünün çok daha geniş, daha ince ve daha karmaşık hale geldiğini söyler.
Geniş ağlar ortaya çıktı, uluslararası işlemlerin sayısı arttı; işlemler daha
kolay yürütülür hale geldi ve finans hizmetlerinin verili bir alt sektöründeki
seçeneklerin çeşitliliği göz kamaştırıcı hale geldi. Greenspan aynı zamanda
finans hizmetleri sektörünün riskleri azlatmak ve maliyerleri kısmak için yeni
teknolojilerden yararlandığını ve bunun, ilgili sektörlerin büyümesinin
desteklenmesine yardımcı olduğunu belirtiyor. En çok göze batan ise ipotek
sektörü. Dikkat çekici büyüme, verimliliği ve tasarrufu geliştirmek üzere yeni
teknoloji uygulamalarına giderek daha fazla güven duymayı hedeflenmiştir.
Greenspan konuşla ilgili; ''Kontrol altına alınmış enflasyon, ipotek
faizlerinin göreli olarak düşük olmasını sağladı. Sağlam iş piyasası ve
sağlıklı gelir, kazanımlar ve yüksek refahla birlikte, konut talebini ve
bununla birlikte yeni kredilere olan talebi olağan üstü düzeylere çıkardı. 1998
yılında, ipotek kredisi piyasası dahil tüm piyasaları sarsan yaz sonu krizine
rağmen gerçek bir başarı gerçekleşti. Bu arada sektör, ev sahiplerinin finansman
ve yeniden finansman maliyetlerini aşağıya çekecek yenilikler yapmaya devam
ediyor ve bu durum, risk yönetimini kolaylaştırıyor'' açıklamayı yaptı.
Greenspan son yıllardaki ekonominin başarısının nedeni olarak gördüğü
teknolojinin gücüne ve avantajlarına sarsılmaz inancı vardır. İpotek
sektöründe, teknolojik yenilikler kredi verenlerin maliyetlerini düşürmelerini
sağladı, bunun sonucunda da ipotek kredisi arayanların maliyetleri düştü. Hem
kredi verenlerin hem de tüketicinin lehine olaylardı bunlar. Dahası artık
müşteriler, en iyi faiz oranlarını araman için interneti kulanabilir ve kredi
sağlayanlar, daktiloyla yazılmış fiyat listeleri yerine e-posta ile fiyat
listesi yollayabilirler. Bu yazılımlar, ipotek onay işlemlerini hızlandırarak
daha iyi hizmet sunulmasını ve aynı zamanda, sektörün değerlendirmelerinde
sürekliliği ve uygun fiyat uygulamasını sağlıyor. Bu avantajlar, karşılığında
risk yönetiminie yönelik daha gelişkin yaklaşımlar geliştirilmesine izin
veriyor. Riski azlatan faktörlerden bir taneside, son zamanlarda geliştirilen
günümüzde de kulanılan kredi puanlama sistemidir. Bu önemli bir etmendir, çünkü
riskler azaltıkça işlem maliyetleri azalmakta buda ipotek kredilerinin daha
geniş kesimlerde kullanılmasını sağlamaktadır. Greenspan bu olguya örnek bir
bakıma delil sunmuştur; hem yeni ev hem de mevcut ev satışlarının son
zamanlarda rekor seviyelere ulaştığını belirterek. Greenspan bunun ödeme
gücündeki artışın ev sahipliği oranını tüm zamanların en yüksek değerine
ulaştıran anahtar faktör olduğunu söylemiştir. Greenspan, bütün bunlardan,
ipotek bankacılığı sektörünün ekonominin büyümesine ve çok sayıda aile ve
bireyin yaşam kalitesine ciddi katkıda bulunduğunu ve bu katkılarında geleceğe
doğru artarak devam edeceğini dile getirmiştir.
Amerikan ekonomi tarihinde
Reaganomi 1980'lerden Greenspan'nın FED başkanlığına kadar geçen sürede
etkiliydi. Reaganomi'de vergilerin azalatılması, fiyatların serbest bırakılması
ve ticari yatırım için diğer teşvikler üzerinde yoğunlaşılması olmak üzere ve
dahası dönemin muhafazakar iktisatçılarının hoşuna gidiyordu. Ama durum hiçte
öyle değildi bütçe açığın devamlı artış gösteriyordu en sonki durumu Greenspan'nın FED başkanlığından önceki yıl
220 milyarı geçmişti. Reagan bu açıklardan sonra sorgunlanmaya başlanıyordu
artık. Bazı kesimlerde bu açıkların önemsiz olduğunu dile getiriyordu. O
yıllarda New York İktisat Kulübü'nde başkanlık yapana Greenspan buna karşı
çıktı. Greenspan; bu açıkların istikrar bozucu ve çürütücü, katı ve ekonomi
için tehlikeli olduğunu, önlem alınmaz ise başımıza bela olabileceğini
vurgulamıştır. Asıl ilginç olan neden açıklara bazı kesimin bu tehlikeyi
görmemesidir. Çünkü yurt dışından ithal edilen tasarruflar, bilgisayar yazılım
ve donanımındaki olağan üstü ilerlemeler vb.
koşullar, büyüyen açıkların sinsi etkisini mutasyona uğratmıştır. Bu
açıklar ekonomimizin temellerini kemirmeye başladığını dile getirir Greenspan.
Bir de yaşlanan nüfus sosyal programların hızla artmasına neden olacak, bu
progları kaldırmak için borçlanmaya başladığımız taktirde, ortaya çıkacak
yüksek faiz gerçeği yaşam standartlarımızdaki gelişmeyi frenleyecektir. Hükümet
bütçe açığını finanse etmek istediğinde, kıt olan tasarruflara talebi arttırır
ve dolayısıyla faiz oranlarını yükseltir. Yükselen bu faiz özel yatırımcıları
uzaklaştırır, buda yaşam standarlarımızda daha yavaş bir yükselmeye yol açar.
Kötü olanda 80'döneminde bu açıkları karşılamak için tekrar tekrar yabancı
sermaye kaynaklarına yönelmekti, buda bizi ölçüsüz bağımlığın riskli bir iş
olduğunu hatırlatır. Bu seferde dış ticaret dengesi açık vermektedir. Greenspan
yüksek vergilerde açığı kapatacak kadar iyi bir ilaç olmadığı dile getirmiştir.
Vergi artışları karşısında yüksek yatırım düzeylerinin gerçekleşmeyeceğini ve
tasarruf düzenin düşeceğini söyler. Enflasyonunda bütçe açığını yenebileceğini
düşününleri komik bulduğunu düşünmektedir. Tek çözümün harcamaların kontrol
etmek olduğunu söylemiş ipleri eline almış öylede yapmıştır. Ancak Greenspan
ilerde bu açıkların tekrarlayabileceğini çünkü kültürümüzün tasarruf yapma
alışkanlığının pek olmadığını belirtmiştir.
Birazda Amerikan
ekonomisinin geleceği için Greenspan'nın ne düşündüğüne bakalım. Şuanda
Amerikan ekonomisinin düşük enflasyon ve işsizlik oranlarının seyretmesi kriz
falcılarının kafasını karıştırıyor. Greenspan umutlu olmak ekonominin iyi
gidişatının sürdürülmesini sağladığını söyler. Greenspan geleceğin belki de en
büyük bölümünün, geçmişten gelen süreklilik üzerinde oturduğunu, buda
geçmişimizi geleceğimize bağlıyor der. Greenspan kendi dönemlerinde
enflasyonun, çoğu gözlemciyi şaşırtacak ölçüde denetim altında kaldı. Ayrıca
80'ler ve 90'lar boyunca, ''üretimi organize etme, ülkeler arası ticaret yapma
ve müşterilere değer sunma biçimini'' radikal bir şekilde değiştirildiğini
ifader eder. Ama bu güzel ekonominin, çok şiddetli bir kriz yaşayan bir
dünyadan etkilenmeyeceğine inanmayı mümkün kılmaz. Ek olarak ekonomik
gelişmemizin olumsuz yanlarınıda dikkate almamız gerektiğini dile getirir.
Teknolojiye dikkat çekmiştir Greenspan; teknoloji ilerledikçe''küçük boyuntlu''
ürünlere değer vermeyi öğrendik; daha küçük daha iyidir. Bunun iyi olmasının
nedeni birkaç sebeple açıklanabilir. Yenilikler sadece yenilik olduklarında
başarlı olamazlar. Tüketicilerin değerlerinde etkili olduklarında kazanırlar.
Greenspan bunu iktisadi varlıkların, insanların bu varlığa yatırım yağtığı
ölçüde değerli olduklarını iddia eder. İnsanların güven duyguları çok önemlidir
piyasalar için. Bir piyasa güven ve inanç tarafından kurulduğu gibi aynı
zamanda korku ve isteksizlik tarafından yıkılabilir de. Greenspan; geçtiğimiz 5
yıl boyunca istikrarımız gelecekteki istikrarımıza olan güveni artırdığını
söyler. Başka bir değişle, ekonomik döngünün ''yükselme'' döneminde, insanlar
bunun böyle devam edeceğine inanır, bu durum ters yönde kanıtın çıkışına kadar
devam eder. İşte bu noktada kuşku artar, akıldışı büyüme gibi bu büyüme
göründüğü gibi olmadığımıydı. Verimli döngüyü besleyen insan doğası ve algısı
bu kez kısır döngüyü besler. Greenspan'a göre işler bugünkü gibi giderse, büyük
ölçüde ulusun ruh durumuna dayalı bir ekonomi temelinde bankacılık yapıyor
olabiliriz. Tüm bunların sonucu olarak, eğer ekonomimizi tarihin ve insan
doğasının sınırlamalarından kurtulmuş, tümüyle yepyeni bir varlık olarak değil
de geçmişi ve geleceği olan bir bütünlük olarak görürsek, altta yatanları
görmek için daha hazırlıklı oluruz. Bugünkü yükseliş, birbirini izleyen çok
sayıda döngüden birinin parçasıdır. Greenspan'ın kanaatine göre, bu yükselişi
belirliyen faktörler, önceki döngüleri etkileyenlerden ne farklıdır, ne de daha
az insanirdir der.
Greenspan FED'in geleceği
hakkında da görüşler bildirmiştir. Greenspan merkez bankalarının yasalarda
yazsın yazmasın mali sistemlerin istikrarının sağlanmasının ortak
sorumluluğumuz olduğunu, bunu sağlamak için birden çok hedef uygulamalarına
dayanır der. Ayrıca merkez bankalarının istikrarlı bir parabirimini
desteklekleyebilmek için bağımsız olmalı, yani politik otoritelerin
buyruklarına tabi olmamaları gerektiğini söyler. Merkez bankasının mali
istikrardan hariç bazı sorumluklarıda gözetmesi gerektir. Piyasayı çöküşe
sürüklücek bankaları, ama bankaların riske girmelerine izin vermeli sadece
uygun düzeyleri belirlemelidir zor ve karmaşıkta olsa. Bankalar üzerinde
dikkatli denetim şarttır. Greenspan bunu; ''Herhangi bir sistem krizine karşı,
hızlı ve kararlı bir biçimde tepki verme yeteneğimiz kritik olarak merkez
bankasının deneyim ve uzmanlığına bağlıdır... Sistemle ilgili yükümlülüğümüzü
yerine getirebilmek için, Federal Bankacılık her boyuttaki bankanın denetimiyle
doğrudan ilgili olmalı ve özellikle de, faaliyetlerinin bir ya da birkaçı
finans sisteminin istikrarını tehtit ettiğinde büyük bankacılık şirketlerinin
sorunlarını çözebilmelidir'' sözleriyle destekler niteliktedir. FED'in
bankaları işlevlerini ve risklerini etkilemeyecek bir düzenlemeye gitmesiydi.
Greenspan, bankacılık
sisteminin geleceğini değerlendirmek ve önerilerden bulunmak için yakın
geçmişteki olaylara bakmamız gerektiğini, Meksika, Endonezya ve Asya krizleri
gibi bankacılık sorunlarını görmemizi sağlayacak olaylara bakmalıyız der.
Greenspan; hemen hemen bazı durumlarda küçük dengesizlik olarak görüneni kriz
haline getiren olgu, bankacılık sisteminin mevcut veya öngörülen likidite veya
ödeme sıkıntısı sorunu olduğunu, ayrıca krizin ilk güdüleyicisi bankacılık
sisteminde başlamakta veya bir yerde başlayarak bankacılık sisteminde bir sorun
yaratığını doğal olarak bu sorununda patlayıcı bir krize dönüştüğünü dile
getirmiştir. Bankacılık sistemi, iyi yanları ve kötü yanlarıyla küresel bir
sektördür, ayrıca teknolojik gelişmelere bağlı ve yönlendirilmektedir.
Greenspan'a göre; daha temel bir ders, bankacılığın güvenle bağlantılı olması
gerçeğidir. İstisnasız bankacılık sistemindeki krizlerin çok güven kaybından
kaynaklamaktadır. Aslında bu tür güven kayıpları çoğu zaman doğrudur, çünkü
bankaların ve hükümetlerin yanlış politikalarına karşı tüketicinin tepkisini
yansıtır. Örnek verdiğimiz Meksika ve Endonezya krizleri güven bunalımından
sebep bankaların iflasları ve yönetim yanlışlarıdır. Tabi teknolojinin
ilerlemeside bu mali krizlerin tüm dünya ülkelerine yayılmasınıda
kolaylaştırmıştır. Bu sorunlar için bankaların risk alma konusunda daha fazla
disipline edilmelerini, bankarın hem içeriden hem de dışarıdan becerikli bir
düzenleme ve denetime ihtiyacı olduğunu söyler. Bunu; ''tüm ülkelerde, işten
anladıkları için sağlam kredilerin verilmesini sağlayabilecek, bankacılıktan
anlayan bağımsız banka denetimcilerine ihtiyacığımız var. Benzer bir şekilde,
bankalarda müşterilerin işlerini anlayan kredi görevlilerine ihtiyacımız var,
ancak bu kredi görevlileri müşterilerin adımlarına ayak uydurabilir'' (Sicilia
ve Cruikchank, 2000:251) sözleriyle dile getirir. Greenspan ayrıca
düzenlemelerin nesnellik ve adalet ölçüsünün kritik öneme sahip olduğunu; ''etkin
bir iflas yasası, sınır ötesi iflaslar da dahil olmak üzere, bu sürece yardım
etmek için gereklidir. Bu tür yasalar zayıf veya eksik olduğunda, yabancı
alacaklılar, ülkedeki siyasal otoriteler tarafından haksızlığa uğrama korkusu
nedeniyle uzun süren bir krizde dışarı kaçmaya daha fazla eğilimli olacaktır.
Eşit muamele objektif yasalarla beslenir'' (Sicilia ve Cruikchank,
2000:252) sözleriyle dile getirir. Greenspan bankaların krizler
üzerindeki etkisinin büyüklüğünün farkında ve onlara karşı denetimin
alınmasının bilincidedir. Greenspan'a göre yarının güçlü bankacılık sistemini
kurmak ve sürdürmek için siyasetçiler ve bankerler arasında herzaman görülmeyen
özellikler; cesaret, öngörü ve hatta kendini düşünmemeyi gerektirir der.
Peki ya mali hizmetler;
Greenspan teknolojik devrim diye başlar konuşmasına; ''küçük bankalar
müşterilerine geleneksel bankacılık hizmetlerini sunarak büyük teknolojik
gelişmeler karşısında ayakta kalma ve gelişmeler karşısında ayakta kalma ve
gelişme yeteneklerini defalarca kanıtladılar. İyi yönetilen küçük bankaların,
çoğu durumda yerel pazar paylarını koruyarak veya artırarak büyük bankaların
yanında varlıklarını sürdürebildikleri ve sürdürmeye devam edecekleri açık bir
gerçektir. Teknolojik değişiklikler bu süreci, küçük bankaların yeni ürün ve
hizmetlere düşük maliyetle erişmelerini sağlayarak kolaylaştırdı. Kısacası,
kayıtlar göstermektedir ki, iyi yönetilen küçük bankaların teknoloji, küreselleşme veya libarelleşmeden
korkması için hiçbir neden yoktu'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:255) diyerek
devam eder. Greenspan hükümetin banka sisteminin risklerini sınırlaması
gerektiğini, ayrıca hem denetimcilerin hem de sektörün kendisi; mali
yenilikleri, yaratıcı değişimi, sorumlu risk almayı ve büyümeyi istemektedir.
Greenspan bunların mutlaka zamanla sağlanacağını söyler.
Muhtemelen her konuda
teknolojinin etkinliğinden bahsediyoruz. Greenspan yarının ekonomilerinde
teknolojinin etkilirini ve geleceğini nasıl açıklamıştır. Greenspan
teknoloji ile birlikte ekonomik değerin oluşumunda fiziksel malzemenin
fikirlerle yer değiştirdiğine tanık olduğumuzu ve yerine göre donanımdan
yazılıma doğru bir kayma yaşandığını söyler. Yani 20. yüzyılın ortalarına kadar
ekonomik güç; çoğunlukla ham madelerden ve kol emeği yatırımlarından
kaynaklanan geniş ölçekli fiziksel ürün imalatıyla eş anlamlıydı. Bugün elbette
küçük olan daha iyidir. Daha yüksek fikir bileşimi, daha düşük emek bileşimi idealdir. Üretimde ve
ürünün uygulanmasında daha az enerji ve daha az ham madde kullanılması
makbuldür. Ayrıca Greenspan ; ''günümüzde tüketicilerin artan ölçüde
incelmiş tercihlerini karşılamak üzere çıktının farklılaştırılması teknolojik
olarak olabilir hale geldikçe, bilgi üretiminin değeri ve transferi
genişlemiştir. Dolayısıyla, ileri bilgisayar ve iletişim ürünlerimizin
özellikle yüksek değerlere uyum sağlaması ve o nedenle bu alanda başarılı bir
biçimde yenilik bilgisayar ve iletişim şirketlerinin hisse değerlerini neden
yükselttikleri anlaşılır hale gelmektedir'' (Sicilia ve Cruikchank,
2000:261) sözleriyle artan ve tercihleri değişen tüketiciler karşında
teknolojinin etkisini ve üretimdeki çeşitlendirmedeki katkısını dile
getirmiştir. Teknolojinin yaşamımızdaki standarları yükseltmesi ve ayrıca diğer
alanlardaki örneğin benzinli motor gibi yeniliklerin getirilmesiyle Greenspan'a
göre bu katkıyla; maliyetler düşmüş, riskler azaltılmış ve mali hizmetlerin
kapsamını genişletmiştir. Teknoloji daha eğitimli ve daha fazla öğrenim almış
bir emek gücünü gerektirmektedir. Bu nedenle teknoloji eğitim alanında
değişimleri zorlamaktadır. Greenspan etkiyi; ''artan sayıda işçi,
kariyerleri sırasında kullandıkları aletleri değiştirme zorunluluğu işe
yüzyüzedir. Her düzeydeki resmi diploma programlarının kişinin çalışma
yaşamının gereklerini tümüyle karşılamaya uyarlanabileceği kavrayışı artık
eskimektedir. Bunun sonucunda eğitim, insanın yaşam süresi boyunca devam eden
bir etkinlik halini almaktadır. İşletmeler günümüzde öğrenmeye devam etmeye
hazır çalışanlar aramaktadır; işçi ve yöneticiler çok çeşitli yollardan insan
sermayelerini korumanın ısrarlı çaba ve esneklik gerektireceğini anlamaya
başlamışlardır'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:262) sözleriyle
açıklamıştır. Teknoloji aynı zamandan eğitimli bir müşteri nüfusunu
varsaymakta, 1995'te yapılan bir araştırma diyor Greenspan, '' tasarruf ve
kredileri için elektronik bir bilgi kaynağına başvuran ortalama kullanıcının''
kolej mezunu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Birleşik Devletler hanehalklarının
yalnızca üçte biri tarafından erişilmiş bir eğitim düzeyidir. Devrimin daha
alacak çok yoldu olduğunu söyler Greenspan. Teknoloji daha öncede bahsettiğimiz
gibi mali ekonomi üzerinde küreselleşmeyide yaymaktadır. Sının ötesi öz kaynak
mülkiyeti, alım-satım ve kredi akışı dramatik bir biçimde artmıştır. Tabi gene
bahsettiğimiz gibi teknolojik değişimin yattığı küresel mali piyasaların bir de
karanlık yüzü var. Yoksunl toplulukların sınırlandırabildiği ve ulusal
sınırlardan hemen hemen giremeyen mali panik ''salgınları'' artık girebilir
çünkü daha az sınır bulunmaktadır. Tarih bize yeni teknolojinin meyvelerini
toplamak için uzun bir zaman gerektiğini söylüyor. Greenspan 21. yüzyıl
teknolojisinin bizi nereye götüreceği hakkında son görüşlerini ''teknolojik
değişimin bizi kesin olarak hangi yöne götüreceğini bilemeyiz. Geçmişte olduğu
gibi ekonomik kurumlarımız ve emek gücümüz kendisini uyarlayacaktır, ancak
uyarlamanın kendiliğinden olmadığını bilmek zorundayız. Ekonominin yapısındaki
bütün kaymalar, en azından geçici bir süre için, doğal olarak sürtünmeler ve
insana özgü gerilimler yaratır. Ancak, malinalara olduğu kadar, insanlara,
fikirlere ve süreçlere yönelik yatırımlarımızı artırabilirsek, ekonomi
kendisini değişime uyarlamaya ve sürekli artan yaşam standartını desteklemeye
hazır hale gelebilir'' (Sicilia ve Cruikchank, 2000:265) sözleriyle dile
getirmiştir.
Günümüz FED'di
Greenspan'ın FED'idir. Onun reformları halen daha etkisini yitirmemiştir. Onun
kelimeleri piyasaları yönlendirmektedir. Bu durumu izleyen birçok kişi bu durum
karşısında kafası karışmaktadır. Bu kişilerden biri olan Bert Ely; başlangıç
olarak FED'in ''para arzını'' kontrol etmediğine, daha çok ''insanların hangi
miktarda olursa olsun ellerinde tutmak istediği para birimini ve bankaların
rezerv gereksinimlerini karşılamak için ihtiyaç duydukları rezervleri pasif bir
biçimde sağladığına işaret ediyor. Faiz oranları hakkında; ''FED faiz
oranlarını doğrudan değiştiremez, çünkü FED'in açık piyasa işlemleri, kısa
vadeli menkul değerlerin toplam piyasasıyla karşılaştırıldığında küçük ve yapay
bir pazar olan federal fon piyasalarında gerçekleşmektedir. FED'in alanı bir
çocuğun futbol alanının köşesine sıkışmış kum havuzuyla karşılaştırılabilir.
Sonuç olarak, FED faiz oranlarını brüt bir güçle, Hazine bonolarını alıp
satarak değiştiremez. FED'in faiz oranları üzerindeki etkisi kesin olarak
faizleri değiştirebileceği algısından kaynaklanmaktadır, Oz büyücüsü'nün
cüceler üzerindeki etkisinin onların bu güce olan inancından doğması gibi''
(Sicilia ve Cruikchank, 2000:270) diyerek açıklar Ely. Aslında Ely bu
değerlendirmesi biraz abartılıdır, ancak dikkat çeken; eğer yeteri kadar sayıda
cüce inanırsa ve yeterince inanırlarsa Büyücü tam olarak güçlü hale gelir.
Greenspan'ın hakketiğinden fazla etki yaratmasının bir sebebide ekonomideki
liderlik boşluğunu doldurmasıdır. Geçtiğimiz yıllarda ekonomik değişimin artan
hızı liderlik arayışımızı güçlendiriyor. Altüst olan ekonomik denizden
çıkabilmek için daha kesin rotalara ve bazen daha ağır demirlere ihtiyaç
duyuyoruz. İnternet menkul değer piyasalarını dünya çapında birbirine
bağlarken... Türevler gibi yeni ya da
yeniden canlanan mali araçlar finans sahnesini bir uçtan diğerine kaplarken...
Bankalar, menkul değer şirketleri ve sigorta şirketleri kendilerini alışılmadık
biçimlerde yeniden kurarken... Bütün ülkeler piyasa kapitalizmine doğru yıkıcı
korku veren bir geçiş sürecine tabi olurlarken... IMF ve Dünya Bankası, mevcut
ve diğer dönüşümlere ayak uydurmaya çalışırken... Bu değişimler güçlenir ve
hızlanırken, ekonomi bu değişimleri yönetecek liderini arıyor ve tabiki oda
Greenspan. Greenspan ve FED arasındaki uyum el ve eldiven gibi inanılmazdır.
FED'de karşılıklı etkileşimin asgari olduğu bilinir fakat Greenspan
toplantılarda dilini etkin kullanımıyla herkesi ikna kabiliyetiyle FED içinde
bağımsız bir güç olanağı artık onun döneminde imkansız gibi görünüyordu.
Milyonlarca insan savaş ve kriz dönemlerinde bile onun başarılı olduğu sürece
güvenleri artacak ve onun bu ünü artıkça da gücü artacaktır. Bildiğimiz üzere
FED'in en büyük parasal kaldıracı açık piyasa işlemleridir. Ancak Greenspan'ın
ünününde etkisiyle merkez bankasının iskonto oranındaki niyetlerinden daha az
dikkat çekicidir. Greenspan'la beraber FED zenginlerin boş zaman etkinliği
olmaktan kurtuldu. Bununla bağlantılı olarak Amerika hisse senedi sahipleri
ülkesi oldu. Yani artık orta sınıf bir ailenin bile hisse senedi var. Bu gibi
başarılar Greenspan'nı piyasanın altın adamı denmesine bir neden olabilir.
3. SONUÇ
Greenspan'ın ekonomi dünyasında iz bırakan bu
etkileyici kariyeri onun geminin kaptanı olmak yani kontrolün kendisinde
olmasını istemesindeki düşüncesinde yatmaktadır. Ayrıca uyguladığı
anti-enflasyonist politikanında büyük etkisi vardır. Onun öngörü yeteneği ve
ekonomik durum hakkında konuşmalarında mesajını verirken kelimeleri iyi seçmesi
ile beraber Greenspan az enflasyon ile beraber büyümeyi sağlamıştır. Tabi
getirdiği reformlarla birlikte bu temeli sağlamlaştırmış ve sürdürülebilir hale
getirmiştir. Gelişen teknoloji ile beraber piyaların birbirine bağlılığın
artışının yol açtığı sorunlara karşı sağlam bir Amerikan ekonomisi yaratmıştır.
Teknolojiye uyum sağlama aşamasında ve enflasyon yaratacak teknolojinin
yarattığı emek kıtlığından kaynaklanan fazla ücret baskısını karşın eğitim
sistemine verdiği önemin ülke ekonomisine verdiği katkıyla bir çok dünya ülkesi
bunu örnek almıştır. Günümüz Türkiye'sinde de uygulanan ve Greenspan'ın
Amerikan ekonomisine kattığı Sosyal Güvenlik Fonundaki sorunu hafifletecek
emeklilik yaşının yükseltilmesi ve bireysel emekliliğe benzer bir sistem
getirmesidir. Mali sistemin güçlendirmek için yaptığı bankacılık reformuda onun
Amerikan ekonomisi için unutulmaz bir başkan olmuştur. Onun sözleri tüm dünyaya
yol gösterici olmuştur ve geleceğe dair düşüncelerini dile getirmiş ve
uyarılarda bulunmuştur. Ekonominin
kaptanı Greenspan, ''Greenspan Etkisi'' de dediğimiz etkiyi ve bütün dünyanın
gözünün onun üzerinde olmasını bu bahsettiğimiz politika ve reformlarla beraber
bir de yaşanan krizlerden başarılı bir şekilde çıkışıdır. Kısaca kaptan dalgalı
denizde kaptanlığını ispat eder ve ün kazanır. Greenspan'da bunu reformlarla
gemisini sağlamlaştırarak ve ekonomik krizlerde başarılı bir liderlik yapışıyla
kazanmıştır.
KAYNAKÇA
D. B. Scilia ve J. L. Cruikshank (2000). Greenspan
Etkisi (ELİF SALMAN, Ç.) İstanbul: Literatür.